Akın ÖZÇER
Başbakan Erdoğan, üç Orta Avrupa ülkesine yaptığı ziyaretleri sırasında, bir süredir eleştiri oklarını yönelttiği AB’ye sert çıktı. Daha önce Şanghay İşbirliği Örgütü’ne (ŞİÖ) üyelikten, AB’nin alternatifiymiş gibi söz etmişti. Hatta şaka yollu da olsa konuyu Putin’e bile açmıştı. Otoriter ülkeleri biraraya getiren ŞİÖ’ye üyelik ciddiyet kazandıkça demokratlar kaygılanmaya, Rusya ve Çin’le ittifak kurulmasını savunan ulusalcısı ve milliyetçisiyle tüm AB karşıtları da ellerini ovuşturmaya başlamıştı. Erdoğan hem arzu ettikleri çizgiye, hem de demokratlardan destek alamayacağı bir noktaya geliyordu.
AB’nin yükümlülükleri
Başbakan Erdoğan, Türkiye-Çek Cumhuriyeti İş Forumu’ndaki konuşmasında, “AB hedefinden asla bir sapmanın sözkonusu olmadığını” dile getirerek demokratların yüreğine biraz olsun su serpti. ŞİÖ ve AB’nin ayrı yapılanmalar olduğuna da işaret ederek, “yeni arayışlar peşinde değiliz” mesajı verdi ama müzakere sürecinin ucu açık olmasından duyulan rahatsızlığı da kendine özgü üslubuyla dile getirdi. AET’ye ilk başvurusundan bu yana elliyi aşkın yıl geçtiği hâlde Türkiye’nin hâlâ kapıda tutulduğunu, müzakerelerin ilelebet sürüncemede bırakılamayacağını artık herkesin görmesi gerektiğini vurguladı.
Erdoğan, Budapeşte’deki ELTE Üniversitesi’nde yaptığı konuşmada, eleştirinin dozunu daha da arttırarak, AB’nin Türkiye için hep yeni koşullar oluşturduğunu söyledi. AB üyesi olan bazı ülkelerin gerek ekonomik, gerek siyasi ölçütler bakımından Türkiye’den daha geri olduğunu, bu ülkelerin müktesebata uyum sağladığı için değil, “ideolojik nedenlerle” üye alındığını öne sürdü. AB’nin bu tutumuna örnek olarak da Kıbrıs’ı gösterdi.
AB üyelerinin Türkiye’nin üyeliğine yönelik tutumlarının adil olmadığına kuşku yok. Avrupa Konseyi’ne üye olduğu hâlde askerî vesayetçi sisteminden ödün vermeyen Türkiye gibi bir ülkeyle müzakerelerin başlatılmasını demokratikleşmeye bağlamak ne kadar haklı bir talepse, üyeliğe engel olsun diye “coğrafî” ölçütler icat etmek de o kadar büyük bir haksızlıktı. Avrupa Konvansiyonu gibi AB’nin geleceğini belirlemek üzere oluşturulmuş bir platformun Başkanı’nın “Türkiye Avrupa’ya yakın bir ülke, önemli bir ülke; ancak başkenti, topraklarının ve nüfusunun yüzde 95’i Asya kıtasında yer alıyor” demesi vizyon eksikliği bir yana hoş da olmadı. Aynı VGE (Valéry Giscard d’Estaing) Türkiye’nin üyeliğine ilişkin olumsuz görüşünü, yine biraz espri, biraz da sinizm katarak şöyle dile getirmişti: “150 milyonluk Türkiye mi AB’ye girecek, yoksa AB mi Türkiye’ye?”
Türkiye’nin yükümlülükleri
Aynanın öbür yüzüne baktığımızda, Türkiye’nin bu süreçteki yükümlülüklerini gözardı eden bir pozisyona savrulabilir, 54 yıldır kapıda bekliyor olmamızın tüm faturasını Avrupa’ya kesebiliriz ki bu da gerçeklerle örtüşmez. Türkiye, 1959’da Yunanistan’la birlikte ilk başvuruyu yaptığında ekonomik koşulları üyelik için yeterli değildi. 1963’te imzalanan Ankara Anlaşması’nın amacı da Türkiye’yi AET üyeliğine hazırlamaktı. Bu anlaşmanın üyelik hakkımıza hukuki dayanak oluşturan 28. maddesi, Roma Antlaşması’ndan doğan tüm yükümlülüklerini üstlenebileceğini gösterdiğinde, “Türkiye’nin Topluluğa katılımı olanağının taraflarca inceleneceği” hükmünü taşıyor.
Bu süreçte o tarihten bu yana meydana gelen tıkanıklıkları bir de şu soruların yanıtını düşünerek anımsayalım: 1978’de Türkiye ile AET arasındaki ilişkileri donduran taraf hangisiydi? Askerî diktatörlükten çıkan Yunanistan’ın AET üyeliğinin gündeme geldiği bir dönemde askerî darbe yapan ülke hangisiydi? Berlin duvarının yıkılmasını, Kopenhag siyasi ölçütlerini doğru okumayıp demokratikleşmeyi reddeden seçilmiş ve “atanmış” politikacılar hangi ülkedeydi?
Yakın geçmişimizi anımsadıkça, öyle sanıyorum ki bugünkü sorunlarımızı aşmak için aynanın arkasına değil önüne bakmanın önemini daha iyi kavrayabiliriz.
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Bolsonaro’nun tarihi mahkûmiyeti
21.09.2025 - Yolun sonu
8.09.2025 - Geri Çağırma Hakkı
3.09.2025 - Demokratların çilesi
29.08.2025 - Seyfettin Çilesiz’in çilesi
18.08.2025 - Süreç ya da Çözüm Komisyonu
1.08.2025 - Terörün gecikmiş sonuna doğru
1.08.2025 - Anayasa referandumu
1.08.2025 - Özgür Özel CHP’de neyi değiştirdi?
26.06.2025 - Yeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün?
6.05.2023
Yazarlar
-
Akif BEKİÖzgür Özel’e saldırı aydınlatıldı mı şimdi? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolDış politikada rasyonel zemin 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKomisyon Suriye’yi, Suriye İsrail’i, İsrail Trump’ı…. 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEYargı CHP’ye çalışıyor 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluHerkes sözünden sorumludur; 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilFanatizm ve inancın siyasallaşması 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanBüyük Türkiye hayali böyle bir hayal miydi? 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’nin diğer dertleri… 10.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞCassandra Çığlığı* 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
Hrac Madooglu
Bu Israil-Filistin konusu size gore degil Markar Bey. Patronlarinizin sizden bekledigi kadar kuvvetli olmuyor bu konudaki yorumlariniz. Siz en iyisi Erdogani putlastirma projesine katkida bulunan yorumlar yazin. O konuda elinize su dokecek cok az sayida kose yazari var. Bu arada, Ermeni okullarinin isimlerinin Turkcelestirilmesi icin cikarilan kanuna ne dersiniz? Sayilari 40-50 bin kalmis Ermeni vatandaslarimizin kokunu tumuyle kurutma projesi mi yoksa hukumetin birlik ve beraberligi saglamak icin yaptigi iyi niyetli bir hamle mi?