İbrahim Kiras
Ermenistan’ın 30 yıldır topraklarının yüzde yirmisini işgal altında tuttuğu Azerbaycan’a yönelik saldırganlığının tek bir açıklaması var: Rusya’nın desteği. İki ülkenin doğrudan Rus hakimiyeti altında oldukları Çarlık ve Sovyet dönemlerinden beri devam eden bir siyaset bu. Esas itibarıyla Türkiye’nin Kafkaslarda etki gücü kazanmasına engel olmaya dayanan bu siyaset Azerbaycan’ın Ermenistan eliyle baskı ve taciz altında tutulmasını öngörüyor.
İki ülkenin de eşit haklara ve özerk yönetimlere sahip “Sovyet cumhuriyeti” oldukları yıllarda -daha önce Azerbaycan Türklerinin çoğunluğu teşkil ettikleri- Dağlık Karabağ bölgesi Ermeni nüfus göçüne maruz kalmıştı. Dahası, 1920’lerden 1990’a kadar (yani Sovyet döneminde) Azerbaycan muhtelif vesilelerle sürekli Ermenistan lehine toprak kaybetmiştir. Buna rağmen Erivan yönetiminin toprak talepleri sona ermiyor bir türlü. Hem tarihî realite olarak hem de uluslararası hukuk bakımından Azerbaycan toprağı olan Karabağ’ın işgalini sona erdirmeye ise hiç niyeti yok.
(Benzer bir durum Gürcistan’da da yaşanmakta ve bu ülkedeki -Çarlık devrinin sonlarında başlayan göçlerin sonucu olan- Ermeni nüfus dolayımında süregiden Erivan-Tiflis gerilimi Ruslar açısından Kafkaslardaki politik enerjileri dengeleyici bir rol oynamaktadır.
Bu tablo elbette Rusların Ermenileri diğer komşularından daha fazla sevmelerinin değil, jeostratejik ve jeopolitik gerekçelere istinaden atılan adımların sonucudur.)
Sovyetlerin dağılma sürecinde Azerbaycan’ın -ve Gürcistan’ın- bağımsızlık ve büyük ölçüde Türkiye üzerinden dünyaya açılma eğilimi göstermesi karşısında Rusya bir dizi önlem aldı. Bu çerçevede Azerbaycan’a karşı da elindeki “Ermeni kartını” (Ermenilerin Karabağ’la ilgili eski emellerini) masaya sürdü. Erivan’ı “Merak etme, arkandayım” diye teşvik ederken Bakü’ye ise “Saldırgan komşunu ancak ben durdurabilirim” mesajı veriyordu.
Rusların eskiden beri başarıyla uyguladıkları “unsurları çatıştırma” politikası yine her zaman olduğu gibi iki komşu ülkenin insanlarının acıları üzerinden Moskova’nın çıkarlarını güvencede tutacaktı.
HHH
Buna karşılık, Türk dış politikasının birkaç “sabite”sinden biri Azerbaycan’la her konuda ve her şart altında dayanışma içinde olmaktır.
1990’da dönemin cumhurbaşkanı Özal’ın -herhalde Rusları kuşkulandırmamak için- sarf ettiği talihsiz “Onlar Şii, biz Sünniyiz” sözünden beri öyle. Ermenistan’ın toprak taleplerini protesto etmek üzere Baku’de başlayan gösterilerin şiddetlenmesi üzerine “Ermenileri korumak için” Azerbaycan başkentine giren Rus ordusunun yüzlerce Azerbaycanlıyı öldürmesi karşısında söylemişti bu sözü.
Aynı konuşmasındaki “Sovyetler Birliği’ndeki Türkçe konuşan ya da Müslüman gruplara karışmak istemeyiz” sözlerinin de gösterdiği üzere Ruslara “iç işlerinize karışmayız” mesajı vermek isterken böyle bir gafa imza atan Özal yanlışını hemen anlamış ve hatta bir süre sonra Karabağ’ın işgali dolayısıyla bu sefer “Ermenistan topraklarına iki üç bomba düşse ne olur” sözleriyle dikkat çekmişti.
Ancak ne olursa olsun, Özal’ın iyi bildiği ve elinden geldiğince uygulamaya çalıştığı bir dış politika ilkesi vardı: Hem bölgesel hem de küresel zemindeki siyasi bloklaşmalarda Rusya ile aynı cephede yer almamıza ‘jeopolitik’ müsaade etmez. Bunun için geleneksel Türk dış politikası Rusya ile siyasi ve askeri anlamda karşı karşıya gelmekten kaçınmayı ama potansiyel tehditlerin farkında olarak ortak çıkarlara sahip olduğumuz güçlerle bir arada durmayı öngörür. Ticari ve ekonomik alanlarda ilişkilerin geliştirilmesi ama bu ilişkilerin bağımlılığa dönüşmesini engellemek için de Batı ittifak bloğundan uzaklaşmamanın önemi hep gözetilmiştir bugüne kadar.
Ne var ki son zamanlarda özellikle Suriye’de batılı müttefiklerimizden ayrı yerlere düşmüş olmanın ve bu arada Washington’la aramızdaki güvensizliğin giderek artışının sonucu olarak Moskova ile belirli alanlarda işbirliğine yönelik “konjonktürel hamle” neredeyse yapısal bir nitelik kazanma yoluna girdi. Üstelik bunun ideolojik çerçevesi de çabucak tahkim edildi. “Rusya ile işbirliği politikası” Türkiye’nin ezeli ve ebedi “Kızılelma”sı, değişmez ve değiştirilmesi teklif dahi edilemez anayasası gibi savunulur oldu.
Batı dünyasıyla ilişkileri onarmaya yönelmek mevcut gidişat içinde “siyaseten riskli” göründüğü için Türkiye’nin dış politika prensiplerine aykırı işler yapıldı. Bu arada Türk toplumunda çok uzun zamandır Amerika’ya veya genel olarak Batı dünyasına karşı biriken tepki ve öfke üzerinde siyasi sörf yapmak imkânı da değerlendirildi.
Ne var ki atalarımızın “Ayıdan post, Moskoftan dost olmaz” diyerek ifade ettikleri tarihî/jeostratejik realite bir kere daha kendini gösterdi. Avrasyacı fantezilerimizin karşılıksız olduğunu bizzat Ruslar yeniden hatırlattılar bize.
Ama daha bu senenin başında İdlib’de 33 askerimizin şehadetine yol açan saldırının faili olan Rusya ile ilişkileri “Avrasyacılık” diyerek neredeyse futbol kulübü taraftarlığı psikolojisi içinde savunmaya devam edenler, Ermenistan ordusu aracılığıyla Türkiye’nin Kafkaslardaki milli çıkarlarını hedef alan Moskova’ya toz kondurmamaya devam edecekler mi acaba?
Yazarlar
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.09.2025
18.09.2025
11.09.2025
9.09.2025
6.09.2025
4.09.2025
30.08.2025
23.08.2025
16.08.2025
12.08.2025