Ümit KIVANÇ
Başbakanın her an bütün spotları üzerine çevirtebilme başarısını hepimizin teslim etmesi lazım. Bütün gözler kulaklar ona dikiliyor, sadece onun sesi duyuluyor. Gözünü kapatan onun yüzünden kapıyor, kulaklarını tıkayan onun yüzünden tıkıyor. İktidarı eleştirecek, suçlayacak olan ona yükleniyor, sevecek olan onu seviyor. Çünkü o başkasının ortalıkta, hele önde, hele, mazallah, dilim varmıyor, sahnede olmasına tahammül edemiyor. Sesi gitti, yine sahneyi bırakmadı. Çünkü oyunu öyle bir hale getiriyor ki, yalnız kendi oynayabiliyor. Siyasî analiz, AKP'nin, ama öncelikle liderinin ne düşündüğü, düşüneceği, ne yapacağı edeceği hakkında laf gevelemekle eş anlamlı. Seçim sonucu hakkında değerlendirme yapılacaksa, onun performansı, şöyle yapsaydı ne olacağı, böyle yaptığı için ne olduğu tartışılıyor.
Ve biz bu pek acayip durumun yalnız sonuçlarıyla ilgileniyoruz. Oysa başımızı sebeplerine çevirdiğimizde zihnimiz açılabilir, görüşümüz berraklaşabilir.
Fotoğraf 2011 Mayıs'ından, Dersim'den (Hızık).
Pek çok sebep bulunabilir şüphesiz. İlk akla gelmesi gereken, ama niyeyse artık akla bile gelmeyen, akla gelse söze dökülmeyen, söze dökülse, duyanların içini karartan, ruhunu buruşturan (evet, ruh buruşur!), insana ardarda sekiz başbakan nutku dinlemekten bile daha sıkıcı gelen sebep, elbette "ana muhalefet partisi" adına bastırılmış kartvizitle dolaşan ne idüğü belirsiz siyasetçi topluluğu. (Hemen burada kimi insanları tenzih etmek zorundayım, biliyorum. İsim isim sayamam; doğru olmaz. Hem birilerine haksızlık olur diye korkarım hem de bizler bazı milletvekillerinin devleti değil bizi temsil ettiğine inanırsak onları bir daha milletvekili yapmayabilirler. Memleketin yakın tarihindeki günahları açıkça konuşmaktan çekinmeyen, Meclis'ten "illegal" canlı yayın yapan, TOMA'ların önüne otururken parti hesabı gütmeyen, isyana "doğal olarak" katılan, "bizim adımıza" orada bulunduğunu bilen, buna göre davranan sınırlı sayıda insana saygılarımı gönderiyor ve devam ediyorum.)
Sen nesin CHP? Sahiden nesin?
"Devlet kuran parti"! Şu haline bakınca, kumsala çardak kurma ihtimaline bile inanılmaz. Ayrıca çok partili rejimdeyiz, devlet kurmuş olsan ne yazar? Zaten bu geçmişi de olmasaydı, şu anda böyle bir parti muhtemelen varolmazdı. İtirazları duyar gibiyim: "Yani hâlihazırda var mı ki?" diyeceksiniz. E, en azından bizi varolduğuna inandırabiliyor ki, birileri ona oy verilmesini istiyor, birileri oy veriyor, filan... Bu partinin mensupları normal zamanda ne yapar? Kadın kolları ne yapar? Gençlik kolları nasıl çalışır? Milletvekilleri hangi meselelerle uğraşırlar?
"Türk sosyal demokrasisi"! Ne bakımdan "sosyal"? Hani "bilmemne bey mi, çok sosyal insandır"daki gibi mi sosyal? Sosyal demokrasi Marksizmin içinden çıktı; sen Marksizmi bir kilometre öteden gördüğünde yolunu değiştirdin. İşçiler bir ara "Karaoğlan"ın kendilerini sevdiğini sandılar, ama anlaşıldı ki, milliyetçilik onu komünizm kadar rahatsız etmiyormuş. 12 Eylül'den sonra tam sosyal demokrata benzer bir şey olmaya meylediyordun ki, eski ruh şahlandı, S gitti C geldi. Onunla birlikte de, bugün AKP'nin bu kadar geniş desteğe dayalı, rakipsiz bir iktidar sürdürmesinin başlıcasuçlusu Deniz Baykal. Ergenekon'un avukatı. Deniz Baykal'ın sayesinde, AKP istediği gibi çekip büzeceği, serip uzatacağı, dilerse on adım ileri gideceği, canı çekmezse yirmi adım geri gideceği müthiş rahat bir oyun alanı buldu.
