Yıldıray OĞUR
“Yıllardır maruz kaldıkları devlet şiddetine dönük biriken isyanlarını kazdıkları hendekler ve kurdukları barikatlarla gösteren Cizreliler, bu hallerinden son derece memnun.
Mahallerin belli başlı sokaklarında, mahalle sakinlerine ait ya da ticari araçların belli noktalarına kadar ulaşmalarına müsaade ediliyor.
Bu sokaklardan polise ait zırhlı araçlar girmek istediğinde ise uyarı sistemi devreye giriyor. Fakat bu sistem teknik değil, insan unsuruna dayanıyor. Trafiğe açık bu sokak başlarında duran gözcüler, mahalleye girmeye çalışan polis araçlarını fark ettiğinde daha gerideki barikatlara haber vererek, olası saldırıların önünü kesme dikkati içerisinde.
Araçların giremediği sokaklarda en gözde ulaşım aracı motosikletler. Motosiklet sahibi olanlar bu kazılan hendek ve barikatların yan bölümlerinde yurttaşlar için ayrılan aralıklardan zikzak çizerek ilerleyebiliyor.
Sokak aralarında da poster ve pankartlar asılı: '15 Temmuz ruhu ile Demokratik Özerkliği kuracağız.' 'Geleceğini aydınlatmak için yak bir molotof'…
Mahalle sakinleri ise bu hendek ve barikatların arkasında günlük uğraşında. Kimi anneler kapısının önünde akşam yemeği için yaktığı ateşin üzerinde patlıcan közlerken kimileri ise evlerinin önüne attıkları kilim ya da sandalyelerde vakit geçiriyor. Hepsinin yüzünden daha öncelerine nazaran polisler tarafından sebepsiz yere atılan biber gazını solumadıkları için mutluluk yansıyor...”
Bu satırlar Paris Komünü’nden bir günlükten değil, Cizre Komünü’nü ziyaret eden Dicle Haber Ajansı’nın “Hendek ve duvarlar esaretin değil mutluluğun kaynağı” başlıklı izlenim yazısından.
Halk için şimdiden motosiklet yolları yapılmış, herkesin mutluluktan havalara uçuştuğu bu komünlere, herhalde fazla arkaik, sovyetik kaçmasın diye “özyönetim” deniyor.
Ama “Özyönetim modeli nasıl çalışıyor” sorusu sorulan Varto Kent Meclisi Eşbaşkanı Mustafa Doğan yine de şöyle tarif etmekten kendini alamamış:
“Komünler var, onların içinde komisyonlar kuruluyor. Komünlerden seçilen delegeler ve sözcüler mahalle meclislerini oluşturuyor. Burada yapılan seçimlerde de Halk Meclisi'nin üyeleri belirleniyor.”
Ama sanmayın ki mesele 200 yıllık bir mesele. Şöyle devam etmiş Doğan: “Devletin mazlumlar, ezilenler açısından 5 bin yıldır herhangi bir katkısının olduğunu söylemek mümkün değil.”
Yine de Varto Komünü’nün liderlerinden Mustafa Doğan’ın Varto özyönetimini ilan ettiği konuşmasındaki şu cümleye katılmamak mümkün değil: “Bizler merkezden dayatılan, Ankara’dan toplumla uyuşmayan her şeyi yapmak zorunda değiliz.”
Haklı bir talep. Ama bir tuhaflık var!
Aynı gün Muş’un diğer bir ilçesi olan Bulanık’ın özyönetime geçtiğini ilan eden Demokratik Bölgeler Partisi eşbaşkanı Zeynep Topçu da ne tesadüf aynı cümleyi kullanmış: “Devletin ve meşru olmayan AKP hükümetinin 'Herkes benim emrimde olmalıdır, dediğim şekilde hareket etmeli' dayatmasını kabul etmemiz mümkün değildir. Bizler merkezden dayatılan Ankara'dan toplumla uyuşmayan her şeyi yapmak zorunda değiliz.”
