Nevzat CİNGİRT

Yemenici’nin uyarısı ne kadar haklı?
2.11.2025
91

Akçakoca’nın eski belediye başkanı Cüneyt Yemenici, anne tarafından dede toprağı olan Döngelli Köyünün mahalleye dönüştürülmesi gündeme gelince dikkat çeken bir çıkış yaptı:

“Döngelli asla mahalle olmamalı, köy köy kalmalıdır.”

Bu cümle, ilk bakışta bir “köy sevgisi” gibi görünse de aslında çok daha derin bir uyarı içeriyor.

Çünkü mesele sadece Döngelli değil; köylerin imar rantına teslim edilmesi. 

AKÇAKOCA’DAN DÜZCE OVASI’NA: DEĞİŞEN SINIRLAR, DEĞİŞEN HAYATLAR

Bir zamanlar Karadeniz’in tuzlu rüzgârının tarla kokusuna karıştığı Akçakoca köyleri, bugün giderek betonun ve imarın kıskacına giriyor.

Aynı durum Düzce Ovası’nda da yaşanıyor.

Arapçiftliği’nden Akınlar’a, Sarayyeri’nden Taşköprü’ye, Kadıoğlu’ndan Kazukoğlu’a, Darıcı köyünden Ozanlar’a kadar Düzce’yi çevreleyen o bereketli topraklar, artık üretimden çok “parsel” olarak anılıyor.

Son on yılda Düzce Belediyesi’nin mücavir alan sınırları öylesine genişledi ki, şehir adeta ovayı yutmaya başladı.

Binlerce hektarlık mera, tarım arazisi ve köy tüzel kişiliğine ait topraklar birer birer belediye sınırlarına dahil edildi.

Bir zamanlar köyün ortak değeri olan araziler şimdi imar planlarının içine girdi; üretim değil, ranta dayalı bir dönüşüm başladı. Beton oldu, demir oldu, taş oldu…

Tam da böylesi bir zamanda Yemenici’nin “Döngelli köy kalmalı” çıkışı, beni ister istemez Düzce Ovası’nda olan bitene dikkatle bakmaya yöneltti.

Çünkü köyün tabelası değiştiğinde sadece yönetimi değil, hayatın kendisi değişiyor.

KÖY STATÜSÜNÜ KAYBETMEK, KİMLİĞİ KAYBETMEKTİR

Köy mahalleye dönüştüğünde, köylünün kendi karar mekanizması ortadan kalkıyor.

Muhtarlık ve köy derneğiyle yürüyen ortak yaşam, artık belediye meclisinin insafına kalıyor.

Bir anlamda köy, kendi sesini kaybediyor.

Yemenici’nin “karar alma gücü azalacak” tespiti tam da bu noktada haklılık kazanıyor.

Çünkü köylerin sesi artık belediye toplantılarında duyulmuyor.

Toprak hakkında karar, toprağı bilmeyen eller tarafından veriliyor.

KÖYLÜ MAHALLELİ OLUNCA: YENİ VERGİLER, YENİ YÜKLER

Mahalleye dönüşümün ilk faturası ekonomide kesiliyor.

Köylü artık şehirliyle aynı vergilere tabi:

Emlak vergisi, çevre temizlik vergisi, su ve doğalgaz ücretleri…

Bugüne kadar köy ahalisi tarafından imeceyle yapılan işler, belediye tarifelerine bağlanıyor.

Köyün kendi kaynağıyla tamir ettiği yol, şimdi ihaleyle yapılıyor.

Köylü şehirli olmadı ama şehirli gibi borçlanmaya başladı.

Belediye sınırına girmek, şehirli hizmet almak değil; şehirli gibi ödeme yapmak anlamına geliyor.

Tarım ve hayvancılıkla geçinen bir aile için bu durum, üretimden kopuşun ilk adımı.

TARIMA EN BÜYÜK DARBE: BÜROKRASİ VE BETON

Köy mahalle olunca, imar planları devreye giriyor.

Tarlalar “arsa”ya dönüşüyor, üretim alanları azalıyor.

Zirai teşvikler, kırsal destekler birer birer ortadan kalkıyor.

Bir zamanlar fındık, karpuz, kavun, buğday, mısır, patates tarlalarının uzandığı yerlerde şimdi konut projeleri yükseliyor.

Düzce Ovası, Türkiye’nin en bereketli topraklarından biriydi; ama artık toprağın değeri, veriminden değil metrekaresinden ölçülüyor.

Bu gidiş sadece köylünün değil, ülke ekonomisinin de kaybıdır.

Çünkü bir ülke, gıda güvenliğini kaybettiğinde bağımsızlığını da kaybeder.

Köylerin mahalleye dönüşmesi, uzun vadede tarımsal üretimin çöküşü, gıda fiyatlarının yükselmesi ve ithalata bağımlılığın artması anlamına gelir.

Yani mesele sadece idari değil; ekonomik bir beka meselesidir.

KAPIDAKİ ANAHTARIN KAYBOLUŞU

Köy, sadece bir yerleşim birimi değil, bir kültürdür.

Komşunun kapısında duran anahtar, güvenin simgesidir.

Köy mahalleye dönüştüğünde o anahtar da kaybolur.

Köy meydanındaki muhabbet, apartmanların asansör boşluğuna sıkışır.

İmece kültürü yerini “benim işim değil” anlayışına bırakır.

Toprağa bağlı yaşam biçimi, site aidatına bağlı bir düzene evrilir.

Yemenici’nin “anahtarın kapı ağzında durduğu o yaşam biçimi bozulur” sözü, bu çözülmeyi en sade biçimiyle anlatıyor.

AKÇAKOCA VE DÜZCE İÇİN ORTAK BİR SORU: KÖY KÖY KALMALI MI?

Elbette her köyün koşulları farklıdır.

Bazı bölgelerde şehirle iç içe yaşamak, belediye hizmetlerini kolaylaştırabilir.

Ama Düzce Ovası ve Akçakoca kırsalı için tablo bambaşka.

Burada mesele hizmet değil, toprağa sahip çıkma meselesi.

Eğer bu köyler mahalleye dönüşürse —ki Düzce Ovası’nda onlarca köy çoktan dönüştü— bir süre sonra köylü üretici değil, kiracı haline gelir.

Toprağını satmak ya da kat karşılığı müteahhitlere vermek zorunda kalır, kente göç eder.

Köyün nüfusu azalır, üretim düşer, gıda fiyatları artar.

Sonunda olan yine bu ülkenin sofralarına olur.

BİR TABELADAN FAZLASI

Cüneyt Yemenici’nin çıkışı, sadece bir nostalji değil; yerel yönetim aklına yönelik ciddi bir uyarıdır.

Köyleri mahalleye dönüştürmek, “gelişme” değil; üretimden kopuşun ve kültürel çözülmenin adıdır.

Ve bir gün gelir, “ekmek niye bu kadar pahalı?” diye sorduğumuzda, cevabı kaybolan köylerde ararız.

**

Bazen bir tabelayı değiştirmek, bir kültürü, bir üretim geleneğini ve bir geleceği silmektir.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar