Cemil ERTEM
Bu haftaki AB zirvesi, hem parasal birliğin hem de ileride tamamlanacak siyasi birliğin Avrupa’nın bu haliyle mümkün olmadığını bize gösterdi. Daha doğrusu bu kriz, AB’nin bugünkü kurgusunun yanlış olduğunu ve birlik için uygun olmadığını ilan etmiş oldu. Şimdi kurgu baştan yanlış olunca, krizin son bulması için, eskinin tümüyle yıkılıp yeninin baştan yapılması gerekir. Aslında kapitalizm tarihi içinde bunun en kolay yolunun savaş olduğunu biliyoruz. Ama bugün savaş ve savaşa bağlı çözümler yeniden krizin asıl nedenlerinden biri olan ulus-devletlere dayalı sistemi pekiştireceği için, önümüzdeki yeniden inşa süreci, savaşla başlamayacak. Ancak, militarizme dayalı karanlık bir dünyanın devamını isteyen kesimler etrafımızdan hiç eksik olmayacaklar. Çünkü kapitalizmin savaşla kendisini idame ettirmeye başlaması ve militarizmin devletin/sistemin çok önemli bir parçası olarak kendini gösterdiği tarih çok eskidir; 1850’lere dayanır. Kırım Savaşı bu anlamda bir dönüm noktasıdır. Kırım Savaşı (1854-56) silah üretiminde zanaatçıktan seri üretime geçişi tetiklemiştir. Top yapımı, bu tarihten sonra, bir sanayi olarak Fransa, Britanya ve Prusya’da devletten ayrı sermayenin keşfettiği yeni bir sektördü. Demir-çelik sanayii aynı zamanda silah sanayii olarak öne çıkarken, ulusal demiryollarının ve buharlı gemi teknolojisinin de ne kadar önemli olduğu su yüzüne çıktı. Askerî malzemelerin İngiltere’den deniz yoluyla Kırım’a gönderilmesi üç hafta sürerken, Rusya aynı işi Moskova’dan Kırım’a üç ayda yapıyordu. Ulusal demiryolları hem pazar hem de savaşın lojistik yanını oluşturan bir sanayi dalı olarak giderek önem kazandı. Bu anlamda sanayi devrimi, sanıldığı gibi piyasanın ve ona bağlı kalkınmanın değil, devletçi kapitalizmin ve savaşın -sömürgeciliğin- bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. İşte Avrupa tipi kalkınma ya da kapitalizmin Avrupa modeli, silah sanayiinin egemenliğinde faşizme varacak bir ulus-devlet modelidir aslında. Amerika İkinci Savaş sonrası bu modeli ‘yeni emperyalizm’ olarak sürdürmüştür. Şimdi biten budur ve yaşadığımız kriz bunun için Avrupa’da yoğunlaşmaktadır.
Bir ırka, militarizme ve baskıcı -sömürgeci- yayılmacılığa dayanan bu paradigma 1970’lerden itibaren çözülmeye başladı. Çin ve Asya’nın pazar temelli ve barışçı kalkınma modelleri bu modelin (paradigmanın) yerini almaya başladı. Militarizmi ve ona bağlı ırkçı ulus-devleti savunmak çok yakında herkesin utanacağı bir insanlık suçu sayılacak.
Joseph Heller’in militarizmin akıl dışılığını ve çıkmazını anlatan müthiş romanı Madde 22 aslında hem İsrail gibi bütün geleceğini militarizme bağlamış bir devleti hem de bizim Kemalist ‘muasır medeniyet’ düşkünü militarist ırkçıları anlatır. Madde 22, aklını kaçırmış askerlerin askerî operasyona katılmalarını engelleyen bir kuraldır. Ama zaten başkalarını öldürecek ve büyük bir ihtimalle kendisi de ölecek bir uçuşa ya da operasyona normal bir insan defalarca katılamaz. ‘Benden buraya kadar; ben deliriyorum’u ise ancak normal bir insan söyler. Ama bunu söyleyen de normal sayılacağı için askerî zor gereği savaşın bir parçası olmayı sürdürür. Yani Madde 22 hiç uygulanmaz. Militarizm ve savaş akıl dışıdır ama sürer gider böylece.
“Deli olan birini uçuştan men edebilir misin?
Ah, elbette. Etmek zorundayım. Deli olan herkesi uçuştan men etmemi söyleyen bir kural var”
Orr deli mi?
Kesinlikle.
Ama niye hâlâ uçuyor?
Çünkü kural gereği, görevden alınmasını istemesi lazım. O istemeden ben bir şey yapamam.
Peki, neden istemiyor?
Çünkü deli.” Heller’in romanındaki bu diyalog, askerliğin insan aklıyla alakası olmadığını anlatır.
‘Zeki, başarılı olanları eleyin!’
Geçen hafta beni çok parlak, genç bir üniversite öğrencisi arkadaşım ziyaret etti.
Bilal Okuyucu, TSK’dan Ayrılan ve Atılan Öğrenciler Platformu’nun sözcülerinden. Bilal’le, sorunları hakkında, militarizmi ve bugünkü krizi de içeren geniş bir sohbet yaptık. Bilal ve arkadaşlarının nasıl bir mağduriyet yaşadıkları çok açık. Bu konuda birçok haber yapıldı. Ancak Bilal’ın söylediği bir şey çok önemliydi: Bilal, askeri okullarda başarılı, çalışkan ve sorgulayan hiçbir öğrencinin şansı olmadığını ve ayrılması için fiziki ve psikolojik baskıya maruz kaldığını söylüyor. Bu korkunç bir şey. Normal insanların olmadığı bir yapı ve sistem yıllardır bizi yönetmiş; savaşlar çıkarmış, darbeler yapmış. Bilal gibi ‘ben normal bir insanım bunu yapmayacağım’ diyenleri de maddi ve manevi olarak pişman etmiş. Şimdi Bilal’lerin gasp edilen haklarının geri verilmesi bizim için de bir ‘normalleşme’ adımıdır.
Yazarlar
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.10.2018
24.10.2018
18.10.2018
17.10.2018
25.09.2018
21.09.2018
18.09.2018
11.09.2018