Serdar KAYA
29 Temmuz 661 tarihinde Muaviye’nin halife olması ile birlikte, İslam dünyası içindeki iki başlılık sona erer. Hz. Ali‘nin anısını hedef alan Emevi siyaseti zaman zaman nüksetse [1] de, genel manada istikrar bozulmaz. Fetihler yeniden başlar.
Ancak, 676 yılına gelindiğinde, yeni bir gelişme yaşanır: Muaviye, kendisinden sonraki halife olarak oğlu Yezid‘i gösterir. Halifeliğin bir hanedana dönüşmekte olduğunu ima eden bu uygulama, o gün itibariyle bir ilktir. [2] Dahası, Yezid, günahkâr bir insan olarak tanınmaktadır. Dolayısıyla, halifelik için uygun bir seçim olarak görülmez ve böyle bir ön atama, tepki doğurur.
Konunun bir diğer önemli boyutu ise, halifeliğin Ehl-i Beyt‘in hakkı olduğu düşüncesinin de hâlâ canlı olmasıdır. Hz. Ali’nin oğlu Hasan‘ın 669 yılındaki ölümünden beri, onun küçük kardeşi Hüseyin, Ehl-i Beyt tarafının yeni lideridir. [3] Gerçi, Hasan’ın ölümünün ardından Hüseyin, Muaviye’ye karşı herhangi bir siyasi mücadeleye girmediği gibi, kendi tabanından gelen bu yöndeki kimi tekliflere de sıcak bakmamıştır.
Ancak, Muaviye’nin 676 yılındaki bu tasarrufu ile birlikte, yeni bir gerginlik ortaya çıkar. Hüseyin’in (Abdullah bin Zübeyr ve Abdullah bin Ömer ile birlikte [4]) Şam iktidarına karşı çıkması, bu noktada olur. Bu muhalefet üzerine, Muaviye, Şam’dan Medine’ye gelerek bu üçlüyü ikna etmeyi denese de, başarılı olamaz. [5]
Muaviye’den sonraki beş ay
Aradan takriben dört sene geçer. 29 Nisan 680 tarihinde, Muaviye ölür. Muaviye’nin ölümünün hemen ardından, oğlu Yezid, önceden planlandığı üzere, halifeliğini ilan ederek biat almaya başlar. Yezid, aynı gün, bir de Medine Valisi (ve aynı zamanda kuzeni) Velid bin Utbe’ye haber göndererek Hüseyin’den kendisi adına biat istemesini emreder.
Velid, konuyu Hüseyin’e açar. Ancak, Yezid’e biat etmemesi durumunda hayatının tehlikeye gireceğini sezen Hüseyin, (akrabaları ve diğer bazı yakınları ile birlikte) gizlice Medine’den ayrılır. Ölümüyle sonuçlanacak olan beş aylık süreç, bu şekilde başlamış olur.
Hüseyin ve beraberindekiler, güneye, Mekke’ye giderler. Oraya varmalarından kısa bir süre sonra, Kufelilerin ileri gelenlerinden bazı kimseler, Hüseyin’e biat etme yönündeki isteklerini iletirler. Bunun üzerine, Hüseyin, amcasının oğlu Müslim bin Akil‘i Kufe’ye gönderir.
Müslim, 9 Temmuz’da Kufe’ye varır ve 10.000′in üzerinde Kufeliden (Hüseyin adına) biat alır. Bu gelişme (doğal olarak) Yezid’in hoşuna gitmez ve Yezid, Kufe valisi Numan bin Beşir’den Müslim’e engel olmasını ister. İlgili vali, sert bir tavır almakta isteksiz davranınca da, onu azleder ve yerine acımasızlığı ile meşhur Basra Valisi Ubeydullah bin Ziyad‘ı atar – ki olayların kızışması da, yeni vali Ubeydullah’ın Kufe’ye gelmesinden sonra olur. [6]
Ubeydullah, ilk olarak, şehrin ileri gelenleri ile görüşerek Hüseyin yanlısı direnişi büyük ölçüde kırar. Ardından da, Müslim’i yakalatıp öldürtür. [7]
Kuzeni Müslim öldürüldüğünde (9 veya 10 Eylül), Hüseyin, Kufe‘ye takriben 1.500 kilometre uzakta olan Mekke’dedir. Dolayısıyla, bu gelişmeden haberdar olmaz. Dahası, Kufe halkının halen kendi yanında olduğunu düşünmektedir. Bu nedenle de, (muhtemelen Müslim’in öldürüldüğü gün) Mekke’den Kufe’ye doğru yola çıkmakta bir mahzur görmez. [8] Kufe’de yaşananları ise, ancak şehre yaklaşırken alır.
