Etyen MAHÇUPYAN
Bu popüler sorunun psikolojik bir zemine oturduğu açık… AKP karşıtı kesimler soruyu sorarken cevabın ‘evet’ olmasını da arzuluyorlar. Türkiye’nin İslamileştiğini söyleterek AKP’yi medeniyet ve modernlik sınavında mahkum ettiklerini sanıyorlar. Oysa Türkiye’de İslam giderek muğlak bir taşıyıcı zemin… Muğlaklık ise doğal olarak davetkardır. Herkesin kendi Müslümanlık anlayışını İslam’ın içine sokmasına cevaz verir. Bu da gündelik hayatın her türden çok kültürlü olgusunun Müslümanlıkla iç içe geçmesi ve tabii ki bir miktar ‘İslamileşmesi’ demektir. Aynen Batının bütün laiklik macerasına rağmen hala bir Hıristiyan medeniyeti olması gibi… Koyu dindarlar bugün bu tabloya baktıklarında İslamileşme değil, aksine sekülerleşme görüyorlar. Onların yanılgısı sekülerleşmenin dindarlığın ‘arka yüzü’ olduğu ve bu iki tutumun inancın sürekliliğini birlikte oluşturduğu gerçeğinin farkında olmamaları. Eğer sekülerleşmeyi sadece Batı’da ortaya çıkan tarihsel bir olgu olarak ele alırsanız, bizzat Müslümanlığın içine nüfuz etmiş olan dünyeviliğin işlevini ve gücünü azımsamak zorunda kalırsınız. Koyu dindarların bu dünyevileşme korkusunun yansıması laik kesimde İslamileşme korkusu olarak karşılık buluyor. Onlar da kendi laikliklerinin kültürel düzlemde ne denli İslami olduğunun farkında değiller. Bu algı hezeyanları Türkiye gerçeğinin yakalanmasını zorlaştırıyor. Türkiye İslamileşiyor ama bunun ima ettiği Müslümanlığın hareket alanı ve bireyselleşme imkanı çok daha fazla. Buna karşılık Türkiye sekülerleşiyor ama bunun ima ettiği yaşam biçimi Müslümanlığı kamusal alana çıkarıyor ve onu gündelik hayatın parçası yapıyor…
Karşımızda karmaşık, çoğul, etkileşime açık bir toplumsal akış hali var. Bu ülkenin dindarları tutunabilecekleri kimliğe asılıp, anlam dünyalarını orada arayarak hayatlarını bu yörüngede yaşama geleneğinden uzaklaşmaktalar. Aranan kimliksel sentezin bir yüzünde dinin olmasını istiyorlar. Ama önlerinde duran geleceğin salt din üzerinden kuşatılamayacağını da biliyorlar. İnancın esnemesi, kendi içinde çoğullaşması, kişisel anlayışa cevaz vermesi ve farklı dindarlıkların bir arada yaşayabilmesini mümkün kılan bir kültüre doğru kayılması, insanları özgürleştirdiği ölçüde onların kendilerince dindar olmasını da kolaylaştırıyor.
Bu karmaşık sosyoloji AKP’nin doğal tabanı… AKP söz konusu toplumsal hareketliliği anlayabildiği, onunla ilişki kurabildiği, ona konuşabildiği ve onu taşıyabildiği oranda bir kitle partisi hüviyeti kazanıyor. Bu partinin ‘kitlesi’ basitçe İslamcılar, Müslümanlar, hatta geniş bir tanımla ‘dindarlar’ değil. Ama doğal olarak bu kesim o kitlenin içinde önemli bir yere sahip, çünkü değişim dinamiğinin öznesi de yine bu kesimin içinde. İnsanlar değişim süreci içinde oldukları için kimliklerini yitirmiyorlar. O kimliği bir olası sentez yelpazesi içinde meşreplerine göre yeniden biçimlendiriyorlar. Dinin ne olduğunu öğrenip ona göre yaşamak ile yaşamak istediğin hayatın içine dindarlık katmak artık birbirinden kolayca ayrılabilecek unsurlar değil… Ayrıca dini öne çıkaranların da zihinlerinin gerisinde yaşamak istedikleri bir hayat var. Ve hayatı öne alanların zihinlerinde de belirli bir normatif ve geleneksel din algısı mevcut.
AKP’nin bu çetrefil dünyada temsiliyet gücünü koruyabilmesinin sırrı, toplumun her türlü dindarlık ve hayat biçimi tercihini baştan kabullenmesinde yatıyor. Bunu farklı dindarlık ve hayat tarzları arasında denge arayarak yapmıyor… Kendisini açıkça ve samimiyetle, kendi dindarlığı ve hayat anlayışı içinden ortaya koymayı ama yine de bütün yelpazeyi kuşatmaya hazır olduğu mesajını vermeyi tercih ediyor. Dolayısıyla örneğin Erdoğan’ın söylemini seçici biçimde kullanarak onun ülkeyi dindarlaştırmak istediğini öne sürmek mümkün. Ne var ki ülke buna uymadığında Erdoğan’ın ısrarcı olmamasının altında yatan ‘hikmeti’ de görmek gerek.
AKP kendince bir kimlik siyaseti uyguluyor… Ancak bu ‘İslami kimlik’ değil. Müslümanlık zemini üzerinde oluşmakla birlikte, her geçen an o zemini çeşitli etkilenmelerle zenginleştiren, dışa açan ve dışardan geleni masseden bir varoluş hali. İslami olanın çeşitli dozlarını ve renklerini bünyesinde tutma maharetini gösterirken, bu inancı günümüz dünyasının parçası yapmaktan hoşlanan bir ‘duruş’…Türkiye’de olanı tek kelimeyle anlatmaya çalışmak abes. Toplum ayağını bir yerlere basıp, tüm çeşitliliği ile geleceğe yürümek istiyor.
Not: Ümit Kıvanç da kalemini vidanjör yapıp içinde birikmiş cerahati boşaltmış. Kötücül… Acılı… Ve acıklı. Bari içine numunelik tek bir düşünce de koyabilseymiş. Ama ‘malzeme’ bu...
Yazarlar
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
20.02.2025
15.10.2024
24.09.2024
19.09.2024
10.09.2024
2.09.2024
13.04.2024
12.04.2024
11.04.2024
28.11.2023