Etyen MAHÇUPYAN
Önümüzdeki seçimlere giderken ‘nasıl bir cumhurbaşkanı’ sorusunun gündem olması için epeyce uğraş verildi. Bu sorunun önemli olduğuna ikna olunursa, Erdoğan’a benzemediği apaçık olan bir ‘ideal’ cumhurbaşkanı tahayyülü yaratılacağı öngörülmüştü. Böylece adaylar söz konusu ideal ile karşılaştırılacak ve tabii ki epeyce kişi Erdoğan’ın rakibini destekleyebilecekti. Hele o aday aynı zamanda İslami kesimden de oy alabilecek nitelikte ise muhtemelen AKP oylarından da bir miktar kayma olacak ve (kim bilir) belki de Erdoğan’ın bu kez alt edilebilmesiyle gerçekten ‘ideal’ bir cumhurbaşkanına kavuşulacaktı.
İnsanlar nasıl bu kadar yüzeysel olabiliyor diye sorabilirsiniz. Ama sorun bireysel yeteneksizlik değil. Yaşananın derinliğini kavramamış iseniz zaten yüzeyde gezinirsiniz. Toplumun beklentilerini, kaygılarını ve hayallerini anlamakta zorluk çekiyorsanız, onun zaten ideali gerçekliğin içinde aradığını, gerçekliğin içinde oluşturduğunu da idrak edemezsiniz. Bu nedenle Erdoğan’a karşı ‘ideal’ olanı koymak, kendinizi gerçekliğin dışına atmakla özdeşti… Bunun sonunda tabii ki ancak başak tarlasından Türkiye motifiyle ‘ekmek’ sözcüğüne dayanan bir slogan üretmekle kalındı. ‘İdeal’ cumhurbaşkanının kendi toplumuna bu denli yabancı kalmış olmasının garipliği akıllara gelmedi, çünkü bu idealin aranmasının zaten bir yabancılaşma olduğunun bile farkında değildiler…
Kıssadan hisse, gerçekliği anlamayan bir analize dayanılarak ‘idealin’ üretilemeyeceğidir. Çünkü ‘ideal’ denen şeyin onu duyan ve görenlerin zihnindeki ve gönlündeki ideale uygun olması gerekiyor. Sonuçta insanlar oy verecek, adaylardan birini seçecekler. Teorik olarak, ya da evrensel değerler bunu talep ediyor diyerek onların dünyasındaki idealin değiştirilebileceğini sanmak epeyce cahilce bir tutum. Öte yandan kimse Erdoğan’ın muhafazakar kesimin teorik açıdan ‘ideal’ cumhurbaşkanı olduğunu da öne süremez. Bu kesimin kendi içindeki çeşitlilik zaten tek bir idealden söz etmeyi anlamsız kılıyor. Ama muhtemelen o cenahta bir yandan tüm toplumu kuşatıcı ve kapsayıcı özelliklere, diğer yandan dini ve geleneksel değerlere sahip birinin arzulandığı yanlış bir tespit değildi. Ancak aynı zamanda bu ideal cumhurbaşkanının kendi tabanından çıkan, sahici ve bu niteliğiyle ötekilere uzanan biri olabilmesi de isteniyordu.
Erdoğan’ın bu işlevi ne kadar iyi yansıttığı sorguya açıktır. Sahiciliği konusunda bir tereddüt olmasa da, dindar olmayan kesime bakışı ve yaklaşımında muhafazakar kesimi rahatlatan bir tutum sergilemekte çok da başarılı görüldüğü söylenemez. Ne var ki Türkiye’nin içinden geçtiği tarihsel çatışma dönemi sahiciliği ve cesareti daha önemli kılmış durumda. Dolayısıyla muhafazakar dünyada ideal bir cumhurbaşkanının sahip olması gereken nitelikler arasında bir simetri bulunmuyor. Hele 17 Aralık sonrasında bu denge tamamen sahicilikten yana döndü. AKP iktidarının tehdit altında olması, cumhurbaşkanlığı makamının ‘fethedilmesi gereken bir kaleye’ dönüşmesiyle sonuçlandı. Eğer bu darbe arayışı yaşanmamış olsaydı, muhafazakar kesimin meseleye daha az kimlikçi yaklaşması mümkün olabilirdi. Ancak AKP karşıtları bir kumar oynamayı tercih ettiler. Çünkü cumhurbaşkanlığına ‘normal’ bir ortamda girildiği takdirde AKP oyunu azaltmak mümkün olsa da seçimi kazanması engellenemezdi. Oysa eğer AKP hükümeti düşürülerek yerel seçime girilse oyların yüzde kırkın altına gelmesi sağlanabilir, ardından gelen cumhurbaşkanlığı seçiminde Erdoğan’ın adaylığı bile engellenebilirdi. Bu da AKP’yi ‘ehil eller’ tarafınca yoğrulabilecek bir hamura dönüştürebilirdi…
Ancak Erdoğan ve hükümet dik durdu. Tehdidi savuşturmakla kalmayıp, onun süreklilik taşımasını bir avantaja dönüştürdü. Tehdidin devam etmesi muhafazakarlar açısından evrensel ve hayalci ideallerin zaten anlamsızlaşması demekti. Bu denli gerçek bir tehlike yaşanırken, söz konusu tehlikenin daha da büyümesini ima eden bir tercihi ‘ideal’ diye sunmak düpedüz akılsızlıktı… Ama anlaşılan o ki bu akılsızlığı beklemek epeyce gerçekçi imiş…
İhsanoğlu’nun ideal aday vasfıyla sunulması bu projeyi üretenlerin gerçeklerden bihaber olduğunu göstermekte. Bu tercih yabancılaşmanın itirafı olmakla kalmıyor, muhafazakarları kendileriyle ve koşullarıyla yabancılaşmaya davet ediyor! Erdoğan tabii ki ilk turda ve rahat bir biçimde kazanacak. Ama konu tam olarak kapanmayacak… Çünkü muhafazakarların sadece küçük bir bölümü gerçek olanı idealize ediyor. Herkes Erdoğan’ın kapsayıcı olmaktaki maharetini, böylece zihinlerdeki ve gönüllerdeki ideale ne denli yaklaşabileceğini merak ediyor…
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları






































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.10.2025
25.10.2025
15.03.2025
20.02.2025
15.10.2024
24.09.2024
19.09.2024
10.09.2024
2.09.2024
13.04.2024