Yıldıray OĞUR
Tarihte kırılma anları vardır. O anda verilen bir karar ya da atılan bir adım ardından gelen tarihin tüm akışını domino etkisiyle değiştirmiştir.
Türkiye yakın tarihinde de böyle dönüm noktası anları bulanabilir.
Örneğin Terakkiperver Fırka kapatılmasaydı, Cumhuriyet’le yaşıt bir demokrasi tarihimiz olabilirdi. Demokrat Parti Tahkikat Komisyonu’nu kurmasaydı, darbe defteri hiç açılamayabilirdi. Demirel ve Ecevit bir kez koalisyon kurabilselerdi, Türkiye 70’ler bataklığına batmayabilirdi. Özal 89’da cumhurbaşkanı olmaya karar vermeseydi bugün siyasette bambaşka aktörlerle karşı karşıyaydık.
Daha yakın dönem tarihimiz için benzer kırılma anlarının en çok olduğu yıl 2007’ydi.
O yıl verilen kararlar, atılan adımlar bugünü etkilemeye devam ediyor.
Hrant Dink suikastı, Malatya Zirve katliamı, e-muhtıra, 367 kararı, cumhuriyet mitingleri, Ergenekon davası ile Türkiye’deki siyasi havayı zehirleyen, iktidar mücadelesini sertleştiren, toplumu kutuplaştıran, hukuku siyasileştiren kötü bir kapı açıldı.
Dönemin ana aktörleri henüz konuşmadığı ve hatıralarını yazmadığı için o yıl tam olarak neler yaşandığını bilmiyoruz.
Maalesef Türkiye’de hatalardan öğrenme, özeleştiri kültürü yerleşmediğinden, tarihsel olaylar anakronizmle kesilip biçildiğinden, siyasetçiler, üst düzey sivil- asker bürokratlar da ‘kol kırılır yen içinde kalır’ anlayışı, ‘devlet terbiyesi’ gibi gerekçelerle bildiklerini anlatmak istemezler, hatıratları da ketumdur. Davet edildikleri Meclis komisyonlarına, tanık olarak çağrıldıkları mahkemelere gitmeyi ise zül sayıp, sürekli bir mazeret ileri sürerler.
O yüzden geçen hafta Yargıtay’da görülen, HSYK eski Birinci Daire Başkanı İbrahim Okur’un üç yıldır tutuklu yargılandığı davaya, eski Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in tanık olarak katılması önemliydi.
Dün Karar’da Elif Çakır, Sadullah Ergin’in 1,5 saat süren tanık ifadesinde İbrahim Okur’la ilgili sorulara verdiği cevapları yazdı. Henüz mahkeme kaydı açıklanmasa da yakın tarihe ve görülen davadaki iddialara şerh düşen bir ifade olduğu anlaşılıyor.
Sadullah Ergin, Milli Görüş kökenli, 28 Şubat günlerinde Refah Partisi’nin Hatay İl Başkanlığı’nı yapmış bir isim. Fazilet içindeki bölünme sırasında yenilikçiler saflarını seçip, AK Parti kurucusu olmuş, 2002’de Hatay milletvekili olarak girdiği TBMM’de ise AK Parti Meclis Grup Başkanvekili olarak AB adaylık süreci kapsamında çıkarılan demokratikleşme ve yargı reformu paketlerinde kritik bir rol oynamıştı.
2009-2013 yılları arasında 4.5 yıl Adalet Bakanlığı yaptı. Bu uzun ve kritik süreçte yaşadıklarını yazmadığı ya da anlatmadığı için başka pek çok AK Partili siyasetçi gibi o da zaman zaman günah keçisi muamelesi görüyor.
Son dört ay içinde gözlerinden dört kez ameliyat olan Sadullah Bey’le dünkü ameliyatının ardından telefonda konuştuk.
Sadullah Bey, mahkemede soru-cevap kısmına geçilmeden önce 2010 anayasa değişikliğine neden ihtiyaç duyulduğuyla ilgili bir girizgah yapmış. Bu sırada anlattıkları arasında bugüne kadar hiç duymadığımız, bilmediğimiz bilgiler var.
