Akif BEKİ

Ver elini kayyumokrasi
3.09.2025
39

Halkın "yeter, söz milletindir" sloganıyla kendi kendini yönetmesine demokrasi, deniyor. Diğer adıyla el erki.

Zengin sınıfın hâkimiyetiyse bey erki, plutokrasi oluyor. Bunun Amerika icadı da dolarokrasi.

Aristokrasiyi tarih kitaplarından, oligarşi gibi takım iktidarı çeşitlerini siyasi nutuklardan bilirsiniz. Bürokratik oligarşi meselâ. Yargıç vesayeti anlamında jüristokrasiyi de ekleyin.

Demokrasi yani halk erki dışındakilere hep geçit verilmeyeceği söylenir. Tu kakadır onlar.

Ama bu gidişle, literatüre bir de kayyumokrasi türünü kazandırmak bize nasip olacak gibi görünüyor.

Hani iktidar, Türkiye'ye yerli ve milli bir muhalefet kazandırmanın kendilerine nasip olacağını söylüyordu ya… Siyasi rekabet adliyeye taşınarak, kayyum marifetiyle bu başarılacak sanki.

CHP'nin İstanbul İl Başkanlığına beklenen kayyum dün atandı, bir Genel Başkanlığı kaldı. Sırada kurultay davası ve Özgür Özel'in koltuğunun akıbeti var. Ona da atandı mı, tamamdır. Gül gibi bir kayyumokrasiye kavuşuruz.

8 Ekim 2023’teki kongrede Özgür Çelik, delege oyuyla il başkanı seçilmişti. Sandık kuruldu, oy verildi, bu sonuç çıktı.

Evet, yönetim değişikliği 2024'teki yerel seçimlerde CHP'ye İstanbul'da zafer, Türkiye'de birincilik kazandırdı... Fakat belli ki bu sonuç, herkesin hoşuna gitmedi. Kongreleri mahkemeye taşındı ve seçildikten 2 yıl, İBB'yi sandıkta yine kazandıktan 1 yıl sonra Çelik görevden alındı.

Diyeceksiniz ki... Özgür Çelik'in yerine kayyum atanan Gürsel Tekin de CHP'ye yabancı değil, tanıdık bir siyasetçi... Doğru. Fakat mahkeme kararıyla sahneye geri döndü. Sandıkla değil, atamayla.

İşte kayyumokrasinin inceliği burada. Belediye kayyumları da Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıydı, hatta bazısı daha önce seçime bile girmişti.

Mesele kimin kayyum olduğu değil, nasıl geldiği. Sandıktan mı çıktınız, yoksa sandığı iptal ettirip mi geldiniz? Demokrasiyle kayyumokrasiyi ayıran çizgi burada.

Kayyum atamaları, sadece terörle mücadele için başvurulan olağanüstü tedbir diye savunulabiliyordu. CHP İstanbul başkanlığna kayyum kararı, o savunmayı da boşa düşüren bir gelişme.

Artık kayyum, belediyeden sonra siyasi partinin il başkanlığına da atanabiliyor. Demek sadece yerel yönetimlere özgü değilmiş, muhalefet partilerine de uygulanabiliyormuş.

CHP'ye dört koldan açılan soruşturma ve davaları, yargı eliyle muhalefetin dizayn edilmek istenmesine yoran zaten çoktu.

Aslında yolsuzlukla mı, CHP'yle mi mücadele edildiği sorusuna anketlerde çoğunluk, bu davaların hukuki değil siyasi olduğu cevabını veriyordu.

Üstüne de CHP İstanbul İl Başkanlığına bu kayyum ataması geldi. Sen misin mitingleri bırakıp, seçim sonuçlarının seçimsiz değişmesini kabullenip, belediye operasyonlarını sineye çekip, başkanlarının tutuklanmasını olağan karşılayıp, İmamoğlu ve diğerlerini hapiste unutup Ankara'nın rutin gündemine dönmeyen, der gibi.

Adli yıl açılışlarında ilan etmeniz yetiyorsa, yargının bağımsız ve tarafsız çalıştığına halkı inandırma, ikna etme derdiniz yoksa başka. Ancak varsa anlatılamayanı hadi şimdi anlatın bakalım... Yerelden başlayan kayyumokrasinin genele taşınmadığını, iktidarın seçimde kimle yarışacağına kendisinin karar vermek istemesiyle alakası olmadığını anlatın, anlatabilirseniz.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar