Yıldıray OĞUR
1987 siyasi yasaklar referandumunda Özal’ın başını çektiği “Hayır” kampanyasının afişlerinden biriydi: “Bunlara mı evet diyeceksiniz.”
Kampanya sürerken ANAP, “Evet’i yükselten 4 popüler lider dışında 250’ye yakın eski siyasetçinin de yasaklı olduğunu keşfetmişti.
Onların arasında halkın pek de iyi olarak hatırlamadığı isimler de vardı.
“Bunlara mı evet diyeceksiniz” posterleri işte böyle ortaya çıktı.
Posterlerde epey korkutucu fotoğrafları eşliğinde, suçlamalarla dolu biyografilerine yer verilen isimler; Türkiye İşçi Partisi’nin sürgündeki son başkanı Behice Boran ve 30 yıl sonra her akşam televizyonlara çıkacağını o günlerde kimsenin tahmin edemediği Doğu Perinçek’ti.
Çocuk yaşlarda o afişleri duvarlarda gördüğümüzde adlarını ilk kez duyduğumuz bu isimlerle ilgili korkutucu hikayeler uydurulduğunu hatırlıyorum.
Tanıdık bir taktikti bu.
Bu radikal sol isimler gösterilip mesela Türkeş’in ya da Erbakan’ın siyasi yasağının kalkması için halkın “hayır” demesi isteniyordu.
Evet diyenler bu isimlere de evet demekle, onlarla yan yana gelmekle suçlanıyordu.
Neyse ki o referandumda kılpayı “Evet” çıktı da darbecilerin siyasi yasaklılar ayıbı bitti.
Ama az kalsın halk 80 öncesinin kötü hatıraları ve ANAP’ın bunu fena bir şekilde sömüren kampanyası yüzünden demokrasiye kalıcı bir darbe daha vuracaktı.
Türkiye gibi ilkesel tavır almanın pek popüler ve itibarlı olmadığı ilkesiz pragmatizm cennetinde büyük bir mucizeydi bu sonuç.
Bu referandum, önümüzdeki günlerde Meclis’te görüşülmesi beklenen dokunulmazlık fezlekeleri meselesine çok benziyor.
Yine taşınması ve savunulması kolay olmayan ilkesel pozisyonlarla, kolayca bayrak yapıp sallanacak pragmatizmler karşı karşıya gelecek.
Dokunulmazlık, Türkiye siyasetinde pragmatizmin en çıplak hallerinin yaşandığı bir tartışma.
İnanması kolay değil ama bundan 10 yıl öncesine kadar Türkiye’de milletvekili dokunulmazlıklarının kaldırılmasına karşı en net karşı çıkan kişi Cumhurbaşkanı Erdoğan’dı.
Üstelik bunu çok güçlü argümanlarla savunuyordu:
“Milletvekili dokunulmazlığını tümüyle kaldırdığınız zaman bu ülkede siyaset yozlaşır, milletvekilinin özgüven içinde çalışma imkanı olamaz. Bir başbakan bile her an bir savcının, bir yargıcın yargılamasına açık, Demokles’in kılıcı her an boynunda sallanacak gibi hisseder. Şu anda sıkıntı çekiyoruz, o zaman nasıl bu görevi yapacağız.”
Yine bugün inanması kolay değil ama milletvekili dokunulmazlığına popülist bir söylemle en sert biçimde karşı çıkan kişi da CHP lideri Kılıçdaroğlu’ydu.
Her fırsatta dokunulmazlıkların kürsü dokunulmazlığıyla kısıtlanmasını istiyor, dokunulmazlık zırhını yolsuzluklarla birleştiriyordu.
10 yıl sonra iki lider yer değiştirdi.
Erdoğan, bugün dokunulmazlık oylamalarında “eller, iner kalkar” diyor. Kılıçdaroğlu ise 10 yıl önceki Erdoğan gibi konuşuyor:
“Yargı bağımsızlığının olmadığı bir ülkede milletvekilinin dokunulmazlık dışında bir güvencesi yoktur.”
