Namık ÇINAR
Neden bir ülkenin, fiziken de ruhen de birbirlerinden ayrı düşmüş hem polisi hem de jandarması vardır?
Hadi oldu diyelim; neden pekiyi o jandarma, polise değil de askere bağlıdır?
Hadi başlangıçta böyle bir yol tutturuldu; neden o zaman doksan senedir en ufak bir değişiklik dahi düşünülmemiştir ve hâlâ da mesele olarak görülmemektedir?
Çünkü bu toprakların rejimi, kendi halkına, özellikle de efendimizdir diyerek bir de alaya aldığı köylüsüne, düşmana karşı savaşacak şekilde eğittiği jandarmasıyla çekidüzen vermeyi seçerek, demokrasi dışı güvenlik politikası edinmiş askerî bir cumhuriyettir de ondan!
O köylülük ki, zaten Kürtlük ve Alevilik gibi rejimin asla hazzetmediği vasıfları yüzünden, neden düşmanla savaşmak için yetiştirilmiş jandarmaya müstahak olduğunu açıkça ortaya koymakta değil midir?
Bu durumda jandarmayı, toplumu her anlamda kontrol edecek tarzda teşkilâtlanmış ordunun araçlarından biri olarak anlamak gerekir.
Nitekim “Jandarma Teşkilât, Görev ve Yetkileri Kanunu” da kurumu, “TSK’nın bir parçası olup ... askerî bir güvenlik ve kolluk kuvvetidir” diye tarif etmektedir.
Mülkiyeyle, adliyeyle ve polisle birlikte çalışmaktadır ama askerî özerkliğini de korumaktadır. Esasen bu, ordunun nerelere kadar nüfuz ettiğinin bir işaretidir.
Bu ülkenin iç güvenliği, iletişimlerinin kopuk olması ne kelime, akıl ve havsalanın alamayacağı kadar da birbirlerine mesafeli duran Kara Harp Okulu ile Polis Akademisi’nde yetiştirilen jandarma subaylarına ve polis müdürlerine nasıl olup da böylesine bir umarsızlıkla bırakılabilmektedir?
Bir subayın hayatı, polis teşkilâtına, yabancı ülkelerin subaylarıyla kurulmuş bağlardan daha uzaktır. Harp Okulları veya Harp Akademilerinde, ummadık milletlerden subaylar ya da subay adayları vardır da, jandarmayla birlikte çalışacak olan polislerden kimsecikler yoktur.
Harbiye’de okurken harici üniformalarımızı süsleyen afili meçlerimizi (küçük kılıç) kaville parlatırken, bir taraftan da Polis Akademisi öğrencilerinin bize öykünüp de taktıkları kordonlar gibi, buna da özendiklerini, ne ki yanlarından sarkıtacakları aksesuarın ancak cop olabileceğinin şamatasını yapar, gıyaplarında onlarla dalgamızı geçerdik.
Daha Selimiye Askerî Ortaokulu’nda henüz on bir yaşındayken şişinerek öğrendiğimiz ilk şey, nasıl bir ayrıcalıklı konuma sahip olduğumuzun işareti olarak, sivil bir şahsın fiiliyle üniformamızdan düğme kopsa ceremesinin altı aydan başlayacağı, ayrıca polisin de bize karışamayacak olduğuydu.
Gülüp geçilecekmiş gibi görünen bu posalar, askerlik hayatının ileriki safhalarında, şaşılası ölçülerde bir kurumsal özerkliğin çocukluk oyuncaklarından aparılmış perçinleri olacaktır.
Geçtiğimiz günlerde, yol kontrolü yapan trafik polislerine çoğu zaman yaptığım gibi “Müstafi Subay Kimlik Kartı”mı göstermiş, oyalanmadan yoluma devam etmek istemiştim de, görevli memur keyifli keyifli sırıtarak, “geçti o günler... sıraya!” demişti.
Henüz görüntüde yok edilen askerî vesayetin ve Silivri dava süreçlerinin bugünkü atmosferinde, polisi horlamanın tarihsel rövanşının alınmaya kalkışıldığı dahi söylenebilir.
Bir ülkenin güvenlik unsurları birbirlerinden bu denli ayrışmışlarsa, bu taraftakiler küçümsendikleri için diğer taraftakilere için için hınç bileyip kinlenmişlerse; böyle bir organizasyonu içimize sızıp da düşmanlar tesis etselerdi, bu kadar başarılı olamazlardı.
Bakalım şimdi hükümet, yetki alanı belediye hudutları dışında kalan jandarmanın, artık kırsalı kalmayan yeni “Büyükşehir Yasası”na göre mahalleye çevirdiği köylerdeki yetkisini elinden alıp polise mi devredecek; yoksa o köylüler jandarma bakımından köylü kalmaya devam mı edecekler?
Ya da kendilerini vazgeçilmez kılmak için, tümüyle kaldırmadıkları askerî vesayet kurumlarını, her zaman yaptıkları gibi adeta koz olarak bir kenarda mı tutacaklar?
Meseleleriyle pek bir hemhâl oldukları Suriye’nin Halep’i oradaysa, bizim Halep de burada!
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları



























Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.05.2022
24.03.2022
6.02.2016
30.05.2016
24.05.2016
13.05.2016
10.05.2016
8.02.2016
3.02.2016
29.04.2016