Berrin Sönmez
Sosyal medya artık hayatımızın ayrılmaz bir parçası. Adet olduğu üzere sosyal medyanın zararlarından söz edecek değilim. Tersine, günümüz fenomeni sosyal medya sayesinde birbirimizin sesini duymanın verdiği güçle yürüyen hak ve adalet arayışlarından bir örnek sunmak istiyorum.
Kasım ayında ‘A. A. İçin Adalet’ isimli hesap kadınlar arasında çok konuşuldu. Kadın hareketi kısa sürede ilgi odağına aldı efsane gibi aramıza dalan bu hesabı. Çünkü özgüvenli bir haykırışla kendisine yaşatılanları yazıyordu A. A. Profiliyle haykırıyordu: “Öz babam tarafından 9 yıl cinsel istismara uğradım. 2016 yılında dava açtım, 13 yıl 6 ay ceza almasına rağmen tutuksuz yargılanıyor. Dosya istinafta. Adalet istiyorum.”
Başarı öyküsü olarak tanımladığım bu hak arayışının nedenini, nasılını anlatmaya girişmeden önce, çok önemsediğim “hayatta kalan” kavramını açıklamak isterim. Cinsel Şiddetle Mücadele Derneği sitesinde yayınlanmış kavram tartışmalarından bir alıntı, hayatta kalan kavramının seçilme nedenini açıklayacaktır. Hem medya mensupları hem de sosyal medya kullanıcıları için kılavuz niyetine, tartışmaların yer aldığı bağlantıyı buraya bırakmak faydalı olabilir…
Önce kavram arayışının nedenlerine bakalım: “24 Nisan 2016’da Cinsel Şiddet Kavram Tartışmaları’nın ilkinde, cinsel şiddetin faillerine ve cinsel şiddete maruz bırakılanlara yönelik kullanılan çeşitli kavramları tartıştık. Bu kavramların hangilerinin mitleri yeniden ürettiği, hangilerinin güçlendirici bir dili desteklediği, hangilerinin mağdurlaştırıcı dili üreterek bir kimlik gibi üzerimize giydirdiği üzerine verimli bir tartışma yürüttük. Çok kullanılan ‘kurban’, ‘mağdur’ gibi cinsel şiddet deneyimi yaşatılmış bireyi güçsüzleştiren ve çaresizlik hissi veren kelimeler yerine, İngilizcedeki ‘survivor’ kavramından Türkçeye uyarladığımız ‘hayatta kalan’ kelimesini kullanmayı önemsiyoruz.”
Bağlantıdan tartışmaları inceleyenlerin göreceği üzere, ilgilisine kullanım kolaylığı sağlayacak şekilde adeta ‘hap gibi’ hazırlanmış maddelerden bir tanesi, bu yazının konusuyla çok ilgili:
-Cinsel şiddet kurbanı yerine cinsel şiddetten HAYATTA KALAN’ı kullan. Saldırgan, pedofil, sapık yerine FAİL kelimesini kullan. Hayatta kalanları aşağılayan, suçlayan, aciz kılan ve utandıran dilden uzak dur.
Hayatta karşılaşacağımız en zor işlerden birisi dilimizi değiştirmek. Ancak başarabildiğimiz takdirde suçla mücadeleyi yarı yarıya başarmış olacağımız gerçeği bizi ‘ağzı olan konuşuyor’ tavrından uzak tutabilir. Böylesi kolaycılık yerine ‘boğaz dokuz boğum, dokuz kere düşün sonra söyle’ şeklindeki kadim tavsiye uyarınca dilimize ayar vermek elimizde.