Konuşmasında Türkiye’yi 2010 Anayasa Referandumu’na götüren süreci 28 Şubat’la başlatmış, “siyaset kurumunu dizayn etmek için yargısal aktivizm” dediği gelişmeleri sıralamış: “1998’de Refah Partisi kapatıldı. 2001 yılında Fazilet Partisi kapatıldı. Bu sırada başka partiler hakkında da kapatma kararları verildi. 2007 yılında cumhurbaşkanlığı seçimlerinde CHP’nin başvurusu üzerine, Genelkurmay’ın yayınladığı muhtıradan dört gün sonra Anayasa Mahkemesi bugün bile bizi mahcup eden 367 kararını verdi.”
Bunun üzerine AK Parti, erken seçime gitti. 22 Temmuz 2007’deki seçimden de yüzde 47 gibi o günler için rekor bir sonuçla çıktı.
Buraya kadar olan kısmı zaten biliyoruz.
Fakat Sadullah Ergin’in ifadesinde ilk kez anlattığı olay seçimlerden sonra yaşanıyor.
Hatırlayanlar olacaktır, 22 Temmuz 2007 seçimlerine giderken AK Parti, e-muhtıra, 367 kararlarına karşı yeni anayasa kartını açmıştı.
Haziran ayının başında Başbakan Erdoğan, Prof. Dr. Ergun Özbudun’la görüşüp, ondan bir anayasa taslağı hazırlamasını talep etmişti.
Bunun üzerine Prof. Özbudun başkanlığında bir komisyon kuruldu. Komisyon, AK Parti’yle farklı siyasi eğilimleri olan anayasa hukuku hocalarından oluşuyordu: Şu anda Anayasa Mahkemesi başkanı olan Prof. Dr. Zühtü Arslan, Prof. Dr. Fazıl Hüsnü Erdem, Prof. Dr. Levent Köker, Prof. Dr. Yavuz Atar ve Doç. Dr. Serap Yazıcı.
Yeni anayasa tartışmaları seçimlerin hemen ardından bambaşka bir şekilde patlak verdi.
AK Parti milletvekili seçilen, liberal-sol eğilimli anayasa profesörü Zafer Üskül, “yeni anayasada Atatürk milliyetçiliği ve Atatürk ilke ve inkılapları gibi kavramların olmasına gerek yok” deyince kıyamet kopmuştu.
Bu arada komisyon hazırladığı ilk anayasa taslağını bitirip 2 Ağustos’ta Başbakan’a sunum yapmış, son hali de 29 Ağustos’ta AK Parti’ye teslim edilmişti.
AK Parti’nin itibarlı anayasa hocalarına böyle bir taslak hazırlattığı duyulur duyulmaz da büyük tartışmalar başladı.
İlk itirazlar AK Parti’nin tek başına anayasa yapamayacağı, bunun için Kurucu Meclis’e gerek olduğu şeklindeydi. Bunu anayasada Atatürk olacak mı, üniter devlet korunacak mı, vatandaşlık tanımı gibi tartışmalar izledi. 12 Eylül 2007’de taslak ortaya çıkınca girişte Atatürk’e atıf yapıldığı, ilk dört maddenin aynen korunduğu görülünce bu kez tartışmalar başörtüsüyle ilgili maddeye kilitlendi.
Kimsenin gözü anayasada ifade ve medya özgürlüğünü garanti altına alan, vatandaşlık tanımı meselesini çözen, din derslerini zorunlu olmaktan çıkartan maddeleri görmedi.
Taslakta üniversitelerde başörtüsü sorununu çözmek için iki alternatifli bir madde önerilmişti: “Kılık ve kıyafetinden dolayı hiç kimse yükseköğrenim hakkından mahrum bırakılamaz” ve “Yükseköğretim kurumlarında kılık ve kıyafet serbesttir.”
İşte bugün bize basit görünen bu iki öneri, o günlerde TÜSİAD’dan CHP’ye, rektörlerden, merkez medyaya kadar laiklik itirazlarına, ‘taslak askıya alınmalı’ çağrılarına neden oldu. Tartışmalara rahatsızlığını bildiren Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya da katılmıştı.
Aynı günlerde başlayan “Türkiye Malezya olur mu”, “Mahalle baskısı” tartışmaları da bu hassasiyetleri artırmıştı.