Bir yandan rakibine rakipsizliğin muhteşem rahatlığını sağlarken, partisini de iğdiş etti Baykal. Üstelik iki yönden birden. Hem CHP'nin halk=seçmenler içerisinde doğal olarak varolan, onlarla birlikte solup alıp veren, her gerekli durumda yaygın ve etkili çalışmalar yapan, doğru dürüst bir kitle partisi olmasına imkân tanımadı hem de ortada partinin siyasî çizgisi, görüşleri diye bir şey bırakmadı. CHP âdetâ, Genelkurmay'ın kırmızı çizgilerini korumak, devlet içindeki gizli örgütlenmelere kalkan olmak ve... üçüncü bir hedef daha: Deniz Baykal'ı ana muhalefet lideri olarak tutmak amaçlarıyla varolan bir kurumdu. Baykal, "siyasî yaklaşım" denebilecek hemen hemen tek bir cümle telaffuz etmeden yıllarca bu liderliği sürdürdü. Diyalog kapılarını küüt diye çarpan, rakibi olabildiğince uzakta tutup havaya yumruk sallayarak mesnetsiz bir gerilimi mütemadiyen sürdüren, demokrasi veya özgürlükler yönünde atılmaya kalkan adımların karşısına dikilen, Kürt sorunu son Kürt "ben Kürt değilim" dediğinde çözülecekmiş gibi davranan, en tuhafı, o partinin ve muhalefetin başında bulunmak dışında ne istediği hakikaten belli olmayan bir siyasetçiydi Baykal. Yarattığı CHP de işte bu oldu.
Baykal'ı kaset komplosuyla devirdiler. Kim devirdi? CHP'lilerin bunu hiç sormamaları, aksine, soru ortaya atıldığı anda havalara bakıp ıslık çalarak ortamdan uzamaları normal miydi? Dünyanın en anormal, en sinir bozucu olayıydı; ama öyle oldu. Üstelik, kaset komplosuyla devrilen liderin yerine gelen adamdan, başta "temiz"lik olmak üzere, ne erdemler beklendi neler!.. Normal şartlarda bir muhasebe servisi şefi ya da bilemediniz muhasebeden sorumlu genel müdür yardımcısı falan olabilecek, ses tonu sempatik, özel hayatında da mâkûl biri olduğu izlenimini uyandıran Kemal Kılıçdaroğlu, CHP'nin içinde değil ama etrafında haliyle bir hareket ve mesnetsiz bir umut yaratmıştı. Kimse kaset komplosunun gerisinde yatanları, müsebbiplerini falan sormuyordu. Kılıçdaroğlu gelmişti, her şey şahane olacaktı. Nasıl olacaktı? Lider değişimi acayip karanlık ve kirli bir işlemin sonucuydu. Parti şahlanmış ve yeni liderle yeni ufuklara falan demiş değildi ki! Kimse bunun üstünde durmadı.
Kemal Kılıçdaroğlu da, daha ilk andan, CHP'de hiçbir şeyin değişmeyeceğinin işaretlerini verdi. Değişim diye sunulanlar ya vitrine yönelikti ya da pek sınırlı. Örgütsel faaliyet anlamında herhangi bir değişiklik oldu mu, pek şüpheli. Siyasî görüş-tavır vs. düzeyinde? Başörtüsü yasağının kalkmasına ses çıkarılmayışı belki CHP'nin az buçuk demokratlaşmasına kanıt diye gösterilebilir. Ama o saatten sonra başörtüsü direnişine kalkışılamayacağı ortada değil miydi? İktidar partisiyle arayı kapatmanın mümkün biricik yolunun muhafazakâr ve milliyetçi seçmene doğru açılmak olduğu, değiştirilmesi teklif dahi edilemez bir varsayımken?
Şu son seçim dönemi dahil, CHP'den, Türkiye'nin, demokratikleşme ve zihniyet değişimiyle ilgili birçok başka konunun da göbekten bağlı olduğu en büyük derdi olan Kürt sorunu konusunda herhangi bir söz duyan oldu mu? CHP'nin seçmen kitlesi içindeki pek çok insandan, barış süreci ve Kürt hakları aleyhinde küfür kıyamet binlerce laf duyduk ama! Öndegelen bir CHP temsilcisi, "Atatürk olmasa adınız Dimitri olurdu" cinsinden bir ırkçı teraneyi mırıldandığında partiden nasıl bir tepki gördü? Gördü mü? Görmezdi, çünkü AKP azınlık vakıflarına bazı mallarını geri vermeye kalktığında karşı çıkan, Cumhuriyet tarihi boyunca sürdürülmüş soygunculuğu temsilen Baykal'ın CHP'si olmuştu. Açıkça ırkçı olduğunu bildiğimiz CHP'liler var; çeşitli zamanlarda içlerindeki zehri kusmuş olan; bunlar CHP "aurasında" herhangi bir rahatsızlık yaratıyorlar mı? Haydi bunlardan geçtim, bana CHP'nin "seçim vaadi" olarak seçmenlere sunduğu bir-iki şey sayın. Hani? Nerede? "Efendim, bunlar yolsuzluk yapıyor! Hırsız bunlar hırsız!" Güzel; sen nesin? Onu değil seni seçerlerse ne yapacaksın? Bugüne kadar ne halt olduğunu biliyoruz, yarın ne olacaksın?
En çok tepemi attıran, CHP'nin bu hayatî seçimdeki tavrı oldu. Seçim gecesi, insanlar yana yakıla tutanak arıyorlar, sonunda sabaha karşı HDP duyuru yapıyor, "seçime girdiğimiz her yerin tutanakları bizde var, gelin bizden alın" diyor! Binlerce genç seferber olmuş, daha ne yapsınlar! Yahu hepimizin her şeyi gidip CHP'ye sorması, oradan temin edebilmesi gerekir. Ana muhalefet bu. Seçimde en hırslı, en iddialı, en örgütlü, en sistemli, en fedakâr olması gereken parti. Sandık gözlemcisi olarak çalışan gönüllüler -ki, başta başbakan, muktedirlere inat, bizzat varlıklarıyla, bu korkunç koşullarda bile bu seçimin bir demokratikleşme adımı olmasını sağladılar, helâl olsun!- geçirdikleri günü anlatıyorlar, internette sağda solda var. Okuyun da görün, sandık başlarında kimler nasıl davranıyor, hangi parti nasıl çalışıyor, neler oldu.
Velhâsıl: Tayyip Erdoğan otokrat bir lider olma yolunda; tahammülsüz, hırslı, siyaseti vicdansızlık üzerine kurmaktan hiç çekinmiyor, şu bu. AKP'li yöneticiler yolsuzluklara batmış, son derece keyfî bir yönetim mekanizması oluşturma peşinde, üstelik açgözlü neoliberal işadamları ve acımasız müteahhitler aracılığıyla memleketi berbat etmeye adaylar. Neyse, daha saymayayım, AKP hakkında buraya yüzlerce satır eklemeye hazır geniş bir kitle var nasılsa. Buna karşılık, güya iktidarın alternatifi olması gereken, olmadığında iktidara her türlü keyfîliği, astığı astık kestiği kestikliği için alan açan ana muhalefet nedir? Böyle bir ana muhalefetin olduğu yerde biz nasıl yaşamayı bekliyoruz? Hayatımız nasıl daha iyi olacak? On beş yaşında çocuklar nasıl gaz fişeğiyle kör edilmeyecek, nasıl öldürülmeyecek?
Twitter'da herhalde fazlasıyla çağdaş ve ziyadesiyle modern bir hanım şöyle diyordu: "Yani o kadar oy da verdik, dökülürüm sokağa valla!" Doğru ya; nasıl olur da onun isteğine aykırı bir sonuç çıkar! Tamam işte, bu kadın gitsin CHP'li olsun. Uyar. Demokrasi, eşitlik ve özgürlük isteyen insanın ne işi var bu CHP ile? ("Bu CHP" deyince... başka türlüsü mümkünmüş gibi anlaşılmasın.)
http://riyatabirleri.blogspot.com.tr/2014/04/chp-sen-nesin.html#more
Yazarlar
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları























































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
31.01.2025
30.12.2024
24.12.2024
15.12.2024
1.12.2024
15.11.2024
21.10.2024
7.10.2024
22.09.2024
5.07.2024