Katliam
Kufe halkının önemli bir kısmının taraf değiştirdiğini ve de kuzeni Müslim bin Akil’in yeni vali Ubeydullah tarafından öldürtüldüğünü öğrenen Hüseyin için Kufe’nin artık bir önemi kalmamıştır. Ancak, kuzeni Müslim’in akrabaları, Kufe’ye gitmek isteyince, Hüseyin, isteyenlerin kafileden ayrılabileceğini söyler ve sonra da, geriye kalan (ve önemli bir kısmı akrabalarından oluşan) takriben 70 kişi ile yoluna devam eder. Ancak, kafiledekiler Kufe’ye yaklaştığında, şehre girmelerine izin verilmez ve Kufe’nin takriben 80 kilometre kuzeyindeki (ve Bağdat’ın takriben 100 kilometre güneybatısındaki) Kerbela’ya yönlendirilirler. [9]
2 Ekim 680 tarihinde Kerbela’ya varan kafile, kuşatma altında tutulur. 7 Ekim gününden itibaren, kafilenin Fırat ile irtibatı da engellenir. Üç gün süren susuzluğun ardından, Vali Ubeydullah’ın emriyle, Ömer bin Sa’d [10] komutasındaki takriben 4.000 kişilik ordu, saldırıya geçer. Saldırı neticesinde, Hüseyin ve beraberindekiler öldürülür. Öldürülenlerin önemli bir kısmı, Hz. Muhammed’in torunları ve yeğenleridir.
Katliamı gerçekleştirenler, Hüseyin de dahil olmak üzere, kafiledeki ileri gelen kimselerin başlarını keser [11] ve bu başları (sağ kalan ve esir alınan az sayıdaki kişiyle [12] birlikte) Şam’daki yeni halife Yezid’e gönderirler. Askerler, ölülerin bedenlerini ortada bıraktıklarından, onları daha sonra civardaki köylüler toprağa verir. İlgili mezarlık, Kerbela’daki İmam Hüseyin Camii [13] bünyesi ve civarındadır.
Bazı notlar
(1) Kerbela Savaşı olarak bilinen olay, özetle budur. Ancak bu yaşanana savaş demek pek doğru sayılmaz. Her şeyden önce, ortada bir ordu değil, kadın ve çocukların da bulunduğu ve önemli kısmı Hüseyin’in akrabalarından oluşan bir kafile vardır. Gerek İslam dünyasının özellikle belli bölgelerinde gördükleri saygınlık, gerekse Emevi ailesine olan muhalefetleri nedeniyle siyasi iktidar için bir tehdit durumunda olan peygamber ailesinin, Şam’daki halifeye bağlı olan Kufe valiliğinin güçlerince katledildiğini söylemek daha doğru bir nitelendirme sayılabilir. (Eğer olaylar farklı gelişse ve Hüseyin, Kufe’de kendisine biat eden 10.000′den fazla insanla Şam üzerine yürüseydi, o zaman Sıffin Savaşı‘na benzer bir çatışmadan söz edilebilirdi.)
(2) Hüseyin’in, amacının kazanmak değil, doğru bildiği şekilde hareket etmek olduğu ve bu nedenle 4.000 kişilik bir orduya karşı savaşmasının ölümüyle sonuçlanacağına aldırış etmemiş olduğu düşüncesi, şii kültüründe önemli izler bırakır. (Pek çok yönü itibariyle siyasi iktidara karşı daha uysal olan sünni yaklaşımı incelerken, bu siyasi arkaplan da dikkate alınabilir.)
(3) Kerbela katliamı, hicri takvimde 10 Muharrem 61 tarihine karşılık gelir. Aşure Günüolarak da adlandırılan bu gün, şiiler için bir matem günüdür. Aynı günü Nuh Tufanı (ve aslında “Tarihteki bütün önemli olaylar 10 Muharrem günü mü yaşandı?” denecek denli çok sayıda diğer şey) ile ilişkilendirerek bir tatlı festivali olarak kutlamanın nasıl bir tarihi arkaplanın ürünü olduğu da ayrıca dikkate değerdir.
