Yıldıray OĞUR
Amerikan halkının en çok izlediği haber kanallarından NBC’deki öğlen haberlerinde, kanalın meşhur anchorlarından Ali Welshi, stüdyodaki ekranın başına geçti ve tane tane seyircilere anlatmaya başladı: “Şimdi size kim olduklarını anlatmak istiyorum.”
Ekranın tepesinde “Kürtler” yazıyordu. Altında ise “Kürtler kimdir?”
Britannica Ansiklopedisi ve New York Times’a dayandırılan müthiş bilgiler şöyle sıralanmıştı:
“Etnik ve linguistik bir grup. 25-30 milyon nüfusları var. 74 bin millik bir alana yayılmış durumdalar.”
On binlerce kilometre öteden manzara işte böyle görünüyor. BBC’de, CNN’de de günlerdir benzer “Kürtler kimdir” haberleri yapılıyor.
O yüzden Batılı gazetecilerin, siyasetçilerin hatta uzmanların “Türkiye’nin Suriyeli Kürtler’e saldırdığı, operasyon düzenlediği” haberlerinin yorumlarının altına, üstüne “Kürtler değil, PKK” diye düzeltmeye çalışmanın, İngilizce hazırlanmış YPG’nin aslında PKK ile aynı şey olduğunu anlatan dokümanları paylaşmanın pratikte pek bir karşılığı yok.
Günlerdir Amerikan televizyonlarında, gazetelerinde “Kürtlere ihanet etti” diye yerden yere vurulan Trump’ın tepkileri bastırmak için “Kürtler bize Normandiya Çıkarması’nda yardım etmedi” demesi de hayatında ilk kez duyduğu Kürtlere Amerika’nın neden ihanet ettiğini anlamaya çalışan sıradan Amerikalılar için bu o kadar aptalca bir bilgi olmayabilir.
Karşımızda sadece kasti çarpıtmalar, düzeltilince değişecek bilgi eksikleri yok. Hepsini algı operasyonları, Türkiye düşmanlığıyla da açıklayamayız. Mesele Türkiye’nin kamu diplomasisini iyi yapamaması, İngilizce olarak her yerde derdimizi anlatamamak de değil.
Çünkü esas sorun algılarda değil, gerçeklerde.
Özellikle de son beş yılda bölgemizde olan bitenlerin dünyada algılanışıyla bizim tarafımızdan algılanışı arasında açılan makasta.
Bir Amerikalı, bir İngiliz, bir Fransız, bir Belçikalı, bir Kanadalı, bir Avusturalyalı için resim çok net.
Son beş yılda bütün bu ülkelerin metrolarında, havaalanlarında, marketlerinde, mizah dergilerinde, cafelerinde, maraton koşularında, konser salonlarında barlarında, maç çıkışlarında, kiliselerinde, sinagoglarında katliamlar yapmış, haritada Suriye’nin yerini dahi göstermeyecek yüzlerce kişiyi öldürmüş, Hristiyanları ve Yahudileri açık hedef olarak gören radikal bir terör örgütü var ortada; IŞİD.
Bu örgüt neredeyse Hollywood yapımı prodüksiyonlarla yıllardır Batılı gazetecilerin, askerlerin kafalarını kesmiş, onları yakmış, bunların görüntülerini frapan prodüksiyonlarla internette yayınlamış, bazı cinayetleri çocuklara işletmiş acımasız bir terör örgütü. Bu örgüte Batılı ülkelerden yüzlerce genç erkek ve kız da gidip katılmış. Bütün bu katılımlar yıllarca gazetelerde, televizyonlarda sosyal bir sorun olarak tartışılmış.
Musul’dan Halep’e kadar bir hilafet devleti kurmuş, uzun sakalları, yüzlerini kapatan kapkara kıyafetleriyle korku salan, çocukları bile canlı bomba olarak kullanabilen bu örgütün karşısında Suriye’de ve Irak’ta varlık gösterebilecek bir güç kalmamış. Hiçbir ülke de askerlerini Suriye’ye indirip, IŞİD’le göğüs göğüse savaştırmak istememiş.
İşte bu noktada Suriye’de bu zor görevi ideolojik olarak da IŞİD’e ters olan, Suriye iç savaşında kendi topraklarını savunmak için silahlanmış Suriyeli Kürtler üstlenmiş.
Radikal bağnaz İslamcı militanlara karşı, başı açık kadın militanları olan Suriyeli Kürtler, ABD ve Avrupa tarafından IŞİD’le savaşması için eğitilmiş, donatılmış, havadan destek verilmiş, onlar da binlerce kayıp vererek, gerçekten de IŞİD’i sahada yenmişler, Rakka’yı ele geçirmişler.
Amerikalı, Avrupalı askerler yerine ölerek, ABD’de ve Avrupa ülkelerinde katliamlar yapmış bir örgütü yok etmişler.
Uzaklardan bakan bir Amerikalı ve Avrupalı için hikaye bu kadar.
