Alper GÖRMÜŞ
Modern demokrasiler, seçilerek “yönetme hakkı” elde etmiş iktidarların, onları denetleyecek kurumlarla dengelendiği bir sistemi imâ eder; bu kurumların başta gelenleri siyasi-toplumsal muhalefet ve medyadır.
Medyanın modern demokrasilerde “dördüncü kuvvet” sayılması retorikten ibaret bir tespit değildir.
Medya, modern demokrasilerdeki “dördüncü kuvvet” işlevini, devlet iktidarının üç “kuvvet”i olan yürütme, yasama ve yargıyı denetleyerek yerine getirir.
Fakat modern demokrasilerde medyanın belki bundan da önemli bir işlevi daha vardır: Yönetilenlerin taleplerini, düşüncelerini, duygularını yönetenlere (iktidarlara) taşımak... Ki, iktidarlar nasıl bir toplumu yönettiklerini bilsinler ve toplumsal talepleri gözeten siyasetler geliştirebilsinler...
Ne var ki medya, bu rolünü uzunca bir süredir yalnız sorunlu demokrasilerde değil nispeten sorunsuz demokrasilerde de oynayamamaya başladı. (Nedenleri bu yazının konusu değil, o nedenle ayrıntılara girmiyor, herkesin tespit ettiğini bir defa daha tespit etmekle yetiniyorum.)
Aslında medyanın krizi kabaca “temsili demokrasi”nin kriziyle aynı tarihlerde başladı ve bu iki süreç birbirlerini besleyerek daha da belirgin bir hale geldiler.
İnternet, cep telefonları, sosyal ağlar...
Sonra, aşağı yukarı bu yüzyılın başından itibaren yepyeni bir şey olmaya başladı; internet, cep telefonları ve sosyal ağların siyasal-sosyal mücadelelerin başta gelen aracı haline gelmesi, her şeyi değiştirdi.
Eskiden, yönetilenler yöneticilerden (iktidarlardan) memnuniyetsizliklerini ancak geleneksel medyaların izin verdiği ölçüde ifade edebiliyorlar, protesto gösterileri de, o gösterileri örgütlemek amacıyla kullanılan araçların sınırlı kapasiteleri nedeniyle sınırlı kalıyordu.
Fakat artık 21. yüzyıldayız...
Teknoloji, her şey üzerinde olduğu gibi kitlesel eylemlerin niceliği ve niteliği üzerinde de devrimsel değişikliklere yol açtı.
Arap Baharı'nda gördük, en son geçtiğimiz Haziran'da Mısır'da gördük: Artık birkaç hafta içinde milyonlarca imza toplanabiliyor, birkaç saat içinde milyonlarca insan bir meydanda biraraya gelebiliyor, günlerce, haftalarca orada kalabiliyor.
Yeni teknolojiler, memnuniyetsizlerin eline o kadar büyük bir güç veriyor ki, memnun olmadıkları iktidarı devirmek için yeni bir seçimi beklemek onlara saçma görünmeye başlıyor.
Mesele elbette bir yanıyla temsili demokrasinin krizi ve zamanla Batı da bu meyveyi tadacak... Fakat “kriz” şimdilik sadece demokrasiyi öğrenmekte olan ya da demokrasisini henüz tam anlamıyla kökleştirememiş ülkelerin iktidarlarının karşılaştığı bir sorun niteliğinde...
Bence, 21. yüzyılın büyük sorularından biri şu olacak:
İktidarların seçimlerle gelip seçimlerle gittiği bir ülkede, seçimden diyelim bir yıl sonra milyonlarca insan sokağa çıkıp “hükümet istifa” diye dayatırsa ve eylemi “istifa”ya kadar sürdüreceğini ilan ederse, demokrasinin, demokratların buna cevabı ne olacaktır?
İnanın bu sorunun cevabı aklınıza gelen ilk cevap kadar kolay değil: “İktidarlar adaletle yönetirlerse, çoğulculuk yerine çoğunlukçuluğu benimsemezlerse sorun olmaz...”
Sorunun cevabı bu kadar kolay değildir, çünkü sokaklara çıkanların koyduğu ölçünün doğru ve haklı bir ölçü olduğunu bize söyleyebilecek, gitmesi istenen hükümetin meşruiyetini gerçekten de kaybettiğine hükmedebilecek âdil bir otoriteye sahip değiliz; zaten demokrasi bir anlamda böyle bir “otorite”nin reddedilmesi demek.
