Akın ÖZÇER
Fransa’nın ilk sosyalist Cumhurbaşkanı François Mitterrand’la Başbakan Erdoğan’ı aynı yazıda biraraya getirebileceğim noktalar çok değil doğal olarak. İktidarda olduğu on dört yıllık iki dönem boyunca sadece V. Cumhuriyet’e değil, ayrıca AB’ye de damgasını vuran Mitterrand’ın Avrupa Parlamentosu’nda 17 Ocak 1995’te yaptığı son konuşma bu imkânı veren tek örneği oluşturuyor belki de. Mitterrand’ın ağır hastalığına karşın ayakta yaptığı bu konuşma, bir devlet başkanı için alışılmadık duygusallığı ve içtenliği, daha da önemlisi “milliyetçilik savaştır” (le nationalisme c’est la guerre) vurgusu ile yüzyılın nutukları arasında ilk sıralarda yer alıyor.
Mitterrand’ın tarihî konuşması
Mitterrand, kaderinin Eski Kıta’yı paramparça eden iki Dünya Savaşı’nın ilkinde
doğmak ve ikincisini de yaşamak olarak çizilmiş olduğunu anlattığı o konuşmasında, AB ülküsünün artık parlamento sıraları etrafında biraraya getirdiği eski düşmanlarına sesleniyor. Çocukluğunun “ölülerine ağlayan ve dünkü düşmana karşı kin ve nefret besleyen ailelerin arasında geçtiğini” anımsatıyor. Geleneksel “düşman” sözcüğünün ne kadar anlamsız olduğunu ise şöyle dile getiriyor:“Düşmanlarımız bir yüzyıldan ötekine değişmiş. Fransa, Danimarka dışında kalan tüm Avrupa ülkeleriyle savaşmış; insan neden diye soruyor kendi kendine.”
Mitterrand, kendi kuşağının belki artık ömrünü tamamladığını ama yeni kuşaklara da iletmeleri gereken bir mesaj olduğunu söylüyor. O mesajın “nefret değil, savaştan kan revan içinde çıktığı, yaşamları parçalandığı hâlde, barışa dayalı çok daha ışıltılı bir geleceği öngörme cesaretini göstermiş olanlara borçlu olunan barışma şansı” olduğunun altını özenle çiziyor. Mitterrand, bu kanıya bir rastlantı sonucu varmadığını, kendi aile çevresinde Almanlardan “düşmanca” söz edildiği savaş yıllarında Bade-Wurtenberg’te bir süre kaldığı cezaevinde aynı ölçüde düşmanlık görmediğini itiraf ediyor.
Fransa Cumhurbaşkanı sıfatıyla sarf ettiği şu sözler alışılageldik değil kuşkusuz ama dünya barışı ve tüm insanlık için büyük önem taşıyor: “Oradaki insanlar, (cezaevinde) konuştuğum Almanlar fark ettim ki Fransa’yı bizim Almanya’yı sevdiğimizden daha çok seviyor. Ülkemi yermek için söylemiyorum; kaldı ki Fransa dönemin en milliyetçi ülkesi de değildi. Herkesin dünyayı bulunduğu yerden gördüğünü ama oradan baktığında gerçeklerin deforme olduğunu anlatmak için söylüyorum. Oysa önyargılarımızı yenmeliyiz. Sizden istediğim şey neredeyse imkânsız, çünkü bunun için tarihimizi de yenmemiz gerekiyor. Yenemiyorsak bilelim ki bize bir kural dayatılacak. Milliyetçilik savaştır. Ve savaş sadece geçmiş değil, geleceğimiz de olabilir.”
Başbakan Erdoğan’ın sözleri
Başbakan Erdoğan’ın geçen hafta sarf ettiği “Kimse bizim karşımıza Kürtlükle de, Türklükle de çıkmasın, biz her türlü milliyetçiliği ayaklar altına almışız” sözleri bana Mitterrand’nın yukarıda özetleyerek aktardığım konuşmasını anımsattı. Elbette aynı kontekst içinde ve dış politikayla ilgili olarak söylenmiş değil. Ancak Erdoğan’ın “Kim ki kendi ırkının, kavminin, kendi kabilesinin diğerlerinden üstün olduğunu iddia ediyorsa o kişi şeytanın izindedir. Kavimler, kabileler, ırklar, inançlar farklı olabilir ama hepsi saygındır” sözleriyle birlikte okunduğunda ortak noktaları bulunuyor. Zira farklılıklar içinde birliğin, demokrasi ve barışın gerektirdiği bir dili ve yaklaşımı yansıtıyor.
Erdoğan’ın alkışlanması gereken bu sözlerine muhalefetten “Türklük” vurgulu veya düpedüz Türkçülük kokan tepkiler gelmesi şaşırtıcı değil belki ama demokrasimizin düzeyi bakımından üzücü. Bir Cumhurbaşkanı ya da Başbakanımız bir gün Mitterrand gibi bir konuşma yapmaya kalksa neler olabileceğini hiç düşünebiliyor musunuz?
Yazarlar
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları










































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.12.2025
13.12.2025
6.12.2025
1.12.2025
13.11.2025
6.11.2025
30.10.2025
19.10.2025
14.10.2025
8.10.2025