O yüzden bu hikayede kendileri yerine, düşmanlarını yenmiş bu silahlı gücün adının ne olduğuyla, hangi terör örgütünün uzantısı olduğuyla ilgilenmiyor, onlara Suriyeli Kürtler diyorlar. O yüzden Türkiye’nin onlara karşı bir askeri operasyon yapmasına da tepki gösteriyorlar, Trump’ı da bu yüzden ihanet etmekle suçluyorlar.
Ama onların bencilce ilgilenmediği, görmediği kısım Türkiye’yi çok yakından ilgilendiriyor. Çünkü Suriye iç savaşında Suriyeli Kürtleri örgütleyen, silahlandıran, onlardan bir ordu oluşturan ve yöneten esas örgüt PKK.
100 yıllık Kürt meselesinin sonuçlarından biri olan, 40 yıldır Türkiye’nin savaştığı, binlerce insanın ölümüne neden olmuş bir terör örgütü. YPG’nin kadın militanları Batılı moda dergilerinin kapaklarını süslerken, PKK’lı kadın canlı bombalar Kızılay’da otobüs duraklarında katliam yapıyordu.
60 yıllık NATO üyesi Türkiye, müttefiklerinin kendisinin düşman olarak kabul ettiği bir örgütle Suriye’de IŞİD’e karşı ittifak yapmasını, bu terör örgütünün yönettiği sınır boyunda kurulan özerk bir yönetimi istemiyor.
Ama üç yıl boyunca Asya’dan Amerika’ya, Afrika’ya 20 ülkede 70 kanlı terör saldırısı yapmış bir örgütü yenmiş YPG’yi de Türkiye dışında hiç bir ülke terörist olarak görmüyor, böyle adlandırmak istemiyor.
Birbiriyle bir araya getirilmesi çok zor iki farklı algıdan bahsediyoruz.
Ama Türkiye bu pozisyonda yalnız, o yüzden ortam buna çok müsait olmasa da, hamaset dışında söz söylemek riskli olsa da oturup neden yalnız kaldığını konuşmak gerekiyor.
Birincisi evet PYD ve YPG’yi, PKK kurdu ve yönetiyor. Biraz tarihi ve sahayı bilen, gerçekleri eğip bükmek istemeyen herkes bunun farkında.
PKK, 1979’dan beri Suriye’de var. Öcalan 19 yıl Şam’da yaşadı, örgütünü buradan yönetti, PKK Kandil’den önce Beka Vadisi’ndeydi. Suriyeli Kürtler arasında PKK hep popüler bir örgüt oldu. Ama tek örgüt değildi. Barzani’nin KDP’si 50’lerden beri Suriye’de örgütlü. Barzani ayaklanmalarında Suriye’nin Kürt bölgesi de kullanılmıştı. Ama Suriye iç savaşında, savaş konusunda daha tecrübeli olan PKK, Şam rejimiyle de işbirliği kurarak diğer grupları zamanla tasfiye etti, Suriyeli Kürtleri silahlandırarak YPG’yi kurdu.
Bir kısmı çocuk yaşlarında olan on binlerce Suriyeli Kürt, YPG ile 2011’den bu yana Suriye iç savaşında kendi yaşadıkları yerleri diğer silahlı gruplara karşı koruyor.
YPG’nin Kandil’den yönetildiğine kuşku yok. Zaten başında da Öcalan’ın Şam’dayken yanında kalan, evlatlığı, eski PKK Avrupa Sorumlusu Şahin Cilo var. Rojava’da kurulan devletin resmi ideolojisi Apoculuk.
Ama YPG, aynı zamanda Suriye iç savaşında silahlanmış diğer Suriyeli Arapların örgütleri gibi artık Suriyeli Kürtlerin yerel ordusu. On binlerce silahlandırılmış erkek, kadın, gençten bahsediyoruz. O yüzden YPG ile savaşmakla Suriyeli Kürtlerle savaşmak arasında sınırlar belirsizleşiyor. Bir de dağ, tepe olmayan, dümdüz bir araziden bahsediyoruz. O yüzden çatışmalar yerleşim yerlerinde oluyor. Bu da operasyonu siviller açısından riskli hale getiriyor.
Algılar arasında makası açan bir diğer etken Türkiye’nin IŞİD meselesine olan mesafesi. Türkiye, Suriye meselesinde önce Esad’a karşı bir tutum aldı. Açık kapı politikasıyla Türkiye Suriye’ye geçip Esad’a karşı savaşmak isteyenlere bir yol oldu. IŞİD de bu yolu kullandı. IŞİD, Türkiye için en başta bir tehdit oluşturmadı.
Ama sonra Türkiye, IŞİD’in en kanlı katliamlarına sahne oldu. Ankara’da, Diyarbakır’da mitinglerde, Suruç’ta kültür merkezinde, Antep’te düğünde, Sultanahmet’te, Beyoğlu’nda, yılbaşı gecesi Reina’da IŞİD büyük katliamlar yaptı.