Çünkü 10 yıl önce dokunulmazlıklar kaldırılırsa AK Partili siyasetçilere dokunmak için fırsat kollayan bir yargı vardı, bugün ise muhalif siyasetçilere dokunmak için fırsat kollayan bir yargı var.
Aslında yargı çok da değişmiş sayılmaz.
Yani dokunulmazlıkların kaldırılması hukuki bir tartışma değil, siyasi bir tartışma.
Ve partilerin de ilkesel bir tutum alması gerekiyor.
Mesele HDP’li milletvekillerinin dokunulmazlığı.
Aslında 10 yıl önce de Meclis’te HDP çizgisinde milletvekilleri vardı, bugün haklarında fezleke olarak Meclis’e getirilen söz ve eylemlerin çok daha fazlası o günlerde de yapılıyordu ama dokunulmazlıkları kaldırılmamıştı. Ama o günlerde demokratik açılım, çözüm süreci, siyaset alanını açık tutmak denerek görmezden gelinen her şey bugün siyasi ihtiyaçlar nedeniyle suça ve fezlekeye dönüşmüş durumda.
İktidarın ne yapacağı iki ittifak ortağı arasında farklar olsa da belli.
Muhalefetin önemli bir kısmı dokunulmazlıkların kaldırılmasına karşı çıkıyor.
Ne yapacağı merak edilen İYİ Parti’nin tutumu ise dosyalara bakarak karar vermek.
Akşener, bunun iktidarın siyasi bir hamlesi olduğunun farkında olduklarını söyleyen bir konuşma yaptı ve dosyalara bakarak karar vereceklerini söyledi.
Ama “dosyasına bakarak karar verme” pozisyonunun cevap vermesi gereken ciddi bir soru var:
İYİ Parti, doğmasına neden olan MHP kongresinin iptali için Gemerek ve Tosya’dan kararlar çıkarmış, Meral Akşener’in kendisiyle ilgili bile FETÖ soruşturması açabilmiş, evini basanlar hakkında beraat kararı vermiş, tarafsızlığından, bağımsızlığından her gün şikayet ettiği bir yargının elinden çıkmış dosyalara bakarak mı karar verecek?
Böyle bir yargıya mı haklarında adaletin tecelli etmesi için milletvekillerini emanet edecek?
Bu yargı her konuda taraflı ve siyasi, bir tek HDP’liler konusunda mı tarafsız ve bağımsız?
Aslında dokunulmazlık fezlekelerinin dosya kapakları açıldığında karşımıza mevcut yargıdan şikayet edilenler dışında yeni bir şey çıkmayacak.
9 HDP’li milletvekilleri hakkındaki dokunulmazlık fezlekelerindeki suçlamalardan biri 7 yıl önce meydana gelen Kobani olayları hakkında.
7 yıl önce olan olayların fezlekeleri 2021 yılında Meclis’e getiriliyor. Üstelik bu soruşturma yeni açılmadı. Yine Kobani çağrısı nedeniyle HDP MYK üyeleri 2015’de çağrı usulüyle ifade verdiler ve çözüm süreci bitmiş olmasına rağmen bu soruşturmada kimse tutuklanmadı.
2016’da darbenin ardından OHAL döneminde HDP’lilerin dokunulmazlıkları kaldırılınca Ayhan Bilgen ve Meral Danış Beştaş bu dosyadan tutuklandılar, daha sonra Anayasa Mahkemesi kararıyla serbest kaldılar.
Üstelik AİHM son Demirtaş kararında bu çağrıyı “hassas duruma uygun değildi” diyerek eleştirdi “ama şiddet olayları bu çağrının doğrudan bir sonucu olarak görülemez” dedi.
9 HDP’li hakkındaki fezlekelerde de o gün HDP’nin MYK üyesi olmak dışında bir suçlama bulunmuyor.
Hatta o gün HDP MYK üyesi olup, o çağrının yapıldığı toplantıya katılamayanlar hakkında bile fezlekeler hazırlanmış durumda.
