Ali Türer
Neden Bir Türlü Normalleşemiyoruz!
Afyon valisi açık alanda içki içilmesini yasaklamış. İçki içecek olan ya evinde içecek ya da ruhsat verilmiş bir iki yerde. Belki de açık alanda en az içki içilen il Afyon. Neden bu uygulamayı daha çok içki içildiği herkesçe bilinen İstanbul’dan İzmir’den başlatmıyorsunuz? Belli ki bunun arkası gelecek. Böyle bir yasağı tepki çekmeden yaygınlaştırmaya, deyim yerindeyse “kurbağayı piştiğini hissetmeden kaynatmaya” niyetliyseniz; kuşkusuz yasaklamaya en az tepki gelecek yerden başlarsınız. Amaç bu olsa gerek diye düşünüyor insan.
Afyonda valinin açıkta içki içenler nasıl kanına dokunuyorsa, Bursa’da da emniyet müdürünün parkta öpüşen çiftler kanına dokunuyormuş. Ne güzel! Açıkta öpüşmeyi de yasaklayalım. Bence bu uygulama da pekâlâ Afyon’dan başlatılabilir. Göze girmek için elini çabuk tutmakta yarar var, öncülüğü başkasına kaptırmamak lazım.
Bu yöneticiler, bu cüreti nereden örnek alıyor dersiniz.
İçişleri Bakanı’nın kendisine şirinlik yapan vatandaşa “bir takla at da görelim” dediği, Dışişleri Bakanı’nın muhalefet milletvekillerini kendisini anlamaktan “aciz” olmakla suçladığı bir ortamda göze girmek, kendini göstermek için fırsat kollayan devlet ricali ne yapsın. Başbakan “Dindar gençlik yetiştireceğiz.” diye, doğru(!) yolu gösteriyorsa; hele 4+4+4 ile de sürece start verildiyse; gücünü atanmış olmaktan alanlar, tabi oldukları öncüden aldıkları mesajın gereğini yerine getirecekler, fırsatı değerlendirecekler elbet.
Demokrat, liberal, kimi solcu aydınlar haklı olarak AKP’nin ordunun vesayeti altındaki ceberut devlet geleneğine direnmesi ile heyecanlandılar. Bunun ülkenin demokratikleşmesi, normalleşmesi yolunda hayırlara vesile olabileceğini düşündüler. Gerçekten de bu önemli bir dönüşümdü, ordunun vesayetinden kurtulmuş bir Türkiye çağdaşlaşma, normalleşme yolunda önemli bir ivme kazanabilirdi, kazandı da; bunu teslim etmek lazım. Fakat siyasi kültürün, atmosferin öyle sabahtan akşama değişmeyeceği, AKP’nin üçüncü döneminde ayan beyan ortaya çıktı.
Çünkü bu ülkedeki siyasi kültür; var oluşu sürdürme güdüsünü, merkeziyetçi gelenek içinde aman bölünüyoruz, dağılıyoruz paranoyasından aldı. O nedenle eğitim yolu ile devleti ayakta tutacak; asker sivil “Halaskarlar” yetiştirmek modern eğitimin asıl amacı oldu.
Modern eğitimin ürünü Jön Türkler olsun, onu takip eden cumhuriyet yıllarının siyasi elitleri olsun hiç bir zaman, Batıda tanık olduğumuz gibi belirli bir kitleyi ve ya da sınıfı temsil etme iddiasıyla; bir sınıfın çıkarına olan programları uygulamaya geçirme amacıyla ülke yönetimine talip olmadılar. Aksine bu tür ortaya çıkış siyasi kültür içinde bölücülük olarak ilan edilip lanetlendi. Siyasi partiler, yönetme yetkisini, belirli bir kitleyi temsil etme adına değil, devleti birlik halinde diğerlerinden daha iyi tutma adına istediler.
Bu nedenle, siyasal yaşantımız, empati, hoşgörü, uzlaşma gibi kavramlara hep yabancı kaldı.
Prens Sebahaddin bu topraklarda sürdürülen eğitimin ne gibi siyasi sosyal sonuçları olabileceğini bundan yüz yıl önce görmüş ve göstermeye çalışmıştı. Daha o zamanlar aldığımız eğitim sonunda çalışmadan zenginleşebilmek için devletin kanatları altına girmek istediğimizi, bunun için de bir “kurtarıcıya” ihtiyaç duyduğumuzu belirtiyordu. Kayrıldığımız yolda ilerleyebilmeyi bu himayeye borçlu olduğumuzdan; her yükselişimiz bir koltuk değneğine ihtiyaç gösterdi. Amirinin her dediğini görev bilen memur doğal olarak kendi altıdaki memurdan da ne emrediyorsa onu yapmasını isteyecek, ne düşünüyorsa onu düşünmesini isteyecekti. Böylece kişiliklerini bulamamış göreneğe tabi devlet görevlilerinin belirleyici olduğu toplumsal sistemde baskı ve tahakküm kaçınılmaz hale geldi. Sebahaddin daha o günler de “bugünkü merkeziyetçiliğe zulüm denir”, tespitini yapabilmiş biridir.
