Yıldıray OĞUR
İstanbul’un yedinci tepesi kabul edilen Fatih Kocamustafapaşa’da civardan geçen herkesin gözüne muhakkak çarpmış olan görkemli, kuleli metruk köşk, yani Bulgur Palas, 2022 yılında son sahibi Garanti Bankası tarafından satılığa çıkarıldı, İBB tarafından satın alındı, restore edildi ve geçen hafta çok güzel bir kültür merkezi, kütüphane, cafe olarak açıldı.
Peki, İstanbul’un her devir mütevazi, yoksul kalmış bu semtinde bu Avrupai şatonun ne işi vardı?
İstanbul’daki saraya karşı hürriyet ateşiyle Makedonya’nın Ohri Dağları’na çıkan bir idealist kolağasının, İstanbul’un yedi tepesinden birine bir saray inşa ettirmesiyle biten ibretlik hikaye 1878 yılında Bolu’da başlıyor.
Bolu’dan kalkıp İstanbul’daki Harbiye Mektebi’ni topçu subayı olarak bitiren Mehmet Habib Bey, kolağası rütbesiyle Manastır’a tayin olur.
Buradaki askeri okulda İnşaatı Askeriyye Öğretmenliği yapar.
Onun Manastır’da olduğu 1900’lerin başında o yılların genç subayları Enver Paşa ve Kazım Karabekir de Manastır’dadır.
Kısa bir süre sonra İttihat ve Terakki Cemiyeti ile birleşecek, II. Abdülhamit karşıtı Selanik merkezli Osmanlı Hürriyet Cemiyeti’ni gizli gizli örgütlemektedirler.
Kazım Bey, Enver Bey’e cemiyet için birliğindeki iki askeri önerir. O askerlerden biri kolağası Bolulu Habib Bey’dir.
Gizli yemini eder ve cemiyete girer.
İttihatçıların ilk ve en dar halkasındadır artık.
O kadar ki Resneli Niyazi, Manastır’da Abdülhamit’e karşı isyan bayrağını kaldırıp hürriyet için Ohri Dağları’na çıktığında mahiyetindeki genç subaylardan biri de Habib Bey’dir.
23 Temmuz’da Hürriyet’in İlanı’ndan sonra örgütlemesi için memleketi Bolu’ya gönderilir.
Bolu ve çevresinde İttihat ve Terakki Cemiyeti’ni kurar.
21 Ekim 1908’deki seçimlerde de İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin adayı olarak Kastamonu Vilayeti’ne bağlı Bolu Sancağı’ndan Meclis-i Mebusan’a seçilir.
En yakın dostu bakanlık yapmış, 1914’de Osmanlı’yı Birinci Dünya Savaşı’na sokan cihat fetvasının altında Şeyhülislam olarak imza atacak Ürgüplü Mustafa Hayri Efendi’dir.
31 Mart ayaklanması sırasında bütün İttihatçılar sağa sola kaçışırken, Mustafa Hayri Efendi ile birlikte Yeşilköy’’deki İngiliz Kulübü’ne sığınırlar.
Ayaklanma bastırılınca herkes eski pozisyonuna döner.
Ama 1912’de bu kez Halaskaran-ı Zabitan cuntasının muhtırasıyla Hürriyet ve İtilafçılar iktidara gelir.
İtilafçıların azılı düşmanlarından Habib Bey, kendini İttihatçıların önde gelen isimleriyle, bakanlarla birlikte hapiste bulur.
Koğuşta yakın dostu Mustafa Hayri Efendi ile birlikte Enver Paşa’nın sağ kolu Levazım Reisi Topal İsmail Hakkı Paşa da vardır.
Savaşta bir ayağından yaralandığı için topal olan İsmail Hakkı Paşa ile burada kurduğu dostluk, Babıali Baskını ile İttihatçılar iktidarı yeniden ele geçirince ona büyük bir zenginliğin kapısını açacaktır.
1913’den sonra İttihatçılar, Balkan Savaşları’nın, Arnavutluk isyanının da etkisiyle Türkçülük ve millileştirme politikalarına hız verir.
Bu politikalardan biri de Milli İktisat’tır.
Milli İktisat’ın hedefi kapitülasyonlar ile yabancı şirketlerin ve geleneksel olarak da Rum, Ermeni, Musevi, Levantenlerin elindeki sermayeyi ve ticareti Türkleştirmekti.
Bunun için görev verilen iki isim; Kara Kemal ve ordunun bütün alımlarını yapan Harbiye Nezareti Levazım Dairesi Başkanı Topal İsmail Hakkı Paşa’ydı.
Savaş yıllarıdır.
Demiryolları askeri sevkiyat için kullanılmaktadır.
Bu yüzden gıda sevkiyatı aksamaktadır. Kıtlıklar başlamıştır.
Almanlardan yeni vagonlar alınır.
Trenlerdeki bazı vagonlar emtia nakliyesine ayrılır.
Ayrılan vagonlarla halkın temel ihtiyaç kalemleri taşınmaya başlanır: Şeker, un, pamuk tütün, pirinç, bulgur…
Nakliyatta bir tekel oluşmuştur.