Ama bu katliamlar Türkiye’nin, Batılı ülkeler gibi Suriye’de kendisine esas birinci tehdit olarak IŞİD’i görmesine yetmedi. Türkiye için Esad ve PKK uzun süre daha öncelikli tehdit olarak kaldı. Bu yüzden Ankara, IŞİD’e karşı kurulan koalisyona girmekte direndi, Obama’nın kimyasal saldırıya rağmen Suriye’ye askeri müdahalede bulunmayacağını deklere etmesinden sonra, IŞİD’e karşı Türk ordusunu sahaya sürme tekliflerine de haklı olarak karşı çıktı. Bu da Türkiye’nin IŞİD’e karşı pozisyonunu flulaştırdı, Batılı ülkeler içinse Suriye’de esas mesela IŞİD haline geldi.
Türkiye’nin Kürtlerle olan ilişkilerinde yaşanan kırılmalar Türkiye’ye karşı algıları değiştiren bir diğer etken.
En büyüm kırılma 2014’de IŞİD Kobani’ye saldırdığında yaşanmıştı. Türkiye, sınıra doğru kaçan Kürtlere kapıları bir kaç saat açmadı bu saldırıya karşı herhangi bir adım da atmadı ama ABD, uçak ve füzelerle gelip IŞİD mevzilerini vurdu. Bu Kürtler ile Türkiye arasında bir kırılma yarattı. Sadece dışarıdaki değil, Türkiye cumhuriyeti vatandaşı Kürtler de, komşu Kürtlere yardımda geciken kendi devletlerini sorguladı, bu Kürt milliyetçiliğini yükseltti 6-8 Ekim’de kanlı sokak olayları oldu.
Kürtlerle ilişkiler bağlamında bugün operasyonun yapıldığı konjonktür de Türkiye’ye yönelik bakışı doğrudan etkiliyor. İçeride çözüm süreci yok artık, HDP’nin genel başkanı ve milletvekilleri hapiste, daha bir kaç ay önce seçilmiş belediye başkanlarına yönelik kayyımlar atandı. 2017’de referanduma karşı Ankara’nın aldığı sert tavır yüzünden Irak Kürdistan yönetimiyle de Türkiye’nin ilişkileri bozuk. Türkiye’de terör olaylarında bir azalma var, 2015’deki gibi hendek terörü, sivil katliamları yaşanmıyor, Suriye’den kaynaklı somut bir terör tehdidi de bulunmuyordu. Bütün bunlar üst üste gelince Suriye’ye müdahalenin sadece PKK’ya YPG’ye karşı olduğunu Türkiye’de ve Türkiye dışında yaşayan Kürtlere anlatmak kolay değil. Bu operasyonun 2014’deki gibi bir kırılmaya neden olması, Kürt milliyetçiliğini yükseltecek bir etki yapması mümkün.
Üstelik Türkiye, 90’lardan bu yana Irak’a ve son yıllarda Suriye’ye yönelik, teröre karşı onlarca kez sınır ötesi operasyonlar düzenlemiş bir ülke. Ama bu operasyon neredeyse ordumuz Misak-i Milli topraklarına dönüyor havasında, mehter marşları, camilerden okunan selalar eşliğinde yapıldı. Dışişleri Bakanı bile üniformalı poz verip, üst düzey siyasetçiler olan bitene savaş dedi, operasyonu eleştirilenler, muhalif haberler yapanlar hemen gözaltına alındı.
Zaten Türkiye’de demokraside, medya özgürlüğünde, hukuk alanında yaşanan gerilemeler Türkiye’nin sözünün değerini ve inandırıcılığın azaltmış durumda. Bir de buna hem ABD’de hem de Batılı ülkelerde bir nefret objesine haline gelen Trump’ın desteği de eklenince, ona karşı olan çevrelerin de okları Türkiye’ye dönmüş oldu.
Ve ortaya bu manzara çıktı. Türkiye haklı bir mücadelede, yalnız kaldı.
Ama bu haksız algıyı değiştirmenin tek bir yolu var, algıyı yaratan resmin gerçeğini değiştirmeye çalışmak...
Belki işe “Türkler ve Kürtler doğal düşman, 200 yıldır savaşıyor” diyen cahil Trump’a kızdığımız kadar, bu sözleri onun ağzına verdiğimiz için kendimize de kızarak başlayabiliriz.
Neden bu coğrafyada sorunlarımızı çözmeyi başaramadık da binlerce kilometre ötedeki bir ülke aramıza böyle girebildi, bugün neden sınırın iki tarafında birbiriyle akraba olan ailelerin yaşandığı komşu Nusaybin ve Kamışlı’da insanlar ölüyor.
Belki bu heyheyli günlerde değil, ama daha serinkanlı bir zamanda bu sorular üzerine düşünmeye başlamak, algılara karşı Don Kişot gibi mücadele etmekten daha fazla işe yarayacaktır.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları




























































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.11.2025
8.11.2025
3.11.2025
1.11.2025
29.10.2025
27.10.2025
21.10.2025
18.10.2025
13.10.2025
11.10.2025