Her gün özyönetim ilan edilmediği için belki birbirlerinden görüp tekrarlamışlardır.
Peki, o halde iki gün sonra Batman Bağlar Mahallesi Demokratik Kent Meclisi Yöneticisi Şirin Kaplan’ın özyönetim ilanından okuyalım şimdi de: “Bizler merkezden dayatılan, Ankara’dan toplumla uyuşmayan her şeyi yapmak zorunda değiliz.”
Bu da dün Diyarbakır Sur ilçesinin özyönetimini ilan eden Sur Halk Meclisi eşbaşkanı Güneş Sönmez’den:
“Devletin ve meşru olmayan AKP hükümetinin, ‘Herkes benim emrimde olmalı ve istediğim şekilde hareket etmeli’ dayatmasını kabul etmemiz mümkün değildir. Bizler Ankara’dan yönetilmek istemiyoruz.”
Görüntü pek “Özyönetime”, “komüne”, “yerelden demokrasi”ye benzemiyor.
4 ayrı yerdeki özyönetim ilanında “Bizler merkezden dayatılan, Ankara’dan toplumla uyuşmayan her şeyi yapmak zorunda değiliz” deyince daha çok şöyle demiş oluyorsunuz: “Bizler merkezden dayatılan, Kandil’den toplumla uyuşmayan her şeyi yapmak zorundayız.”
Toplumla uyuşmadığının somut kanıtları var. En somut kanıt “bu kaçıncı özerklik ilanı” sorusunun cevabında.
Galiba bu özyönetim denen model, 19 Aralık 2010’da Diyarbakır’da Türkiyeli aydınların önüne çıkarılan ve toplantıya katılan bir Kürt uzmanı köşe yazarının o günkü yazısında dediği gibi “gerek lafzı ve gerekse ruhu üzerinden âdeta lime lime edilmiş” ve geri çekildiği açıklanmış ‘Demokratik Özerk Kürdistan Modeli Taslağı’nın metazori yapılmışı.
Bunun bir de ilan edilmişi var. 2011’de Diyarbakır’da Aysel Tuğluk tarafından. 2011 Haziran seçimlerden DTP’li bağımsızların 36 vekil çıkarmasından bir ay sonra, Öcalan’ın “Barış konseyi’nde anlaştık” açıklamasından bir hafta sonra, Silvan’da 13 askerin pusuya düşürülüp öldürülmesinden de ise saatler sonra. Bu açıklamayı yapan vekillerin bir kısmının ilk uçakla Ankara’ya dönmesinden ise birkaç saat önce…
PKK 2011 seçimlerindeki başarısını da halkın özerkliği onayı, devrimci halk savaşına vize vermesi gibi yorumlamıştı, 2015’deki seçim zaferini de öyle yorumluyor.
(Türkiye’de fikri ahlaksızlığın ne boyutlara ulaştığını göstermesi açısından az önce alıntı yapılan Kürt uzmanı duayen köşe yazarının aynı süreci geçen hafta nasıl anlattığına bakalım:
Gerekçe, Silvan kırsalında bir askerî birliğin PKK gerillaları tarafından pusuya düşürülüp şehit edilmesiydi. AKP iktidarına göre, PKK 'görüşme masası'nı Silvan saldırısıyla devirmişti.
Zamanlama ilginçti: Neredeyse tam bir ay önce, 12 Haziran 2011’de AKP (yani Erdoğan) yüzde 50 ile müthiş bir seçim zaferine imza atmıştı.
Yani?
Yani, Erdoğan, muhtemelen, o güne kadar geçerli olan parametreler ile “Kürtlerle uzlaşma”ya artık ihtiyaç duymadığına hükmetti. Yani, “Silvan pususu”, Erdoğan iktidarı için “ateşkes”e son verme bahanesi oldu.”