Mısır, bu sorunun cevabını arayabileceğimiz en iyi örnek gibi görünüyor... Çünkü orada, “yeni dördüncü kuvvet sosyal medya” aracılığıyla örgütlenip bir meydanda toplanan kalabalıklar iktidarı gönderene kadar dağılmadılar ve bu bir değil, iki kez oldu: Kalabalıklar önce bir diktatörü (Mübarek, 2011), ardından demokratik usullerle seçilmiş bir cumhurbaşkanını (Mursi, 2013) devirdiler... Mısır'da şimdi meydanlar yine dolu ve kalabalıklar üçüncü bir iktidar devirme başarısının peşindeler.
Soruya kolaycasına cevap verenler...
“Zor soru” deyip duruyurum ama, Mısır örneğinde, darbeye rağmen bu soruya çok da zorlanmadan cevap veren demokratlar da oldu. Onlar Mısır'da kabaca sandığın değil meydanların (Tahrir'in) iradesinin “meşru” olduğu kanısındaydılar...
Çünkü a) Mısır Cumhurbaşkanı Mursi ülkeyi çok kötü yönetmiş, çoğunlukçuluğa yönelmişti, b) Mursi'ye git diyenlerin sayısı o kadar çoktu ki, onların iradeleri asla karşılıksız kalamazdı; hatta asıl bu demokrasinin ruhuna aykırı olurdu.
Bu yaklaşım en net ifadesini Şahin Alpay'da, şu surette buldu:
“(Mursi) halkın sadece yarıdan az fazlasının (% 51,9) katıldığı bir seçimde, oyların yarıdan az fazlasını (% 51,7) almıştı, yani iktidarı sadece çeyreklik bir azınlığa dayanıyordu. Üstelik ona oy veren bu azınlık içinde, eski rejimin adayına oy vermek istemeyen özgürlük yanlılarının hatırı sayılır payı vardı. 13 milyon oyla seçilmişti, istifası için 22 milyon seçmen imza verdi.”(Zaman, 6 Temmuz 2003).
Cengiz Çandar da 4 Temmuz'da Hürriyet'te, Tahrir'de toplanan kalabalığın büyüsüne kapıldığını gösteren bir yazı kaleme aldı:
“Soru, 30 Haziran 2011’de 'sandıktan çıktığı' halde, Müslüman Kardeşler lideri Muhammed Mursi’nin nasıl olup da, tam bir yıl sonra, kendisinin çekilmesini isteyen tarihin en büyük kitle gösterilerinin hedefi haline gelmiş olması.
“(...)
“Önceki gün NYT’da yayımlanan 'Mısır: Demokratlar ve Liberaller Birbirine Karşı' başlıklı bir makale 'Mursi’yi laik ve liberal muhalefetin desteğiyle askeri darbe yoluyla devirmek, en kötü sonuç verecek gelişme' olur diye bitiyordu. Çok doğru. Seçimle gelen seçimle gitmeli.
“Bununla birlikte, tarihin büyük altüst oluşları, çok kez kitabi doğrulara riayet etmiyorlar. Eğer, Mısır halkı on milyonlar halinde, tarih rekoru kıracak şekilde, seçilmesinden bir yıl sonra Mursi’ye ve Müslüman Kardeşler iktidarına başkaldırmışsa, bu başlı başına bir tarihi olaydır ve askeri darbeye şiddetle karşı olmanız, Mısır 2013’ün sunduğu ve etkisini uzun yıllara yayacak olan 'siyaset dersi'ni ortadan kaldırmıyor: Mısır’da Müslüman Kardeşler Tecrübesi, başarısızlıkla sonuçlanmıştır!”
Çandar 14 Temmuz'da da, “Müslüman Kardeşler’e karşı 34 milyon Mısırlının ayağa kalktığını vurgulayan, Mısır’ın en önemli feministi 81 yaşındaki Neval el-Saadavi”nin “Halk Devrimi, Ne Kriz Ne de Darbe” başlıklı yazısından alıntılar yaptı:
“Tarihte her devrimin karşı-devrimi olmuştur. Bunun son örneği çok kısa süre önce Mısır’da yaşandı… Ama Müslüman Kardeşler, 30 Haziran 2013’teki son devrimi boşa çıkartmakta başarısızlığa uğradı ve başarısızlığa uğramaya devam edecek.”
Radikal'den Fehim Taştekin'in Tahrir meydanında konuştuğu “Tahrir devrimcileri” de yine aynı sayısal mantık örgüsünden hareket ediyorlardı:
“Mantıkları şöyle: 'Mübarek sokaklara 11 milyon insan döküldüğünde gitti. Mursi’ye karşı 20-30 milyon yürüdü. Bu Mursi’nin aldığı oydan çok fazla. Ama istifa etmedi, halkı dinlemedi. O gitmeyince ordu halkın arzusunu yerine getirdi.'” (Radikal, 5 Temmuz 2013).