Vagonları tüccarlara kiralama işi ordunun yani Enver Paşa’nın yani Kara Kemal’in ve Topal İsmail Hakkı Paşa’nın elindedir.
“Vagon inhisarı” büyük bir ayrıcalık haline gelir.
Bu büyük fırsatı, fırsatçılar iyi değerlendirirler.
Cemiyete yakın isimlere vagonlar düşük kiralarla tahsis edilmeye başlanır. İltimas, rüşvet, gizli ortaklıklar alıp, başını yürür.
Vagonları kiralayanlar bütün ürünlerde fiyatı ve dağıtımı da kontrol etmeye başlamışlardır artık.
İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne yakın askerler, küçük bürokratlar bir gecede servet sahibi olmaya başlar.
Bu sırada yeni iki yeni kelime daha dolaşıma girer: İhtikar ve muhtekir…
İhtikar yani karaborsadır.
Malları Anadolu’dan taşıyan, istifleyen, piyasaya yavaş yavaş salan vagon tüccarlarına ise “muhtekir” yani “vurguncu” denir.
Halk yokluk çekerken, en temel gıda ürünleri bulunmazken, çoğu devlet memuru olan muhtekirler, vagon tüccarları hızla zenginleşmektedir.
Meşhur “Harp zenginleri” ortaya çıkmıştır.
İltimas, rüşvet, ihtikar iddialarının merkezinde ise bir isim vardır: Topal İsmail Hakkı Paşa.
Ordunun bütün iaşesinden sorumlu, vagonları istediğine tahsis eden ve bütün bunlardan büyük bir servet sahibi olduğu iddia edilen paşa ile şikayetler ayyuka çıkar.
Talat Paşa bile şikayetleri Enver Paşa’ya bildirmiş ama Enver Paşa yakın adamını “o olmazsa ordu aç kalır” diyerek yedirmemiştir.
“Çalıyor ama çalışıyor” savunmasının belki de ilk örneğidir bu.
Topal İsmail Hakkı Beyin kötü şöhreti romanlara bile konu olur.
Ömer Seyfettin, 1919’da ittihatçılar devrildikten sonra yazdığı “Niçin Zengin Olmamış?” adlı hikayesinde doğrudan adını verecektir:
“Şemsi, ilk ayda, bana, anafordan üçbin lira kazandırdı. Doğrusu kendisine çok müteşekkirim. Beni adam etti. Un işi yapıyoruz. Zaten bundan kârlı bir şey yok. Biraz zahireye de karışıyoruz. Şeker filan kapatıyoruz. Dört ay evvel yazdıklarımı okurken gülümsedim. Vay anasını! O sefaletlere nasıl dayanmışım! Günde yarım liraya kapalı bir dershanede beş saat kafa patlatmak! Sonra bu derece sarih bir eşekliği fazilet zannetmek! Ben, çok şükür bu pîr aşkına sürünmek faziletini kaybettim. Vâkıa şimdi bulunduğum muhit biraz adi. Fakat katiyyen ukala değil… Herkesin emeli, felsefesi, arzusu bir: Para kazanmak!… Açıkgözlülük en büyük kuvvet… Ah şu muharebenin başında niçin elimden bir tutan olmadı? Biz hâlâ bugünün fakirleri sayılırız. Şimdi öyle adamlar var ki, son iki sene içinde on milyon lira kazanmışlar… Topal ile küçük bir ortaklık kâfi! Balkan trenleri, Anadolu hattı bir ay insan için çalışsa…”
Ortalık kurulan Topal, Topal İsmail Hakkı Bey’den başkası değildir.
Hüseyin Rahmi Gürpınar, “Hakka Sığındık”ta da mevzuya daha da açıkça girmiştir:
“Öyleleri var ki İstanbul’un en çukur, en havasız, en karanlık mahallelerinden, en adi evlerinden Taksim’in, Şişli’nin en âlâ, en mualla, en muhteşem kâşanelerine31 fırladılar… Zavallı gazeteci, sen bunlardan birinin Bahriye tayinatından her ay aldığı beş yüz çift ekmeği ne yaptığını düşünüyorsun… Bu kadar ekmeğe ne miktar katık lazım geleceğini hesaplasana… Belki yemiyor, satıyordu. O hâlde bu harp zamanının kepekli kuru ekmeğini irtikap eden bir doymak bilmezin hasebül-vazife elinden geçen bilyonlarla sarı liraların cazibeleri önünde çevirmeyeceği entrika mı tasavvur olunur? Afiyetle yesinler… Ah, sen hakikati bilsen vücudundaki kan tahammülünden fazla fayrap edilmiş bir makine gibi damarlarını patlatır… Biz canımızı aç kurtlara, peynir tulumlarını kedilere emanet etmiştik, şimdi neye çırpınıyoruz bilmem!..
Evet, Hacı Ferhat Efendi, yağmur yağarken küpünü doldurmuştu. Servet serveti cezbeder. Talih yardım etti. Zorbaların içinde kulaç attıkları yağma deryasından hanesine bir nehir akmaya başladı. İki kızı vardı, ikisini de birer zabite verdi. Damatlarından biri levazıma yerleşti. Öteki bilmem hangi komisyonda mühim bir mevki tuttu. Levazımdaki damadı kıymet ve kadir ve ehemmiyetçe Reis İsmail Hakkı Paşa’nın yalnız iki gözü değil, bir çift eli ve tek bacağının mütemmimi, müttekası, bastonu idi. Onun levazım umurundaki reviyeti, kârşinaslığı ve himmetiyle tek bacak Reis artık topallamıyor, sekmiyor, aksamıyordu. Paşadan himmet, damattan gayret öyle bir ticarete koyuldular ki milyonlar önlerinde taklak atıyordu. En büyük tüccarlar, Kamhiler filanlar yanlarında âciz birer gölge gibi kaldılar.”
Refik Halid, Peyami Safa, Hüseyin Cahit, Ahmet Emin’in yazılarında, hikayelerinde, romanlarında bir gecede zengin olan vagon tüccarlarının, muhtekirlerin, harb zenginlerinin hikayeleri anlatılır.
Enver Paşa’nın çok güvendiği, “onsuz ordu aç kalır” diye her fırsatta savunduğu İsmail Hakkı Paşa’nın el verdiği isimlerden biri de hapishane arkadaşı Bolulu Mehmet Habib Bey’dir.
Habib Bey önce ordu müteahhidi yapılmış, sonra ona da vagon kiralanmıştır.
Onun vagonla tüccarlığını yaptığı bir ürün daha sonra adıyla birlikte anılacaktır: Bulgur.
İlk lakabı “Bulgur Kralı Habib Bey” olur.
“Muhtekir” (vurguncu) sıfatıyla birlikte anılan isimlerden biridir.
Servetinin kaynağı ile ilgili iddialar muhteliftir. İttihatçıların gazetesi Tanin’in yazı işleri müdürü ve başyazarı Muhittin Birgen, servetini tehcire bağlar:
“Levazım Reisi İsmail Hakkı Paşa, Bolu Mebusu Habip e o zaman sekiz bin lira vermiş, bu parayla tehcir zamanına denk geldiği için yok pahasına sığır alınmış, böylece ilk sermaye oluşturulmuştu. İsmail Hakkı Paşa himayesinde yapılan işlerle büyümüş ve Bulgur Palas ın temelleri böyle atılmıştı.”
Habib Bey, eski bir asker ve mebus olarak hayat standardının çok üstünde sahip olduğu servetini herkesin gözüne sokmasıyla kötü şöhretini artırır.
Lüksü, ihtişamı, konforu sever.
Aile Baltalimanı’nda Reşat Paşa Yalısı’na yerleşmiştir.
Daha sonra borcu kapatmak için ailenin elden çıkarttığı, bugün yerine apartmanlar dikilmiş yalıdaki lüksü, halası bu yalıya gelin gitmiş, çocukluğunda yazlarını burada geçirmiş Ferda Kazancıbaşı anlatıyor:
“Daha önceleri Reşit paşa Yalısı olarak bilinen Bolu Mebusu Habib Bey Yalısı güney tarafından Balta Limanı Deresi’ne bitişik ve ön taraftan denize cephelidir. Horasan harçlı tuğla örmeli zemin katına bahçe tarafındaki servis kapısından girilmekte, yalının aşçıları, uşakları, dadıları ve Sudan kökenli Arap hizmetkârları burada ikamet etmektedir. Yalının dev avizeli ahşap birinci ve ikinci katlarının salonları, heykeller, vazolar ve antika eşyalarla donanımlıdır. Alt ve üst kat salonlarının her köşesinde siyah metalden eli mızraklı yüzü maskeli Avrupa’lı savaş askerlerini canlandıran insan boyundaki heykeller ile Fransız Sevr Sarayı kökenli Napolyon’un Avrupa seferlerini tasvir eden mine işlemeli insan boyundaki dev vazolar yer almaktaydı. Bazen Venedik’den özel olarak getirtilmiş Gondol ile boğaz gezileri yapılır ve bu gezilerin bazılarına ben de katılırdım. Serinliğin fazla olduğu gecelerde kazağımı almak için yalının üst katındaki daireye çıkacak olduğumda adam boyundaki heykellerden korkar ve yalnız çıkamazdım. Yalının kayıkçılarından Kukas’ı, oğlu Leon’u, ayrıca ekmekçi Dimitri’yi, sandalcı Foti’yi burada tanıdım. Yalının hizmet kadrosundaki Cemile dadı ile Sudan kökenli Arap Melahat abla ve Arap Necati abi, hepsi güzel insanlardı.”
Ama Harbiye’de askeri inşaat dersleri veren, inşaattan, mimariden anlayan Habib Bey, çok daha görkemlisini istemektedir.
İtalyan Sefareti’ni, San Antuan Kilisesi’ni yapmış, Osmanlı Bankası’nın baş mimarı ünlü bir mimarla anlaşır: Gulio Mongeri
Bütün haberlerde “İtalyan mimar diye geçen Mongeri evet İtalyandır ama İstanbul doğumlu bir Levanten’dir.