Onlardan biri HDP Diyarbakır Milletvekili Garo Paylan.
Ama Kobani suçlaması zayıf olunca Paylan hakkında Meclis’e gönderilen fezleke bir torba fezlekeye dönüştürmüş.
İçinde yok yok.
Ortada ciddi bir hukuki araştırma ya da delil toplama olduğu zannedilmesin.
Savcı, önce Paylan’ın Twitter hesabını açmış ve suç aramış, bulduklarını da fezlekeye atmış.
Mesela Diyarbakır’da 31 Mart yerel seçimlerine beş gün kala yaptığı konuşmada “bu pazar da Sevgili Selahattin Demirtaş için, Figen Yüksekdağ için ve sevgili Leyla Güven için en güçlü dersi vereceğinize güveniyorum” demesi, onları, “ulusal ve uluslararası kamuoyuna masum şekilde lanse etmek, yaptıklarını teşvik etmek, eylemlerini meşru göstermeye çalışmak” olarak yorumlanmış ve Paylan hakkında “suçu ve suçluyu övmekten” fezleke hazırlanmış.
Paylan hakkında “Osman Kavala’dan özür dileyin ve serbest bırakın” tweeti için de benzer bir fezleke hazırlanmış:
“Osman Kavala isimli şahsın serbest bırakılmasına dair paylaşım olduğu, böylelikle suçu ve suçluyu övme suçunu oluşturan paylaşım olduğu.”
Ama daha ciddi suçlamalar da var.
Mesela Melih Bulu’ya ‘kayyum rektör’ demek!
Paylan’ın, Cumhurbaşkanı’nın Melih Bulu atama kararnamesini paylaşarak attığı “Boğaziçi Üniversitesi’ne de kayyım rektör atadılar” tweetini savcı evirmiş, çevirmiş bakın nasıl suç bulmuş: (Türkçe hataları fezlekeye ait.)
“Terör örgütleri ile ilişki ve iltisakları tespit edildikten kurum-kuruluş ve oluşumlara atanan kayyumların sonrası PKK/KCK silahlı terör örgütü olmak üzere atanan kayyumlar ile ilgili müzahir kitlesine-yapı-yapılanmasına kayyumların atanmaması, terör örgütlerinin kayyum öncesi kazanımlarının tekrar elde edilebilmesi amacıyla eylemlerin yapılması için talimat ve çağrılar yaptığı bunun ile birlikte Boğaziçi Üniversitesi’ne atanan Rektör’ün yasal yollar ile atanmayarak bir kayyım olarak atandığı lanse edildiği, böylelikle vatandaşları kaosa sürükleyerek terör örgütlerinin ideolojileri doğrultusunda yapılan bir paylaşım olduğu.”
“Ben de oradaydım. Hepimiz oradaydık. Gezi’yi savunmak için Silivri yolundayız” tweeti için de bir fezleke gelmiş: “Türkiye Cumhuriyeti devletinin yönetim şekli ve var olan hükümetine yönelik gerçekleştirilen eylemleri benimsediği ve destek verdiği”
Ve tabii bir fezleke de 24 Nisan 2020’de attığı “Ermeni soykırım kurbanlarını saygıyla anıyorum” tweeti için var: “Türkiye Cumhuriyeti devletine yönelik uluslararası platforma sürekli olarak 1915 yılında yaşandığı lanse edilen Ermeni Soykırımı’nın Türkiye cumhuriyeti devleti tarafından tanınması ve tanınma sonrası cezalandırılması şeklindeki dayatmalara destek olma adına yapılan paylaşım olduğu.”
Sonra savcı Paylan’ın twitter hesabından çıkmış, VPN’e bağlanmış ve PKK’ya yakın ANF haber sitesine girmiş. Türkiye’de kapalı olduğu için VPN’le girmiş olması gerekiyor.
Search kısmına Garo Paylan yazmış, ilk haberin çıktığı 2012’den bu yana Paylan’ın adının geçtiği haberlerde suç aramış.