AK Parti’nin ve Erdoğan’ın, Abdullah Gül’ü yeniden cumhurbaşkanı aday yapıp yapmamayı düşündüğü, denge politikaları takip ettiği günlerdi.
AK Parti, eleştirileri önce “bu henüz bizim taslağımız değil” diyerek savuşturmaya çalıştı. Sonra parti anayasa taslağını görüşmek üzere Erdoğan başkanlığında üç günlük bir kampa girdi. Ama kampın sonunda taslakla ilgili bir karar açıklanmadı. Taslak ortada kaldı.
Tam bu sırada ilginç bir gelişme oldu ve devreye TOBB girdi. TOBB Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu, yanına TİSK, TESK, TÜRK-İŞ, HAK-İŞ gibi sekiz kuruluşun başkanlarını alarak yeni anayasa için bir platform kurduklarını açıkladı ve Meclis’in inisiyatif alarak bütün kesimlerden anayasa için katkı almasını istedi.
Bu çağrıdan sonra Meclis Başkanı Köksal Toptan devreye girdi, bütün kesimlerden yeni anayasa için öneri ve katkı bekliyoruz diyerek topu Meclis’e attı.
Bu arada TOBB öncülüğündeki Anayasa Platformu, ‘toplumun bütün kesimlerinden’ görüşler almak üzere her ilde toplantılar yapmaya başladı.
Böylece AK Parti’nin Prof. Özbudun başkanlığındaki komisyona hazırlattığı anayasa taslağı, “katılım, herkesin görüşü alınmalı” gibi gerekçelerle profesyonel bir hamleyle rafa kaldırılmış oldu, zaten bir süre sonra da unutuldu.
Peki Türkiye yeni bir anayasaya ilk kez bu kadar yaklaşmışken tam olarak ne olmuştu?
İşte Sadullah Ergin, Yargıtay’daki tanıklığında anayasa taslağının neden rafa kaldırıldığını ilk kez anlatıyor:
“Anayasa Hukuku hocası Prof. Dr. Ergun Özbudun ve arkadaşlarının hazırladığı ve Parlamenter Sisteme dayalı yeni Anayasa metni AK Parti tarafından kamuoyu ile paylaşılmak üzereyken, Başbakan Yardımcımız üzerinden AK Parti’ye şu mesaj gönderildi. ‘Yeni Anayasa metnini açıklamayın, açıklarsanız AK Parti’ye kapatma davası açmak zorunda kalacağız.’ Bu siyaset kurumuna ve TBMM’nin yasama fonksiyonuna karşı yapılmış bir tehditti. Bu mesaj/tehdit üzerine bu paketin açıklanması bir süre ertelendi.”
Yani AK Parti’ye üniversitelerde başörtüsü özgürlüğü getiren yasa değişikliği yüzünden 16 Mart 2008’de açılan kapatma davasından altı ay önce ilk kapatma tehdidi Prof. Özbudun başkanlığındaki komisyonun hazırladığı anayasa taslağı yüzünden gelmişti.
Sadullah Bey’in ifadesinde Başbakan Yardımcımız dediği isim ise Cemil Çiçek’ti.
Dün Cemil Bey’i arayarak bu olayı sordum. Çok ayrıntısına girmek istemedi ama böyle bir uyarı geldiğini zımnen teyit etti:
“AK Parti’nin denetimli serbestlik altında iktidar olduğu yıllardı o yıllar. Olup bitenleri bu kavram altında değerlendirmek gerek. Demokrasiye inanmamış, oportünist çevreler o dönem sadece eğitim hakkıyla ilgili bir madde üzerinde durdular. Varsa yoksa eğitim hakkı üzerinde duruyorsunuz. Baştan bir kurgu vardı, bir kapatma davası yoluna gidiliyordu.”
Cemil Bey ve Sadullah Bey isim vermedi ama o uyarıya dönemin Yargıtay Başkanı aracılık yapmış.
TOBB’un Anayasa Platformu’yla araya girmesi ise yine hükümetin, kapatma tehdidinden sonra bu işi rafa kaldırmak için bulduğu bir ara yolmuş.
Fakat bütün bu alttan almalara rağmen o kapatma davası altı ay sonra yine başörtüsü meselesi yüzünden açıldı.