19. Yüzyılın ortalarında İtalya’daki savaşlardan kaçıp İstanbul’a sığınmış ailelerden birinin mensubudur, daha sonra Milano’da mimarlık eğitimi alıp, İstanbul’a dönmüş ve mimarlık ofisini açmıştır. Osmanlı Bankası’nın resmi mimarı olarak İstanbul’daki İtalya Sefareti, İstiklal’deki San Antuan Kilisesi’ni yapmış devrin en gözde mimarıdır.
1920’lerde Taksim’deki Atatürk anıtının kaidesi, Maçka Palas, Karaköy Palas gibi görkemli apartmanlar, Ankara’daki Osmanlı Bankası, Ziraat Bankası, İş Bankası binalarını da o yapacaktır.
Habib Bey, küçük sarayı için İstanbul’un yedi tepesinden Kocamustafapaşa’yı seçer.
O yıllarda da yoksul bir semttir. Etrafta küçük mütevazi evlerden başka hiçbirşey yoktur.
Yapımına 1912 yılında başlandığı yazılsa da 1926’da inşaatı henüz bitmediğine göre tarih daha geç olabilir.
İnşaat malzemeleri Avrupa’dan getirilir.
Bulunduğu yoksul semtle pek ilgisi olmayan, İstanbul’un geleneksel mimarı dokusuyla uyumsuz İtalya’daki bir köşkten farksız bu kuleli küçük saray tepede büyüdükçe dikkat çeker.

Bir eski İttihatçı kolağası ve mebusa ait olamayacak kadar görkemli, döneminde İstanbul’un en yüksek yapılanlarından biri olan köşk, paranın meşum kaynağı hakkında bir istihza ile anılmaya başlanır:
Bulgur Palas.
İnşaat sürerken savaş sürmektedir. O yüzden işler yavaşlar.
Sonra savaş büyük bir yenilgiyle biter.
İstanbul işgal edikir. İtilafçı bir hükümet işbaşına geçer.
Kaçamayan diğer İttihatçılar gibi Mehmet Habip Bey de gözaltına alınır ve Malta’ya sürgüne gönderilir.
Yanında yine Şeyhulislam Mustafa Hayri Efendi vardır.
1915 tehciri ile suçlanmayan 21 isim arasındadır.
Malta’da Mustafa Hayri Efendi’nin rahatsızlığı nedeniyle ona refakat ederek daha iyi şartlarda bir yere nakledilmiştir.
Sonra bırakılır, İstanbul’a döner ama Damat Ferit Hükümeti, onu tekrar tutuklatır.
Sonra bırakılır ve Baltalimanı’ndaki yalısına çekilir.
Malta Sürgünü’nden diğer dönenler gibi Ankara’ya geçip İstiklal Harbi’ne katılmaz.
Aileye yakın Ferda Kazancıbaşı’nın anlatımına göre “Eşi Bedia Hanım ‘Habib buralarda oyalanma git, bu SARI KEMAL boş adam değil. Mutlak bir kerameti vardır ‘ diyerek uyardığı halde Habib Bey ilgisiz kalmaya devam” etmiştir.
Ama İstiklal Harbi yıllarında boş durmadığı anlaşılıyor.
Savaş sürerken 1922 yılındaki bir TBMM Gizli Celse Zabtı’nda adı “Bulgur Palas Habib Bey” olarak geçiyor. Ankara Hükümeti’ne 20 bin tüfenk satmaya çalışan bir silah tüccarı olarak…:
“Bulgur Palas Habib Bey tekrar bir teklif yapıyor. Kendisi diyor ki; ‘Benim elimde 20 bin tüfenk var ve fiyatı şundan ibarettir. Ben bunu şu kadar zamanda size teslim ederim.’ Bu Paris’teki komisyona kendi vazifesi haricindeki şu teklifi yazdık. Çünki böyle şey değil. Makineli tüfenk filan başka siparişat da var. ‘Vaktinde veririm. Şu kadar zamanda size teslim etmezsem mukabil tazminat olarak 30 bin lira var. Bunu da bankaya yatırıyorum’ diyor. Bu şeraite baktık gayet müsait. Bir ay zarfında gönderecek. Göndermezse 30 bin lira mukabil teminatı vardır. Bunu alacağız ve aynı zamanda diğer tarafta da sipariş veririz ve para akreditif olarak verilir. Yahut da göndermek filan değil. Bu bir tüccar sıfatıle bize teklifte bulunuyor. Nitekim bize böyle teklif yapan günde 4-5 kişi çıkar. Tüfenk getireyim, top getireyim, her gün çıkar. Habib Bey de bunlardan biridir. Biz bunların hiç birine karışmıyoruz. Aradan bir ay geçti. Bu, ne oldu efendiler? Efendim, vapur hareket etti, şu oldu bu oldu dedi ve daha bir hafta oyaladı. Bu cephane gelir dedik, biraz daha bekledik. Belki yola çıkmıştır, hazır Daha bir hafta müsaade edelim, gelmezse mukabil paraya vaziyed edeceğiz ve hakikaten bir hafta daha gelmedi. 30 bin liraya biz de vaziyed ettik ve bankadan aldık. Habib Bey e de bir şey vermedik. Habib Bey de bunun üzerine bizi yine ümide bağladı. Zararımızda banka tahvili olarak kaldı. Mamafih diğer teşebbüsattan da geri kalmadık. Başka taraflardan da yine siparişat temin ettik. Sonra İstanbul dan aldığımız haberlere nazaran Yunanlılara da böyle yapıyorlarmış. Yalnız Habib Bey değil, ben Habib bey bunu yaptı diyemem. Kimsenin günahına giremem ve kati olarak söyleyemem. Çünki böyle herkes yapabilir. İhtimal ki bu da böyle yapmıştır.”
Fakat bu harb fırsatçılığı bu kez iyi sonla bitmez.
Kalkıp gitmediği Ankara’daki hükümet kazanır.
İmtiyazlarını kaybetmiş Habib Bey, Bulgur Palas için Osmanlı Bankası’ndan aldığı kredileri ödeyemeyecek hale gelir.
1926 yılında kalp krizinde öldüğünde sadece 48 yaşındadır.
Birkaç ay sonra eşi Bulgur Palas’ı borçlarının karşılığı olarak Osmanlı Bankası’na devreder. Banka adına kıymetlendirmeyi hem küçük sarayın hem de bankanın mimarı Mongeri yapar.
Aile 40’lı yıllarda yalılarını da apartman karşılığı vermek zorunda kalacaktır.
İstanbul’un yedi tepesinden biri üzerine kurulmuş Bulgur Palas ise ortada kalır.
Koca binanın bazı odalarına Osmanlı Bankası’nın eski evrakları konmaya başlanır, bir oda ise bankanın kanaryalarına tahsis edilmiştir. Bir oda dolusu kanarya.
Bir bankanın neden kanaryası olduğu meçhul.
Ama Habib Bey’e oturmak nasip olmayan küçük sarayda oturmak kanaryalar dışında başkalarına da nasip olur.
Üstelik çok manidar ev sahipleridir bunlar.
1950’lerde Bulgur Palas’ta yaşayan Emine Erdem, Bir Yerde Bir Gül Ağlar’da anlatıyor:
“Avluda üç aile otururduk. Büyük tahta kapıdan bahçeye girildiğinde sağ yandaki evde Madam Eleniler, onların sağda karşılarında Halise hanımlar, solda karşılarında biz otururduk. Mösyö Pepo İtalyan, eşi Eleni Rum’du. Halise hanımlar Bulgaristan göçmeni Türklerdi. Bizimkiler ise Kürdistan’dan kopup gelmişlerdi İstanbul’a. Ailenin erkekleri Osmanlı Bankasının memurlarıydı. Bir de bekçi Hüseyin Efendi vardı. Bulgur Palas’ın yüksek duvarları, çevredeki komşuların biraz da kıskançlıkla düşündükleri gibi zengin aileleri değil, yurtlarından kopup gelmiş insanların, ya da öz topraklarında yabancı, azınlık durumuna düşürülmüş insanların trajik yazgılarını, acılarını, korkularını umutlarını çevreliyordu buradaki tek tek insanların kimliğinde…”
Bu yüzden Bulgur Palas’ın kapıları 1955’in 6-7 Eylül gecesinde zorlanır:
“Karanlık bastığında sokaklardan insan sesleri, bağırtılar gelmeye başladı. Giderek büyüyüp yükselen gürültü gelip dayandı Bulgur Palas’ın büyük tahta kapısına. “Gâvurlar çıkın dışarı, Türk düşmanları” ve kapı gümbür gümbür dövülmeye başlandı. Galeyana gelen, sırtlarında torbaları, sepetleriyle, ellerinde sopaları, hançerleriyle çapulcular durdurulamaz bir kinle içeri girmek istiyorlardı. Onları azdırıp saldırtan karanlık eller birer gölge gibi sinsi belli belirsiz, görünmez olmuştu.
Bulgur Palas ölüm sessizliği içinde. Annem ve babam ellerinde Türk bayrağı ve kimlikleri, büyük tahta kapının arkasında dışardaki kalabalığa boşuna seslerini duyurmaya çalışıyorlardı. Biz sonra korku içinde tüm ışıkları sönük Aki’lerin evine giriyoruz. Aile her biri korku ve telaş içinde Aki’yi kolundan çekerek “Oğlum benimle ölsün.” diyor. Babam aileyi yatıştırmaya çalışırken, annem Aki’yi kapıyor ve “Madam ölürsek beraber ölürüz.” diyor. Birden hep beraber sakinleşiyor, birlikte olmanın verdiği garip bir duyguyla oturuyorlar.
Dışarıda uzaklaşan sesler korkuyu sanki birlikte alıp götürüyormuş gibi zayıflıyor, karanlığa karışıp gidiyor. Işıkları yakmadan pencereden bakıyoruz. Yer yer alevler içinde evler, rüzgârın getirdiği yanık kokusu. Korku ve bilinmezliklerden kurtulamamış olmamıza rağmen bir sevinç kıvılcımı düşmüştü yüreklerimize. Hepimiz bizim eve gittik.
Kısa bir süre sonra Bulgur Palas’ın arka kapısı çatırtılarla devrilmiş, çapulcular gürültü ve bağrışlarla girmişlerdi büyük konağın bahçesine. Boş evrak deposu olarak kullanılan Bulgur Palas ilgilendirmiyordu onları. Gelmiş müştemilat bahçesini konak bahçesinden ayıran kapıya dayanmışlardı. Annem korkudan titreyen hepimizi evin karanlık bölümüne saklamak fikrinden vazgeçti, hepimiz olacakları bekliyorduk. Bu arada babam bütün ışıkları yakmış, iki bahçeyi ayıran kalın duvarın üzerine çıkmıştı. Elinde Türk bayrağı kalabalığa seslendi. ”Derhal çıkın buradan, şimdi telefon ettim polise. Burası Osmanlı Bankası ve biz de Müslümanız ne istiyorsunuz? İsterseniz bekleyin görün olacakları.” Bir ara ne yapacağını bilmez durumdaki insanlar, yavaş yavaş çekilip gitmişler, sonra annemle babam ara kapıyı açıp konağın büyük bahçesine girdiler ve ana bahçenin kırık kapısını birkaç kalasla yeniden tutturmaya çalıştılar. Herhalde bu gecelik tehlike kalmamıştı.”
Sonra herkes tek tek Palas’tan taşınır.
Garanti Bankası’nın mülkiyetinde geçer, Perili Köşk’e döner, adının neden Bulgur olduğu bile unutulur.
Habib Bey’den geriye ise kötü şöhreti bile kalmaz.
Aslında bir hatırat dışında.
Hatıratı, 2016’da hayatını kaybeden tarihçi Yavuz Selim Karakışla’nın eline geçmiştir:
“Benim elimde en önemli İttihâdçı muhaliflerinden, sonradan “Bulgur Kralı” olarak anılmış olan İttihâdçı Topçu Yüzbaşı ve sonradan Bolu Mebusu Mehmet Habib Bey’in anıları var. Mehmet Habib Bey’in anıları İkinci Meşrutiyet’in ilan edildiği güne kadar gün gün geliyor. Mehmed Habib Bey, İkinci Meşrutiyet’i ilan eden Manastır İttihâd ve Terakkî Şubesi’nin başkanı. Anılarında o kadar inançlı ve yurtsever bir İttihâdçı ki, 1908’de mebus seçilir seçilmez karşı tarafa geçeceği, ve 1914’ten sonra savaş vurguncusu olacağı; ve bir savaş zengini olarak, savaş sırasında savaş koşullarını kötüye kullanan bir “muhtekir” tüccar olarak nam salacağı kendisinden hiç beklenmez. Çünkü, 1908’e kadarki günlük yazıları onun son derece yurtsever bir Osmanlı subayı olduğunu, sadık bir İttihâdçı olduğunu ve çok can-ı gönülden inanan bir Müslüman olduğunu belirtir. Ama iktidar baştan çıkarıcı fettan bir kadın gibidir, kendisine tutulan insanları çok farklı yönlere savurabilir.”
“Ama iktidar baştan çıkarıcı fettan bir kadın gibidir, kendisine tutulan insanları çok farklı yönlere savurabilir”
Bugün İBB tarafından hayata döndürülen Bulgur Palas’ın girişine biraz seksist de olsa ibret için bu söz asılabilir.
İstanbul’un manzarasının en güzel göründüğü Bulgur Palas, Türkiye’nin siyaset- devlet manzarasının da izlenebildiği ibretlik bir abide çünkü.
Yoksul bir semtin ortasından yükselen devasa, görkemli, bir şatodan daha iyi ne anlatabilir!
Kaynakça için linkler:
Ana kaynak için : Mehmet Tunçkol- İttihat ve Terakki’nin milli burjuva yaratma politikası ve Bolu milletvekili Mehmet Habib Bey
https://dostbeykoz.com/balta-limani-nda-habib-bey-yalisi
Yazarlar
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
-
Markar ESAYANKarantina günlerinde yalnızlık... 20.03.2020 Tüm Yazıları
-
Eyüphan KAYACorona Virüs bir musibettir 19.03.2020 Tüm Yazıları
-
Merve Şebnem OruçSürreel bir devrim: Gezi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Metehan DemirMoskovanın samimiyet testi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Tayfun AtayGoebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!" 18.02.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın AKDOĞANBirilerini suçlama yarışı 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Hüseyin GÜLERCECHP, şimdi de İlker Başbuğu alet ediyor 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Ufuk COŞKUNCemevleri için Cumhurbaşkanı’na Çağrı! 20.01.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın ERGÜNDOĞANGökdelen hançeri tam İzmir’in kalbine saplanıyordu ki… 16.12.2019 Tüm Yazıları
-
Nihat Ali ÖzcanOrtadoğu’nun karmakarışık halleri 22.10.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TenekeciDün ve bugün 11.09.2019 Tüm Yazıları
