Figen Çalıkuşu
Ülkede korku iklimi yaratmak için silahlanın çağrısını yapmam ortak fikirdi” diyen
Sedat Peker, geçmişte yaptığı “silahlanın” çağrısının arka planında yaşananları
anlattı:
“Sayın Kemal Kılıçdaroğlu'na söylediğim sert sözlerden dolayı rahatsız olmadıklarını, sözlerimin doğru olduğunu, ancak ülkedeki tansiyonun çok yükseldiği için bir süre Kılıçdaroğlu'na sert çıkışlar yapmamamı, sonrasında istediğim gibi devam edebileceğimi söyledi”.
Kim söyledi?
Peker’in ifadesini alan savcı...
Bir savcı “oluk oluk kan akıtacağız, silahlanın” vs diyerek korku iklimi salmakla görevli Sedat Peker’e “biraz bekle sonra istediğin gibi devam et” diyor.
Devletin savcısı, Sedat Peker’in topluma salacağı korkunun doz ayarı elçisi.
Savcının odasında geçen bu konuşmayı Peker’in avukatı da doğruladı. Savcıdan yalanlama gelmedi.
Kemal Kılıçdaroğlu’na yapılan korkunç linç girişimi ve medya üzerinden açık tehdit mektupları bu “ülke tansiyonuna göre doz ayarlı” korku salınımının sürdürüldüğünü bize ispatlıyor.
Ölüme kadar varabilecek, planlı programlı bir dehşetten söz ediyoruz.
Bir savcı nasıl böyle davranabilir?
Korktuğu için.
“Herkes sussun, herkes korksun, biz devleti ele geçirelim” anlayışının “kullanışlı kurbanlarından” birisi olduğu için.
Allah korusun Kemal Kılıçdaroğlu ölebilirdi, kıyısından döndü…
Eyyy Savcılar, eyyy HSK üyeleri…
Bu rezilliğe göz yummaya, korkmaya ve kendi varlığınızı inkâr etmeye devam edecek misiniz hala?
Hukukun geri dönmesinden çok korkanlardan korkuyorsunuz farkında mısınız?
Hukuktan çok korkanlar hala insanları korkutuyor, tehdit ediyorlar. Siyasi suikast uyarıları geliyor.
İnsanlar ölebilir eyyy Savcılar, eyyy HSK üyeleri… Korkmaya devam edecek misiniz?
Sadece dürüstlük değil akıl da kayboldu.
Devlet içinde akılla, gerçekle ilişkisini kaybetmiş şuursuzlarmış bir insan grubu türedi.
İşledikleri suçların dünya döndükçe de cezasız kalacağına inanıyorlar.
Ama öyle olmuyor işte...
12 yıl sonra aldığım bir karar tam da öyle olmadığına örnek.
12 yıl geçse de suç işleyen hâkim cezasız kalmadı.
2009 yılında, MİT’in “Pastör” takma adıyla müvekkilimin dinlenmesi için mahkemeye başvurduğu ve defalarca uzatılan kararlarla dinlendiğinin ortaya çıkması üzerine başlatılan hukuk arayışımdan söz ediyorum.
HSK yıllarca her bir başvurumuzu ret etti. Açıkça yasaya aykırı dinlemelere atılan imzaları suç saymadı.
Ama sonra o HSK üyeleri gitti, başka bir dönem başladı, yeni HSK üyeleri geldi.
Bir dönemin HSK üyelerinin suç görmediğini, bu dönemin HSK üyeleri suç gördü ama üç hâkimden ikisi için. Nedense bir hâkimi özenle kayırdı.
Dönemine göre kararlar veren yargı kurumunun en tepesindeki kişiler bu üyeler.
Bu satırları yazmanın benim içimi acıtan ciddi bir ıstırap olduğunu bilmenizi isterim.
Yargıtay 5. Ceza Dairesi’nde yargılama tamamlandı.
Yargıtay savcısının beraat isteğine karşın, yasaya aykırı dinleme kararına imza atan hâkim ceza aldı, diğer hâkim ise halen firarda.
Bu dava da bunca yıllık meslek yaşamımda hiç rastlamadığım hukuksal skandallarla dolu:
1-Yargıtay binasında Yargıtay Savcısından öyle bir mütalaa duydum ki aynı Sedat Peker’in “silahlanın” çağrısına takipsizlik kararı veren savcınınki gibi akıl ve gerçeklikten yoksundu.
Mütalaadaki cümle aynen şöyle:
“Dinleme kararı yasaya aykırı olsa da o dönemin yerleşik uygulaması olduğu için suç değildir”.
Bir savcı üstelik Yargıtay savcısı “bir suçu yerleşik uygulama” olarak yorumlayıp suç saymıyor.
Utandım ve bu duygumu da Yargıtay salonunda ifade ettim:
“Sanık hâkim dahil hepimiz hukuk fakültesi mezunuyuz, burası Yargıtay binası, bir savcı böyle bir mütalaa okuyor ve hep birlikte dinliyoruz, ben utanıyorum, siz ne hissediyorsunuz”.
2- Önceki dönem HSK üyeleri de suç işlemediler mi?
Yargıtay 5. Ceza Dairesi kararı ile suçu sabit kabul edilen hâkimi, yıllarca kayırdılar, işleme koymama kararı verdiler. Neden?
3-Yeni dönem HSK üyeleri de tamamen aynı karara imza atan hakimlerden birisini kayırmaya devam kararı aldı. Neden?
4- Gene bu yeni dönemin HSK üyeleri Anayasa’ya direnen hakimler hakkında işleme koymama kararları da veriyor ve ısrar ediyorlar üstelik. Neden?
Devlet destekli suç işleyenler, hangi suçu işlerlerse işlesinler “dokunulmaz olduklarına” güvenirler, hep korunacaklarına, onlara asla dokunulamayacağına inanırlar.
Ama dokunulur, mutlaka dokunulur, sadece ne zaman dokunulacağı bilinmez.
Unutmayın hiçbir toplum kendisini yönetenlere, suç işleyenleri cezasız bıraksınlar gayesiyle yetkisini devretmiş değildir.
Devletin içinde birileri çeteleşebilir ama hukuk çeteleşmez, bu nedenle devlet içinde çeteleşenler mutlaka bir gün yargılanır.
Yazarlar
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları






































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.11.2025
31.10.2025
17.10.2025
10.10.2025
3.10.2025
26.09.2025
19.09.2025
12.09.2025
5.09.2025
29.08.2025