–––––
[SONRAKİ YAZI: Yezid Dönemi (680-683)]
–––––
[1] Muaviye döneminde (661-680) kimi cuma hutbelerinde Hz. Ali’ye hakaret edilmesi gibi uygulamalar, bu siyasetin niteliği hakkında bir fikir verebilir. Bu çerçevede, Hucr bin Adi‘nin başına gelenler de ayrıca önemlidir. Hz. Ali’nin hayatta olduğu dönemde kendisinin yakınlarından biri olan ve hem Cemel hem de Sıffin savaşlarında ordu komutanlığı görevlerinde bulunan Hucr bin Adi, camilerde Hz. Ali’ye hakaret edilmesine karşı çıkar. Bunun üzerine, Muaviye, hem kendisini hem de onunla birlikte hareket eden kişileri yakalatıp hapsettirir ve bir süre sonra da öldürtür. Ancak, Hucr bin Adi’nin 671 yılındaki ölümüne dair kimi dramatik detaylar, ilk dönem İslam tarihinin bir parçası haline gelir. Şöyle ki, Hucr bin Adi, idam edilmeden önce, adet olduğu üzere iki rekat namaz kılar. Sonrasında da, öldürüldükten sonra, yıkanmadan, kanlı elbiseleriyle gömülmeyi vasiyet eder. Bu şekilde, kendisini idam edenlerin zalim, kendisinin ise şehit olacağını ima eder.
[2] Hz. Ebu Bekir de kendisinden sonra gelecek halife olan Hz. Ömer’i bizzat seçmişse de, bu seçim, babadan oğula yapılan bir otorite intikali değildi. Hz. Ömer ise, kendisinden sonraki halifenin seçimi için bir şura teşkil etmişti. Her ne kadar bu seçim sistemleri de itirazsız kalmamış ise de, babadan oğula geçen halifelik, 676 yılı itibariyle (Ehl-i Beyt dışında) bir ilkti.
[3] Hz. Ali, kendisinden sonra büyük oğlu Hasan’ı işaret eder ve diğer çocuklarından ona tabi olmalarını ister. 669 yılında Hasan’ın ölümünün ardından, küçük kardeşi Hüseyin, Ehl-i Beyt’in yeni lideri olur.
[4] Abdullah bin Zübeyr, Zübeyr bin Avvam’ın, Abdullah bin Ömer ise, Hz. Ömer’in oğludur.
[5] Bu çerçevede sıklıkla atıfta bulunulan bir diğer konu ise, Hasan ile Muaviye arasında 661 yılında yapıldığı öne sürülen bir anlaşmadır. Bu anlaşmaya göre, daha fazla kan dökülmesini istemediği için halifeliği Muaviye’ye bırakmaya razı gelen beşinci halife Hasan, bunu yaparken bir şart öne sürmüştür. Şöyle ki, şayet Muaviye kendisinden önce ölürse, halifeliği yeniden kendisi alacaktır. Yok eğer, Muaviye’nin ölümü sırasında kendisi hayatta değil ise, o zaman kardeşi Hüseyin halife olacaktır.
[6] Bu kişi, Ebu Süfyan‘ın evlat edindiği çocuğu Ziyad’ın oğludur. Ubeydullah’ın acımasızlığı konusunda, bkz.: Fitne ve İnsan başlıklı yazının son paragrafı
[7] Şiiler, Müslim bin Akil’i, Kerbela’nın ilk şehidi kabul ederler.
[8] Mekke’deki pek çok önde gelen Hüseyin yanlısı, bütün aile fertlerini yanına alarak Kufe’ye gitme kararının bir parça temkinsizce bulur ve onu bu konuda uyarır. Ancak, Hüseyin’in kararı yine de gitme yönünde olur. (Hüseyin’in bu kararında, dedesi Hz. Muhammed’in rüyasında ona o yönde telkinde bulunmuş olmasının etkili olduğu da söylenir.)
[9] Vali Ubeydullah bin Ziyad’ın emriyle Hüseyin ve beraberindekileri Kufe’ye sokmayan birliğin başındaHür bin Yezid vardır. Bu kişi, daha sonra taraf değiştirecek ve Kerbela’da Hüseyin ile birlikte savaşırken hayatını kaybedecektir.
[10] Ömer bin Sa’d, aşere-i mübeşşereden Sa’d bin Ebi Vakkas‘ın oğludur.
[11] Hüseyin’i öldüren ve başını kesen kişinin adının Sinan bin Enes olduğu rivayet edilir.
[12] Sadece birkaç kişi sağ kalır. Sağ kalanlar arasında, Hüseyin’in o gün 21 yaşında olduğu tahmin edilen oğlu Zeynel Abidin ve bazı kadın ve çocuklar zikredilir.
[13] Şii inancında merkezi bir yeri olan ve 680 yılından beri ziyaret edilen ilgili mekânın farklı dönemlerde farklı müslüman siyasi liderler (ve halifeler) tarafından tahrip ya da ihya edilmesine rastlamak zor değildir.
–––––
Yazı arşivi: İslam’ın İlk Asrı konulu diğer yazılar
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.06.2019
17.06.2018
6.04.2015
23.03.2015
16.03.2015
20.01.2015
15.01.2015
17.11.2014
1.10.2014
12.08.2014