-
Haşmet BABAOĞLUİçerisini iyi anlamak için dışarıya bak! 9.09.2019 Tüm Yazıları
-
Esat KORKMAZYOLDAŞIM YAVUZ ÇANAK 29.08.2019 Tüm Yazıları
-
Ali KİREMİTCİDÜNYADA VE TÜRKİYE’DE SİYASET YENİDEN ŞEKİLLENİYOR 13.07.2019 Tüm Yazıları
-
Tayfun TURANAYILANA GAZOZ, BAYILANA LİMON. 11.07.2019 Tüm Yazıları
-
Mustafa DAĞCIÖTEKİLEŞTİRMENİN ÖTESİ= DÜŞMANLAŞTIRMAK 3.07.2019 Tüm Yazıları
-
Gürkan-Zengin23 Haziran seçimleri: Bir vak’ayi hayriyye 25.06.2019 Tüm Yazıları
-
Celal DENİZIRKÇILIĞIN TEDAVİSİ VAR MIDIR? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Serdar ESEN"Herşey Çok Güzel Olacak" mı? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet AY14 Mayıs güzellemelerinin anlamı 15.05.2019 Tüm Yazıları
-
Salih TunaZincir sesleri 23.04.2019 Tüm Yazıları
-
Beril DEDEOĞLUİflas eden tüccar, eski defterleri karıştırırmış 27.02.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TığlıBu ne iki yüzlülük!... 26.02.2019 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKSUUDİLER UNUTMAK İSTİYOR AMA OLMUYOR 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Nermin ALPAYİNSAN VE EKONOMİK DEĞERİ 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Ümit FıratBir mahalli seçim hatırası 15.01.2019 Tüm Yazıları
-
Murat AKSOYUnutmayalım yerel seçime gidiyoruz 11.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ekin GÜNBİR… İKİ… İZMİR MARŞIYLA KOŞ! 4.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet SeverTürkiye bu kadar tehdit ve hakaret eden bir Cumhurbaşkanı görmedi 18.12.2018 Tüm Yazıları
-
İbrahim SEDİYANİKirletme 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
Nadi ÖZTÜFEKÇİUlusal mı Ulusalcılık mı? 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
M.Şükrü HANİOĞLUDünya “biz”i parçalamak için mi savaştı? 26.11.2018 Tüm Yazıları
-
Cemil ERTEMEkonominin geleceğini simgeler anlatır! 31.10.2018 Tüm Yazıları
-
Amberin ZAMANCemal Kaşıkçı ve Türkiye’nin itibarı 10.10.2018 Tüm Yazıları
-
Mete YararCastle International 28.09.2018 Tüm Yazıları
-
Mehmet CANFilistin ulusal sorunu-II 25.09.2018 Tüm Yazıları
-
Leyla İPEKCİAile içi eğitimin maneviyatı (1) 18.09.2018 Tüm Yazıları
-
Ümit KurtTarihçi Kieser: Modern Türkiye'nin eş kurucusu Talat Paşa 17.09.2018 Tüm Yazıları
-
Güngör UrasABD’DE BORÇ KRİZİ 10.08.2018 Tüm Yazıları
-
Serpil Çevikcan24 Haziran sonrasındaki şema 30.05.2018 Tüm Yazıları
-
Hüseyin ÇAKIRVaatlerinizi sözleşme olarak imzalayın… 27.05.2018 Tüm Yazıları
-
Kürşat BUMİNLGS Türkçe: Çocuklarla dalga mı geçiyorsunuz? 7.02.2018 Tüm Yazıları
-
Özgür MumcuTutuklu yargı 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Aslı AydıntaşbaşYaklaşan facia 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Yusuf Ziya DÖGERTürkiye Seçimlerinin Kilidi Kürdler 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Güldalı COŞKUNSeçim kritiği desem de…. 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Arife KÖSEHawaii’den sonra nükleer savaş tehdidini yeniden düşünmek 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Ergün Diler23 gizli toplantı. 8.01.2018 Tüm Yazıları
-
Ceren KENARMusul sonrası DEAŞ 14.07.2017 Tüm Yazıları
-
Okay GÖNENSİNSertleşme mi normalleşme mi? 11.07.2017 Tüm Yazıları
-
İhsan ELİAÇIKDini çoğulculuk gereği kadından imam olabilir 23.06.2017 Tüm Yazıları
-
Adil GÜRHay Allah yine çenemi tutamadım! 16.04.2017 Tüm Yazıları
-
Hüseyin SARIBAŞHAYIR, YETER ARTIK! 18.02.2017 Tüm Yazıları
-
Mustafa ARMAGANÇankaya’nın karakutusu Latife Hanım mı? 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
İlhan ÇETİNFiliz 22 gündür hayata tutunmaya çalışıyor... 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Süleyman YAŞARVatandaşın dövizini devlete dört katı faizle satıyorlar 26.07.2016 Tüm Yazıları
-
A.Turan ALKAN40 $, hem de ‘döge döge’ 15.07.2016 Tüm Yazıları
-
İhsan YILMAZÜmmetin ortak dili: İngilizce 13.07.2016 Tüm Yazıları
-
Bülent KORUCUÖzel haber bayramı 11.07.2016 Tüm Yazıları
-
Gökhan ÖZGÜNBen HDP’ye oy veriyorum… 28.06.2016 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLUYazmaya kısa bir mola veriyorum 17.04.2016 Tüm Yazıları
