Akın ÖZÇER

Akın ÖZÇER
Akın ÖZÇER
Tüm Yazıları
Egemenlik bildirisi ve zayıf noktaları (2)
27.01.2013
2491

 Katalan özerk parlamentosunun (parlament) önceki gün benimsediği egemenlik bildirisinin zayıf noktalarının başında, 1989’dan bu yana kabul ettiği beş bildiride olduğu gibi, kendi kaderini belirleme hakkını temel alması geliyor. Çünkü uluslararası uygulama, bu hakkın sadece sömürge altındaki ülkeler için geçerli olmasını öngörüyor. BM Genel Kurulu’nun bu konudaki 14 Aralık 1960 tarih ve 1514 sayılı ilk kararı, “sömürge halklarına bağımsızlık bildirisi” olarak da anılıyor. Bildirinin “bir ülkenin milli birliğinin ve ülke bütünlüğünün kısmen ya da tamamen bozulmasını amaçlayan herhangi bir girişimi” BM Yasası ile bağdaşmaz ilan eden 6. maddesi, Katalunya gibi bağımsız bir ülkenin sınırları içinde kalan yörelerin ulus niteliği taşısa dahi bağımsızlığa ulaşmasını engelliyor.

Genel Kurul kararının tek istisnasını Sırbistan’ın milli birliğini ve ülke bütünlüğünü bozduğu hâldeKosova’nın bağımsızlığı oluşturuyor. Aralarında İspanya’nın da yer aldığı bazı ülkelerin Kosova’yı hâlâ tanımamış olmalarının aslında 6. maddede yer alan bu kurala uymak gibi ilkesel bir yönü de var. Bugün Genel Kurul kararının koyduğu kuralı ortadan kaldıracak ikinci bir Kosova istisnasının destek görmesi neredeyse imkânsız görünüyor. Zira bu durumda dünyanın çeşitli bölgelerinin kendi kaderini belirleme hakkına dayanarak bağımsızlıklarını ilan etmesinin önüne geçmek ve küresel düzeyde meydana gelecek kaosu engellemek mümkün olmaz.

Kaldı ki İspanya’yı Kosova’nın bağımsızlığının tanınmasında büyük rol oynamış olan Miloseviçyönetimindeki Sırbistan’la bir tutmak da büyük haksızlık olur. İspanya sadece demokratik değil, bölgelerine ileri düzeyde siyasi özerklik tanıyan anayasası ile dünyadaki örnek ülkelerden biri. O bakımdan Katalunya’nın bugünkü konjonktürde bağımsız bir devlet olması olasılığı yok denecek kadar az. Dolayısıyla bu bildirinin, aynı aktörlerin (CİU ve ERC) 1989’da başlattığı ve onlara son iki yıldırSol/Yeşiller İttifakı’nın da katıldığı benzeri bildirilerden farklı bir hukuki sonuç doğurması mümkün görünmüyor.

Bununla birlikte, hukuki bir sonuç doğurmayan bu tür anayasaya aykırı bildirilerin yayınlanması, dünkü yazımda da belirttiğim gibi, demokrasinin temelini oluşturan ifade özgürlüğü çerçevesinde önem taşıyor. Başbakan Rajoy’un dediği gibi bir işe yaramasa da, anayasa ruhunu zayıflatsa da, demokrasinin en önemli yanını, çoğunluğu şoke edecek siyasi görüşlerin dahi dile getirilebilmesi oluşturuyor.

Başbakan Rajoy gerek duyulduğunda yasanın gereğinin yapılacağını söyledi ama oylamada ret oyu kullanan Ciutadans’ın (C’s) dışında konuyla ilgili girişimde bulunma arzusunu dile getiren de olmadı. C’s lideri Rivera ise, PP’nin anayasaya aykırı kavram ve ifadeler içeren bildiriyi Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) getirmesini savunuyor. AYM’nin bu bildiriyle ilgili yapacağı çok şey yok ama Rivera bildirinin sınırlarının mahkemece belirlenmesinin uygun olacağını düşünüyor.

Aslında bildirinin anayasaya aykırı olan yönleri üzerine odaklanmanın anlamı yok. Buraya kadar ortaya koyduğum gibi, bildirinin zaten herhangi bir sonuca varması mümkün değil. Katalunya’nın tek yanlı bağımsızlığını sadece Dışişleri Bakanı García Margallo’nun işaret ettiği AB’nin değil, ayrıca BM ve diğer uluslararası kuruluşların da kabul etmeyeceği son derece açık. Gel gör ki bazı ajanslar bildirinin kabul edilmesini “İspanya bölünüyor” başlığıyla geçti. Kimbilir belki bilgi eksikliğinden, belki de İspanyol Anayasa’sını örnek almanın ülkenin bölünmesini kolay hâle getirdiği izlenimini güçlendirmesi için. Oysa İspanya’yı, Bask ve Katalan milliyetçilerin tüm çabalarına karşı birarada tutan, demokratik anayasasından başka bir şey değil.


[email protected]

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar