Celal DENİZ

Dolar senin ölçüsüzlüğünden artıyor
14.01.2017
1816

 Ülke ekonomiyi ve dış politikayı da etkileyen siyasal bir krizin içinde debelenmektedir. Tek adam yasası olarak bilinen anayasa teklifinin birçok maddesi meclisten geçti. Oylamalar devam ediyor.

Bu koşullarda ülkenin en önemli gündemi dolar ve avronun dizginlenemeyen yükselişidir. Türk Lirası dolar karşısında ciddi kayıplar yaşamaktadır. Tam da bu süreçte Erdoğan silahlı terörist ile elinde dolar bulunduranın aynı sayılacağını söyledi. Bu konuşma tam bir akıl tutulmasının göstergesidir.

Konuşmaya gelmeden önce döviz yükselmesinin nedenlerini önce konuşmakta yarar vardır. İktisatçılara göre döviz iki nedenden yükselebilir. Dış etkenler ve iç etkenler.

Dış etkenlere bakıldığında diğer ülkelerde para birimlerinin dolar karşısında bir değerlenmesi söz konusu. En fazla değer kaybı binde beş düzeyinde. Bizim ülkede ise 2017 yılının ilk 12 gününde Türk lirası dolar karşısında yüze 6.4 değer kaybetmiş. Bu anlamda dış etkenlere bağlı bir döviz artışından söz edilemez.

İç etkenlerden artış olabilme nedeni ise savaşlar, felaketler, şiddet, siyasal belirsizlik, siyasi basiretsizlik, iç huzursuzluk gibi nedenler dövizin yükselmesini sağlayabilmektedir. Türkiye'nin içinde bulunduğu atmosfere bakılınca dövizin yükselme sebebi iç etkenlerdir. Bugün tek adam yasasının meclisten geçmesi, ülkede bir arada yaşama imkanlarını ortadan kaldıracak kadar kutuplaşılması, hukuksuzluğun hukuk olarak topluma dayatılması, meclisin ve siyaset mekanizmalarının işlevsizleştirilmesi, KHK ile insanların işlerinden atılması, susturulması, sivil toplum kuruluşlarının kapatılması, televizyonların ve gazetecilerin susturulması, bombaların her an her yerde patlayabilir olması, dış politikada sürekli bir iflas gibi bir çok neden bugün iç istikrarsızlığa neden olmuştur. Bu nedenler de dolar ve avronun yükselmesine yol açmaktadır.

Şimdi Erdoğan'ın muhtarlarla toplantısında ki konuşmasına gelirsek; milli seferberlik çağrısı ile birlikte ele almak gerekirse cumhurbaşkanı doları elinde bulundurup spekülatif kazanç sağlayanlara karşı tavır alması doğru gibi gelebilir. Ama sorun döviz spekülatörlerinin ekonomi üzerinde oyun oynamasından çok farklı bir zeminde gelişiyor. Eğer spekülatörlerin bir oyunu olsaydı Merkez bankası müdahalelerle bu sorunu aşabilirdi.

Oysa ülkede ekonomik kriz yapısaldır. Bu siyasetten beslenen bir krizdir. Burada da iki noktaya dikkat çekmek gerekir. Birincisi AKP 15 yıllık iktidarı boyunca sürekli bir şekilde kendisine ekonomik taban sağlayacak politikalar geliştirdi. Bu anlamda birçok şirketin büyümesi için destekler sundu. Hatta bugün çok övünülecek köprü, tünel gibi yatırımlarda Yapan şirketlere döviz üzerinden ciddi kazanç imkanları sundu. Köprü geçişlerinde araç sayısının azlığı karşısında devlet halkın cebinden yüklenici firmalara fazladan dolar ödemektedir. Bu anlamda devlet imkanları ekonomiyi canlandırmak adına yandaş şirketlere sunuldu. Cari açık geçmiş yıllara oranla oldukça riskli düzeylere çıktı.

İkincisi ise ülkede iç istikrar kalmamıştır. AKP'nin kutuplaştırıcı siyaseti, şiddeti, toplumsal bölünmeyi ve toplumun geleceksizliğini getirmiştir. Siyaseten tek parti iktidarı olsa da ülke siyasal bir istikrarsızlığı yaşamaktadır. Parlamento işlevsizleştirilmiş, 6 milyona yakın oy almış bir partinin vekilleri hapse atılmış, toplumsal bir sözleşme olması gereken anayasa oldu bittiye getirilerek halkın ne olup bittiğini bile anlamasına imkan vermeden gözlerden kaçırılmaya çalışılmıştır.

Bu durumda hiç bir yatırımcı istikrarsızlığa oynayarak yatırımda bulunmaz. Son zamanlarda yabancı yatırımcıların döviz pozisyonuna geçmesi ya da ülkeyi terk etmesi bunun göstergesidir.

Tam da bu durumda Erdoğan'ın yeni bir terör tanımı yapıp ülkede elinde döviz bulunduranı teröristlikle suçlaması yatımcıları tedirgin etmeye yetmiştir. Sokakta ki insanın bile alay ettiği bu konuşmayı yapabilmek için akıl sağılığını kaybetmek gereklidir.

İstikrar adına oy isteyip, istediği oyu alan bir iktidar buna rağmen ülkeyi demokrasiden, AB normlarından uzaklaştırıp OHAL yasaları ile yönetmeye kalkarsa o ülkede istikrardan söz etmek için ya ahmak olmak gereklidir ya da şarlatan. Ne yazık ki bugün OHAL koşullarını alkışlayan şarlatanların egemen olduğu bir medya dünyası ile halkın gözü perdelenmek istenmektedir. Ancak büyük yabancı yatırımcı ülkeyi yandaş medya penceresinden görmüyor. Bu anlamda da istikrasız bir ülkeye neden yatırım yapsın? Elinde dolar bulunduranı teröristle eş değer gören bir siyasetçinin tek adamlığına giden bir ülkede elinde ki yatırım araçlarını senin ihtirasların adına neden feda etsin ki?

Sorun elinde dolar bulunduran da değil, sorun senin hukuku takmayan ölçüsüzlüğündedir.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar