Etyen MAHÇUPYAN
Solun şiddetle ilişkisi son günlerin popüler konularından biri.
1980 sonrasında solun şiddet kullanımıyla bir nebze hesaplaştığı ve bugün artık şiddeti savunan bir sol örgütlenmenin olmadığı düşünülürse, tartışmanın yeniden bu eksende oluşması şaşırtıcı olabilir. Ne var ki asıl mesele solun şiddeti 'niçin' tercih ettiğinin sadece pratik düzlemde ele alınması, sol ideoloji ile otoriter zihniyet arasındaki ilişkinin es geçilmesidir. 80 öncesinde sistemle mücadele aranan gerekçeyi oluşturmuştu. Bugün de Kürtlerin hak mücadelesi aynı gerekçeyi besliyor ve solun geniş kesimi PKK şiddetine 'anlayışla' yaklaşıyor.
Bu tutum siyasetin imkânlarını göz ardı eden, cemaatsal varoluşu pekiştirmek üzere apolitik kalmayı kabullenen epeyce marazi bir bakışı ifade etmekte. Çünkü şiddetin anlayışla karşılanmasını 'belki' kabul edilebilir kılan tek koşul siyasetin imkânsız olma halidir. Eğer sözün siyasallaşmasını olanaksız kılan bir tahakküm varsa, şiddete meyletmeyi 'anlayabiliriz'. Ama eğer herhangi bir siyasî tarafın sözü, engelleme çabalarına rağmen, topluma ulaşıyor ve karşılık buluyorsa, şiddet artık sadece siyasî bir tercihtir ve her tercih gibi ideolojik onayı ima eder. Dolayısıyla sol ideolojinin şiddeti 'tercih edilebilir' bir araç olarak gördüğünün, yani şiddet dışı yolların varlığında bile seçilebilmeyi mümkün kıldığının altını çizmek durumundayız.
Bu nedenle soru solun şiddeti nasıl olup da böylesine 'normalleştirdiği', bunun meşruiyetini nasıl kurguladığıdır. Nedensellik zinciri üzerinden yürüdüğümüzde, cevap bizi otoriter zihniyete götürecektir. Yanlışları gören, doğruları bilen ve yanlışın hakkaniyetsizliğine karşı çıkmayı ahlakî bir yükümlülük olarak algılayan; öte yandan azınlıkta olmanın getirdiği çaresizliğin üzerine bir de devlet tarafından ezilen gençlik gruplarının şiddete savrulmasında garipsenecek bir durum yok. Ama buradaki kritik konu nasıl olup da solun kendisini 'yanlışı gören, doğruyu bilen' olarak konumlandırmaya böylesine teşne olduğudur.
Son tartışmalar solun bugün bile kendisine mesafe almaktan uzak olduğunu gösteriyor. 80 öncesinin dünyasında sol içindeki silahlanma ve çatışma eğiliminin, grupları karşı karşıya getirdiği ölçüde 'yanlış' olduğu söylenirken, aynı silahlanmanın ortak düşman karşısında meşru olduğu söylenebiliyor. Yani şiddet işlevine ve sonucuna göre değer kazanıyor. Bizatihi şiddetin sol siyaset ve sol kimlikle ilişkisinde ilkesel bir yanlış görülmüyor.
Bu durum solcuların kendi içlerindeki şiddetin üzerini niçin örttüklerini de büyük ölçüde açıklıyor. Örneğin 77 yılının 1 Mayıs'ında ateş açan solcuları hatırlamamanın nedeni bir utanç duygusu, ya da devlete koz vermemek değil. Bu olayın sol zihni tasavvurda hatırlanmayı hak etmeyecek kadar normal olması. Otoriter zihniyet gücün meşruiyetini doğal yasaların 'hükmü' olarak sunarken, gücü ifade etmenin yollarını da 'siyaset' olarak tanımlar. Böylece şiddet kullanımı 'siyaset' adına yapılmaya başlanır ve bu imkânın varlığında şiddet kullanmamak siyasetin dışına düşmeyi ifade eder. Bu değerlendirmenin ontolojik zeminini de yine otoriter zihniyet çerçevesinde 'biliriz': Gerçeklik daimi bir çatışma halini ifade eder ve antagonistik unsurlar diyalektik bir çevrim içinde çatışarak insanlığı sürekli olarak bir üst düzeye yükseltirler...
Bu metafizik kabul nihayette 'bilimsel' denen bir siyasetle tamamlanmış ve metafiziğin bilimsel sayılabilmesinin karşılığı o bilimsel siyasetin de gerçekte metafizik alanda yer almasına yol açmıştır. Bunun sonucunda sol siyaset metafizik bir uğraşın aktörü haline dönüşmüş ve gerçekçi olmayan, sonuç getirmeyecek eylem programlarını zorlamıştır. Bu bağlamda apolitikleşme ile bilimsellik iddiası paralel olarak derinleşmiş, sonuçta gerçekliğe dokunamadığı ölçüde yaşanan gerçekliğin 'sahte' olduğunu, 'asıl' gerçekliğin ise ancak sol teori ile kavranabileceğini savunan bir marjinal öğretiye hapsolunmuştur...
Sonuç yaşanan gerçekliğin çoğul ve karmaşık yapısının sol tasavvurda giderek anlamsızlaşması ve enerjinin 'asıl çelişki' üzerinde yoğunlaşmasıdır. Böylece çatışmanın aktörlerini 'saflaştırmak', sömürüyü, mağduriyeti ve ezilmişliği 'kategorileştirmek' mümkün olmuştur. Bu bakış gerçek siyasî aktörlerin tercihlerine ve sorumluluklarına ilişkin analizleri ikincil ve tümüyle pragmatik bir alana hapseder. Son kertede 'asıl çelişki' solu kategorik mağduriyetin parçası kılar ve bu da şiddeti rasyonalize eden güçlü bir duygu dünyası yaratır.
Bugün solun şiddeti genel anlamıyla reddetmesi demokrat zihniyetin yarattığı yeni bir anlayışın ürünü, çünkü artık şiddeti savunmak pek makbul bir tutum olarak görülmemekte. Ama solun 1 Mayıs meselesinde hâlâ savunma kaygısı içinde davranması otoriter zihniyetten uzaklaşamadığını da göstermekte.
1 Mayıs'ta asıl hatalı olan tabii ki solun kendisi... Devlete 'hatalı' denemez, çünkü nihayette başarılı olmuştur. Sol ise kaybedendir ve bu kayıpta kendi sorumluluğunu görmekte böylesine direnç göstermesi bir ilave hayal kırıklığından başka bir şey değil.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî kimlikler panayırı kapandı 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKİktidarın soğuk matematiği 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
20.02.2025
15.10.2024
24.09.2024
19.09.2024
10.09.2024
2.09.2024
13.04.2024
12.04.2024
11.04.2024
28.11.2023