Etyen MAHÇUPYAN

Etyen MAHÇUPYAN
Etyen MAHÇUPYAN
Serbestiyet Tüm Yazıları
Laiklik: AKP’nin tutkalı
16.01.2013
3820

 Hükümete kategorik olarak karşı olanların ortak paydası olan laikliğin, aksi yönde bir işleve de sahip olabilmesi hiç şaşırtıcı değil.

 

Dindarları onlarca yıldır kamusal alanın dışında tutmaya ve bir anlamda ‘görünmez' olmaya zorlayan otoriter laiklik, yarattığı mağduriyet duygusu ile Müslüman kesimde bir benzeşme ve dayanışmanın da zemini olmuş durumda. Özgürlükler konusunda pek de anlaşamayan, ancak devlet tahayyülünde buluşan muhafazakarlar ve İslamcılar, konu laiklik olduğunda neredeyse bire bir örtüşen bir duruş sergiliyorlar. Konda'nın yürüttüğü TESEV saha çalışması bunun açık örneklerini sunuyor. Din kültürü dersinin zorunlu veya seçmeli olması, bu dersin içeriği, Diyanet'in kimlere hizmet vermesi gerektiği, anayasada laikliğin yeri ve başörtüsünün kullanımına ilişkin sorularda muhafazakarlarla İslamcıları ayırt etmek mümkün değil.

Genel olarak ele alındığında karşımızda karamsarlık veren bir tablo yok. Muhafazakarlar ve İslamcılar din kültürü dersinin zorunlu olmasını (ortalama yüzde 67) istemekle birlikte, dersin içeriğinin tüm inanç sistemlerini kapsamasından yanalar (yüzde 67,5). Benzer biçimde Diyanet'in de tüm inanç gruplarına hizmet vermesi gerektiğini düşünüyorlar (yüzde 75). Laiklik ilkesinin anayasada aynen kalması veya yeniden tanımlanması konusunda ortada yer alıyorlar (sırasıyla yüzde 45 ve 40) ve başörtüsünün öğretmenlik ve yargıçlık gibi meslekler dahil kullanılmasına da doğal olarak büyük destek veriyorlar (yüzde 89,5). Ancak mesele şu ki, diğer siyasi kimliklerin verdikleri cevaplar da kabaca aynı eğilimi gösteriyor ve bu oranlarla muhafazakar/İslamcı konumu bir kanat haline getiriyor. Diğer kanatta ise demokratlarla Atatürkçülerin yer aldığı söylenebilir. Bunun istisnası anayasada laikliğe nasıl yer verileceği. Bekleneceği üzere demokratlar esas olarak laikliğin yeniden tanımlanmasını, Atatürkçüler ise aynen kalmasını istiyorlar. Bu bağlamda köprülerin altından ne kadar su aktığının aleni göstergesi ise tesettür… Atatürkçülerin bile yüzde 60,5'i öğretmen ve yargıç gibi mesleklerde başörtüsü takmayı onaylıyor.

Dolayısıyla buradaki mesele doğrudan laiklikle ilgili olmaktan ziyade, her siyasi kimliğin laiklik üzerinden diğer kimliklerle nasıl bir toplumsal yakınlaşma içinde olduğu ve bunun siyasete yansıma potansiyeli. Bu açıdan bakıldığında yine milliyetçiliğin çok ara bir noktada durduğu, bir yönüyle Atatürkçülere yanaştığı, ama bir başka yönüyle de muhafazakar/İslamcı kanadın yanında yer aldığı görülüyor. Örneğin din kültürü dersinin sadece Sünnilik öğretmesi şıkkına milliyetçiler yüzde 22 destek veriyor. Oysa muhafazakarlar ve İslamcıların tercihi yüzde 32,5 seviyesinde. Diyanet'in hizmet kapsamında sadece Sünnilerin olmasını da milliyetçiler yüzde 14 oranında benimserken, muhafazakarlar ve İslamcılar yüzde 25,5 noktasındalar. Bir başka ayrışma detayı ise laikliğin anayasadan çıkarılmasına ilişkin: Milliyetçilerin sadece yüzde 6'sı, oysa muhafazakar ve İslamcıların yüzde 15,5'i bu şıkkı tercih etmekte. Buna karşılık milliyetçilerin tercihlerine ilişkin yukarıda zikredilen üç oranın Atatürkçülerin verdikleri cevaplara çok yakın düştüğü görülüyor (sırasıyla yüzde 19,5 – 10,5 – 3). Dolayısıyla genelde milliyetçiler ile muhafazakarlar/İslamcılar arasında bir yakınlaşmanın kolay olmayacağı öngörülebilir. Ne var ki laikliğin bir ‘hassasiyet' olarak algılandığı durumlarda milliyetçilerin bu kez de tam aksi yönde bir eğilim içinde oldukları görülüyor. Örneğin din kültürü dersinin zorunlu olup olmaması konusunda milliyetçiler Atatürkçülerden ayrılarak zorunlu dersi savunabiliyorlar. Daha da berrak bir görüntü başörtüsünün her türlü meslek erbabı tarafından taşınabilmesine ilişkin: Milliyetçiler başörtüsünün serbest olmasını yüzde 80 oranında destekliyor. Bunu yanlış bulanlar ise yüzde 11. Oysa Atatürkçülerin yüzde 27,5'i öğretmen ve yargıçların örtünmesini onaylamıyor.

Toparlarsak, milliyetçilerin en azından bir bölümünün yelpazenin ortasında yer aldığını ve İslami hassasiyet karşısında Atatürkçü kanada, laik hassasiyet karşısında da muhafazakar/İslamcı kanada yanaşma temayülü gösterdiğini öne sürebiliriz. Bu tespit bir yandan milliyetçi oyların oynaklığına işaret ediyor, diğer yandan da hem AKP'ye hem de CHP'ye önemli bir ders içeriyor: AKP'nin dindarlık hassasiyeti göstermesi muhtemelen milliyetçi oyu uzaklaştıracak ve istediği desteği almasını zorlaştıracaktır. Öte yandan CHP'nin laiklik hassasiyeti göstermesi milliyetçileri AKP'ye doğru itebilecektir.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar