Ahmet TAŞGETİREN
Gündem “Filistin” idi dün. Yazımın ana gövdesi de Filistin üzerine oldu.
Oysa bir başka sıcak konu İdlib’ti. İdlib günlerdir Rus – Esed güçlerinin bombardımanı ile yanıyordu. Erdoğan ile Putin’in buluşmaları, sözleşmeleri, İdlib yangınını söndürmüyordu. Çünkü her buluşmadan sonra İdlib’ten Rus – Esed güçlerinin ateş kustuğuna, on binlerce insanın Türkiye sınırına doğru göç ettiğine dair haberler geliyordu.
Ne diyecektik? Erdoğan – Putin görüşüyordu, Erdoğan Putin’le görüşürken İdlib’i gündeme getirmiyor olamazdı, ilişkilerin sıcaklığı Putin’in de Erdoğan’ın uyarıları karşısında duyarsız kalamayacağını gösteriyordu, görüşmelerle her problemin halledileceğine dair bir izlenim vardı.
Ama İdlib’te ateş durmuyordu.
Ve nihayet Afrika dönüşü Cumhurbaşkanı Erdoğan patladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sözlerini dünkü yazımın sonuna “ERDOĞAN’DAN PUTİN’E İDLİB UYARISI” başlığı ile girdim. O sözleri buraya yeniden almak istiyorum:
“Bu konuda Rusya birbirimize sadık ortaklar isek, tavrını belli edecek. Ya Suriye ile olan süreci farklı yürütecek ya da Türkiye ile olan süreci farklı yürütecek, bunun başka yolu yok. Şu an itibarıyla maalesef Rusya Astana’ya da Soçi’ye de sadık değil. İdlib’de bu bombalamaları vesaire durdurdunuz durdurdunuz, durdurmadığınız takdirde bizim artık sabrımız tükeniyor. Bunlara biz bir yere kadar sabrederiz, sabrettik ama ondan sonra da biz göbeğimizi keseriz.”
Bu sözlerin Rusya’ya yönelik çok ciddi sorgulamalar içerdiği açıktır.
-Sadık ortaklar isek…
-Ya Suriye (Esed) ya Türkiye
-Rusya Astana’ya da Soçi’ye de sadık değil.
-İdlib’te bombardıman durmazsa sabrımız tükeniyor, kendi göbeğimizi kendimiz keseriz.
Ben Erdoğan’ın bu sözleri doğrudan Putin’e söylediğini düşünürüm. Bunlar, yüz yüze ve samimi ilişkiler içinde tolere edilebilecek nitelikte değil, kamuoyu önünde söylenmiş sözlerdir.
Tabii İdlib’i değerlendirirken Putin’in orada olan bitenden Türkiye’nin rahatsızlık duyduğunu bilmemesinin mümkün olmadığını da akılda tutmak lazım. Eğer böyle ise Türkiye’nin şikayetlerine karşı kulağının üstüne yattığını da düşünmek gerekir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sözlerinde bir “Sadık ortaklar isek” ifadesi var. Burada Rusya ile ilişkiyi “sadık ortaklar” biçiminde görüp görmediğimizin, ya da biz böyle görüyorsak bile Putin’in de böyle görüp görmediğinin sorgulanması gerekir diye düşünüyorum.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sözlerinde “Rusya’nın-Putin diye anlayın- duyarsızlığının beklenmediği” yolunda biraz kırgınlık hissediliyor. Eğer böyle ise, ilişkilere duygusallık karıştığı gibi bir sonuç çıkar ki, bu da diplomasinin karakterine uymaz.
Uzunca bir süredir Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “liderler diplomasisi” yürüttüğüne ve bunda da çok başarılı olunduğuna dair bir söylem var. “Amerika ile kötüyüz ama Erdoğan’ın Trump’la ilişkisi işleri rayına sokuyor. Rusya’nın kötü hesapları olur ama Erdoğan – Putin ilişkisi bunları düzeltir” gibi bakılıyor.
“İşte Filistin ve Trump, işte İdlib ve Putin” demez misiniz?
N’oldu?
“Liderler diplomasisi”ne rağmen, yani “Bize rağmen” bir şeyler olduğu kesin. Yani söylüyoruz olmuyor. Öfkemizin, şahsi ilişkilerimizin kıymet-i harbiyesi sınırlı kalıyor. Kişisel ilişkiler şüphesiz sıfır değerinde değil. Ama stratejik kararlarda tercihi sınırlı ölçüde etkiliyor. Rusya Suriye’de Esed’e oynuyor, bu açık, ABD Ortadoğu’da İsrail’e… Rusya İran’ı almış yanına, ABD Suud’u, BAE’yi, Bahreyn’i, Ürdün’ü, Mısır’ı… Yani normalde “İslam ülkeleri olmaları hasebiyle” Türkiye’nin yanında olması beklenenleri… Yani yanımız yöremiz boşaltılmış. Bu ülkelerin her birine söylenecek çok şey bulunabilir, ama Amerika -Rusya onlarla iş tutmayı, onları İsrail’in yanına eklemlemeyi ihmal etmiyor.
Ben Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Sadık ortak” sorgulamasına Putin’in nasıl cevap vereceğini merak ediyorum. Lider seviyesinde dostluk lider seviyesinde sorgulamaya dönüşürse, ilişkileri kim tamir eder bilinmez.
Dileyelim Putin, Erdoğan’ın sözlerindeki derin sitemi anlasın, Türkiye’nin Rusya ile “stratejik ilişkisi”ni ne pahasına yaptığını dikkate alsın ve Esed uğruna her şeyi feda etmesin.
Ya da biz, haklı kızgınlıklarımızın psikolojisinden sıyrılıp dış politikada gelinen durumu artıları – eksileriyle yeni baştan değerlendirelim ve kaç zamandır konuştuğumuz “yalnızlaşma”nın çok değerli bir yalnızlık olmadığını, gerektiği zamanda gerekli gücü ortaya koymaya mani olduğunu görelim.
Yazarlar
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.07.2025
13.07.2025
11.07.2025
9.07.2025
29.06.2025
10.06.2025
5.06.2025
22.05.2025
18.05.2025
13.05.2025