Bir ülkenin meydanlarında iktidarı yıkmak üzere toplanmış itirazcıların, milyonlarla ifade edilen sayılarından peydahladıkları haklılık duygusunun yoğunluğunu bundan daha iyi ne anlatabilir?
Milyonların haklılık duygusu meşruiyeti garanti eder mi?
Madem “kitlelerin eylemi”nin meşruiyetini tartışmaya açtım ve böylece çok tehlikeli sulara girdim (çünkü biliyorsunuz, “kitlesel eylem” deyince akan sular derhal durmalıdır), daha fazla ilerlemeden neyi tartıştığımı açıklıkla belirteyim:
Birincisi: Diktatörlüklerden değil, iktidarların seçimlerle el değiştirdiği iyi-kötü demokrasilerden söz ediyoruz.
İkincisi: İnsanların, iktidarları protesto etmek üzere yaptıkları ve şiddet içermediği sürece meşruiyeti tartışmasız eylemlerinden söz etmiyoruz... Onların, eylemlerini iktidarın yıkılmasına kadar sürdürmelerinin meşruiyetinden söz ediyoruz...
Basit soru şu:
Meydanlarda ve sokaklarda toplanmış milyonların, taleplerini dile getirmekle yetinmeyip iktidar devrilene kadar oralarda kalmalarını “21. yüzyıl demokrasisi”nin bir normali sayarsak, ülkelerin yönetimi nasıl mümkün olacak?.. Doğacak ortamdan, devlet iktidarının silahlara hükmeden bölümünün yararlanmasının önüne nasıl geçilecek?
Öyle ya, yeni bir iktidar karşısında bu defa da “karşı taraf”, belki de daha büyük sayılarla sokakları ve meydanları doldurup “seçimi bekleyemeyiz, in aşağı” derse ne olacak? Mısır'da, Adeviye meydanında şu anda yaşanan şey bu değil mi?
Meydandakilerin niceliği, meydandakilerin niteliği...
Mısır örneğinin zenginliği sadece, bu ülkenin iki yıllık kısa bir süre içinde bir değil, iki değil tam üç kez sokakta iktidar devirme pratiğinin sahnesi olmasından kaynaklanmıyor... Mısır örneği, meydanlardaki kalabalıkların iradesini sandığın da önüne koyanların, meydanlar arasında bir hiyerarşi gözettiğini ortaya koyması nedeniyle de ilginç bir örnek teşkil ediyor...
Tahrir'de toplanıp seçilmiş bir cumhurbaşkanının istifasını talep edenlere gösterilen sempatinin, Adeviye'de toplanıp darbeci bir yönetimin istifasını talep edenlerden esirgenmesi gösterdi ki, bazıları meydanlar arasında gerçekten de böyle bir hiyerarşi gözetmektedir!
Böylece anladık ki, bazı meydanlar “daha haklı”dır... Bazı meydanların iktidar devirme talepleri, başka bazı meydanların iktidar devirme taleplerinden daha meşrudur.
Yoksa Batı'nın yeni 'bon pour l'orient'i bu mu?
19. Yüzyıl oryantalistleri, Batı toplumları için “düşük” sayıp reddettikleri bazı standartlar için 'bon pour l'orient' (“Doğu için iyi”) derlerdi...
Batı'nın Mısır örneğindeki utanç verici tepkisizliğinin altında acaba yeni bir 'bon pour l'orient' mi yatıyor?
İstenmeyen iktidarların “yeni dördüncü kuvvet sosyal medya” ve “sandık” gibi işleyen meydanlar aracılığıyla alaşağı edilmesine dayanan yeni bir “demokratik” standartla mı karşı karşıyayız?
Batı ülkeleri için ve Batı dışı ülkelerdeki “laik-seküler” iddialı iktidarlar için kabul edilmeyecek, fakat “İslamcı” iktidarları alaşağı etmede kullanılabilecek yeni bir “demokratik” standartla mı karşı karşıyayız?
Bence, böyle düşünenleri “saçmalamakla” suçlamanın mümkün olamayacağı kadar çok alâmet belirdi...
Batı'nın yeni 'bon pour l'orient'i buysa eğer, Müslüman Kardeşler gibi, demokrasiye lâyık olmadıkları söylenen siyasi akımların buna verecekleri en etkili cevap, Batı'yı şaşırtacak bir demokratik olgunluk içinde davranmak olacaktır.
Müslüman Kardeşlerin, katliamlara rağmen barışçı gösterilerde ısrar etmesi karşısında Batı'nın bunu hiç beklemediğini açığa vuran şaşkınlığı, bu cevabın ne kadar etkili olduğunu göstermiyor mu?
Yazarlar
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.07.2025
14.07.2025
23.06.2025
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025