Birgül HAKAN
İnsan-ı Kamil olmak için bu dünyada beden kazandınız diyen yeni dinler,insanın olgun olmasını hoşgörü,tevazu içinde kin,nefret ve egodan ari olması gerektiğini söylüyor.
Ruhsal olarak tekamül etmek ile doğru orantılı buluyor.
Hinduizm örneğin,insan olabilmenin eşik atlamakla mümkün olduğunu her yürüyen iki ayaklı varlığa insan denemeyeceğini söylüyor. Mevlananın hamdım,oldum,piştim yandım diyerek ruhsal olgunluğun insanı insan yaptığını, amacın insan-ı kamil olmak yolunda yaşam yolculuğu adı verildiğini söylerken, Ekşi sözlük Alevi inancında,İnsan-ı kamil'i şöyle tanımlıyor;insan merkezdedir her şey insanın huzuru ve mutluluğu içindir, ibadet bir araçtır amaç "İnsan-ı kamil" olmaktır, kamil insan olmanın yolu ise 4 kapı ve bu kapılardan geçebilmek için de 40 makamdan edep-erkan, ilim-irfan ile yoğrulup Hak’kın sırlarına agah olmaktan geçer.
Alevilerde çok aşırı bir ibadet, yoktur ama,okumak, çalışmak,irfan sahibi olmak, insanlığın yararına hizmet etmek, doğrudan yana olup haklının hakkını gözetmek,kul hakkı yememek, görünen, bilinen cümle varlığa şefkatli olmak ve her an gönlümüzde mekan tutanı unutmamak büyük ibadettir. İnanca göre Hak insandadır, gaye kendinde "o"nu bulmaktır bundan ötürü Biçimsellikten, şekilcilikten ziyade özü esas alınır. kişisel ibadetlerde, yer, zaman ve mekan aranmaz, bütün yeryüzü ibadethanedir, bütün yönler kıbledir.
Tasavvufta ise İnsan-ı kamil; tasavvufun önemli kavramlarından biridir. İdeal insan olarak tanımlanabilecek bu kavramı mutasavvıfar şöyle açıklamaya çalışır:
Allah'ı zatı ile bilemeyiz. Onu bilmenin yolu, onun tecellileri üzerindendir. Yani görünür her şey, bütün fenomenler Allah'ın tecellisidir. Ancak o tecellileri bakarak Allah'ın zatını bilebiliriz. Örneğin ağaç bir tecellidir; insan da bir tecellidir. Fakat Allah'ıh tecellileri arasında insan çok özel bir konumdadır, insan tecellinin en yükseğidir. Bunu nereden anlıyoruz, diğer tecelliler insana hizmet eder. Yani ağaç meyve verir, verdiği meyve ile insana hizmet eder.
İnsanın üstünlüğü şuradan gelir, ağaç kendinin bilincinde değildir, kendinin farkında değildir. Ancak insan hem ağacın hem de kendinin, beden olarak, bilincindedir. Ağaç ile insanı ayıran şey budur.
En yüksek tecelli olan insanın da bir yüksek tecellisi vardır. İnsanın en yüksek tecellisine de insan-ı kamil denir.
Abdullah Öcalan Sosyal Bilimler Akademisi yoldaşlığın yol arkadaşlığının bir kültür olduğunu ve "insan-ı kamil" tanımında ve başlığında hakikat yoldaşlığı olarak açıyor.
Her şeyin en iyisini yoldaşı için isteme, görevlerin en zorunu kendisi üstlenerek yoldaşlığı yüceltme, fedakârlık olgusunun yeni anlamını da ortaya koymaktadır. Yaratılacak yenide, kendisinin yaratacağı değerlerin olması, her bireyin katacağı emekle yaratılan yenide kendini bulması ve bu yolla kendini yaratması gerçeği vardır. Yoldaşlık gerçeğinde birbirine destek olma, birbirini tamamlama vardır. Birbirine acıma, zavallı görme ya da benzer nesneleştiren ikilemlerin tuzağına düşmek yoktur. Eksik, zayıf ve yanlış olanı red, yeniyi yaratmanın temeline yerleşir. Çünkü yanlış olan düzeltilmezse yeni yapılamaz. Zayıf insandan nefreti, zayıflık durumun insana yakıştırmamasından kaynağını almaktadır. Bizde kimi zaman açığa çıkan ise acıma duygusudur. Yoldaşlar zavallı olamayacağı gibi yol arkadaşını da zavallı göremez. Bir insana acımak, bir devrimcinin devrimciliğinin bitmesidir.
