Etyen MAHÇUPYAN
Egemen zihniyetin sorunları çözmekte zorlandığı durumlarda, bazen yeni bir zihniyetin tomurcuklanmasına tanık oluruz. Kürt meselesinin geldiği tıkanma noktası da, birçoğumuzu umuda sevk edecek şekilde demokrat bir süreç alternatifini gündeme getirmiş ve AKP hükümeti fazla komplekse kapılmadan yüzünü bu yöne dönmüştü. Referanduma parti kapatmayı neredeyse imkânsız kılan bir maddenin konmak istenmesi, PKK ile yapılan Oslo görüşmeleri ve Habur üzerinden bir PKK grubunun Türkiye'ye dönmesine izin verilmesi, meselenin konuşma ve siyaset ile çözülebileceğini ima ediyordu.
Ancak her yeni zihniyet belirsizlik, korku ve direncin de habercisidir. Özellikle daha demokratik bir kamusal alana doğru gidilmekteyse, eski zihniyetin egemen aktörleri kontrolün ellerinden kaçacağını öngörüp süreci dizginlerler. Toplumsal cenahta yaşanacak çoğullaşmanın kendileri için risk oluşturduğunu fark ederler. Demokratik çözüm sürecinin kaçınılmaz olarak taviz verme anlamına gelebileceğini, hatta tabu haline getirdikleri 'milli' pozisyonlardan vazgeçmelerine neden olabileceğini gördükçe, çözümden korkmaya başlarlar.
Böyle durumlarda tarafların eski zihniyetlerine daha da büyük bir ihtirasla sahip çıktığına tanık oluruz. Yeni yolun belirsizliği ve içerdiği tehditler, aktörlerin eski zihniyete yapışmalarına ve paralize olmalarına yol açar. Türkiye'de de böyle oldu... AKP de PKK da çözümden korktu ve çözümü rakibin çözümsüzlüğe itilmesinde aradı. Hükümet PKK'ya ve dolayısıyla BDP'ye güvenilemeyeceğine karar verdi ve hiç de haksız değildi. Ama çare olarak PKK'nın askerî açıdan zayıflatılmasını hedefleyen bir anlayışa kaydı. PKK ise karşısında tahmin ettiğinden daha 'yumuşak' bir görüşmeci buldu ve konuşarak varılacak her çözümün Kürt siyaseti üzerindeki hegemonyasını zayıflatacağını gördü. Ancak savaşarak elde edilecek tavizler PKK'nın gücünü korumasını sağlayabilecekti.
AKP ile PKK arasındaki siyasi simetri, hayal ettiğimiz ama aslında hayli yadırgadığımız demokrat zihniyetin eşiğinde bizi durdurdu ve çok iyi bildiğimiz, kendimizi içinde rahat hissettiğimiz otoriter zihniyete geri döndürdü. Üstelik şimdi karşı tarafın demokrat olmadığının bilgisiyle, her iki taraf da kendi otoriter yaklaşımını daha meşru sanıyor ve bunu bir siyaset olarak açıkça öneriyor. Kimseyi suçlayacak halimiz yok... Savaşı barıştan daha fazla biliyoruz ve savaş halinde kendi tutumumuzdan çok daha eminiz. Demokratlığı beceremeyen ve beceremediği oranda suçu karşı tarafta arayan kendimiziz.
Somut olarak bakıldığında AKP ile PKK arasındaki siyasi simetri açık: PKK'nın hiçbir uygulaması veya şiddeti bir 'siyaset' olarak kullanması, hükümetin Kürtçe ve yerel yönetimler konusunda reform adımları atmamasının mazereti olamaz. Buna karşılık AKP'nin reform adımları atmada çekingenliği ve direnci de, PKK şiddetinin mazereti olamaz. Her iki aktör de diğeri tarafından itilerek, mecburen sıkıştıkları bir pozisyonda değiller. Aksine tercih imkânları olmasına rağmen demokrat bir yolu, konuşmayı ve buradan üretilecek bir toplumsal meşruiyeti bilerek seçmiyorlar. Onun yerine karşı tarafı daha da otoriterleşmeye teşvik edecek, savaşı kalıcı bir ruh haline dönüştürecek, karşılıklı cinayetleri normalleştirecek bir 'stratejiyi' sahipleniyorlar.
Savaşın barışa bu denli doğal bir biçimde tercih edilmesi, savaş yoluyla barışa ulaşılabileceğine ilişkin araçsal ve ahlaksız argümanların sıradanlaşması, bu ülkedeki herkesi bir kez daha düşünmeye davet ediyor. Şiddete, öldürmeye bu kadar yakın olmak, konuşmaktan ve paylaşmaktan bu denli ürkmek nasıl açıklanabilir? İnsanî açıdan yücelttiğimiz bütün normları, her sorunu kolayca 'millileştiren' otoriter ideolojiler sayesinde ezip geçtiğimizi görmek o kadar zor olmamalı...
Ama tam da böyle yapıyoruz. Her cinayetin bir faili ve mağduru var ama ne yazık ki her ikisi de aynı zihniyetin, ölmeyi ve öldürmeyi onaylayan bir yaklaşımın taraftarı ve destekçisi. Gücü anlamlı ve meşru bulan, güçle elde edilen hakları sorgulamayan bir kültürden geliyor ve bu kültürü hamasetle yâd edip yücelttiğimizde aslında kendimizi kandırdığımızı bile görmüyoruz.
Bu dehlizden çıkmak için uğraşanlar yok değil... Geçmişte de olmuş ama şiddetin toplumsal cazibesi karşısında yenilmişlerdi. Bu kez de farklı olmayabilir...
Çünkü siyasi basiretin önkoşulu toplumsal önyargılarla yüzleşilmesidir. Türkiye ise o noktaya henüz geliyor.
Demokratlığa doğru bir zihniyet değişimi samimiyete muhtaçtır. Bizim insan, devlet ve tarih tahayyülümüz ise hâlâ miras aldığımız rahatsızlıklarla muzdarip....
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
20.02.2025
15.10.2024
24.09.2024
19.09.2024
10.09.2024
2.09.2024
13.04.2024
12.04.2024
11.04.2024
28.11.2023