Aydın ENGİN
T24 okurlarının epey büyük bir kesimi bu köşede çarşamba başlayıp cuma günü biten dizi yazı “AKP’liler için ders notlarını” AKP’lilerin okuyacağına ihtimal vermiyorlar.
Olabilir.
Ama en azından bir AKP’li okumuş. E-mektubundan aynen aktarıyorum:
“…Engin bey, üç günlük tefrika yazınızı dikkatle okudum. Söylenecek söz çok. Ama ben bilhassa partimizin başarı hanesine kaydedilmesi gereken bazı hususlarda (Askeri vesayetin tasfiyesi,12 Eylül paşalarının mahkeme huzuruna sevki imkânının temini gibi) destekledik buyuruyorsunuz. Bendeniz T24’ü de, zatıalinizin yazılarını da dikkatle takip eden bir AKP milletvekili olarak, desteklediğinize dair herhangi bir emare görmedim, bir satır bile okumadım. Bu nasıl destektir? Herhalde içinizden desteklediniz. Doğrusu size yakışmadı…”
Demek okuyan da varmış.
Bana gelince “Yazılanları kim okur, kim okumaz” sorusunu sormayalı yıllar oldu.
Yazar için gazete okuru (hele internet gazetesi okuru) bilinmez ve derin bir kuyudur. Kimi şöyle bir göz atar okumadan geçer; kimi okur, sonra bir daha okur, açık arar ve bulur; kimi sever, kimi söver; kimi katılır, kimi reddeder…
Yazara düşen kimin ne diyeceğini, ne düşüneceğini hesaplamadan kendi doğru bildiğini eli titremeden, dilini tutmadan yazmaktır. Ötesini artık okur bilir. O yüzden “AKP’liler okur mu, okumaz mı” diye sorduğum yok.
Dahası, yazı dizisi “AKP’liler için ders notları” başlığını taşıyordu ama elbette sadece AKP’liler okusun diye de yazılmıyordu.
Mesela dizi yazının ikincisinde şöyle bir paragraf vardı:
“…Marksistler, demokratlar ise vesayet rejiminin sahiden de son bulması, demokrasinin sahicileşmesi için çaba gösterenlerdi. Sizin (AKP’lilerin) niyetinizi, vesayet rejimi ile mücadeleden ne anladığınızı sorgulama gereği duymadık…”
Burada seslenilenler elbette AKP tepeleri ve AKP zihniyetine gönül verenlerdi. Onların niyetlerini, vesayet rejimi ile mücadeleden ne anladıklarını sorgulama gereği elbette duymadım. Sadece ben değil kendini sosyalist, Marksist olarak tanımlayanlardan pek çok kişi de duymadı.
Duymadık, çünkü kökenleri, ideolojik referansları gözönüne alındığında AKP’nin demokrasiyi sahiden derinleştirecek, yaygınlaştıracak ve kökleştirecek adımlar atacağı beklentisi içine hiç girmedik. Onlar bir ayakbağından kurtulmak, yapıp edeceklerine asker ağırlıklı “vasiler”in karışmasının önünü almak istiyorlardı. Demokrasiyi birkaç durak sonra inecekleri bir tramvay olarak kavrıyorlardı. Böyle olunca onların niyetlerini sorgulamak, onların sahiden demokrat olup olmadıklarını sorgulamaktır; “Yav bu adamlar sahiden iyi işler yapalım, Türkiye demokrasisini derinleştirelim, zenginleştirelim niyetini mi taşıyorlar, yoksa ‘Cumhuriyet’in kuruluşundan bu yana nihayet siyasal iktidarın iplerini elimize geçirdik; şimdi onu bir daha kaptırmamak için önce şu askerlerin vesayetini kıralım, ardından da yargı, hariciye ve maliyedeki yüksek bürokrasi vesayetinin defterini dürelim’ mi niyetindeler” diye sormaktır. Böyle sorular sorup sorgulamanın, o zihniyetten demokrasi, özgürlük ve adalet adına bir şeyler beklemektir.
Taa 1969’da Necmettin Erbakan’ın çıkışı ile başlayan, ha bire ad değiştirmek zorunda kalan ama aslı hep aynı olan siyasal partinin 45 yıllık serüvenini adım adım izlemiş bir gazeteciyim. Yani böyle hamhayâllere kapılmayacak kadar deney birikimim ve gözlemim var.