Yine yoldaşının yanlışına öfke duyabilmek de kültürle birlikte gelişen bir ölçüdür. Düşmandaki yanlışlıklara öfke duymak düşmana yönelim getirebilir, onu değiştirmeye ya da alt etmeye yöneltir.
Yoldaşın yanlışına öfke duymak ise yoldaşın yanlışını ortadan kaldırmaya, yanlışın yerine ise doğru olanı koymaya yönelimi getirir. Bu anlamda yoldaşının yanlışına öfke duymayanın, geri, eski ölçülerle korumacılık adında kayırma yaklaşımlarının yoldaşlar topluluğunu büyütmeyeceği, kesinlikle düşman anlayışların yaşamasına müsamaha göstermek olacağını bilmek gerekir.
Yoldaşlık kültürünü oluşturan temel bir özellik de adanma gerçeğidir. Bu salt kendinden vazgeçiş anlamındaki bir çilecilik değildir.
Adanma, kendini varetmek için sistemin dışına çıkma kararlılığını verme, bunun bedellerini göze alma ve kendini yeniyi yaratmaya adama olarak algılamalıdır. Bir lokma bir hırka felsefeci de salt çilecilik olarak algılandığından yeni toplumsal kültürümüz bazında üzerinde durulmayı gerektirmektedir.
Ortaçağlardaki bilgelere atfedilen bu ilke ve çağımız itibariyle kişinin kendisinden uzaklaştırdığı, kaçındığı bir konu olmaktadır. Oysa bu düşüncenin kökeninde salt çilecilik yoktur. İnsan ve madde ilişkisini doğru ortaya koymak vardır. İnsanın kendisi dışındaki her şeyle ilişkisi aslında insanın yaşam anlayışını oluşturur. İnsan dinledikleri, duydukları, giydikleri, düşündükleri, düşledikleri, duyumsadıkları, gördükleri, dokundukları ve kokladıklarıyla, yedikleri ve içtikleriyle kendini oluşturmaktadır.
Bir lokma bir hırka felsefesinin kökeninde bilgelerin, kendilerini oluşturan gerçeğin içinden maddenin oranını en aza indirme çabası vardır. İnsanı insan yapan olguların maddeye oranının daha fazla olması, insanlaşma düzeyinin yüceliğiyle ilgilidir. Ayrıca insan emeğiyle üretilen maddeye doğru yaklaşım geliştirmek de bir amaç olmaktadır. Güncel anlamda dile getirirsek kapitalist modernitenin tüketim kültüründen kopmak anlamında bir ilkeye işaret etmektir. Çağın insanı düşürdüğü durum, insan madde ilişkisinde maddeyi özneleştirerek insanı nesneleştirerek, metalaştırarak insanı maddeden ibaret bir yığın haline getirmekle sonuçlanmıştır.
Kapitalist modernitenin bugün ulaştığı düzey, metanın tanrılaşmasıdır. Reklamlar kutsal bir dine çağırır gibi insanları meta kulluğuna çağırır. Marks’ın dile getirdiği“Her şeyi eritip yok eden, aslında eritip kendine katan” kapitalist sistemden kopmak, maddelere de bir evren değeri olduğu anlayışıyla yaklaşmaktır. Kapitalizm hastalığı olan obezite bunun çarpıcı örneğidir. Maddeyle ilişkisinde maddeyi insanların, düşüncelerin, düşlerin ve diğer insanı insanlaştıran her şeyin önüne koymak, insanı maddeleştirir, bir madde yığınına çevirir.
İnsanın bir değer olması, yarattıklarıyla ve kendinde yarattıklarıyladır.
...
Aslında bu tanımları artırmak mümkün bunlar benim seçkilerim.
Gördüğünüz gibi dünyada varoluşumuz insan-ı kamil olmak ve bizler bunun bilinci içinde yaşarken çevremizle uyum skalamız artıyor ve ne kadar da çoğalıyoruz farkındamısınız ?
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
6.02.2016
26.03.2016
22.11.2015
22.09.2015
21.08.2015
12.08.2015
25.07.2015
22.07.2015
12.07.2015
21.06.2015