Kemal CAN
Korona gündeminden bildik siyasi başlıklara dönmek fazla zor olmadı. Dünya nasıl bir yere dönüşecek tartışmasını bitiremeden, Türkiye’nin neye benzediğini konuşmaya devam ediyoruz. Üstelik öyle hızlı bir dönüş oldu ki, hemen hemen bütün meseleler aynı kalmış olmasına rağmen bırakılmış oldukları yerde bulunmaları, dersin kaldığı ünitenin hatırlanması biraz zor oldu. Aceleyle terk edilmiş ve bir süre uğranamamış eve dönünce, yılların tanıdık dağınıklığına hemen intibak edememek gibi. “En düzenli durum, kendi yarattığın dağınıklıktır” şiarı, böyle şoklu geçiş anlarında bazen işlemeyebiliyor. Neyse, moda tabirle “yeni normale” de çabuk alıştık. Doğu Perinçek’in dindarlığını açıkladığı, Bahçeli’nin Yassı Ada açılışına davet aldığı, Türkeş’in Menderes ile birlikte anıldığı, vesayeti ezdik günlerinin ardından istifa eden paşaların iktidar grupları arasında paylaşılamadığı günlerden geçiriyor olsak da, ortam yine de çok tanıdık. Hatta “nerede kalmıştık” hatırlatmaları fazlasıyla sert bir pekiştirme yaratıyor. Bu köşede daha önceki iki yazıda tartışmaya çalıştığım üzere, yeni vasatın sunduğu imkanlar/fırsatlar çerçevesinde, özellikle iktidar cephesinden kuvvetli salvolar peş peşe ardına geliyor. Yeni stratejiye ait bazı tazelemeler, pek de yaratıcı olmayan ve iyice kabalaşan taktik ataklar sahne alıyor ama özü pek değiştirmiyor.
Pek çok bildik dosya, yeni temalarla doldurulmuş olarak önümüzde açık. Hepsini yatay ve dikey kesen, iştahlısı bol erken seçim gündemi de hareketliliği artırıyor. Bir önceki “birikim haftalık” yazısında; iktidar için “tabelaya bak”, muhalefet için “önümüzdeki maçlara bakacağız” havasındaki seçim rehavetinin devrinin kapanıyor olabileceğini öne sürmüştüm. Orta vadede bunun bazı sonuçları olacak elbette. Seçimi -özellikle erken olanının- ne zaman yapılacağı henüz belirsiz ama lafının pek bitirilmeyeceği, aksine canlı tutulacağı anlaşılıyor. Erken ve zorunlu seçimlerin “yol işaretçisi” Bahçeli’nin, seçimleri ve partileri hizaya sokma çıkışı hâlâ baskın seçimin güçlü kanıtı olarak kullanılmaya devam ediliyor. İktidar, sanki seçim varmış gibi yüksek bir hava vermeye, en azından bu rüzgarı kesmemeye çalışıyor. Seçime kaçmak veya seçimden kaçmayı bir zorunluluk ya da tehdit olmaktan çıkartmayı, aritmetik açmazı bu türbülansın desteğiyle ikincil hale getirmeyi deniyor. Anayasayı askıya almadan anayasasız düzen, yasaları kaldırmadan hukuksuzluk yapılabilmesi gibi, seçimi yok etmeden -hatta lafını büyüterek- anlamını küçültmeyi (değiştirmeyi) başarıyor. Muhalefet cephesinde de çalkalanan aklın bulanıklığı kendini gösteriyor. Bazen çok isabetli çıkışlar bazen içine balıklama atlanan tuzaklar önde. Kimi yönsüzlükten, köksüzlükten, ne yapacağını bilmezlikten; kimi de misyon veya heves gereği tam yapılması beklenenler yüzünden tuhaf hamlelere rastlanıyor.
Siyaset dilinin yeni seyri, bir taraftan ölçek artırıp iyice dönülmez sınırda bir sertliğe büründü, bir taraftan da en tepeden başlayarak sosyal medya trolü kıvamında yapış yapış bir oyun hamuruna dönüştü. Sadece lafta kalmayan yeni kural düzenlemeleri ve kural tanımaz uygulamalarla tamamlanmaya çalışılan yeni bir seviye var. Her mini iktidar veya görev sahibinin “şahsım” diye konuşmaya başlayarak sisteme entegre olduğu bir yeni düzey. Mesela RTÜK eliyle, yaygınlaşan ve kurallardan azade bir misyon olarak açıklanan kısıtlama ve cezalar, eleştirmeyi de suç haline getirerek devam ediyor. Sosyal medyaya nizam vermenin maaşlı çalışanlarla sağlanamayacak olması yüzünden daha önce askıya alınan düzenlemeler, yeniden ısıtılıyor. Bahçeli’nin istediği değişiklikler için “tak-şak” süreci hemen işledi; mecliste hem onun hazırlıkları hem meslek örgütlerini boğma çalışması hızlandı. Tehditlerle bezeli kışkırtmalar neredeyse her kavram ve kurum için işliyor, yayılıyor. Cumhurbaşkanlığı makamı tarafından bir muhalefet partisinin eski ilçe gençlik yöneticisi seviyesinde ve yıllar önceki paylaşımları ayrıntısında özel sorgulamalar yapıldığı anlaşılıyor. Dünyaya nizam verme iddiasındaki devletin en tepesinden, memleketin en ücra köşesindeki insanlar için suç duyuruları, gözaltı talimatları gündeme geliyor.
İktidarın, tansiyonu yükseltmek, ortamı germek için muhalefet aktörlerine saldırı dozunu artırması çok tanıdık bir durum. Ancak bilinen ezberin aksine bu sertleşme atağının merkezinde oy konsolidasyonu değil, duygu ve anlam değişimi var. Önceden sayısal bir güvence olarak ortaya konulan “asla seçim alamazlar” önermesinin yerine, “bunlara asla iktidar verilmez” fikri geliyor. (Aslında bu da bizzat yaşanarak öğrenilmiş bir yöntem.) Bu yüzden hedefe konulanlarla ilgili bir öncelik değişimi yaşanıyor. Yeni cazip hedef tahtası, saldırı odağı, bariz biçimde CHP ve özellikle Kılıçdaroğlu (onunla ilişkilendirilen isimler). Muhalefetin bir arada durmasını engellemek için de artık sadece HDP’nin şeytanlaştırılmasının yetmediği idrak edilmiş durumda. Partiler bazında yetiyor gibi olsa bile, oy öbeklerinde bir hareket yaratılamadığı çok açık. Yeni stratejinin gereği olarak hedefleri çeşitlendirmek (zenginleştirmek), ağırlıklarına göre saldırıları yoğunlaştırmak gerekiyor. İşte bu yüzden “siyaset pek canlandı” havasında yaşadığımız bu süreçte, dikkat çekici bir iş bölümü ortaya çıkıyor: CHP işini doğrudan AKP ve Erdoğan üstlenmiş durumda. Yeni partiler DEVA ve Gelecek, MHP’nin görev cebine giriyor. HDP’yle ilgili çalışma zaten güvenlik ve yargı teşkilatında. Elbette bu görev bölümü çok katı değil. Herkes diğer görev alanlarına dair mütevazı katkılar yapıyor. Bahçeli’nin Kılıçdaroğlu’na yüklendiği, Erdoğan’ın Babacan’a cevap verdiği filan oluyor ama roller gayet belirgin.
Erdoğan ve resmi olarak AKP’nin sözcülüğünü üstlendiği saldırganlık, sadece odaklandığı aktörler açısından farklı değil. Yeni iktidar stratejisinin merkezine oturan yeni vesayetin adına konuşma rolü onda. Sistem dışı sayılan kesimleri ve kendisine ideolojik bağ tarif etmeden ideolojik sınırları gösterme görevini o üstleniyor. Bu yüzden CHP’nin ilçe gençlik örgütü yöneticisi detaylarına veya İş Bankası hissesi gibi bitmeyen lüzumsuzluklara kadar ilerleyebiliyor. DEVA ve Gelecek Partisi kısmına -kişisel sınırların dışında- girmemesi ise sadece muhatap alıp büyütmemek değil aynı zamanda nitelik tartışması için tehlikeli bir çevreyi işaret etmesinden. Bahçeli’nin ve MHP’nin, bu konudaki eksiği tamamlayıcı rolü dışında, iktidarın -ve yeni vesayetin- korku bekçiliği fonksiyonu da önemli. İdeolojik çizgi denetimi ve vesayetin korku gerekçesinin korunması görevi MHP’de. Ayşe Çavdar’ın Babacan’ın son zamanlardaki çıkışları ve özellikle sosyal medya performansı hakkında söylediği; “Erdoğan’ın sağ seçmen bloğuna ‘korkmayın arkanızda ben varım’ efelenmesine karşılık Babacan’ın ‘korkacak bir şey yok’ yaklaşımı”, korku üzerine kurulu yeni vesayet için ciddi tehlike. (Bir not olarak, bu muhalefete yüklenme görev paylaşımında HDP’nin –siyaseten- boşta kalmışlığından kendisine vazife çıkartan bazı İyi Parti sözcülerinin de atak denemeleri yaşandı.) Neticede bu işbölümü de gösteriyor ki; muhalefet sistem tartışmasını yükseltemezse, siyasi çatışma yeni vesayetin sınır hattında sürecek. İktidarın bu stratejisinin de önceki gibi garantisi yok tabii.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
6.04.2025
23.02.2025
16.02.2025
19.11.2024
11.11.2024
7.11.2024
2.11.2024
3.09.2024
14.06.2024
20.04.2024