Sonra Erdoğan 2012’de seçim falan yokken yeniden çözüm süreci denedi, 2009 seçimlerinden önce de denemişti, hatta 2005’te seçim falan da yokken de. PKK’nın kendisinin bile sonra eleştirdiği pususunun ardından özerklik ilanını, ardından devrimci halk savaşı açıklamasını bile Erdoğan’a bağlamaya çalışan bir delirme hali, hakikati çarpıtma, yalan söyleme hastalığı bu. İstersen soyunu Osman Gazi’ye dayandır, tedavisi de yok...)
Duran Kalkan, Özgür Gündem gazetesine bunu açıkça da yazdı: “7 Haziran genel seçim sonuçları, Türkiye sınırları içinde daha büyük bir Kürdistan’ın haritasını ortaya çıkarmış bulunuyor. Birçok çevre, bunun Kürt halkı tarafından demokratik özerkliğe evet denmesi olduğunu belirtiyor.”
“Bu özyönetimleri tanıyın” diyen KCK açıklaması da PKK’nın bir fiili durum ortaya çıkararak bunu, yeni bir çözüm sürecinde üzerinde pazarlık edilecek kazanımlar arasına katmak istediğini gösteriyor.
Yani herkes 7 Haziran seçiminde HDP’nin yüzde 13 oyunu sivil siyasetinin kazanımı zannederken, PKK için bu sadece özerkliğe onay demekmiş. Bu seçim HDP’ye oy veren laik Türkler için Erdoğan referandumu, PKK içinse özerklik referandumuymuş.
PKK, hazırlığını baştan beri buna yapmış. Onu yüzde 13 oy, Meclis’te 80 vekil değil, HDP’nin bölgedeki renklerinden oluşan harita heyecanlandırmış.
O yüzden zaten 11 Temmuz 2014’te Barış ve Demokrasi Partisi’nin adı Demokratik Bölgeler Partisi diye değiştirildi, bölgedeki belediye başkanları ve belediye Meclis üyeleri bu partiye geçirildi. Şimdi de bu partinin eşbaşkanları peş peşe özyönetim ilan eden açıklamalar yapıyorlar.
Özyönetim ilan edip sonra operasyon olunca kayıplara karışan Şırnak Kent Meclisi’ni, Cizre, Nusaybin, Silvan, Yüksekova, Bağlar, Varto ve Bulanık özyönetim ilanları izledi.
Bu şehirlerin, ilçelerin hepsinde DBP’li belediye başkanları olması, belediye meclislerinin yüzde 80’inin DBP’lilerden oluşması, son seçimde seçilen vekillerin neredeyse tamamının kardeş HDP’li olması Kandil’i kesmiyor. Buradaki kazanımlar onlar için bir şey ifade etmiyor. Varsa yoksa tam alan kontrolü.
Bir haftalık özyönetim tecrübesi, bunun öz savunma, hendek, mayın, barikat ve şehir milislerinin çatışmaya girmesiyle PKK’nın bitmeyen fantezisi Devrimci Halk Savaşı’nın bir peşrevi olduğunu ortaya koyuyor. PKK’nın 3 yıl önce deneyip çoğu militanı 1500 insanın ölümüyle vazgeçtiği Devrimci Halk Savaşı…
Yani PKK, çözüm süreciyle oluşan pozitif hava ve özgürlük ortamını bir sonraki Devrimci Halk Savaşı için hazırlık yaparak geçirmiş. Geçen aylarda Diyarbakır’da yapılan 3 saatlik bir trafik kontrolünde araçlardan 300 silah çıkmış. Esas yatırım ise şehir milislerine yapılmış. Çözüm süreci başlar başlamaz Şubat 2013’te düğmesine basılan YDG-H bunun için hazırlanmış.
Peki YDG-H'liler nerede hazırlanmış? Onu da Şırnak Valiliği’nden öğrenelim. Valiliğin son açıklamasına göre 21 Mart 2013- 03 Ağustos 2015 arasında 816 PKK’lı gelip asker ya da polise teslim olmuş. Bu inanılmaz bir sayı neredeyse PKK’nın toplam militan sayısının 4/1’i.
