Hadi ULUENGİN

İktidar şantajı ve biz
28.02.2014
1950

 İKTİDAR kalemşorları demokrat özgürlükçülere karşı manevi şantaja yelteniyorlar.


Yani eğer ilkeli davranıyor ve AKP’yi ve liderini kollamak gafletine düşmüyorsanız, demek ki hem “darbe” (!) yandaşısınız, hem de Kürt sorununun çözümünü istemiyorsunuz.


Oysa malûm, o özgürlükçüler ezelden beri yukarıdaki iki noktanın üzerine titrediler.


Dolayısıyla, çamur at izi kalsın, iktidar bülbülleri sanıyorlar ki böylesine pespaye bir iftirayla bizi can evimizden vuracaklar ve böylelikle de sindirecekler.


***


YEMEZLER! Yemezler, zira şerbetli ne kelime, bu cins şantajlara karşı zırhlıyız!


Çünkü biz dün neysek, bugün de oyuz!


Dün derken de ta otuz küsur yıl öncesine çıkıyorum. Halep oradaysa arşiv buradadır.


Gerek darbeciliğe karşı net ve cesur tavır almak; gerekse Kürt meselesini tam ve eşit aidiyet çerçevesinde çözümlemek konularında yazdıklarımız ve söylediklerimiz ortadadır.


Zaten bu tavrımızdan dolayı o dün eski statükonun en baş hedefi durumundaydık.


Oysa demokrat özgürlükçüler ilkeli oldukları içindir ki, eleştirelliği korumak kaydıyla, paradigmayı değiştirmek iradesini gösteren bir AKP’nin tüm temel atılımlarını desteklediler.


Artı, referandumda yetmez ama evet diyerek de tutumlarında istikrarlı davrandılar.


Nitekim ben kendi hesabıma asla pişman değilim. Yukarıdaki desteğin akılcı ve ahlaki bir yaklaşım olduğundan şimdi de kuşku duymuyorum. Varılan noktadan geri dönüş yoktur.


Hem ülke askerî darbe sarmalından, hem de Kürt gerçekliği cin şişesinden çıkmıştır ki, demokrat özgürlükçüler bu iki hayati noktada AKP’ye ve liderine müteşekkir durumdadır.


***


PEKİ de aynı ilkeli ve etik tavır, haddini bilmeden bugün bizlere manevi şantaj yapmaya kalkışan iktidar kalemşorları için geçerli midir?


Belki belki bir iki istisna hariç, asla!


Asla, çünkü onlar yukarıdaki iktidarın dümen suyunda gitmeyi ebedi rota bellediler.


Zaten bir kısmı maddi varlığını dahi AKP’ye medyundur. Kader birliği sözkonusudur.


Dolayısıyla da hep Başbakan’ın iki dudağı arasından çıkacak sözlere göre ayarlandılar.


Demokratlıklarını da, anti-demokratlıklarını da yukarıdan gelen sinyaller tayin etti.


***


ÂLÂ, bugün Kürt sorununda nispeten doğru tezlere yakın duruyorlar. Fakat daha dün, liderin kullandığı retoriğine uygun olarak bölücü terör sözünü ağızlarından düşürmüyorlardı.


Daha dün, HSYK’yı da kısmen özerk kılan referandumda yetmez ama evet dedikleri için demokrat özgürlükçülere övgü düzüyorlardı. Fakat bugün o HSYK’nın tekrar yürütmeye tabi tutulmasını alkışlıyorlar ve karşı çıkan aynı demokrat özgürlükçülere lânet yağdırıyorlar.


Yine daha dün Ergenekon ve Balyoz’daki haksızlıkları es geçerken ve yukarıdaki demokrat özgürlükçülerin itirazlarına kurunun yanında yaş da yanar diye burun kıvırırken, bugün enulusalcı belagatle “Türk ordusuna kumpas kurulduğu”ndan dem vurur oldular.


Ve yine dün, meselâ, iktidar çığırtkanlığında ve komplo teorisyenliğinde başı çeken Yeni Şafakgazetesi yönetmeni gibi aynı cins ulusalcı dostlarıyla birlikte Şam’da Beşar Esad tavafına gidiyorlardı. Oysa bugün sözkonusu Esad’ın düşmanı pozlarında ahkâm kesiyorlar.


***


RÜZGÂR ne kelime, Erdoğan’ın estirdiği her meltemle değişen yukarıdaki örnekleri uzatabilirim ki, dediğim gibi, iktidar kalemşorlarının aksine biz dün neysek bugün de oyuz!


Alnımız açık ve tavrımızı muktedirlere göre değil yalnız ilkelere göre belirliyoruz.


Kimseye medyun olmadığımız için de tükürdüğümüzü yalamıyoruz. Nedametimiz yok.


Dolayısıyla iktidar bülbüllerinin şakıdığı manevi şantaj demokrat özgürlükçülere vız gelir, tırıs geçer, şerbetlinin de ötesinde, biz siyasi, ahlaki ve vicdani kalkanlarla zırhlıyız!



[email protected]

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar