İhsan DAĞI
Yıllarca İslam ile demokrasinin ‘uyumlu' olup olmadığı tartışıldı. Yanlış bir tartışmaydı; doğrusu İslamcıların demokrasi konusunda ne düşündükleri.
Bu konuda İslamcılar arasında baskın görüş hiç de olumlu değildi. ‘‘Hakimiyet Allah'ın'' düsturu ‘halk egemenliği' fikrine dayanan demokrasiyle pek bağdaştırılmıyordu. Üstelik demokrasi bir ‘Batı icadı'ydı; Müslümanlar siyasal modellerini elbette Batı'dan ödünç alamazlardı.
Böylesi bir katı ‘doktriner' yaklaşımın yanında kitlesel desteğe ulaşan bazı İslamcı hareketler demokrasi üzerine kavramsal tartışmalar yapmaktansa ‘pratik'e baktılar. Otoriter rejimlere karşı ‘varlık-yokluk mücadelesi'nde, diğer muhalif gruplarla demokrasi talep etmekte, olumlu şartlar oluştukça da ‘demokratik mekanizmalar'da yer almakta bir mahzur görmediler.
1990-91'de Cezayir'de İslamî Selamet Cephesi (FİS) bu yönde ilk adımı atan İslamcı partiydi. Ve başarılı oldu; yerel ve genel seçimleri kazandılar. Askerî darbeyle kurulu düzen durdurdu süreci. 1994-95'te de Refah Partisi aynı başarıyı elde etti, birinci parti oldu. Bizde de kurulu düzenin tepkisi 28 Şubat post modern darbesiydi.
İslamcılar bir şeyi öğrenmişti bu arada; serbest seçimlere dayanan bir rejimde iktidar hiç de uzak değildi. Demokrasinin olmazsa olmazı olan seçimler, İslamcıları iktidara taşıyabilecek bir araç olarak değerlendiriliyordu.
Ve 2002'de AK Parti seçimleri kazandı. Biz, AK Parti'nin İslamcı geçmişiyle hesaplaştığı, merkez seçmen kitlelerine ulaşan yeni bir dil geliştirdiği için seçimleri kazandığını düşündük. Doğrusu da buydu ama Ortadoğu'nun İslamcı hareketleri AK Parti'nin 2002 ve sonraki seçimlerdeki başarısını hiç de öyle okumadılar. Onlar için AK Parti ‘İslamî kimlik' referanslarına sahipti ve seçimleri de bu kimliğiyle kazanıyordu. Yani bölgenin İslamcıları için AK Parti, ‘İslamcı siyasetin' demokrasi içinde iktidar olma potansiyelini ifade ediyordu.
Arap Baharı'yla gündeme gelen ‘Türkiye modeli'ni böyle algıladılar. ‘Yarışmaya dayalı' bir seçim sürecinde İslamcıların ve dindarların oyları iktidar getirebilirdi. İslamcılık kitlesel ve yarışmacı bir siyasal modelde güçlüydü. Sonuç da bu yönde oldu…
Arap Baharı ülkelerinde İslamcı partiler seçimler yoluyla iktidara geldiler, geliyorlar ve gelecekler. Kafalarda eski model ‘İslam devleti' kurma projeleri yok. Bu, İslamcıların iktidarı ancak ‘devrimci' yollarla alabileceklerini düşündükleri dönemde kaldı. İran tarzı ‘ideolojik' bir İslam devleti hedefinin gerçekçi olmadığını, İslam'la meşrulaştırılamayacağını fark ettiler. Artık iktidar olmak için ‘sandık' var...
Dolayısıyla Mısır'da ve Tunus'ta İslamcılar tercihlerini ‘demokratik yönetim'den yana yaptılar. Seçimlere katıldılar, çoğunluk oylarını aldılar ve şimdi anayasa yazıyorlar. Yönetim hakkının da, egemenliğin de halka ait olduğunu kabul ediyorlar. Ancak ilginç olan şu; halkı, halkın tercihlerini, değerlerini tek kendilerinin temsil ettiğini düşünüyorlar. Halk kendileri; halk adına kuralları onlar kurar, herkes de bu kurallara uymakla yükümlüdür.
Sorun şu ki, İslamcılar halktan aldıkları yönetme hakkını herkese uygun gördükleri bir hayat tarzını, ahlakı ve değerler sistemini ‘yasalaştırma' yetkisi olarak yorumlama eğilimindeler.
Evet artık ‘ideolojik bir İslam devleti' kurmak gerekmiyor; devleti kendileri kontrol ettikten sonra devlet zaten ‘İslamî' olacaktır! Dahası bunun doktrinini yazmak da gerekmez; ‘kendi değerleri'ne uygun nesiller yetiştirmek üzere sosyal mühendislik yapacak devlet aygıtları ellerinde nasıl olsa.
Ennahda'nın lideri Gannuşi ne demişti? “İslamî hareket Tunus'ta şeriata dayalı bir anayasa değil, özgürlük istemiştir. Çünkü ülkede tam bir özgürlük ortamı sağlandığı takdirde herkes İslam'ı seçecektir.”
Buna ‘post-modern otoriterlik' diyebilirsiniz. Özgürsünüz ama neyi seçeceğiniz, hangi seçiminizin doğru olduğu baştan belli. İslamcılık ölü veya diri olabilir, ama İslamcıların demokrasiyle sınavı daha yeni başlıyor.
Yazarlar
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
13.01.2025
10.05.2024
11.04.2024
8.04.2024
3.01.2024
25.12.2023
13.12.2023
16.10.2023
9.10.2023
17.06.2023