Ayhan ONGUN
TBMM gündemine gelen Milletvekili dokunulmazlıklarına ilişkin anayasa değişikliği teklifi bir kez daha hem vekilleri hem de halkı kutuplaştırdı.
Komisyon görüşmeleri sırasında yaşanan aksiyon görüntülerinden sonra birçok insanda sanırım şu kanı oluştu.
“Başkalarının dokunmasına gerek yok, vekiller zaten birbirlerine yeterince dokunuyorlar.”
İşin özü vekillerin neyi, ne kadar yapacağı ya da konuşacağından çok, vekillere niye dokunulma ihtiyacı duyuluyor sorusunda yatıyor?
İfade özgürlüğüne karşılık gelen kürsü dokunulmazlığı dışında vekiller de vatandaş için suç sayılabilecek tüm eylemlerinden sorumludur ve yargılanabilmelidir tespiti kimsenin karşı çıkamayacağı bir tespit.
Ancak ifade ya da görüş açıklama özgürlüğü dediğimiz, tüm yurttaşlar için evrensel bir haktır ve vekiller için ayrıca koruyucu bir düzenlemeye niye gerek olsun.
Bu konu aslında tüm yurttaşlar için” sorumluluk bilinci” ve” insana saygı” kültürüyle açıklanacak bir durumdur.
Kişilik haklarına yönelik saldırgan bir üslup, nefret içeren söylemler salt vekiller için değil tüm yurttaşlar için kaçınılması gereken ve devamında suç oluşturacak eylemlerdir.
Vekillerin bu eylemlerden uzak durmasının yolu da seçmenine karşı olması gereken sorumluluk duygusu ve halkına olan saygısından geçer.
Yasalarla, yasaklarla vekilleri yola getirmeye, ayar vermeye çalışmak, biraz da onlara karşı haksızlık olmaz mı?
Toplumda dokunulması gereken o kadar çok kişi ve kurum var iken, vekillere bu kadar yüklenmek biraz insafsızlık olmuyor mu?
Yeter ki, vekil gerçekten milletin vekili olsun.
Milletle vekil kendi arasında bu sorunu çok kolay çözer.
Ama siz vekili, başkan ve adamlarının vesayeti altına alır, halktan uzaklaştırırsanız o vekil kürsüde de, günlük yaşamında da her zaman suç işlemeye, yanlış ve hata yapmaya açıktır.
Oysa vekil, gerçek anlamda halkın özgür iradesiyle meclise giderse, kendisini oraya gönderen seçmenine her koşulda hesap vermek zorunda olduğunu bilir ve kendisini daha kontrollü davranmak zorunda hisseder.
Aksi halde, ülkeyi yönetmekten çok, parti yönetmeyi seven ve güce tapınanları çevresinde toplayan liderlerin kopyası olmaktan kurtulamayan vekiller, o zehirli gücün kurbanı olurlar.
Kaldı ki diğer toplumsal katmanlara baktığımızda belki de birçoğundan daha masum sayılır vekillerimiz.
Askeri ve sivil bürokrasiye dokunamadığınız bir ortamda vekile dokunmak ya da onun dokunulmazlığını kaldırmak pek bir anlam ifade etmiyor.
Osmanlıdan kalma “memurin muhakemat” kanunu mantığıyla, devleti memurun şahsında adalete karşı korumayı amaçlayan bir zihniyet var olduğu sürece bence vekillere haksızlık yapılıyor.
Önemli olan, vekilin dokunulmazlığı değil, kimin vekili olduğudur.
Buna ilişkin sistemde iyileştirmeler, çağdaş düzenlemeler yapmadığınız sürece en başta vekil; milletin vekili olmayacak, parti başkanlarına biat etmek zorunda kalan devlet memurlarından farkı kalmayacaktır.
Askeri bürokrasiyi daha düne kadar Sayıştay denetiminin dışında tutan, mülki amirin izni olmadan memuru yargılayamayan bir sistem içerisinde illa da vekilleri yargılayalım, onlara dokunalım diyorsanız, bu işin en kolayı.
Bence gelin hep birlikte Seçim ve Siyasi Partiler Yasasına dokunalım,bir demokrasi ayıbı olarak orta yerde duran seçim barajına dokunalım, her ne kadar toptancı bir yaklaşımla tümü birden aklanmış görünse de, 12 Eylülde görev yapmış, suça bulaşmış olanlara dokunalım.
Hatta biraz daha ileri gidelim, Cumhuriyet tarihi boyunca yapılmış ya da teşebbüs edilmiş tüm darbeleri ve darbe girişimlerini soruşturalım, faili meçhullere dokunalım.
Uğur Mumcu’dan başlayarak, Hrant Dink’e kadar uzanan Adnan Kahveci, Eşref Bitlis, Turgut Özal’ın şüpheli ölümlerine, bu süreçte yaşanmış tüm toplu katliamlara, köy boşaltmalara dokunalım.
Ellerindeki imkan ve gücü kendileri ve yakın çevreleri için kullanan bakanlara da dokunalım.
Daha da önemlisi tüm bu yolsuzluklara, haksızlıklara, hukuksuzluğa seyirci kalan, yalnızca bakan! Etkili ve yetkili kim varsa, tümüne birden dokunalım.
Vekilleri bize bırakın Eğer onları gerçekten biz seçersek, onlara dokunmaya gerek kalmaz.
Çünkü bu halk, dokunulacak kişiyi zaten vekil yapmaz.
Yazarlar
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları


















































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.08.2021
31.03.2021
17.03.2021
3.02.2021
23.10.2020
30.09.2020
28.07.2020
19.05.2020
15.05.2020
19.03.2020