Vahap COŞKUN
Türkiye’de uzunca bir aradan sonra “parti kapatmak” yeniden gündeme geldi. Çünkü adında “Kürdistan” ibaresi olan dört partinin kapatılması ihtimali var. Kürdistan ismiyle kurulan ilk parti olan Türkiye Kürdistan Demokrat Partisi (TKDP) hakkında kapatılma davası süreci Ekim 2017’de başlamıştı. Ardından Kürdistan Komünist Partisi (KKP), Kürdistan Sosyalist Partisi/Partiya Sosyalîst a Kurdistanê (PSK) ve Kürdistan Özgürlük Partisi/Partiya Azadîya Kurdistanê (PAK) de kapatılma tehdidi altına girdi.
Bunlardan PAK ile ilgili olanını daha yakından takip edebildim. PAK, 19.10.2014’te kuruluyor. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, önce 11.02.2015’te PAK’a -başta ismindeki Kürdistan ibaresini kaldırmak olmak üzere- tüzük ve programını ilgili mevzuata uydurması yönünde ihtarda bulunuyor. PAK, ihtara konu olan talepleri, evrensel hukuk ilkelerine ve uluslararası anlaşmalara aykırı olduğundan bahisle reddediyor. Başsavcılık, bunun üzerine Anayasa Mahkemesi’nden PAK’ın kapatılmasına karar verilmesi istiyor.
“Kürdistan, hemen şimdi!”
PAK, tüzüğünün 2. maddesinde Kürt ulusunun kendi kaderini tayin hakkı için mücadele edeceğini ve bu hakkın konfederasyon, federasyon veya bağımsız bir devlet şeklinde gerçekleşebileceğini belirtiyor. Tüzüğün 3. maddesi, Kürtlerle aynı coğrafyayı paylaşan tüm azınlıkların etnik, kültürel ve demokratik haklarının tanınmasını taahhüt ediyor ve azınlıkların yönetim organlarında etkin bir temsilinin sağlanması için pozitif ayrımcılığı öngörüyor. “Üyenin görevleri” başlığını taşıyan tüzüğün 5. maddesi, ‘Kürdistan halkının insanlık mücadelesinin adalet ve özgürlük bayrağı” olarak tanımladığı PAK’a üyeliği büyük bir onur olarak niteliyor.
Partinin programının kapak kısmında “Kürdistan, Hemen Şimdi!” sloganı yer alıyor. Programın giriş kısmında PAK’ın Kuzey Kürdistan ve Türkiye’de Kürt ve Kürdistan sorununun çözümünü hedeflediği ifade ediliyor. Geniş sayılabilecek parti programında, sosyolojik ve tarihsel tahliller yapılıyor. Kürdistan’ın bölünmüşlüğüne dikkat çekiliyor. Güney Kürdistan’daki siyasi gelişmelere değiniliyor. Hangi statü (Konfederasyon, federasyon, otonomi veya bağımsızlık) olursa olsun Kürdistan’da yönetimin ve sosyal yaşamın demokratik esaslara göre tanzim edileceği vurgulanıyor. Partinin güncel demokratik hedefleri (anadilde eğitim, düşünce ve ifade özgürlükleri önündeki engellerin kaldırılması, Kürt milletinin varlığının ve haklarının anayasal güvence altına alınması) belirleniyor, vs.
Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü
Başsavcılık, PAK’ın hemen her maddesinde Kürt ve Kürdistan ibaresi geçen bu tüzük ve programının Anayasayı ve Siyasi Partiler Yasasını (SPY) açıkça ihlal ettiğini belirtiyor. Kapatma talebini de Anayasanın 3 ve 68/4 maddeleri ile SPY’nın 78, 79/a, 80, 81, 82, 83 ve 96. maddelerine dayandırıyor. İlgili yasa maddeleri, kısaca, Türkiye’de siyasi partilerin Türk dilinden ve kültüründen başka dil ve kültürleri korumak ve geliştirmek yoluyla azınlık yaratamayacaklarını; din, dil, ırk, mezhep ve bölge adlarını alamayacaklarını içeriyor. Bahse konu Anayasa maddeleri ise, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü vurguluyor ve siyasi partilerin buna aykırı faaliyette bulunamayacağını hüküm altına alıyor.
Başsavcılık, PAK’ın “programının büyük bir kısmında Kürdistan devleti ibaresi kullandığını, bağımsız veya federe bir devlet kurmak ve farklı bir dil kullanmak amaçlarını taşıdığını, belirli bir azınlığı öne çıkaran” ifadelere başvurduğunu söylüyor. Bütün bunların “devletin bağımsızlığına, ülkesi ve milletiyle bölünme bütünlüğüne, diline, insan haklarına, eşitlik ve hukuk devleti ilkelerine, millet egemenliğine, demokratik ve laik Cumhuriyet ilkelerine aykırılıklar” taşıdığını düşünen Başsavcılık, SPY’nin 101/a maddesi uyarınca PAK’ın kapatılmasına karar verilmesini talep ediyor.
