Yıldıray OĞUR
“Dünyayı, hayatı ve kendini sevmenin yolları”
“Çağdaş dünyada bireyin direnmesi ve yücelmesi için”
“Yaşam mimarisinin moral yapıtları”
“Mutluluk dürbününden hayata bakmak”
“Başarı ve mutluluk arayanlara başucu el kitabı”
“Gazetelerin başlıklarını gözden geçirirken, Özer'in yazılarını okumadan keser, akşam rahat ve Mozart fonlu bir ortamda zevkine vararak okur, bazı yerlerinin altını çizer, ertesi gün beş on fotokopi yapıp aileme ve bazı yakın dostlarıma dağıtır, onların da Özer'in mutluluk dürbününden hayata bakmalarına yardımcı olurum. Bir bakıma, zevkli bir eğitim metodu...”
Anlaşılabileceği üzere bu cümleler bir kitap tanıtım kapağından.
Benzer motivasyon ve başarı kitapları için epey erken bir tarihte 1989’da yazılmış kitabın adı: Mutlu ve Başarılı Olma Sanatı.
Kitapla ilgili bu övgü dolu cümleler İshak Alaton, İsmail Cem, Bedrettin Dalan, Nejat Eczacıbaşı, Acar Baltaş, Nazlı Ilıcak ve Güneri Civaoğlu ünlü isimlere ait.
Bestseller olmuş, gazetelere ilanlar verilmiş, imza günleri yapılmış kitabın yazarı olan “Özer”i İstanbul elitleri dışında Türkiye’nin tanımasına ise henüz birkaç yıl var.
Bu motivasyon kitabının yazarı Türkiye’nin ilk ve şimdilik son “first gentelman”ı Özer Uçuran Çiller’di.
Henüz eşinin soyadı dışında, “kızlık” soyadını kullanma kanunun çıkmasına çok var.
Ama zaten burada “erkeklik” soyadını eşinin soyadıyla birlikte kullanan biri var karşımızda.
Özer Uçaran, Çiller soyadını eşinden almış ilk erkeklerden biri olabilir.
Verdiği röportajlarda bunu neden yaptığını büyük bir özgüvenle şöyle anlatmıştı:
“Galiba Türkiye'de mahkemeye başvurup karısının soyadını alan bir tek ben varım. Soyadım Uçuran, farkındaysan öyle süper bir soyad değil, vazgeçmem zor olmadı...”
Uçuran soyadı ise gerçekten de bir uçurma vakasından geliyordu:
“Babamın babası Mudanya'da urgancı. Genç yaşta ölüyor. Babam da rahmetli babasından kalan ne varsa satıyor, gidip bir Dodge araba alıyor. Mudanya-Bursa arasında insan taşıyor. Şoför yani. Sonra bir gün Kirazlı Yayla vardır Uludağ'da, oraya çıkıyorlar, yiyorlar, içiyorlar, dönüşte de araba artık nasıl oluyorsa şarampole uçuyor. Tabii babamın bütün mal varlığı orada haşat oluyor, ona geriyi bir lakap kalıyor: Uçuran. Arabayı uçurdu ya, Uçuran aşağı, Uçuran yukarı...”
Mudanyalı minibüs şoförünün oğlunun yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü peki?:
“Mustafa İpekçi, Bursa'nın varlıklı ailelerinden birinin oğlu. Onun yanına şoför olarak giriyor babam. Hatta onun peşinden İstanbul'a taşınıyor. İpekçiler, Valikonağı'nda büyük bir evde yaşıyorlar, biz de ailecek onların evinin yanındaki müştemilatta kalıyoruz. Ben o evde doğuyorum. Çok fakirdik tabii. Bir de soyadım Uçuran. "Özeeeer, neyi uçuruyorsun?" derlerdi. Ezik bir çocuktum. Önce Saint Joseph sonra Robert Kolej. Zengin çocuklarının okuluna gittim ama o okullara girmiş, gelmiş geçmiş en fakir öğrenci belki de bendim. Bu kadar iyi eğitim almamın sebebi de Mustafa İpekçi'nin büyük kızı. Dame de Sion'da okuyor, zorla beni Saint Joseph'e yazdırıyor. İyi ki de öyle yapmış. Görüntü aldatıcı olabiliyor. Robert Kolej'de sabaha kadar telefon operatörlüğü yapıyordum ve yemekhanede garsonluk. Başka türlü yemek paramı çıkaramıyordum. Babam, şarampole yuvarlandığı için bu soyadı almış" demeye utandığımdan, babamı topçu subayı yaptım. "Soyadın neden böyle?" diyene oracıkta topçu subayı Ramiz Uçuran'la ilgili bir hikaye yazıveriyordum.”