Erdoğan’ın İspanya’da yaptığı “başörtüsü velev ki siyasi simge” çıkışı üzerine, MHP’nin “gelin çözelim” meydan okuması ile Meclis’ten geçirilen üniversitelerde başörtüsü özgürlüğü getiren yasanın ardından AK Parti’ye kapatma davası açıldı.
Ama aynı MHP, kapatma davası açılınca, AK Parti’nin “parti kapatmayı zorlaştıran bir değişiklik yapalım” teklifine önce sıcak bakıp, sonra “Siyasetçilere siyaset yasağı şartı” isteyerek yanaşmamıştı.
Neyse ki Anayasa Mahkemesi’ndeki kapatma davasından kapatılmaya yetecek oy çıkmadı. O günlerde olan bitenlerin hikayesi de henüz yazılmadı.
Fakat yine Sadullah Ergin’in ifadesinden bu kapatma davasından sonra da onun tabiriyle yargısal aktivizmin rahat durmadığını, bu kez 2008-2009’da bir kere daha AK Parti’nin kapatılması için girişim yapıldığını öğreniyoruz.
Bu girişim Deniz Feneri davası çerçevesinde, partinin yurtdışından yardım aldığı iddiası üzerine açılmaya çalışılmış, bunun için yazışmalar da yapılmış ama ikinci kapatma davası girişimi sonuçsuz kalmış.
Yani 2007 ile 2009 arasında, AK Parti üç kez kapatılmaya çalışıldı. Birinde dava açıldı.
“Siyaset Kurumu bürokrasi ve yargı eliyle icra edilen siyaset mühendisliğinin esiri haline getirilmek isteniyordu. 2010 Anayasa Değişiklik Paketi işte böyle bir atmosferde hazırlandı” diye anlatıyor Ergin yaşananları.
Ama parti kapatmayı zorlaştırmak, yargısal aktivizmi engellemek için hazırlanan anayasa paketi, referanduma bu ikisi için konulmuş maddeler törpülenerek gitmişti:
“Bir bütün olarak hazırlanan paketin iki maddesi yasama ve yargı denetimi aşamasında zedelendi. Birincisi paketin içerisinde sekizinci madde olarak hazırlanan maddeydi. Siyasi partilerin kapatılmasını, Meclis’te grubu olan partilerin eşit sayıda (5’er üye) vererek kurulan komisyonun iznine bağlayan düzenleme. Bu madde ile partilerin kapatılma sürecine demokratik bir denetim mekanizması getirilmek istenmişti. Ancak madde iyi anlatılamadığı için 330 oy sınırın altında kalarak paketten düştü. İkincisi ise HSYK’nın oluşumuna dair Anayasanın 159. Maddesini düzenleyen paketin 22.maddesiydi. Bu madde yazılır iken HSYK’nın seçimle gelen üyelerinin seçiminde ‘tek oy’ sistemi öngörülmüştü. Yeni oluşacak HSYK’nın çoğulcu yapıda oluşması için böyle bir önlem alınmıştı. Anayasa değişiklik teklifi ‘tek oy’a göre yapılmıştı. Anayasa Komisyonu’ndan geçen metinde ‘tek oy’ vardı. TBMM’nin kabul edip yasalaştırdığı metinde ‘tek oy’ vardı. Referanduma sunulan metinde tek oy vardı. Ancak paket referandum sürecinde iken ana muhalefet partisi Anayasa Mahkemesi’ne açtığı davada ‘tek oy’un da iptalini istemişti. Tek oy sisteminin niçin getirildiği mahkeme üyelerine de anlatıldı. İptal edilmesin diye gayret gösterildi. Ama Anayasa Mahkemesi oy çokluğu ile ‘tek oy’ sistemini iptal etti. İptal günü Adalet Bakanı olarak şu açıklamayı yaptım: ‘Bizim öngördüğümüz modelde çoğulcu bir yapı vardı. İptalden sonra ortaya çıkan tablo çoğunlukçu bir yapıyı teşvik edecektir. Bu da orta ve uzun vadede diğerine göre daha sağlıksız bir yapıyı getirir. Mahkeme çoğulcu bir yapıyı iptal etti, çoğunlukçu bir yapının önünü açtı.’ Benim bu beyanım 7 Temmuz 2010 günü yapılmıştır. HSYK seçimlerinden tam 4 ay önce. HSYK oluşumunda herhangi bir grubun HSYK’da salt çoğunluk sağlamasını önlemek ve çoğulcu bir yapı inşa etmek için maddeye konulan sigorta Anayasa Mahkemesi eliyle devre dışı bırakılmıştır. O sigorta kalmış olsaydı büyük ihtimalle bugün bu konuları konuşuyor olmayacaktık.”
