Erol KATIRCIOĞLU
Siyasi İslam’ın modern toplumların nasıl yönetileceğiyle ilgili bir modele sahip olmadığı bilinen bir konu. Nitekim biraz da bu nedenle AKP hükümetinin yaşadığı ve yaşattığı siyaset modeli ki kendileri ona “muhafazakar demokrasi” demeyi tercih etmişlerdi bir çok bakımdan ilginçti. Batı’lı bir göz için belki de ilk defa Batıdaki “Hristiyan Demokrat”lara benzeyen, yani demokratik siyaset bakımından İslamın etkili olduğu toplumlarda geçerli olabilecek yeni bir siyaset modeli olarak görüldü. Ama ne var ki son günlerde bu modelin başına gelenler bu umudun da kaybolmasına neden olacak gibi.
Hükümet-Cemaat çatışması ve etrafında olanlar anlaşılmaya muhtaç konular. Savaşın sıcaklığı içinde ve yaklaşan seçimler gölgesinde olan biteni izlemek bile neredeyse imkansız hala gelmiş durumda. Toplum olarak kime , neden ve niçin inanacağımızı şaşırmış haldeyiz. O nedenle de daha serinkanlı ele alışlara gereksinim var. Bir dönem önce birlikte davranmış bu İslami kesim aktörleri ne oldu da şimdi bu denli birbirlerine neredeyse düşman olmuş durumdalar? Bir dönem önce bir “biz” duygusu etrafında birlikte ülkeyi yönetmiş bu kadrolar nasıl oldu da şimdi birbirlerini ihbar ediyorlar, gizli ses kayıtlarıyla birbirlerine çelme takıyorlar? Bu soruların kronolojik gerçek bir tarihi var ve biz bunları tarihin bir yerinde öğreneceğiz tabii ki. Ama bugün için yolumuzu daha iyi görebilmek amacıyla sosyolojik bir analiz yapmak da mümkün.
Çok kimlikli bir imparatorluk toplumu tarihin inişli çıkışlı yollarında dağılarak ve küçülerek Anadolu denilen bu coğrafyada yaşamaya devam ediyor. Her ne kadar bu yolda bu topluma tek bir Türk kimliği gömleği giydirilmeye çalışılmışsa da bu gerçekleştirilememiş ve geldiğimiz yer itibariyle de hemen hemen her kimlik içinde yaşadığımız dünyanın yarattığı yeni koşulların da etkisiyle bugün güneşin altında kendine yer istiyor. Kısacası cemaatleşmiş bir toplumsal yapıda siyaset de cemaatler üzerinden oluşmuş durumda.
Eğer bir kimlik, içinde yaşadığı ulus devlet altında kendi kimliğiyle ilgili bir baskı hissederse, o kimlik kendi içinde bir “biz” duygusu üretir. Nitekim bu ülkede İslami kesim devletin sert laikçi ve Batıcı tutumu karşısında kendini her zaman mağdur hissetmiş ve bu nedenle de en geniş biçimde İslami kesim içinde, farklı alt kimlikleri de içererek bir “biz” duygusu üretmiştir. Nitekim, İslami siyasetin Türkiye’de giderek güçlenmesi, büyük ölçüde, değişmeyen ve her daim benzer mağduriyetler üreten bu devlet anlayışıyla yönetiliyor olmasından kaynaklanmıştır. AKP’nin iktidara gelmesi ve on yıl gibi bir süre iktidarda kalması büyük ölçüde bu farklı İslami alt-kimlikler arasında, bu, “biz” duygusunu yaratabilmiş olmasıyla ilgilidir. Bu alt kimliklerden biri de kuşkusuz Fettullah Gülen Cemaati olmuştur. Bütün bu süre boyunca, bu cemaatin, büyük ölçüde tek tek bireyler üzerinden, onların toplum yönetimindeki etkin konumlara gelmesiyle devletin kuşatılması esasına dayanan bir siyasi vizyona sahip olması ile AKP’nin içinden çıktığı Milli Görüş geleneği farklı İslami alt kimlikler olarak, farklılıklarına rağmen birlikte bulunmaya devam etmişlerdir. “Biz” duygusu, yukarıdan, yani devletten gelen baskı karşısında mağdurların birleşmesiyle oluşurken, baskının kalkması da “biz” duygusunun zayıflaması ve mağdurlar arasında farklılıkların ortaya çıkmasıyla sonuçlanır. Son günlerde olan da bence budur. AKP, iktidar olmuş, vesayet rejimini geriletmiş ve İslami kesimler üzerindeki baskıları kaldırmıştır. Ama bu baskıların kalkması da İslami kesim içindeki farklı alt-kimliklerin farklı taleplerinin ortaya çıkmasına neden olmuş bu durum da İslami kimliği kendi içinde bir tür parçalanmaya itmiştir.
Sonuçta diyebiliriz ki siyasal İslam’ın Türkiye’deki “muhafazakar” da olsa “demokrasi” denemesi, bu siyaseti yürüten kadroların büyük çoğunluğu tarafından deyim yerindeyse yüzlerine gözlerine bulaştırılmış durumda. Bu nedenle de bu cephede yeni bir temizlik yapılması gerek. Sanırım o günlere yelken açmış durumdayız.
Yazarlar
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
29.07.2025
23.07.2025
19.06.2025
29.05.2025
21.05.2025
13.05.2025
1.04.2025
6.03.2025
20.02.2025
12.02.2025