Sonra oğlunun mesleğinden ve soyadından utandığı baba Ramiz Uçuran şoförlükten bakkallığa geçer.
Caddebostan Plaj Gazinosu’nun karşısında Ar Bakkaliyesi’ni açar.
“Sonra şoförlüğü bıraktı babam, Adil isminde bir arkadaşıyla Caddebostan'da bakkal açtı. Adil ve Ramiz'in baş harfleri Ar Bakkaliyesi. Ben de bakkal çıraklığına terfi ettim. Sürekli sipariş alıyorum, elimde fileler koşturup duruyorum, bir de ekstradan yazları karpuz ve dondurma satıyorum. O da ne, ellerinde tenis raketleriyle zengin arkadaşlarım geliyor! Beni görmesinler diye kafamı gizliyorum..”
Ama bu zor şartlardan sınıf atlamaya devam eder Özer Uçuran.
Önce Saint Joseph’i bitirir. Sonra henüz adı Boğaziçi Üniversitesi olmayan Robert Kolej’de mühendislik okur.
Ve bu sırada Robert Kolej’in kız okulu Arnavutköy Kız Koleji’nde okuyan Tansu Çiller ile evlenir.
Tansu Çiller, gazeteci ve bürokrat Hüseyin Necati Çiller’in kızıdır. Selanik ve Filibe göçmeni Milaslı bir ailedir Çillerler. Mülkiye mezunu Hüseyin Necati, 1920’lerde Ankara’da Cumhuriyet kurulurken Ahmet Emin (Yalman) ve Asım Us tarafından çıkarılan Vakit Gazetesi’nin Ankara temsilciliği yapmıştır.
Yaptığı haberler yüzünden milletvekilinden dayak yemesi üzerine gazetecilerin haber boykotu başlatmış, Rüştü Karakaşzade ile yaptığı röportajla Sabataycılık tartışmalarını alevlendirmiş, hareketli bir hayatı olan bir gazetecidir.
Sonra tek parti iktidarı sırasında devrin başka gazetecileri gibi memuriyete geçmiştir.
İstanbul’da vilayet mektupçuluğu, vali ve belediye reisi muavinliği yapmış, 1950’de DP iktidarı sırasında CHP’li olmasına rağmen Bilecik Valisi yapılmış ama 1954’de CHP’den vekil adayı olup, seçilemeyince valilik kariyeri bitmiştir. Orta sınıf bir emekli vali olarak İstanbul’da tek kızlarını büyütürler.
Aile Ayaspaşa’daki Ankara Palas’te oturmaktadır:
"Tamam, tamam evlenmeyi kabul ediyorum" dedi. Fakat ikide bir "Soyadını beğeniyor musun?" diyor. Babası hep erkek evladı olsun istemiş, olmamış, "O kadar istiyorsan tamam Çiller olurum" dedim, "ama Uçuran da kalsın..." Ben onun ailesine iç güveysi olarak girdim. Onların Ayaspaşa Ankara Palas'ta güzel bir evleri vardı, orada yaşamaya başladık.”
Robert Kolej’den sonra askerlik yapan artık yeni adıyla Özer Uçuran Çiller, birkaç yıl Shell’de çalıştıktan sonra Tansu Çiller de okulu bitirince burs bulurlar ve 30 yıl sonra koca bir servet sahibi olacakları ABD’ye bursla mastera giderler:
“Amerika'ya gitmek istiyoruz ama paramız yok. Ne yaptı etti, kendine New Hampshire'da bir burs buldu, master yapacak, benden önce gitti, bana iş de buldu. New Hampshire Karayolları'nda köprü mühendisliği. Bir sene orada çalıştım. Hem karayollarında çalışıyorum hem de haftada üç gün Boston'a gidip MBA yapıyorum. 67'de gittik, 74'ün sonunda döndük.”
60’larda ABD’de MBA masterı yapıp, şirketlerde çalışmış olmak Türkiye’de göz kamaştıracak bir CV’ye sahip olmak demekti.
Tam da bu yüzden Türkiye’ye döner dönmez genç yaşta Mehmet Emin Karamehmet’i Çukurova Holding’inde yöneticilik yaptı. Bu sırada holding Pamukbank ve Yapı Kredi’yi aldı, bankacılık deneyimiyle Has Holding’e transfer oldu ve 80’lerin başında İstanbul Bankası’nın genel müdürüydü artık.
24 Ocak kararlarının ardından açılan yeni liberal ekonomide yüksek faiz veren bankalar ve bankerler için fırsatlar ortaya çıkmıştı.
İstanbul Bankası da en yüksek faiz veren bankalardan biriydi.
Reklamlarını Zeki Müren seslendiriyor, Fenerbahçe maçlara formasında İstanbul Bankası reklamıyla çıkıyordu.
Ama 1983’teki banker skandalı bu yüksek faiz veren bankaları da vurdu.
Hisarbank, Ortadoğu İktisat Bankası ve İstanbul Bankası 27 Ekim 1983 tarihli Bakanlar Kurulu kararıyla Ziraat Bankası’na devredildi.
Haklarında da davalar açıldı.
Ama batan İstanbul Bankası, Özel Uçuran Çiller’in bir üst sınıfa atlamasıyla sonuçlandı.
Bunun nasıl olduğunu 1994 yılında TBMM’de Tansu Çiller’in mal varlığının araştırılması için komisyon kurulması için verilen önerge sırasında kürsüye çıkan ANAP Yozgat Milletvekili Mahmut Orhon’un konuşmasından okuyalım:
“Uçuran Çiller ailesinin asıl serveti, Özer Beyin İstanbul Bankasına genel müdür olmasıyla başlıyor. İstanbul Bankasının en büyük ortağı Hasoğlu AŞ'dir, küçük bir hisse de Sayın Çiller ailesine aittir. İstanbul Bankası kanalıyla, yüksek faiz vaadiyle halktan paralar toplanmaya başlıyor, paralar birikince faizler de birikiyor; ancak, ödeme yapılmak istenmiyor; çare de bulunuyor: Has ve Uçuran Çiller aileleri adına şirketler kuruluyor; MARSAN bunlardan birisi. Diğer şirketlerin hisselerinin çoğu Mete Hasoğlu ve eşi Fatma Fezal Hasoğlu'na ve yine Uçuran ailelerine aittir. Sayın Genel Müdür Uçuran, MARSAN, MARHAS, ÎTS, MARMİN, BMT ve bunun gibi isimli şirketlere, 18 Mayıs 1984 tarihli Ziraat Bankası müfettişleri Doğan Altınay, Ahmet Vatandaş ve Levent Dinçer'in raporlarında belirttiklerine göre, bol miktarda kredi yeriyor. Bu şirketler Uçuran ve Has ailelerine ait. İlginç olanı, paraların hep bu şirketlere verilmesi ve bu paraların geri dönmemesi, İstanbul Bankasının da bu yüzden iflas etmesi, bankanın tasfiyesine gidilmek zorunda kalınmasıdır. 1983/7242 sayılı Kararnameyle, İstanbul Bankası, Ziraat Bankasına devredilerek, alacaklıların parası devlete ödettiriliyor, çalışanları aç ve perişan sokağa atılıyor. Çalışanların sıkıntısı had safhaya ulaştığı sırada Sayın Tansu Çiller Başbakan oluyor ve feryatlardan başı ağrımaya başlıyor. Çare, SSK Kanununa, 10.9.1993 tarihinde Başbakan Prof. Dr. Tansu Çiller imzasıyla bir madde eklenmesiyle ilgili bir kanun tasarısı hazırlanıp, kanunlaştırmada bulunuyor. Böylece, çalışanların sıkıntıları da devlete yıkılarak, mesele Sayın Başbakan tarafından çözülmüş oluyor. Sonuçta, hem alacaklılar hem de çalışanlar devlete yıkılırken, Uçuran'lar ve Has'lar servet sahibi oluyorlar.”
Sonra Bizim Vadi Kooperatifi, yine davalar, 7 Eleven Türkiye mağazaları…
Ve 1991’de DYP’den medyanın, elitlerin, iş çevrelerinin büyük tezahüratlarıyla siyasete giren Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi profesörlerinden Tansu Çiller, önce Hazine Bakanı, iki yıl sonra da yine medyanın, elitlerin ve burjuvazinin büyük tezahüratları arasında DYP Genel Başkanı ve Başbakan olur.