Meselâ AKP iktidar olur olmaz AB ile sıkı ilişkiler içine girdi. Askeri vesayetin karşısına AB desteği arıyorlardı.
Niyetlerini niye sorgulayalım ki? AB ile ilişkilerin gelişmesi, demokrasi standartlarının yükselmesi yönünden yararlıydı ve desteklenmeliydi; destekledik.
Vesayet rejiminin kalelerinden HSYK’nın yapısını değiştirip yargıç ve savcılara bir kısım HSYK üyesini seçme hakkı tanıdılar.
Niyetlerini niye sorgulayalım ki? Yüksek yargıya egemen olan kast sisteminin bir ucundan kırılması, yargıç ve savcıların oylarının HSYK oluşumunda az ya da çok etkili olabilmesi yararlıydı ve desteklenmeliydi; destekledik.
Ordunun özellikle üst kademelerinde canlılığını koruyan darbeciliğin önünü kesmek için 12 Eylül çetebaşılarının yargılanmasının önünü açtılar.
Niyetlerini niye sorgulayalım ki ? Niyet ne olursa olsun 12 Eylül’ün kanlı sorumlularının yargıç karşısına çıkması, darbe yapmanın suç olarak tanınması bu ülkede demokratik bir kazanıma işaret eder. O yüzden desteklenmeliydi; destekledik…
* * *
Özetle: Sistem ve düzen partilerinden herhangi bir umut beslemeyeceksek, ki ben beslemeyenlerden biriyim, sadece yapılan edilene bakmak bana doğru bir tutum olarak görüyor. Kanımca atılan adım demokrasinin gelişmesine az ya da çok hizmet edecek, yarayacaksa kimden geldiğine bakmaksızın desteklenmeli, tersi ise karşı çıkıp mücadele edilmelidir…
AKP’nin (CHP’nin, MHP’nin, Meclis’te grup bile kuramayan öteki sistem ve düzen partilerinin) yapıp ettiklerine, yapıp edeceklerine böyle bakmaktan yanayım.
Zaten becerebildiğimce de böyle baktım…
Şu tutum bana hep uzak geldi ve uzak durdum:
AKP, askeri vesayet rejimini orasından burasından budayıp tasfiye ediyor… Kimbilir ne kötü niyetleri vardır. Sakın destekleme. Böylece askeri vesayetin sürmesine destek ver.
AKP Anayasa’yı değiştiriyor. Değişikliğe göre HSYK’nın oluşumu değiştiriliyor; 12 Eylül çetebaşılarına yargı yolu açılıyor; parti kapatma zorlaştırılıyor… Kimbilir arkasında hangi kötü hesap, rezil niyet vardır. Sakın destekleme. HSYK yine “Sen beni seç, ben de seni” oyunuyla oluşsun; Evren ve öteki çetebaşı yargıç önüne çıkmasın, darbecilik mahkûm edilmesin; sisteme uymayan partiler kapatılabilsin…
Tersinden alalım…
Şu tutum bana hep yakın geldi ve yakın durdum:
AKP, MİT yasasını değiştiriyor. Ülke bir “muhaberat devleti”ne dönüştürülüyor. Sakın destekleme. Mücadele et, engellemeye çabala. Başaramasan bile mücadeleni sürekli kılacak bir zemin oluştur.
AKP, Sünni kardeşliği adına Suriye’de İslamcı teröristlere silah yağdırıyor, lojistik destek veriyor, sınırı kevgire çeviriyor… Elbette destekleme. Mücadele et, engellemek için çabala…
* * *
Uzatmayayım…
Tek ölçü var: Yapılıp edilenler, yapılıp edilecekler demokrasiyi derinleştiriyor, zenginleştiriyor mu, yoksa iğdiş edip kısıtlıyor mu?
Bunu kimin yaptığı değil, yapılanın ne olduğu önemli.
Bu kadar yalın…
Yazarlar
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları


































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
31.01.2022
29.01.2022
28.01.2022
18.01.2022
17.01.2022
3.01.2022
24.12.2021
13.12.2021
6.12.2021
4.12.2021