Yalçın ERGÜNDOĞAN
Nasıl böyle olduk? Neden bu kadar kısa sayılabilecek sürede toplum olma vasfını yitirdik. Nasıl bu kadar çabuk dağıldık, parçalandık. İnsan olma özelliklerimizi, ne kadar çabuk, ne uğruna terk edebildik. Nasıl olan bitene bunca duyarsız davranabiliyoruz. Vicdan neydi, nasıl bir şeydi? Hatırlayanımız var mı?
Tamam bizleri kutuplaştırarak, düşmemek için bisikletinin pedallarını hızla çevirmeyi sürdürmek isteyen bir “reis”imiz var.
İyi de, biz de nasıl hemencecik bu kadar kolay kutuplaşıp, un ufak oluveriyoruz. Buna bu denli hazır mıyız?
Geçmişteki çok ağır travmaların üstünün örtülmesi, çareyi “inkâr”da bulan illüzyonist “resmi ideoloji”miz mi bizi buna hazırladı yoksa?
Toplum olamayışımızın, un ufak olma halimizin durum tespitini uzun uzadıya belgelemek için elde sayısız örnek var. Ama ben, en yenilerinden bir kaçına kısaca değinmekle yetineyim.
AMBULANSA BİLE SALDIRILABİLİYOR
Son Fenerbahçe, Beşiktaş maçında nasıl birden bire bir spor karşılaşması bir kanlı çatışmaya dönüşüverdi. Beşiktaş Teknik Direktörü Şenol Güneş’e beyin sarsıntısı geçirtecek, başını yaracak sert cisimleri kastî olarak kimler attı. Pekiii, yaralıları taşımak için stat kapısına yanaşan ambulansa kimler saldırdı, camlarını taşladı. Neden? Sorgulamak yerine hemencecik “bu bir tertip” yorumunu kimler yaptı?...
* * *
Peki, çözüm sürecinin sona erdirilmesinin ardından yaşatılan acı olayları yaygın medyanın suskunlukla geçiştirmesine tepki veren Ayşe Öğretmen’e rejimin reva gördüğü cezaya ilişkin bir kesimin tavrına ne demeli?
Hatırlarsınız, Kanal D’de yayınlanan Beyaz Show’da sarf ettiği “çocuklar ölmesin” sözleri nedeniyle, ‘Ayşe öğretmen’ olarak anılan Ayşe Çelik hakkında ‘terör örgütü propagandası yapma’ iddiasıyla dava açılmıştı. Sonunda Ayşe Çelik kendisine verilen bir yıl üç aylık hapis cezasını çekmek üzere 6 aylık bebeği Deran ile birlikte cezaevine kondu.
Nasıl oldu da vicdanımız bu kadar köreldi de, bu cezaya, bu gözler önündeki işkenceye “ohh olsun”, “az bile”gibi tepkiler verebilenlerimiz oldu, oluyor? Neden böyle tutum alanlar azımsanmayacak bir sayıda?
* * *
Ağırlıklı olarak Ankara’da gerçekleşen ve doksanlı yıllardaki 'beyaz toroslar’ı anımsatan “zorla kaybetme / kaçırılma” olaylarının sonuncusu yaklaşık 5 ay önce Ankara’da gerçekleşti. Ümit Horzum Yenimahalle'de bir AVM önünden siyah renkli Transporter araçla “Gülen Cemaati” üyesi olduğu iddiasıyla kaçırıldı. Eşi Aynur Horzum Cumhuriyet Başsavcılığı’na, ardından da İnsan Hakları Derneği’ne başvuruda bulundu. Aylardır haber alamadığı eşinden haber almak için devlet yetkililerinden yardım bekledi. Ama tüm devlet kurumlarının kapısı yüzüne kapandı. Feryat etti. Kamuoyunda ancak küçük bir kesim bu feryadı duydu. Sonunda Emniyet Müdürlüğü; Horzum’un kendilerinde olduğunu eşi Aynur Horzum’a haber verdi.