Tabii Kandil’de 3 ay eğitim alıp, sonra sabıkaları da olmadığı için askere/polise teslim olup serbest kalıp, şehir milisi olarak yollarına devam etmedilerse…
Yine DİHA’nın Yüksekova komününden izlenimleriyle bitirelim:
“YÜKSEKOVA 6 yaşındaki minik Amara'dan 60 yaşındaki Kadriye Neneye kadar dönüşümlü olarak öz savunmalarını alan Geverlilere, evlerde bulunan yurttaşlar da yemek, meyve, şeker, su ve çay gibi ikramlarla destekte bulunuyor. Barikat başında yakılan ateşin önünde dans eden minik Amara, ateşin 'Apo' için yakıldığını söylüyor. Bir şarkı söylemesi için rica edilen minik Amara, 'Büyük Apo gelsin sonra söyleyeceğim. Küçük Apolara söylemem' diye karşılık vererek çevredekilerin neşe kaynağı oldu. Nöbet tutan kadınlardan Latife İrçi, 'Ölsek de vurulsak da sokaklarımızı bırakmayacağız. Bir damla kanımız kalsa bile bırakmayacağız, bırakmayacağız' diyerek yeni hamlenin kararlılığını dile getirdi...”
60 yıldır parlamenter demokrasi tecrübeleri olan, 1970’lerde bağımsız belediye başkanlarını, vekillerini seçmeye başlamış, 1991’den beri kendi partileri olan, Meclis’te MHP’den daha çok sandalyeye sahip Kürtler bu arkaik fantezileri hak etmiyor. Son 10 yılda ortaya çıkmış Kürt orta sınıfı, Kürt illerinde ortaya çıkan yeni hayat, imkânlarla PKK’nın demode siyasi ütopyaları arasındaki uçurumlar, o şehirlerin girişine kazılan hendeklerden daha derin. Kürtleri, bu arkaik fantezilerin ortaya çıkaracağı çatışmaların arasında bırakmaya hakkınız yok. Selahattin bey, eski seçim bölgeniz Yüksekova’ya gidip Latife Hanım’ı ve Amara’yı evlerine geri götürebilir misiniz?
En azından bunu yapabilirsiniz herhâlde…
Yazarlar
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden sanayileşemiyor: Sermayenin, güvenin ve kurumların zayıflığı öyküsü 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTElveda Lenin ve Düzce Belediyesi… 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSuriye bir kere daha çözümü bozabilir mi? 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSokak çeteleri devlet kurumlarına karşı 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalHay'at Tahrir el-Şam'ın Evrimi ve Suriye'nin Geleceği 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNStratejik illüzyon! 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEÇıkış yolu 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman dünyada yeni bir fıkhi yaklaşımın önü açılabilir mi? 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTahmin ediyordum, artık netleşiyor galiba (Transfermarkt, karapara) 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBağımlı finansallaşmanın anatomisi ve Türkiye’nin bitmeyen kırılganlığı 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞAYM BAŞKANI AĞLIYORSA… 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünMonroe Doktrini gibi bir Trump Doktrini… 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçTürk ve Kürt yalnızca seçmen değil aynı zamanda insan ve yurttaş 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımı hangi barışı getirecek? Üç barış teorisi 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTeostrateji yahut Din ve Dünya ilişkisinde kalibrasyon sorunu 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselIMF’in siyaseten can sıkıcı tavsiyeleri 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye siyasetinin hastalığı: İmralı tartışmasında serinkanlılık ihtiyacı ve CHP'nin kararı 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSürecin “kritik eşikleri” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi (7): Simit 27.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları


























































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.12.2025
6.12.2025
3.12.2025
1.12.2025
24.11.2025
22.11.2025
19.11.2025
17.11.2025
15.11.2025
10.11.2025