-
Cemil KOÇAKVe Türkiye ‘hayır’ diyor! 16.04.2016 Tüm Yazıları
-
Sema İZOLCennette de hendek var mı anne? 15.02.2016 Tüm Yazıları
-
Lale KEMALMİT-Mossad kırılganlığı, Rusya ile IŞİD gerilimi 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Birgül HAKANAli Demirsoy 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Sanem ALTANAcılar usta, bizler çırağız.. 6.02.2016 Tüm Yazıları
-
Hadi ULUENGİNOtoriterlik yükselirken 4.02.2016 Tüm Yazıları
-
Demiray ORAL‘Serbest kötülük ortamı’nı icat ettik / Hep birlikte - Tev bi hev re* 2.02.2016 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARANSUYasadışı dinleme suç değilmiş! 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Enver SEZGİNEkrem Sezgin 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Gülay GÖKTÜRKAYM’den AİHM’e cevap 12.01.2016 Tüm Yazıları
-
Yasemin YILDIRIMSayın Kılıçdaroğlu elinizi yükseltin ve “Demirtaş 15 Temmuz gecesi neredeydi?” diye sorun 5.01.2016 Tüm Yazıları
-
Ayhan BİLGENYalanın gücü tükenir, onur kavgası tükenmez 30.12.2015 Tüm Yazıları
-
Zeliha AKPINARNefretiniz elektriğe dönüştürülebilseydi bütün dünyayı aydınlatırdı 29.12.2015 Tüm Yazıları
-
Abdülkadir Küçükbayrak“Analar ağlamasın”dan “Analarını ağlatacağız”a nasıl gelindi! 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Umur COŞKUNSöz Geçmez, Top Mermisi İşlemez 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Ekrem DUMANLIGeç kaldın ey Müslüman 17.11.2015 Tüm Yazıları
-
Semra POLATFransa'nın mülteci ayarlı bombaları 14.11.2015 Tüm Yazıları
-
Ferdan ERGUTHDP içi bir PKK eleştirisi mümkün müdür? 12.11.2015 Tüm Yazıları
-
Nejat ERDİMIŞİD,KÜRTLER VE KAPIMIZDAKİ TEHLİKE! 22.07.2015 Tüm Yazıları
-
Mazlum ÇETİNKAYAEşitlik yoksa kardeşlik de yok! 26.06.2015 Tüm Yazıları
-
Hakan DEMİRCANKoalisyon hava durumu 3 21.06.2015 Tüm Yazıları
-
Tuncay TOPCamide propaganda ve ucuz taşra siyasetçiliği 27.05.2015 Tüm Yazıları
-
Mithat SANCARİnkarın bedeli 30.04.2015 Tüm Yazıları
-
Bülent KARATAŞBirol Başören 28.03.2015 Tüm Yazıları
-
Hasan ÖZTÜRKİLMİK İLMİK 26.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kelemet Çiğdem TÜRKMUNZUR’UN ŞİFASI 6.02.2015 Tüm Yazıları
-
Gürbüz Çimen2 Dil 1 Bavul 2.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kerem ALTANHayaller duşakabin 20.01.2015 Tüm Yazıları
-
Mehmet YILDIZEnseyi karartmamalı ama nasıl? 8.01.2015 Tüm Yazıları
-
Eylem YILMAZDemokratı az olan toplumlar az demokrasi ile yönetilirler! 3.01.2015 Tüm Yazıları
-
Muhteşem ÖZDAMARHDP'yi BEKLEYEN TEHLIKE 29.12.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet DOĞANHADİ KALK 7.08.2014 Tüm Yazıları
-
Haydar TOPAYSevgili Yoldaşımız, ağabeyimiz Burhanettin Çetinkaya... 13.07.2014 Tüm Yazıları
-
Erdal TALUPolitikada Yeni Paradigmanın Doğuşu 7.06.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet KIRARSLANHalklar nasıl karar verir? 20.04.2014 Tüm Yazıları
-
Yasemin ÇONGARKiev’den notlar: Avrupalılaşmak ile güdülmek arasında… 4.02.2014 Tüm Yazıları
-
Zülfikar ÖZDOĞANTarih, Tarih Olalı... 2.01.2014 Tüm Yazıları
-
Neşe DüzelHata ve devlet gazetecileri 11.12.2013 Tüm Yazıları
-
Selçuk UZUN1915/16´da Erzurum Vilayeti Valisi Tahsin Uzer (1) 25.07.2013 Tüm Yazıları
-
Dr.Sivilay GENÇSibirya ablası 2.05.2013 Tüm Yazıları
-
Nihat TAŞTANBU GÜNÜN MÜŞRİKLERİ MEKKE MÜŞRİKLERİNİ ARATMIYOR 16.03.2013 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCI-Taraf YazılarıBelirsizlikler zamanı ve ütopya zamanı 21.10.2012 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLU-Taraf yazılarıESAT’IN YENİ HAMLESİ.. 8.10.2012 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜR-Taraf yazıları1922’de Güzelim İzmir’e Kimler Kıydı? 9.09.2012 Tüm Yazıları
-
Cevdet AŞKINŞiddetli çatışma dönemi başladı 22.05.2012 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtTüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
4.08.2025
2.08.2025
28.07.2025
26.07.2025
23.07.2025
19.07.2025
16.07.2025
13.07.2025
11.07.2025
9.07.2025