Siyasi partiler mezarlığı
Son dönemlerde seyrekleşse de Türkiye’de çok sayıda siyasi partinin kapısına mahkeme kararıyla kilit vuruldu. 1961 Anayasası ile birlikte siyasi partileri daha korunaklı kılmak için parti kapatma davalarında Anayasa Mahkemesi (AYM) yetkili kılındı. Lakin AYM, parti kapatma davalarında özgürlükçü bir perspektifi değil devlet merkezli bir ideolojiyi benimsedi. Bunun sonucu olarak da 1961 Anayasası döneminde 7, 1982 Anayasası döneminde ise 22 partinin kapatılmasına karar verdi.
Kapatılma kararlarına damga vuran iki neden var: Biri, devletin bağımsızlığına, ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğüne aykırılıktır. Diğeri ise, laik cumhuriyet ilkelerine aykırılıktır. Gerek “bölünmez bütünlük” ve gerek “laik cumhuriyet” kavramları, muğlak kavramlardır. AYM de bunları dar ve aşırı yasaklayıcı bir bakışla yorumladı. Böylece demokratik mekanizmalarla mevcut sistemde bir değişikliği savunan partiler dahi kapatılmaktan kurtulamadı. AYM’nin bu anti-özgürlükçü yaklaşımı, toplumsal düzeyde sorunların çözümüne herhangi bir katkı sunmadı. Aksine problemleri daha karmaşık bir hale getirdi ve Türkiye’yi bir siyasi partiler mezarlığına çevirdi.
Otoriter siyasi hava
Parti kapatma davaları –teknik hukuki boyutları olsa da- çoğunlukla siyasi atmosferle sıkı bağlantılı davalardır. Dolayısıyla bu tür davaların açılmasında ve partilerin kapatılması ihtimalinin belirmesinde Türkiye’nin iki-üç yıldır solumakta olduğu otoriter havanın belirleyici olduğu unutulmalıdır. Eğer Türkiye, çözüm süreci dönemindeki iklimini korusa ve geliştirse, muhtemelen bugün böyle bir mesele tartışılıyor olmazdı.
Hukuki olarak ise bahusus Anayasanın 90. maddesinin üzerinde durulmalıdır. Başsavcılık, Anayasanın 3 ve 68/4 maddesine atıf yapıyor ama 90/5 maddesini görmezden geliyor. Anayasada 2004 yılında yapılan değişiklikle “usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümlerinin esas” alınacağı kabul edildi.
Son derece mühim bir değişiklikti bu. Zira buna göre; Türkiye mahkemeleri temel haklara ilişkin konularda uluslararası insan hakları antlaşmalarını, bilhassa AİHS hükümlerini ve AİHM içtihatlarını iç hukuka oranla öncelikle uygulamakla yükümlü kılınıyorlardı. Parti kapatma davaları da bu kapsamdadır; dolasıyla bu davalarda da AİHS’ne ve AİHM’nin kararlarına bakılması lazım gelir.
“Demokratik toplum düzeninin gerekleri”
AİHS; “toprak bütünlüğünü” ifade ve siyasal faaliyete bulunma özgürlüğünün sınırlanmasında başvurulacak gerekçelerden biri olarak görür. Ancak buna dayanarak bir kişinin ya da partinin ifade özgürlüğünün sınırlanması için, sınırlamanın demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olması ve ölçülü olması gerekir.
Bir partinin programında ve tüzüğünde genel kabullerinin dışında kalan, toplumun bir kısmını şoke eden radikal talepler bulunabilir. Ancak tek başına bu durum bir partinin kapatılmasını haklı kılmaz. AYM’nin 20008’deki HAK-PAR Kararında ifade ettiği gibi, böyle bir söylemin “demokratik yaşam için doğrudan açık ve yakın bir tehlike oluşturmaması durumunda, ifade özgürlüğü kapsamında kaldığı” kabul edilmelidir.