Mesela Paylan 2012 yılında Taxim Hill Hotel’de DSİP’in düzenlediği Marksizm 2012 toplantısında “24 Nisan’da ne olmuştu, 19 Ocak’ta ne oldu” başlıklı oturumda konuşmuş, bunun ANF’de çıkan haberi delil olarak dosyasına girmiş.
(Halbuki aynı yıl o otelin hemen karşısında Taksim Meydanı’nda şimdi aralarında iktidara çok yakın köşe yazarlarının da olduğu yüzlerce kişi ellerinde 24 Nisan 1915’de tutuklanan Ermeni aydınlarının fotoğraflarıyla Ermeni Soykırımı anması yapmıştı.)
ANF’de bulunan diğer suç haberleri de şöyle: 6-7 Eylül katliamının araştırılması için Meclis’e verdiği araştırma önergesi vermek, Diyarbakır Belediyesi’ne kayyım atanınca belediye önünde yapılan basın açıklamasına katılmak, Dünya Anadil Günü vesilesiyle Meclis’te “Dil Yaşamdır” dövizi tutmak ve basın toplantısına katılmak…
Bir de 2015 yılında bir PKK’lının cenazesine katılmak. Ama ANF’nin haberine göre. Diğer yasal gazetelerin haberlerine bakılınca Paylan’ın bu cenazeye de katılmadığı görülüyor.
Ama savcılar fezlekelerini Türkiye’den girilmesi yasak olan, terör örgütüne ait ANF sitesinin haberlerine itibar ederek yazmışlar.
Bütün bu suçlamalar, tweetler ve haberlerin içine atıldığı fezlekenin sonunda savcı Paylan hakkında şu kanaate varmış:
“Garo Paylan’ın farklı tarih ve zaman dilimi içerisinde yapmış olduğu çağrı, talimat ve açıklamaların PKK/KCK silahlı terör örgütünü destekleyici, övücü, yüceltici ve eylem çağrıları yaptığı, bunun ile birlikte terör örgütü ile iltisaklı olarak çağrı, açıklamaların yapıldığı, KCK sözleşmesinin siyasi alan yapılanması içerisinde faaliyet gösterdiği değerlendirilmektedir.”
Fezleke hazırlamak işte bu kadar basit.
Biraz Twitter’ını karıştır, biraz haber sitesinde search yap sonra sihirli iltisak ve irtibat kelimeleriyle terör örgütüne bağla, buyurun terörist oldunuz!
Sadece Paylan’ın değil, diğer HDP’lilerin fezlekeleri de böyle.
Suçlamalar tweetler, konuşmalar, basın açıklamalarından her şey çuvalın içine atılmış.
Ama fezlekelerin içinde koster tutup İmralı’da Öcalan’ı ziyaret etmek, ondan alınan mektup ve talimatları Kandil’deki PKK’lılara götürmek ve o mektupları Diyarbakır meydanında ve Dolmabahçe Sarayı’nda canlı yayında okumak gibi suçlamalar yok.
Ama o gün onlar suç değilken, bugün Melih Bulu’ya kayyum diyerek bile terör örgütü propagandası yapıyor olabilirsiniz.
Yani özetle fezlekelerde Türkiye’deki yargının şikayet edilen, düzeltilmesi için iktidarın İnsan Hakları Eylem Planı hazırladığı bütün uygulamaların HDP’lilere de uygulanmasından başka bir şey yok.
O uygulamalar ya herkes için kötüdür ya da değildir.
HDP’liler söz konusu olduğunda yargı bir anda adil ve tarafsız oluvermiyor.
İşte burada ilkeli davranmak gerekiyor.
O zaman başlıktaki soruyu tekrar sormak gerek.
Bunlara mı evet diyeceksiniz?
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.06.2025
18.06.2025
16.06.2025
15.06.2025
11.06.2025
8.06.2025
4.06.2025
2.06.2025
1.06.2025
26.05.2025