Aynur Horzum, avukatları ile birlikte Emniyet’e gitti ama; eşiyle görüştürülmedi. Eşi, ağır işkence gördüğü belirtilen Horzum’la ilgili gelişmeleri twitterden mesajlarla an be an kamuoyuna duyurdu.
Bu mesajların altına eklenen yüz kızartıcı twitler, bu hukuksuzluk ve bir ailenin şu ya da bu nedenle acıya, zulme uğraması karşısında durumumuza ayna tuttu…
* * *
Peki ya bugüne dek bu denli geniş çaplı örneğine pek rastlamadığımız büyük yolsuzluklar, vurgunlar. Bunlar karşısındaki sessizliğimiz. “Çalıyor, ama çalışıyor” vurdumduymazlığımızın kökeninde ne var acaba?
Kafamızı, ellerimizin arasına alıp hiç düşünüp sorgulayabiliyor muyuz nedenlerini? Ya yakın geçmişimize bakmak aklımıza geliyor mu hiç?
24 NİSAN 1915 “BÜYÜK FELAKET”
Türkiye’de yaşayan büyük çoğunluk, 24 Nisan 1915’te neyin yaşandığını neden bilmiyor?
Neden bu coğrafyada, bu topraklarda aslında çok uzak olmayan bir tarihte yaşatılan büyük acı, “büyük felaket”, soykırım sürekli inkâr ediliyor?
Peki inkârla bir yere varılabildi mi? Bu ulus devlet, sınırları içinde yaşayan yurttaşlarına “öğrenmeyi”, “sorgulamayı” yasaklayarak nereye varabildi?
Nasıl oluyor da hemen hemen tüm dünya ülkeleri 24 Nisan 1915’i “Ermeni Soykırımı” olarak tanıyor da, sadece Türkiye’de “Milli Eğitim” tornasından çıkmış nesiller bu tarihi gerçekten bihaber.
Kitapsız filozof Sakallı Celal’in deyişi ile; “bu kadar cehalet ancak eğitimle (mi) mümkün” sahiden? Ya da Tanıl Bora’nın katkısı ile “bu kadar cehalet ancak ‘milli eğitim’ ile mümkün” de ondan mı?..
* * *
Ermeni, Süryani, Yezidi bu toprakların, coğrafyamızın kadim halklarını zorla ana vatanlarından söküp atma, sürme, sürerken de yollarda imha, mallarına mülklerine el koyma ve bunun üstünü örtme, inkâr…
Ancak yurt dışına doktoraya ya da yükseköğrenim görmeye giden Türkiyeli öğrencilerin bu gerçekle karşılaşmaları, kendi tarihlerini bir “şok” ile öğrenmeleri…
Bir kuşak öncesi büyüklerinden bu gerçeği bilenlerin ise; ya suça ortak olup, bugünkü servetlerine bu el koymaları sermaye ederek kavuşmaları nedeniyle suskun kalmaları ya da bilenlerin rejimin zulmünden korkmaları ile sessizliğe gömülmeleri…
Cumhuriyet’in ilanı ile eskinin tortusu ve ağır günahı üzerine inkârı tercih ederek kurulan bir rejim!
* * *
Sakın, bizim sağlıklı toplum olamamıza, içten içe bizi kemiren, çürüten gizlenen bu “sır”, bu büyük ahlâksızlığın, katliamın üzerinin örtülmesi, gizlenmesi ve inkâr neden olmuş olmasın?!
Ne dersiniz? Geçmişle, gerçeklerle yüzleşerek hafiflemek, yeniden ahlâklı, vicdanlı, hesap soran, duyarlılık kazanmış bir toplum olmaya çalışmak mı, yoksa un ufak olup vicdansızlığa teslim olmak mı? Tercih bizim.
İnkâra devam etmenin, bizi bu noktaya getirdiği; vicdanımızı yok edip, “reislere” teslim ettiği ise ortada ve tartışma götürmez bir gerçek!..
Yazarlar
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.12.2019
3.02.2019
26.11.2019
4.01.2019
29.10.2019
8.07.2019
8.07.2019
3.06.2019
4.02.2019
28.01.2019