Tuncay TOP
Türban sorunu, geçmişte tartışıldığı biçimin ötesinde çözüm noktasına gelmiş bir olgu olarak duruyor karşımızda. Bir baş örtüsünün tabulaştırılıp, devlet eliyle yaşatılan bir zulme dönüşmesinin sayısız örneklerini yaşadığımız bir süreci geride bırakıyor gibiyiz. Her türlü siyasal istismara açık bir örtü, kaldırıp attığımızda aslında üzerini örttüğü tüm ihlalleri ortaya çıkaracak bir fırsat da aralıyor bize.
28 Şubat post-modern darbesinin ardından başı örtülü kızların üniversite kapılarından içeri sokulmaması, darbe hazırlıkçıları tarafından aslında ne Laiklik ne de Şeriat ekseninde ele alınmaktaydı. Zira, laik devletin asli görevi siyasal ve dinsel kimliklerini gizlemeden öğrenim görmek isteyen bireylerin bu hakkı kullanmalarını kolaylaştırmaktan başka bir şey değildi. Darbe planlayıcıları, başta Kürt sorunu olmak üzere işsizlik, yoksulluk ve yaygın insan hakları ihlallerinin yaşandığı bir süreçte yapay gündemler oluşturarak, bu gündemler etrafında kümelenen bir toplumsal yapı inşa etmek istemişlerdi. Cumhuriyet’in temel kazanımlarından olan Laiklik’in, şeriat örgütlenmeleri eliyle ortadan kaldırılmak istendiğini yaygın bir biçimde propaganda eden Kemalist-Laikçi cephe, statükocu-darbeci politik müdahaleyi meşrulaştırarak egemenliklerini pekiştirmek istemişti.
Üç beş kızın başındaki örtüye el atarak iktidarını sağlamlaştırmaya çalışan garip bir çabadan, ülkenin gerçek gündemlerine çözüm arayacağımız günümüz gerçekliğine geliyoruz nihayet. Türbanı; toplumsal kanamalarımızın bu gizli örtüsünü bir kez kaldırdığımızda, kardeş kanının aktığı güncel bir yarayı, yani Kürt sorununu daha net görebileceğiz.
Başörtüsü sorunu, devletçi bürokrasi ve Kemalist yüksek yargı tarafından, yıllarca nasıl istismar alanı haline getirildiyse, bugün benzer bir tehlikenin AKP üzerinden geliştiğini görebilmek mümkün. Toplumsal gelişmişlik düzeyimiz, türban meselesini çözebilecek bir olgunluğa geldiği gibi, son referandumda ortaya çıkan % 58’lik ortak irade, türbanı artık bir sorun olmak yerine çözümünün sağlandığı bir sürecin inşâ edilmesine verilen açık bir güvenceydi. Bu andan itibaren, başta Başbakan olmak üzere AKP yönetimi, türban üzerinden yürüyen polemiklerden özellikle kaçınarak, meseleyi çözecek yasal düzenlemeleri hayata geçirmeliydi.
Şimdi hükûmetin ivedilikle yapması gereken, bir yandan devletin din, inanç ve giyim-kuşam üzerindeki vesayetini ortadan kaldıracak düzenlemeleri getirmek, diğer yandan aile ve toplumun çocuklar üzerinde kurmaya çalıştığı bağnazlığı meşru kılacak baskılara karşı koruyucu tedbirler almak.
İlköğretim çağındaki çocukların aile fertleri tarafından başını örtmeye zorlanmasına karşı, başbakanın derhal bir açıklama yaparak toplumsal gerilimi yatıştırması, aile ve toplumun baskıcı yanının devletten daha ağır bastığı ve genel anlamda ailenin otokratik niteliğe sahip, anti-özgürlükçü karakterine dönük bir tedbir alma tutumu anlamına da gelecektir.
Zira, bilimsel olarak 18’in altındaki her yaş çocuktur ve çocuk ancak, 18 yaşını doldurduğunda kendini başkalarından ayıran bilişsel, duygusal ve davranışsal özgünlükler edinir, kişilik kazanır ve irade sahibi olur. O yaşa kadar dışsal etkenlere karşı korumasızdır ve bu etkenlere göre şekil alır.
Tüm dinsel inançlarda ergenlik yaş sınırlamasının 18’in altında olması karşısında ölçü alınması gereken mutlaka, insan hakları ve evrensel hukuk normlarında yer alan çocuklara özgün tanımlar ve düzenlemeler olmalıdır. Keza, uluslararası toplumsal düzenlemeler, ailenin negatif kişilik ya da irade kazandıran yaklaşımlarına karşı çocukları korumaya alır ve koruma görevi ve sorumluluğu da devlete verilir.
Sonuç olarak;
1- Devlet, din ve ibadet faaliyetini topluma devretmeli. Bu çerçevede oluşturulan resmî kurumların görevi sonlandırılmalı.Tüm inançlara aynı mesafede durmalı.Toplum, din ve ibadet faaliyetini kendisi örgütlemeli. Hükûmet, tüm inanç gruplarına eşit duyarlılıkla olanak sağlamalıdır.
2- Devlet türban bağlama dahil, giyim-kuşam üzerindeki tüm baskılara son vermelidir. Bireylerin kültürel, dinsel, etnik v.s özelliklerini yansıtan simgelerle kendilerini ifade etmeleri ve öğrenim görmelerinin önündeki tüm engeller kaldırılmalıdır.
3- Toplumsal kişilik ve irade sahibi olma süreci tamamlanmadan, çeşitli ikna ve zor araçları devreye sokularak, çocukların aile ve dinî inanç gruplarının belirlediği giyim ve davranış kalıplarına sokulmasına karşı koruyucu tedbirler alınmalıdır.
4- Son olarak, türban sorunu üniversitelerde yaşanan tek sorun değildir. Yükseköğretim kurumlarında yaşanan tüm sorunlar; YÖK’ün kaldırılması, başta Kürt dili olmak üzere ana dilde eğitim olanaklarının sağlanması, eğitimin bilimselliğinin yeniden düzenlenerek bilimsel tez üretiminde dünyanın en gerilerinde olan konumumuzun yükseklere çıkartılması, eğitimde yönetim süreçlerinin değiştirilerek üniversitelerin aslî unsurları olan öğrencilerin üniversite yönetiminde doğrudan temsil edilmelerinin sağlanması, harç sorunları, yurt sorunları, mediko-sosyal sağlık hizmetleri ile spor ve kültür kompleksleri sorunları ve polisler ve özel güvenlik birimleri eliyle oluşturulmaya çalışılan, üniversitelerin özgürlükçü yanıyla hiç bağdaşmayan baskıcı yönelimler, üniversitelerde yaşanan sorunların aslında sadece türbandan ibaret olmadığı gibi, yüksek öğretimde kapsamlı bir reform paketinin devreye sokulması gerektiğini göstermektedir.
Yazarlar
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.12.2014
12.09.2014
2.04.2014
15.11.2013
29.07.2013
19.07.2012
8.07.2012
7.06.2012
7.02.2012
19.01.2012