Sonrası malum. Her hakim ve savcının tek adaya tek oy verme sistemi yerine eski liste usulü kalınca, HSYK seçimi ideolojik gruplar arası nüfus sayımına döndü. Yargıdaki en örgütlü yapı olan Kemalist YARSAV’ın listesine karşı, hükümet de vefat eden Adalet Bakanlığı müsteşarı Ahmet Karaman’ın organizasyonuyla kendine yakın muhafazakar milliyetçi grupları karşı listede birleştirmeye çalıştı. Ama günün sonunda, liste usulü seçimin kazananı diğer muhafazakar grupları ve hükümeti de aldatarak kendi adaylarına oy veren, başka kılıklarda listeye giren FETÖ’nün adayları oldu. Daha sonra FETÖ’nün YARSAV’ın da bir kısmını kontrol ettiği, onlardan da oy aldığı ortaya çıktı.
Sadullah Ergin, Yargıtay’daki tanık ifadesinde çok eleştirilen bu HSYK seçimleri için şöyle diyor:
“2014 HSYK seçimlerinde tehdit olarak FETÖ vardı ve o tehdide karşı Yargıda Birlik Platformu oluşturuldu. Bu platform içerisinde FETÖ’ye karşı olan gruplar yer aldı. 2014’teki platformu oluşturan bileşenlerden herhangi biri ileri tarihte bir suça bulaşıp, suç örgütü haline gelse, 2014’te oluşturulan platformun diğer bileşenleri bu suça ortak mı olacaktır. 2010 HSYK seçimlerinde tehdit algısı ise 2008’de AK Parti’ye kapatma davası açan-açtıran, 2009’da yeni bir kapatma davasının hazırlıklarını yapan ve yargısal aktivizmi, siyaset mühendisliği için kullanan bir gelenekti. “
Dokuz yıl sonra filmin sonunu bilerek olan bitene bakınca değerlendirme yapmanın adil olmadığı bir dönemden bahsediyoruz.
Ama kesin olan bir şey var. Tarih başka türlü akabilirdi.
Emniyet’teki FETÖ yapılanması, iktidarı ve toplumu Ergenekon davalarına 2007 krizi ve kapatma davaları sayesinde ikna edebilmişti.
Eğer bugün kimsenin mesele etmediği Cumhurbaşkanı’nın eşinin başörtüsüne takılıp, e-muhtıralardan 367 kararlarına kadar krizler çıkarılmasaydı, bugün yine kimsenin geri dönmesini savunmadığı başörtüsü yasağında ısrar edilmesiydi, hatta bu yüzden iktidar partisine kapatma davası açılmasaydı, iktidar da kendisini korumak için sertleşmeyebilir, FETÖ’nün davalarla tasfiye teklifine ikna olmayabilirdi.
Ama öyle olmadı. Hayatta kalma güdüsüyle iktidar da yargısal aktivizme teslim oldu, siyaset sertleşti, hukuk siyasallaştı, kutuplaşma arttı, yolun sonu 15 temmuz darbe girişimine ve bugün yine yargısal aktivizmin siyaseti ve toplumu dizayn için kullanılmasına kadar çıktı.
Halbuki, Türkiye, 2007’deki krizden ders çıkarıp, sorunlarını yeni bir anayasayla da aşabilirdi. O gün anlamsız, önyargılı gerekçelerle yeni anayasaya karşı çıkanlar, bugün o hakların ve özgürlüklerin garanti altına alınmasına en çok ihtiyaç duyanlar haline geldiler.
Tarihte kırılma anları tam olarak böyle oluyor.
Toplumlar ellerine geçen fırsatları işte bazen böyle heba edebiliyorlar.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.06.2025
18.06.2025
16.06.2025
15.06.2025
11.06.2025
8.06.2025
4.06.2025
2.06.2025
1.06.2025
26.05.2025