Türkiye kamuoyu A. A’nın hikayesine yabancı değil. Yaklaşık bir yıl önce 13 Ocak 2018’de Melis Alphan yazmıştı. Öğretmenleri, “Dava açarsak yetiştirme yurduna gidersin. 18 yaşında yurttan çıkınca gidecek yerin mi var?” diyerek çocuğu korumadı… Adam üç ay mahcup gezdi, herkesi pişman olduğuna inandırdı. İki ay namaz kılınca babaanne de inandı. Ama olayın üstünden üç ay geçmeden, A.A. ’ya karşı psikolojik ve fiziksel şiddeti yeniden başladı…”
Melis Alphan bu satırlarla olayı köşesine taşıdığı sıralarda A., kendisine yaşatılan şiddeti yargıya taşımış, babası Şenol Barut hakkında savcılığa suç duyurusunda bulunmuştu. Çeteleşen ailenin suçu örtbas etme çabasına rağmen, çocukluk yıllarında uğratıldığı bu şiddetten kurtulmak için susmamıştı zaten. Anne, babaanne, hala, amca, teyze dahil aile büyükleri destek vermek yerine susturmaya kalkışınca öğretmenlerinden yardım ummuştu. Ailesinden görmediği desteği, bir çocuk için tek sosyal çevre olan okulda aradığı zaman da hüsrana uğradı. Müdür ve öğretmenler, çocuğu şiddetten kurtarmak için atılması gereken adımlardan habersiz değillerdi ama hukuka, adalete güvenerek sorumluluklarını yerine getirmeyi değil “mahalle baskısının” körelttiği geleneksel yaklaşımı seçtikleri anlaşılıyor.
A.A., 17 yaşına geldiğinde öğretmenlerinden birisi, şiddetle mücadele yöntemlerinden “susma bağır” ilkesi uyarınca faili ifşa etmesini öneriyor. Ancak bu yolla, anne ve kardeş şiddete tanık olduktan sonra sonlanıyor babanın cinsel istismarı.
Eğitimini tamamlayıp meslek sahibi olarak çalışmaya başladıktan bir süre sonra suç duyurusunda bulunmak için güç topluyor. Tabii kolay bir karar değil. Aile ve sosyal çevrenin yalnızlaştırma çabası, suç duyurusunda bulunma niyetini geri çekmek yönünde işliyor yine. Fakat uğratıldığı cinsel şiddetin yol açtığı çocukluk travmasının, yetişkin yaşamında da hayatını esir almasına izin vermemek için sosyal çevresinde yine yalnızlaştırılmasına rağmen eşinin desteğiyle yargıya başvurmaktan çekinmiyor.
Fakat bu sefer de yargının sesini duymadığını görünce akla gelebilecek her yöntemle davasının kabulü için uğraşmak zorunda kalıyor. Aylar boyunca dilekçesinin bekletildiğini CİMER’e yazdığında verilen cevap, “yargı bağımsızlığı” olmuş. Fakat bu bağımsız yargı ne hikmetse Melis Alphan’ın köşe yazısı yayınlandıktan sadece bir gün sonra “CİMER başvurunuz sonuçlandı” ibaresiyle yargı aşamasının başladığı bilgisini iletiyor A. A’ya.
Davanın başlamasıyla her şey bitmiyor tabii, daha pek çok sorun yaşatılıyor yargı eliyle. Örneğin savcılık makamının çocuklukta yaşatılan cinsel istismar taciz olarak dosyada geçmesine rağmen iki çocuklu yetişkin kadını, iddianame yazma aşamasında bekaret kontrolüne gönderiyor. Fail, müşteki için akıl sağlığı şüphesi iddia ettiği için akıl sağlığının kontrolüne sevk edilirken de savcılık makamı hangi hastanenin adli rapor düzenleme yetkisi olduğundan habersiz görünüyor. Alakasız hastanelere sevk ettikten sonra müştekiye yetkili hastaneyi bulup kendisine bildirmesi “görevi” yüklüyor.