Siyasi partilerin kapatılmasında asıl belirleyici faktör, partinin şiddet karşısındaki pozisyonu ve şiddetle ilişkisidir. Avrupa Konseyi’nin anayasal konulardaki danışma organı olan Venedik Komisyonu, 1999’da hazırladığı bir raporda parti kapatma mevzuunda iki kriter belirtir: Rapora göre siyasi partilerin yasaklanması “ancak demokratik düzeni devirecek, böylece anayasanın güvence altına aldığı hakları ve tahrip edecek bir siyasal araç olarak şiddet kullanımını savunan ve şiddet kullanan partiler bakımından haklı görülebilir. Bir partinin anayasanın barışçıl yöntemlerle değiştirilmesini savunması, tek başına, onun yasaklanması veya feshedilmesi için yeterli değildir.”
Demokratik ilkelerle uyumlu siyasal proje
AİHM, bu iki kritere ek olarak, Refah Partisi (RP) Davasında oluşturduğu ve Halkın Emek Partisi (HEP) Davasında teyit ettiği bir üçüncü kriter ortaya koyar. O da, ilgili siyasi partinin siyasal projesinin demokrasinin temel değerleri ile bağdaşmaz olmamasıdır. AİHM, 2002’de verdiği HEP/Türkiye kararında bu kriteri şöyle açıklar:
“Bir siyasi parti, kanunlarda veya devletin hukukî ve anayasal yapılarında bir değişiklik için iki şartla kampanya yürütebilir: Birincisi, bu amaç için kullanılacak araçlar her bakımdan hukukî ve demokratik olmalıdır. İkincisi, önerilen değişikliğin kendisi de demokratik ilkelerle bağdaşabilir olmalıdır. Bunun zorunlu sonucu olarak, liderleri şiddet kullanmaya teşvik eden, demokrasinin bir ya da birden fazla kuralına uymayan ve demokrasinin tahribi ya da bir demokraside tanınan hak ve hürriyetlerin çiğnenmesini amaçlayan bir politikayı öneren bir siyasi parti, bu gerekçelerle kendisine verilen cezalara karşı AİHS’nin korunmasını talep edemez.” (Ergun Özbudun, Türk Anayasa Hukuku, Yetkin Yayınları, s. 101-107)
Hülasa bir siyasi parti ancak şiddeti kullanıyorsa, şiddeti savunuyorsa ve anti-demokratik bir programa sahipse kapatılabilir. Şiddeti öven, şiddete başvuran, silahlı direniş ve başkaldırı çağrısında bulunan, ırkçı bir siyasi düzenin savunusunu yapan bir parti, oyun sahasının dışına çıkmış sayılır ve demokratik bir koruma görmez.
PAK kapatılamaz
PAK’ıın durumuna bu şartlar açısından baklıdığında görülen şudur: PAK, şiddetin karşısındadır. Partinin şiddetle uzaktan yakından şiddetle bir alakası yoktur, olmamıştır. PAK’ın siyasi tasavvuru da demokratik değerlerle bağdaşır. Avrupa normlarına uymak, Türkiye’nin yargı organları için anayasal bir zorunluluktur. Bu normlar ise, PAK gibi bir partinin varlığını ve siyasi alanda temsilini teminat altına alır. Bu itibarla, PAK kapatılmaz, kapatılmamalıdır.
Demokratik toplumlarda siyasi partiler çok önemli bir role sahiptiler. Partiler, sistem veya bazı kesimler tarafından “aşırı” görülen görüşleri savunabilirler. Bunu normal karşılamak gerekir. Zira demokrasi ancak farklı görüşlerin serbest bir tartışma ortamında karşı karşıya gelmesi ile mümkün olabilir.
Eğer siyasi partiler gerçekten Anayasada belirtildiği gibi “demokratik siyasi hayatın vazgeçilmez unsurları” iseler, o zaman taşıdıkları bu öneme binaen partilerin koruma çemberini mümkün olduğunca geniş tutmak icap eder. Lakin Türkiye’deki siyasi parti mevzuatının böyle bir muhtevası yoktur. Mevcut SPY’nın demokratik alanı genişletip tahkim etmediği, tersine demokratik alanı daraltıp zayıflattığı izahtan varestedir.
Kürdistani partilerin başına sarılan bela da bunun bir göstergesidir. Umarım şerden bir hâyır çıkar; Türkiye bu vesileyle siyasi partilere giydirilen deli gömleği niteliğindeki mevzuatını değiştirir. Barışçıl değişimi savunan partileri kapatmak demokrasiyi zehirlemektir. Ancak özgürlükçü bir siyasi parti düzeninin kurulmasıyla bu zehirlenmenin önüne geçilebilir.
Kürdistan 24, 20.02.2019
http://www.kurdistan24.net/tr/opinion/7e97c0f4-e96a-44c9-8f6e-77c70bfe85e8
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
29.07.2025
22.07.2025
15.07.2025
11.07.2025
28.06.2025
15.06.2025
30.05.2025
21.05.2025
15.05.2025
29.04.2025