Sarışın, kadın Robertli, Boğaziçili, profesör bir kadın Başbakan’ın coşkusuyla kimse Başbakan olurken 8 Haziran 1993’de verdiği uzun mal beyanın takılmaz:
“Yeniköy'de müstakil ev
* Uskumruköy, Kilyos arsa kat karşılığı 30 villa, sosyal tesisleri, 16 daireli Apart otel (Ağustos 1991, son genel seçimden önce)
* Bodrum Yeşilyurtlular Kooperatifi hissesi
(1 adet)
* Bizim Vadi Kooperatifi hissesi (1 adet)
* 18.dönem milletvekilleri yapı kooperatifi hissesi (1 adet)
* Amerika'da müstakil ev (200 m2)
* Amerika'da apartman dairesi (110 m2)
* Bilkent konutları, dubleks daire
* Marsan Marmara Holding A.Ş. ortaklığı payı (1.1 milyar TL)
* Marso Gıda A.Ş. payı (0.7 milyar TL)
* Markim Kimya A.Ş. ortaklık payı (0.1 milyar TL)
* Yeşilyurt Turizm A.Ş. ortaklık payı (0.08 milyar TL)
* Uskumruköy, Sarıyer arsa (78 dönüm)
* Kısırkaya, Sarıyer arsa (90 dönüm)
* Kilyos ve Sarıyer arsa (29 dönüm)
* Milas, Muğla Bahçe, 1/4 hisse (13 dönüm)”
Ama bu kadar da değil. Bir yıl sonra mal beyanında yer almyan Amerika’daki mal varlığını Umur Talu'nun Genel Yayın Yönetmeni olduğu Milliyet'in Washington Temsilcisi Turan Yavuz ortaya çıkardı. Cumhurbaşkanı Demirel’in bile “Bu nedir ya” tepkisi verdiği bir servet de Amerika’dan çıktı:
“Granil Hill Alışveriş Merkezi (alım yılı 1992)
Salem Kentinde villa. (alım yılı 1993)
The Hamshire Otel- 120 odalı (alım yılı 1992)
18 daireli apartman (alım yılı 1992)”
Cumhuriyet’ten Doğan Akın da Amerika’daki bu büyük servetin sahibi görünen Çiller'lere ait Marsan Holding'in yıllarca vergi ödemediğini ortaya koyan bir dosya haber yaptı.
Haberler üzerine TBMM’de Çiller’in mal varlığının araştırılmasıyla ilgili komisyon kurulması önerildi ama önerge reddedildi.
Çiller, kurnaz bir hamleyle Amerika’daki mal varlığını kurduğu Zübeyde Hanım Şehit Anneleri Vakfı’nda bağışlayacağını açıkladı. Vakfın başkanı da tanıdık bir isimdi: Meral Akşener.
O komisyon ise ancak 28 Şubat’tan sonra Çiller, güç kaybedince kurulabildi.
28 Temmuz 1998'de bu komisyonda ifade veren Özer Uçuran Çiller tartışılan servetinin kaynağı olarak kayınvalidesinin çıkınını gösterdi:
"Kayınvalidemin ölümünden sonra tesadüf eseri Tansu evde buldu, eski kadınlar bunlar, çıkınında saklamış"
Sonrası…
Hiçbirşey.
Çiller siyaseti bıraktı. Çift Yeniköy’deki evlerinde yaşadılar. 2008 yılında verdiği bir röportajda hayatının en güzel dönemini yaşadığını söylemişti:
“Kuşadası'nda çiftlikte 40 dönümlük bir üzüm bağımız var. İki sene önce Pinno Gricco fidelerini getirdik İtalya'dan, şarap yapıyoruz. Sonra zeytinyağı yapıyoruz. Özelliği süzme sıkım, mekanik sıkım değil yani. Ve yeşil sabun. Bir de tenis merakım var, turnuvaları izliyorum. Hayatımın en güzel dönemini yaşıyorum. Sabah 6.30-7.00 gibi kalkıyorum. Elimde gazeteler saunaya iniyorum. 30 senedir böyle. Bir nevi detoks. 45 dakika kalıyorum. İçeride jimnastik yapıyorum. Boynumda sorun var, boyun hareketlerimi yapıyorum. Ondan sonra buz gibi portakal- nar karışımım geliyor. Bir bardak da su. O bardak suya okuyorum. Dua ediyorum yani. Önce onu içiyorum, sonra portakal ve narımı. Duş alıyorum, çıkıyorum. İnternete giriyorum. Aklıma bir kavram mı geliyor, hemen internette araştırıyorum, müthiş keyif alıyorum. Notlar alıyorum, yazılar yazıyorum. Yazdıklarımı Tansu'ya okutuyorum. Oğlumla öğle yemeklerine çıkıyoruz. Tansu ile her cumartesi sinemaya gideriz. Bu pazar balığa çıkacağız.”
Ezoterizme, altenatif tıbba merak saldı, Mevlana’nın torunu olduğunu iddia etti, beden elektiriği tanı cihazlarının Türkiye temsilciğini aldı.
Bu arada yeniden hayatın anlamı, başarının yolu üzerine kitaplar yazmaya başladı.
Sırrı Sırrı, Tanrı’nın Enformasyonu, Yazgı: Değişken Kader…
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.06.2025
18.06.2025
16.06.2025
15.06.2025
11.06.2025
8.06.2025
4.06.2025
2.06.2025
1.06.2025
26.05.2025