Hâlbuki belirli bir sınıfın ya da zümrenin çıkarlarını temsil etmek için ortaya çıkan organizasyon, doğal olarak günü birlik hareketlerden uzak duracaktır. Karşınızda arkasındaki kitleyi temsil eden bir muhatabınız varsa; daha uzun vadeli, keyfi olmayan, çıkarların doğru temsiline dayalı, ittifaklara önem veren, diğerlerinin çıkarlarını da sonuçta gözeten, denge arayışının hâkim olduğu daha akılcı politikalar üretmek zorunda kalırsınız. Temsil edilen kitlelerin durumunu iyileştirmek adına muhatabınız ile en elverişli uzlaşmayı aramak siyasi çalışmalarınızın odak noktasını oluşturur. Yani uzlaşma, empati siyasi yaşamda gözetmek durumda olduğunuz ilkeler haline gelir.
Oysa “kurtarıcı” rüştünü ispatlamak, gücünü arttırmak için yoksa bile rakip üretmek, “hain” bulmak zorundadır. Kitleler üstündeki otoritesinin rakibini minder dışına ittiği ölçüde güçleneceğini bilir. O nedenle “kurtarıcı” dalaşmacı (polemikçi), saldırgan olmak, yandaşlarına cesaret vermek zorundadır. Tavizsiz olmalıdır. Erdoğan’ın, Kılıçtaroğlu’nun, Bahçeli’nin konuşmalarında bu örnekleri bol bol bulursunuz.
Türkiye’de siyasi yaşamda tartışmaların oldukça sert geçmesine; partizanlığın, komitacılığın, illegal örgütlenmelerin, siyasi cinayetlerin diğer ülkere göre çok daha fazla olmasına; başkalarının yaşadıkları acılara yeterince duyarlı olmamaya; bütün bu anormalliklerin normal hale gelmesine bir de bu açıdan bakılmalıdır.
Öte yandan bu eğitim anlayışının sosyal, kültürel ilişkiler içindeki tahrip edici etkilerini de görmek gerekir. Her şeyi devletten beklemek; hep arkasında yer alınacak öncüler aramak; Yaşanan olumsuzluklarda kendi payını görmeye yanaşmamak. Hayatı küçük küçük adımlarla sabırla kazanacak iradeyi ve sabrı kendinde bulamamak. Üretim içinde mesleki kişilik geliştirememek; kısa zamanda “köşeyi dönmeye” bakmak. Kendi moral dayanaklarını üretememek; hep sığınılacak bir liman, bir koruyucu aramak. Bütün bunları modernleşme dönemi eğitim anlayışının bir sonucu olarak ortaya çıkmış, insanımızın kendini gerçekleştirmesini çevresi ile sağlıklı ilişki kurmasını engelleyen ayak bağları olarak görmek gerekir.
Davranışlarımız çoğu kez diğerlerini kontrol etmeye dönük, nesnellikten uzak duygusal tepkisel bir zeminde gelişiyor. İlişkilerimize sempati ya da önyargılar yön veriyor. Tartışmalarda karşımızdakini dinlemeye tahammülümüz yok. Empati kurma, karşıt fikirlerde doğruyu arama gibi bir alışkanlık geliştiremiyoruz. Gerçek niyetimizi açıkça ortaya koymaktan çoğu kez kaçınıyoruz. Sosyal ilişkilerde yaşadığımız bu sorunlar, saplantılar içinde aldığımız eğitimin hiç mi payı yok. Düşünmek lazım.
Bu tür bireysel anormalliklerimizi de Zirve yayınevi cinayeti, Hrant Dink cinayeti, Uludere katliamı gibi son dönemin kriminal bir yaklaşımla çözülebilecek anormalliklerini de; Afyon valisinin, Bursa Emniyet müdürünün “kanına dokunanları” da, başbakanın “dindar gençlik yetiştirme” niyetini de anlamak için siyasal, kültürel, eğitimsel gelenek içindeki buna benzer ayak bağlarımızı açığa çıkarmak gerekiyor.
Sahi nasıl oluyor da dört aydır, Uludere katliamının sorumluları bir türlü açığa çıkarılamıyor. Sanki Akdeniz de petrol aranıyor. Genelkurmaydan bombalayan uçağın pilotunun ismini al. Bu pilotu, meclis araştırma komisyonunun karşısına dik. “Sana bu emri kim verdi?” diye sor. Bunu yapmak çok mu zor?
Normalleşebilmek için önce “normal” düşünebilmeyi becermek gerekiyor. Normal koşulların ürünü olamadığı için “kurtarıcı” kimliğinden sıyrılamayan yöneticilerle, ülkeyi normalleştirecek bir anayasa üretilebilir mi. Çok zor. Göreceğiz.
Ama bir yerden de başlamak lazım.
Yazarlar
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
12.06.2025
22.12.2024
3.12.2024
26.09.2024
2.09.2024
5.08.2024
7.07.2024
4.05.2024
1.04.2024
26.03.2024