Ahmet TAŞGETİREN
Yıllar önce, muhafazakâr camiada “Mücahitken müteahhit olma” vakıasının konuşulduğu günlerde Nokta dergisi, bir mülâkat yapmıştı benimle. “Para Müslümanları bozuyor mu, ne dersiniz?” gibisinden bir soru vardı. “Sığ sularda dolaşmak kolay, su derinleşince boğuluyorsunuz” gibi bir ima seziliyordu soruda.
Ben de “Sınav her zaman vardır. Hazreti Yusuf bile sınavdan geçmiş” gibi bir cevap vermiştim. “Sınav durumunda Allah’a sığınan kurtulur” demiştim. Yine Yusuf gibi.
Bugünlere geldik. Muhafazakâr iktidar derinleşti. Artık “Mücahitlikten müteahhitliğe geçme”yi sorun etmeyecek zeminlere gelindi. “Değer çürüme”sini konuşuyor herkes.
Cezaevlerinde doluluk oranı yüzde 140’lara ulaşmış. 300 bin kapasiteli cezaevlerinde 440 bin insan varmış. İster Yargı’nın yanlış işliyor olmasının ürünü olsun ister toplumun hastalıklı hale gelmesinin, neresinden bakılsa “çürüme”ye geliyor analizler.
Uyuşturucu operasyonları “muhafazakâr” iktidar çevresinden insan topluyor. “Muhafazakârlık” “değer muhafazası”ndan “statü muhafazası” ya da “çıkar muhafazası” gibi başka alanlara kaymış.
Bir kere daha söyleyeyim: Değer çürümez, insan çürür.
İnsan yeniden yeniden değerlere davet edilir.
Kur’an’da Asr suresi var. Onu yeniden okumak gerekiyor. “Asır - çağlar tanık olsun ki, İnsan ziyandadır, hüsrandadır, yanlışlıktadır” diye başlıyor sure. Sonra istisnalara işaret ediliyor: “İman edenler, iyiliklerden kopmayanlar, Hakk’ı tavsiye edenler, sabrı tavsiye edenler…”
“İman edenler”i “Ana değerlere güvenlerini kaybetmeyenler, ölçülere itina edenler, mizanı ve nizamı bozmamakta ısrar edenler, bütün bunların kök değeri olan Allah ile ilişkiyi, ebedi âlem duyarlılığını kaybetmeyenler” diye anlamak mümkün değil mi?
İlâhi kelâm orada durmuyor. Soyutta kalmıyor. “Salih amel” kavramını koyuyor hüsrandan kurtuluşun yoluna. “İyi davranış, bozulmamış karakter, toplumsal sulhla – barışla bağlantılı iş, başkasına iyilik taşıyan eylem… İyilik insanı olmak…”
Sonra bir adım daha: Bireyselde kalmama, toplumsal inşaya yönelme… “Hakkı tavsiyeleşme… “Hak”tan kopmama. “Hakka olan güven”i kaybetmeme. Bireysel çürümeyi külli değer çürümesi haline getirmeme. Değerler etrafında bir medya dili oluşturma. İnsan ilişkilerinde “Hak hassasiyeti”ni öne çıkarma.
Sonra bir adım daha: “Sabır tavsiyeleşmesi.” Yani insani direnç. Değer direnci. Herkes çürüse çürümeyen bir adacık halinde kalmaya razı olma, bunun bedeline katlanma. “Temiz kalma” iradesi.
Bazen “çapul” ortamı doğuyor toplumlarda. Kapan kapana iklimi. Bir tür sel içinde kütükleşme, kütük kapma.
Nokta dergisinin sorusunda “Çocuklarınız çalınacak, dayanamayacaksınız” gibi bir ima vardı. “Muhafazakârlık” falan diyorsunuz da, bu öyle bir fırtına ki tüm çatılarınızı alır götürür” gibi bir ima.
Ben o zaman Sezai Karakoç’un “Ben her taşı beş yüzyıl önce konmuş, Bir camiye tutunarak buluyorum kendimi, Bir yağmadan böyle kurtarıyorum kendimi” mısralarını hatırlatmıştım savunma diliyle…
Bütün bunları, yola “Değer muhafazası” duyarlılığı ile çıkanlar, “iktidar” gibi bu ülkenin maddi – manevi tüm müktesebatında tasarruf yetkisi edinenler “Nereden nereye geldik?” sancısı ile değerlendirmeli.
Ama iş, sadece iktidar meselesi değil. İktidarın toplumu getirip bıraktığı “çürüme”nin yeniden nasıl onarılacağı sorunu, iktidarın yerine talip olan herkesin sorunu. “Değer”in farkında olmak, “Değer kaybı”nın farkında olmak, insanla ve iktidarla birlikte “Değer”i çürütmemek, külli bir afet haline gelen ahlâksızlığı yine ahlâka sarılarak toplum ikliminden uzaklaştırmak… “Ahlâk duyarlılığı”nı, bir “siyasi erdem” olarak yeniden bayraklaştırmak…
“Ergen zorbalıgı”ında neyi görüyorsunuz? Bir çocuk bir çocuğu öldürdüğünde ne ölmüş oluyor toplumda? “Muhafazakâr bir gencin uyuşturucu bataklığına doğru yürüyüşü” toplum adına nasıl bir S.O.S veriyor?
Herkesin kapısı çalınıyor, uyanın!
Analık gidiyor, babalık gidiyor, dedelik gidiyor. Bütün güzel nitelikler çamurun içine sürükleniyor.
Bilmiyorum belki de içimizde en seküler, en laik bilinen birileri, kendi çocuklarının gelecek kaygısıyla muhafazakâr iktidarın yakasına yapışıp “Nereye getirdiniz bu ülkenin güzel insanlarını?” diye sarsmalı. İktidarın derin sularında duyarlılığı aşınmış muhafazakârlığı uyarmak için tarihin en dramatik paradoksu olurdu bu.
Yazarlar
-
Fehmi KORU“Uyuşturucu” deyip de geçemeyiz 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolGençler yargıda beraat etti 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBahçeli “demokrat” Erdoğan “ayak direten” mi? 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENDeğer çürümez, çürüyen insandır 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAÖcalan'ın Umut Hakkı, Hukuki Zemin ve Barış Süreçleri... 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlkenin siyasi şablonu 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİNeydi o düşürülen İHA öyle? 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞCHP’nin yeni gölge kabinesinin* düşündürdükleri 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünHelsinki Nihai Senedi 50 yaşında… 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZSürece çomak sokanlar ve sigortasız süreç 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUSolun bölünmüşlüğü ve Öcalan 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciKonut satılıyor da ne oluyor? 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBatı Asya’da yeni düzen arayışı 17.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURBelki de çürüyen toplum değildir? 17.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEİslâmî renkler: Fırsat mı, tuzak mı? 16.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump Doktrini: Küreselleşmenin krizi ve yeni Amerikan stratejisi 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNABD’ye Palmira şoku ve olası yansımaları 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRDünyada küresel ara buzul dönemi: Eski düzen çökerken Türkiye'yi hangi riskler ve fırsatlar bekliyor 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞABDULLAH ÖCALAN’ ın “REEL SOSYALİZMİ…” 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANHafif hafif yılı toparlayalım 15.12.2025 Tüm Yazıları



























Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
16.12.2025
14.12.2025
11.12.2025
4.12.2025
2.12.2025
30.11.2025
27.11.2025
25.11.2025
23.11.2025
21.11.2025