Kadri GÜRSEL
Türkiye’deki kriz, tam teşekküllü, “mükemmel” bir rejim krizidir. Bu kriz, iktidarın hukuk ve anayasanın dışına çıkmasının ötesinde, hukuk devletine geri dönme niyetinin hiç olmadığını belli etmesiyle başladı. Sonuç, hukuk güvencesinin kaybıyla birlikte fevkalade kötü ve keyfi bir yönetme pratiği olarak karşımıza çıktı. Hukukun olmadığı yerde düzen ve öngörülebilirlik olmaz. Para ve insan da bunların olmadığı yerde durmaz. Çünkü para ve insan, düzeni sever, önünü görebilmeyi ister. Mevcut ekonomik kriz ise siyasetin, devletin ve toplumun külliyen maruz kaldıkları feci tazyik ve dejenerasyonun bir son ürünüdür.
Bugüne gelene değin “rejim” sözcüğünü, başına “Erdoğan”, “AKP”, “başkanlık” ya da “tek adam” gibi bir “tamlayan” koyduktan sonra kullanmışsam, anlaşılabilir olma çabamdandır. Yoksa hakikatte mevzubahis olan “rejim” değil, bir “durum”dur.
Rejim, müesses olandır; “durum” ise müesses olmak zorunda değildir. Türkiye’de ancak bir “durum”un varlığından söz edebiliriz. Ve bu durum fiilidir. “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” dayatıldığı andan itibaren tıkanmış olmasından ötürü ne çalışabiliyor ne de kendisini bir müesses nizama dönüştürebiliyor.
“Durum” her yönüyle berbatsa ki öyledir; yol açtığı kriz de mükemmel olur.
Bu “durum”da krize çözüm bulamadılar çünkü ellerinin yordamıyla erişebilecekleri herhangi bir çözüm yoktu.
Aslında çözüm vardı; var olduğunu biz biliyorduk; belki onlar da biliyordu ama yapamazlardı, çünkü hem kendileri değişemezler hem de değişimin önünü kapatmışlardır.
Ezcümle, “durum” fevkalade kırılgandır.
Bahse konu kifayetsizliğin neticesi olarak, hızla derinleşen bir ekonomik krizin sathında 31 Mart Yerel Seçimleri’ne kadar geldik.
Buradan nereye gideriz?
Demiştik ya, insan önünü görmek ister. Bu haklı bir asgari konfor talebidir.
İçinde bulunduğumuz “durum”da madem önümüzü göremiyoruz, bari gelip geçtiğimiz yeri görmeyi deneyelim.
Görünen o ki 31 Mart Yerel Seçimleri, 15 Temmuz 2016 darbe girişimi ile başlayan siyasi dönemin son seçimleridir.
15 Temmuz dönemi, darbe girişimi sonrası Türkiye’de hukukun ve anayasal düzenin tamamen askıya alınması ve bunun yanı sıra Erdoğan ve Bahçeli arasındaki yeni işbirliğinin bir ittifak raconu çerçevesinde tarif edilebilir olmasıyla önceki dönemlerden ayrışır.
Bu dönem zarfında yapılan anayasa referandumu ve seçimler ne meşru, ne adil, ne de serbest olmuşlardır. Hatta 16 Nisan 2017 Anayasa Referandumu, OHAL şartlarında yapıldığı için meşru kabul edilemeyecek olmasının ötesinde, YSK’nın oy verme işlemi sürerken aldığı mühürsüz oyları geçerli sayan, yasaya aykırı kararı neticesinde “yasal” olarak nitelendirilmeyi de hak etmez.
Mamafih, 16 Nisan 2017 referandumu ve 24 Haziran 2018 seçimleri ne kadar gayrimeşru, adaletsiz ve hürriyetsiz de olsalar gerçek idiler. 31 Mart 2019 Yerel Seçimleri de böyle olacaktır: Gerçek, fakat hiç de adil ve serbest değil. Gerçektir, çünkü sandığa gidip oy kullanmanın bir anlamı vardır, seçmen oy vererek “durum”a itirazını kayda geçirme ve hatta bir şeyleri değiştirme gücüne hâlâ sahiptir.
Madem bu seçimler gerçektir, o halde iktidar 31 Mart akşamı bazı önemli şehirleri gerçekten de kaybedebilir. İktidarın neredeyse külliyen ve tartışmasız biçimde kontrol ettiği medya, kamu kaynakları ve devlet organları gibi devasa araçlar karşısında, önünü alamadıkları ekonomik krizin dengeleyici faktörü, bu seçimlerin başa çıkmaları son derece güç olan gerçekliğidir.
İktidar medyası, ekonomik krize dair iktidar yanlısı bir anlatı sunar. İktidar yanlısı anlatının, önceki seçimlerde iktidara oy vermiş ve fakat şimdi ekonomik krizin acısını her gün tatmakta olan o seçmenin tamamını ikna etmesi imkânsızdır. Çünkü ekonomik krizin neden olduğu yoksullaşma ve işsizlik bir anlatı değildir; gerçektir, yaşanır.
31 Mart Yerel Seçimleri’nin, her türlü muhtemel sandık manipülasyonuna rağmen Cumhur İttifakı’nın aleyhinde üretebileceği sonuçlar, Türkiye’nin bünyesinde iltihap biriktiren sorunlara neşter atılması için siyasete bir şans sunabilir.
Çürümüş iktidar yapıları ve ittifaklarının sarsılıp çatırdadığı böyle bir ortamda siyaset elbette ki hareketlenecektir.
Neticesinde Türkiye’de bir erken genel seçimin yolu açılabilir.
Siyasetin Türkiye’nin mükemmel krizine bir çözüm üretmek maksadıyla aktivasyonu, olumlu senaryodur. Tahakkuku halinde 15 Temmuz dönemi sona erer, yeni bir dönem başlar. Dolayısıyla müteakip erken seçimlerin sabık 15 Temmuz döneminin hayli menfi şartlarında yapılmaya mahkûm edilmesi mümkün olamaz.
Olumsuz senaryo ise iktidarın bu yerel seçimlerden de fiilen muzaffer çıkmasıdır. Bu gerçekleşirse, Türkiye’yi aşağılara çeken burgu ekonomik krizin etkisiyle daha da hızlanır. Türkiye’nin mükemmel krizi daha da derinleşir. Sarmal etkisi fevkalade olumsuz sonuçlar doğuracaktır. Bu doğrultuda bir değil birçok menfi senaryo ihtimal dairesindedir. Bunlardan hangisi gerçekleşirse gerçekleşsin, Türkiye’de bu düzlemlerde yapılacak herhangi bir seçimin ancak garabeti hayal edilebilir.
31 Mart Yerel Seçimleri’nden bağımsız olarak iddia edebilirim ki “15 Temmuz dönemi” sonunda kendi ekonomik krizine de yol açmış halde miadını doldurmaktadır.
Bu bir öngörü.
Köhne iktidarın kendisini kuşatan kriz dinamikleri karşısındaki çaresizliği, 15 Temmuz döneminin öncekilerden daha kısa sürmesi beklentisini doğuruyor. Şöyle ki Türkiye, bedenini saran “Soğuk Savaş korsesi”nden 1991’de Sovyetler Birliği’nin tarihe karışmasıyla birlikte kurtuldu ve kendine özgü, dört ila altı yıllık zaman dilimleri içinde tamama erip yenilenen siyasi dönemlerin temposunda yaşamaya başladı. Bu periyodları temel siyasi dinamik ve karakteristikleri bakımından birbirlerinden net biçimde ayırmak mümkün olduğu için “dönem” sözcüğünü kullanıyorum.
Dönemleri, başlangıç ve bitişlerine neden olan hadiseler çerçevesinde şöyle tanımlıyorum:
ANAP’ın tek parti iktidarını sonlandıran 1991 seçimlerinden 28 Şubat 1997 post-modern darbesine kadar süren 6 yıllık “koalisyonlar dönemi”...
1997’den 2 Kasım 2002’de AKP’nin iktidara gelmesine kadar süren 6 yıllık “28 Şubat dönemi”...
2002 ile 27 Nisan 2007 e-muhtırası arasında dört buçuk yıl devam eden “dengeci AKP dönemi”...
“Askeri vesayet”e karşı 2007’deki e-muhtıra neticesinde başlayıp 2011’deki YAŞ’ta askerin tasfiyesiyle amacına ulaştıktan sonra “7 Şubat 2012 MİT krizi” ile yerini çatışmaya bırakan, Cemaat ve AKP’nin fiili koalisyonuyla karakterize olmuş altı yıllık “İslamcı ittifak dönemi”...
2012’deki “MİT krizi” ile başlayıp 15 Temmuz 2016’daki başarısız darbe girişimi ile sonlanan dört buçuk yıllık, “İslamcılar arası çatışma dönemi”...
Ve nihayet, halen içinden geçmekte olduğumuz “15 Temmuz dönemi”...
Bu sonuncusu, hukukun ve anayasanın askıya alındığı, yeni anayasanın da anayasa olma hüviyetinden yoksun bulunduğu, kuralsız ve keyfi bir baskıcı yönetim dönemidir. Dönemin karakteristiği olan AKP ve MHP arasındaki iktidar koalisyonuna 90’lı yılların güvenlikçi çevreleri ve bir kısım ulusalcılar destek vermektedirler.
15 Temmuz dönemi, neden olduğu ekonomik krizin sonlandırıcı baskısı altındadır.
Kriz, ülkedeki hukuksuz ve keyfi yönetimin doğurduğu bir sonuç ise hukuk devletine dönüş güvencesinin bulunmadığı bir ortamda krizden çıkılabileceğini ummak saflıktır. Siyaset ancak bu güveni inşa ederse kendisini var kılabilir. Çıkış, “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” dedikleri tek adam iktidarını kâğıt üzerinde bırakacak bir iktidar paylaşımını işaret ediyor.
Ve ayrıca unutulmasın, önceki ekonomik krizler kendilerini yaratan faktörleri izale eden siyasi sonuçlar doğurmuşlardır. Bu krizin de bazı çok önemli siyasi sonuçları mutlaka olacaktır.
31 Mart 2019 Yerel Seçimleri, krizin olumlu bir siyasi sonuca kapı aralayabilmesi için ülkenin önündeki son fırsattır.
Yazarlar
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları

















































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.03.2020
5.03.2020
26.02.2020
20.02.2020
17.02.2020
4.02.2020
19.01.2020
9.01.2020
6.01.2020
3.01.2020