Yasin AKTAY
Referanduma doğru hızla yol aldığımız bu günlerde “hayır” kampanyasının en aktif ve etkili çalışanlarının FETÖ olduğu görülüyor. CHP'nin bu kampanyada söylediği ve akılda kalan hiçbir fikir veya argüman yok. Ezberlenmiş bir zikir gibi telaffuz edilen “tek adam”, “diktatörlük” gibi lafların bir kelime ötesi yok. Kılıçdaroğlu'nun “başbakan bir partiden, cumhurbaşkanı başka bir partiden olduğunda ne olacağını niye anlatmıyorlar?” sorusu, bizzat kendisinin bile yapılacak değişikliğe ne kadar ilgisiz ne kadar yabancı olduğunu gösterdi zaten.
O saatten itibaren aslında CHP referandum tartışmasından fiilen düşmüş oldu. Kılıçdaroğlu'nun kendini savunmak için yaptığı açıklama da zaten AK Parti ve MHP'nin baştan itibaren kuvvetler ayrılığı ve yürütmedeki fren-denge mekanizmasıyla ilgili tezlerini bilmeden doğrulamış oluyordu. Çünkü ilk turda seçilemeyen bir cumhurbaşkanının mensubu olduğu partinin parlamentoda yasamayı tek başına yapamayacak bir sayıda kalmasının cumhurbaşkanını zayıflatacağını ve bunun bir sorun oluşturacağını söyleyiverdi Kılıçdaroğlu. Aslında böylelikle, bu ihtimalin sürecin başından beri bıkmadan tekrarladığı “tek adam” veya “diktatör” ihtimalini yok ettiğini görmeyip alışık olduğu üzere yine yürüyen merdivenlere tersten binmiş oldu.
Dolayısıyla CHP'nin düşmüş olduğu bir durumda “hayır” kampanyasının asıl büyük yükünü FETÖ'nün (ve hakkını yemeyelim doğuda son zamanlarda sahaya daha etkili girme teşebbüsleriyle PKK'nın) sırtladığını görüyoruz.
FETÖ ise kendi kampanyasını sadece referandumda “hayır” oyu vermeye teşvik etmek üzere kullanmıyor. Şeytani zekası ve hareket tarzıyla yürüttüğü kampanyayla Türkiye'ye karşı uluslararası çevreleri kışkırtarak hareket ediyor. Dış istihbarat örgütleriyle iş tutuyor, dış basını Türkiye aleyhine yönlendirecek her türlü manipülasyonu yapıyor ve kötü bir Türkiye algısı üretebilmek için elinden geleni yapıyor. Kendini kurtarabilmek için Türkiye ile bütün dünyanın arasını bozmaya ahdetmiş gibi.
17-25 Aralık yargı darbesi girişiminin omurgasını oluşturan Halk Bankası davasını Amerika'nın gündemine taşıyarak Türkiye'yi Amerikan yargısına yargılatma ihanetini bile üstlendi. Bugünlerde Halk Bankası'nın genel müdür yardımcısının Amerika'da tutuklanmasına yol açan süreç tamamen FETÖ'nün kışkırttığı bir süreç. Bu hareketiyle ihanet çıtasında ulaştığı seviyeyle ne kadar övünse az.
Avrupa ülkelerinin Türkiye'deki “hayır” kampanyasında bütün ilkelerini, kriterlerini ve teamüllerini hiçe sayarak, askıya alarak yer almalarında FETÖ'nün katkısı da inkar edilemez bir gerçek.
Almanya'nın Türkiye'ye karşı ortaya çıkan tutumunda FETÖ'nün Almanya içinde oluşturmaya başladığı paralel sızmaların önemli bir payı var. Ancak bu paralel sızmalar Almanya içinde de ciddi bir devlet krizine yol açacak gibi görünüyor. Çünkü dünkü yazısında arkadaşımız Abdullah Muradoğlu'nun detaylarıyla ortaya koyduğu gibi, FETÖ, Türkiye'de yaptığı paralel sızıntılarla aynı yolu deneyerek Almanya içinde de fitnesini tesis etmiştir.
Devlet hiyerarşisini Almanya'nın güvenliğini ve resmi dış politikasını tehlikeye sokacak şekilde etkilemeye çalışmış neticede Almanya ve Türkiye arasına bir fitneyi sokmaya çalışmıştır. Almanya'nın siyasi aklının yol yakınken bu etkinin farkına varıp kendi tedbirlerini alması hem kendi hayrına hem de iki ülke ilişkilerinin hayrına olacağı açıktır.
FETÖ'nün 16 Nisan referandumu için tek hazırlığı bunlar değil tabii. Türkiye'de de başka türlü etkili olmaya çalışıyor. Alttan alta sürekli bir darbe ihtimalini toplumun gündeminde canlı tutmaya çalışıyor olduğu gözden kaçmıyor. Bütün unsurlarıyla ülkeye ve millete her türlü zararı verip her türlü ihaneti yapabileceklerinden zaten kimsenin kuşkusu yok. Ulaştıkları takiye performanslarıyla her kılığa girebildiklerinden de. Ancak darbe veya yeni bir kalkışma ihtimalini gündemde tutmaları, neticede kendilerine karşı alınacak daha etkili tedbirleri harekete geçireceğinden dolayı, gerçekten darbeye hazırlanan aktif bir ekibin akıl kârı olamaz. Gerçekten darbe yapacak bir cunta, darbe girişimini bu kadar aleni bir biçimde önceden ihbar etmez. Hatta mümkün mertebe bunu gizlemeye, kamuoyunu yanıltarak darbe anına kadar uyutmaya çalışır.
O yüzden bu söylentilerin amacı bir darbenin önden meydan okumasından ziyade bir psikolojik harp taktiği olarak okunmalı. Bu harbin en önemli amacı bir yandan kendi taraftarlarının psikolojisini yüksek, kuyruğu da dik tutmak, bir yandan da toplumda ciddi bir güven bunalımına yol açarak karşı cepheye bu şartlarda olabilecek en büyük zararı vermektir.
Doğrusu “güven” bir toplumun en güçlü sosyal sermayesidir. Birbirlerine güvenini kaybetmiş insanların birlikte ortak bir işi başarmaları mümkün olmaz. Sinerjisi güçlü, kurucu iradesi olan bir topluma verilebilecek en büyük zarar da birbirlerine güvenlerini yok edecek hamlelerdir.
Su uyur, düşman uyumaz. Son derece uyanık olmak lazım o yüzden. Ancak bu uyanıklık aynı cephede savaşanların birbirlerine güvenlerini aşındırmasına, yok etmesine de fırsat vermemeli.
Bir firmanın 1 Nisan reklamı üzerinden hızla harekete geçen darbe karşıtı duyarlılık her şeyden önce, toplumdaki teyakkuzun seviyesini göstermek açısından umut vericidir. Bu münasebetsiz reklamın gerçek amacı veya niyeti üzerinde gerekli soruşturmalar elbette yapılacaktır. Ancak bu vesileyle FETÖ'cü unsurların toplumu küstahça tehdit etmek ve toplumda bir tedirginlik oluşturmak için hiçbir fırsatı kaçırmıyor olduklarına dikkat etmek gerekiyor.
Bu taktikle hedefledikleri şey toplumsal güven ve inançtır.Toplumu kendileri gibi hainlere, darbecilere ve uşaklığını yaptıkları emperyalistlere karşı en dirençli kılan duyguları hedef alıyorlar. Buna elbette teslim olmamak gerekiyor. 15 Temmuz zaferini ortaya koymuş bir toplumun bunlara pabuç bırakacağını herkes bilmeli.
Yazarlar
-
İsmet BerkanTrump’ın Gazze Planının Ak Parti çevresinde yarattığı derin çatlak 2.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasOrtada aslında bir ‘plan’ yok 2.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsıl sorunumuz TL değil dolar enflasyonu 2.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTrump kuzulara şah olunca… 2.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplumun İnşası İçin Meclis Adım Atmalı: Yasa Çıkarmalı, Komisyon Öcalan’ı Dinle 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.06.2020
6.01.2019
16.10.2019
14.10.2019
9.09.2019
8.07.2019
8.07.2019
22.04.2019
1.02.2019
25.02.2019