Salih Tuna
Öncelikle mezkur isimde “h” harfi yerine apostrof tercih etmemin nedenini izah edeyim de kimseciklerin aklına kötücül şeyler gelmesin.
Bu köşenin müdavimleri bilirler; hazreti takdim etmek için, falancanın arkadaşı derdim.
Bahsi diğer, artık vazgeçtim.
“FETÖ'den tutuklu yargılanan Alaeddin Kaya'nın kankası” deseydim, itibarsızlaştırmaya çalıştığım iddia edilebilirdi.
Halbuki, incinmesini bile istemem.
Zira kendisini severim. Zaten bu yazı da biraz “değişik” de olsa bir sevginin tezahürüdür. (Değişik, dediğim; Fe'mi Bey, Erdoğan'ı sevdiği kadar ben de kendisini severim.)
Adlı adınca söylesem; yani, apostrof yakmasam, yani, “h” harfine hiç dokunmasam, bu sefer de ben incinirim.
Zira…
Çok okunmak için adımı yazılarının başlığına çekiyorlar dediği gün, felaket incinmiştim. (Elinizi vicdanınıza koyun da söyleyin, siz olsaydınız incinmez miydiniz?)
Ben de “Fe'mi” şeklinde naçar bir çözüm buldum.
Hem konuşma diline daha uygun hem de (yaşıtlarının ona hitap edişini müşahede ettiğim kadarıyla) daha sevecen.
Lakin, “Fe” hecesinden sonra en az iki “h”lik durak olacak. (“Mi” hecesindeki “i” harfi de “Miiiiii” diye öyle öküz gibi çekilmeyecek Şinasi. Sadece “Mi.” Hatta yarım bir “i' bile işini görür. Bu arada, söz konusu adı telaffuz ederken adeta çay molası verircesine “h” harfinin keyfini çıkaran, hemen ardından da ağzını şapırdatarak 'abi” diyen “atanamayan Ahmet Hakan'lar” şimdilik konumuzun dışındadır.)
Evet, vurgular önemlidir.
Noktalama işaretleri de vurgulardan önemlidir.
Tire (kısa çizgi şeklindeki noktalama işareti) yerine, neden apostrof kullandım sanıyorsunuz.
Tire, soğuktur, maksatlıdır; dahası, bölücüdür, federatiftir. Apostrof öyle mi ya; zaruridir, mücbir nedendir.
Şakadan hiç hazzetmez sayın ciddi okur, hiç merak etme, daha fazla sabrını zorlayacak değilim.
Kemerleri bağlayabilirsiniz, şimdi mevzuya iniyoruz.
İş bu Fe'mi Bey geçen gün Ankara'ya gitmiş, gitmekle de kalmamış, “gördüklerini” de yazmış. “Merak bu ya: Bahçeli bu kıyağı neden yaptı?” ara başlığı altında demiş ki: “Gördüğüm şu: Ankara'da herkes, Türkiye'nin her tarafındaki insanlar gibi, tek bir soruyu birbirine sorup duruyor: Devlet Bahçeli bunu neden yaptı?”
Bu sorunun cevabını da MHP'liler dâhil kimsecikler bilmiyormuş.
Peki, bilinen neymiş?
Buyurunuz hep birlikte Fe'mi Bey'den dinleyelim: “Bahçeli'nin 'Gelin birlikte anayasayı değiştirelim' çıkışına kadarki söylemi 'başkanlık sistemi' konusunda en aşırı ithamları içermekteydi, o noktadan birdenbire dönüş bile Bahçeli kimliğine aykırı…”
Halbuki…
Sayın Bahçeli, seçilmiş cumhurbaşkanı olgusunun nasıl bir anayasal soruna neden olduğunu partisinin grup toplantıları başta olmak üzere her vesileyle vuzuha kavuşturmuştu.
Anlaşılan o ki, Fe'mi Bey “duymak” istememiş.
Bunda da şaşacak bir şey yok. Herkesin duyup gördüğünü görmeyen, ama kimseciklerin duyup görmediğini gören, hülasa, herkesler mışıl mışıl uyurken uyanık kalabilme hassesine sahip olan “güzelleşmiş” bir yazardan bahsediyoruz.
Gerçekten çok uyanıktır.
O kadar ki, bir vakitler, hiç gitmediği görmediği “Bilderberg toplantıları”na herkesi uyandırmaya çalışırdı. Ne ki, sonradan bizzat kendisi mahut toplantıya katılınca, “uyumayı” tercih etti.
Özellik, dediğimiz budur işte.
Herkesin göremediğini gördüğü gibi herkesin gördüğünü de göremeyebiliyor.
Mesela, 17- 25 Aralık 2013 darbe teşebbüsünün arkasında Gülen'in olmadığını söyledi durdu.
Darbecilerin 15 Temmuz gecesi rehin aldıkları Genelkurmay Başkanı Org. Hulusi Akar'a, “Seni Fethullah Gülen'le görüştürelim” diye teklif yaptıkları medyaya yansıdığı günlerde bile, “Darbenin beyni Gülen olabilir mi? Olmasa da oldu bile…” diyebildi.
Rus Büyükelçisi Karlov cinayetinin ardından da gündüz gözüyle şunu yazacak kadar kendini aştı: “Silâhsız terör örgütü' sıfatıyla anılırken, 15 Temmuz uğursuz darbe girişiminden sorumlu tutulduğu için 'silâhla' ilişkisi kurulabilmiş olan örgüte, bir de böyle bir tetikçinin mal edilebilmesi, soruşturmayı yürütenlere cazip de gelebilir…”
Demem o ki, böyle bir özelliği var.
Mezkur yazısında, Bahçeli'nin “başkanlık sistemine” verdiği desteği “arazi temizliği” yapmak istemesine, bunu da “Bizans siyasetine” bağlıyor.
Her şeyden evvel, “Bizans siyasetini” bile yanlış biliyor. Hatta hiç bilmiyor.
Bu saatten sonra tarihten örneklerle “Bizans siyasetinin” ne olduğunu anlatacak değiliz.
Madem…
Bahçeli'nin onca açıklamasına rağmen anayasa değişikliğine “evet” demesini Erdoğan ve AK Parti'ye “kıyak” olarak değerlendiriyor, hiç değilse “kıyağın” ne olduğunu bir örnekle anlatalım.
Kıyak…
Fetullah Gülen'in Fe'mi Bey'e bir ev hediye etmesidir.
Gerçi, Fe'mi Bey'in Fetullah Gülen'e yaptığı, çok daha büyük kıyaktır.
Ne mi yapmıştır?
Daha ne yapsın; Fetullah Gülen'in ev iddiası karşısında, “iftira atıyor bana, müfteri” demek yerine, bu iddiayı bizzat Gülen'den duyup faş edene şarlamıştır.
Yazarlar
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA“Masada Milyonlar Var” 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.02.2019
5.02.2019
21.02.2019
20.02.2019
19.02.2019
12.02.2019
6.02.2019
5.02.2019
31.01.2019
29.01.2019