A. A., babasının yargı aşamasında kendisini rahatsız etmesini önlemek için adres ve iletişim bilgilerini gizlediği halde duruşmada hakim, sanık önünde müşteki ve tanıkların kimlik, adres ve iletişim bilgilerini tek tek soruyor. Sanık avukatının dahi etik gereği dosyada yer alan bu bilgileri sanıktan gizlemesi gerektiği halde, duruşma hakimi, gizli kalması gerekenlerin duruşma salonunda açıklanmasına yol açıyor. Yetmiyor, karar dava açıldığı tarihte geçerli olan kanun maddesine göre değil, suçun işlendiği tarihlerde geçerli olan eski maddeye göre veriliyor ve fail 13 yıl 6 ay cezaya çarptırılıyor. Üstelik iddianamede yer alan “hürriyetinden yoksun kılma” suçundan beraat veriyor, faille aynı evde yaşadığı gerekçesiyle. Bir çocuk babasının evinden ayrılıp bir başka evde yaşama özgürlüğüne sahipmiş gibi. Dosyada çocukken odasının kapısını kilitlemesine izin verilmediği, babası tarafından anahtarın saklandığı, hatta kendi başına taktığı sürgü kilidin bile fail baba tarafından kırıldığı bilgileri yer aldığı halde.
Yine de, anne ve diğer akrabalar sustuğu halde kardeşi, lehine tanıklık yaptığı için karar A.A. lehine çıkıyor ve failin suçu sabit bulunuyor.
Şöyle bir çırpıda yazarken bile hafakanlara yol açan tüm bu engelleri düşününce, A.’nın direncine hayran kalıyor, ne denli güçlü bir kadın olduğunu anlıyoruz. Mahkeme, dava aşamasında askerde olan kardeşinin tanıklığı öncesinde fail baba tarafından kardeşe yazılan mektubu da dikkate almamış. Tanıklık yapmasını önlemek için oğluna “evlendirme, ev, araba alma” vaatlerinin yazılı olduğu mektubu bile “suçu itiraf etmiş değil” gerekçesiyle delil saymamış. Asker mektubunun okunduğunu fail biliyor ama anlaşılan hakim habersiz ki babadan oğula rüşvet teklifini davayla ilgisiz bulabilmiş.
Şimdi dosya aylardır istinaf mahkemesinde sıra bekliyor. Tüm güçlükleri aşarak bu aşamaya gelebilmiş A.A., şimdilerde kazandığı davaya sevinebilecek durumda değil maalesef. Çünkü istinaf aşamasında tutuksuz yargılanmasına karar verilmiş. Kaç ay, kaç yıl süreceği belirsiz bu istinaf aşamasında fail, elini kolunu sallayarak geziyor.
Telefon görüşmemizde kulağımdaki o güçlü kadın sesi, bir perde daha yükseliyor, söz tutuksuz yargılamaya geldiğinde şöyle diyor: “Hiçbir düğüne, sünnete gitme fırsatını kaçırmadan herkese sürekli suçsuz olduğu için serbest bırakıldığını söylüyor. Çocukluğumda ailem, okulum yalnız bıraktı. Şimdi istinaf aşaması, tutuksuz yargılama yoluyla sosyal çevremde failin beni bir kere daha yalnızlaştırmasına fırsat veriyor.”
Çocuğa yönelik cinsel istismar faillerinin tutuksuz yargılanmasının yol açtığı toplumsal riski dikkate almayan yargı, cinsel şiddetten hayatta kalanın mücadelesini sekteye uğrattığını da önemsemiyor. Her şeye rağmen direnen A. A.’nın başarı öyküsünden bize kalansa, bu ülkede toplumsal tepki oluşmadan hiçbir kurum ve yetkilinin görevini layıkıyla yerine getirmediği bilinciyle reflekslerimizi güçlü tutmayı hatırlamak olmalı. Biz tepki verdiğimizde siyaset, yargı harekete geçiyor. Emine Bulut, Şule Çet gibi pek çok örneğini yaşadık, biliyorsunuz.
Yazarlar
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplumun İnşası İçin Meclis Adım Atmalı: Yasa Çıkarmalı, Komisyon Öcalan’ı Dinle 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
23.08.2025
17.08.2025
10.08.2025
10.08.2025
28.02.2025
31.01.2025
27.09.2024
13.09.2024
5.07.2024
18.05.2024