İşte değişen Dünya da, değişen Türkiye’de; yeni bir Dünya, yeni bir Türkiye isteyenlerin partisi.

Öyle bir parti ki 12 Eylülcü düzen partilerinin hovardaca yararlandığı, siyasi partiler yasası ve seçim yasası olmasaydı parti denen çerçeveye sığmayacak bir parti... ‘’Yok edin insanın insana kulluğunu’’ diyen tüm insanlığı kapsayan, küresel sevgi partisi.

Yani hem yeşil hem sol bir siyaset. Özellikle doğa, insan, emek için yarını bugünden kuruyoruz ifadesi yöneten yönetilen ikilemini reddettiği için önemli. Eşitlik, özgürlük, ekoloji, barış, sürdürülebilirlik, demokrasi, vicdan, katılımcılık, adalet, dayanışma. Evet yeni siyasetin temel dayanağı, hem de hiçbir partide olmayan, bugün 12 Eylül vesayet rejiminin aktörleri olan ulusalcılarla, popülist açılımlarla demokrasi ve barış taleplerini erteleyen, yanıltan, neoliberal politikalar yürüten AKP arasında sıkışan siyasetler çözüm üretemiyorlar. Çözüm üretemedikleri bir yana toplumu bölen, ötekileştiren, çatışma ortamı yaratan, terör yutturmamasıyla Kürt halkının en doğal talebi ana dilde eğitimi ve de savunma hakkını saptırarak oyalamaca operasyonlarına devam ediyorlar. Yani nerde ise soğuk savaş dönemi eski dünya’nın yönetim anlayışına iktidari, muhalefeti (Körler, sağırlar birbirini ağırlar) ile ülke yönetenlerin kullanım süreleri doldu. Vicdan sahibi insanlar için dolması gerekiyor. İnsanın, doğanın, emeğin sömürüsüne küresel düzlemde son vermek için yarını bugünden kurmak, sorumluluk almak boynumuzun borcu değil mi ? Umudu olan insanlar, geleceğe güvenle bakanlar; gerçek özgürlüğün, gerçek eşitliğin, gerçek adaletin, gerçek demokrasinin ve doğayla uyumlu bir yaşamın mümkün olduğuna inanların umudu.

Temsili demokrasinin, bütün kanalların tıkandığını ülkeyi 12 Eylül anayasası ile yönetmeye çalıştıklarını ne yazık ki seyrediyoruz. İşte Yeşil ve Sol Gelecek Partisinin önemi doğrudan demokrasiye inancıyla ortaya çekiyor. ‘’ Politik mücadelemiz her üyenin her yerel örgütün, her çalışma grubunun eşit düzeyde katılımcılığıyla gerçekleşecek. Katılımcılık siyasi çalışmalarımızda ve hayatın her alanında en önemli rehber ilkelerimizden biridir. Katılımcı bir siyasi partinin de, katılımcı bir ekonomik sistemin de, katılımcı bir demokratik rejimde mümkün olduğuna inanıyoruz.’’ Dizilere fetva veren bir başbakana, ana dilde savunmaya bölücülük diyen CHP milletvekiline daha nasıl cevap verilir. ‘’ Hiyerarşinin, lider hegemonyasının, erkek egemenliğinin olmadığı bir parti yaratıyoruz. Genel başkanlık yerine eş sözcülük sistemini, seçilmiş görevlerde kadın kotasını ve rotasyonu benimsiyoruz. Parti içinde sadece demokrasiyi, işbirliğini ve birlikte çalışmayı değil, dostluğu ve dayanışmayı da pekiştirmeyi hedefliyoruz.

Hayata ve dünyaya soldan bakıyoruz. Solun evrensel değerleri olan eşitlik, özgürlük, adalet, barış ve dayanışma bizi bir araya getiren değerler, politik çizgimiz solun dünyayı değiştirmek, demokrasiyi geliştirmek, barış içinde eşit ve özgür yaşamak için verdiği tarihsel mücadele birikimine dayanıyor. Etnik kimlik, kültür, dil, din, cinsel yönetim ve cinsiyetiyle tek tip olma dayatmalarına karşı çoğulcu, farklılıkların eşit beraberliğine dayalı bir toplumsal yaşam hedefini savunuyoruz.’’ Doğru söze ne denir? Düzce’nin duyarlı insanları görev başına! Üç dönem AKP sultası, milliyetçi, statükocu CHP politikaları kader değildir. Ahmet Arif’le bitirelim mi? ‘’ Öyle yıkma kendini, öyle mahzun, öyle garip… Nerede olursan ol, içeride dışarıda, derste sırada. Yürü üstüne üstüne, tükür yüzüne celladın. Fırsatçının, işbirlikçi hainin. Dayan kitap ile, Dayan iş ile, Tırnak ile diş ile, Umut ile sevda ile, Düş ile Dayan rüsva etme beni…’’