İlk işaret HDP’nin Diyarbakır mitinginde gelmişti ama asıl eylemin Urfa’da gerçekleşmesi şaşırtıcı olmadı. Urfa Valisi, hatırlarsanız IŞİD’le ilgili soru soran gazetecileri gözaltına aldırmıştı. Ceylanpınar’daki Devlet Üretme Çiftliği’nin IŞİD üssü iddiaları ise hiç bir zaman yalanlanmadı. Yabancı medyada IŞİD çetelerinin Urfa’yı nasıl merkez haline getirdiğini okuduk.

 Kimse kimseye masal anlatmasın. Bu AKP’nin Kürtlere karşı radikal Arap unsurları tercih etmesinin açık bir sonucudur. Düne kadar korunup kollanan çetelere Amerika’nın kesin tavrı nedeniyle başlatılan göstermelik operasyonlar gerçeği gizleyemez, bu katliam IŞİD’in bu topraklarda korunup kollanmasının doğrudan sonucudur.

 Türkiye, devletin korumadığı onlarca gencini hunharca kaybetmiştir ve bu katliamın doğrudan sorumlusu AKP’nin neo-Osmanlıcı, İttihatçı, mezhepçi politikalarıdır.

 BÖLGE IŞİD ÜSSÜ HALİNE GELDİ

 Bu ülkede PKK isyanı 40 bin cana mal oldu diyenler, ölenlerin 35 binden fazlasının Kürt olduğu gerçeğini görmezden geliyorlar. Roboski’de, Diyarbakır’da ve dün Urfa’da açık katliama maruz kaldılar. 1915 modeli politikaları kökten dinci çeteler eliyle uygulamak istemenin açık seçik fotoğrafıdır gördüğümüz.

 Bugün MİT Tırları nedeniyle kopartılan kıyametin nedeni daha net anlaşılıyor. O Tırların kimlere silah ve bomba taşıdığı, kimlere bölgede bir devlet kurdurtmaya çalışıldığı daha net tesbit edilebiliyor.

 Patlamadan önce çekilmiş fotoğraftaki parıltılı gençlere bakıyorum. Neşe içinde bir kutlamaya hazırlanıyorlar. Bu fotoğrafın bazı merkezleri çok rahatsız ettiği ortada. Bu rahatsızlığın sonucu da ortada: Parçalanmış gencecik bedenler.

 Bazı durumlarda i’lerin noktasını koymak gerekir, bugün öyle bir gün:

 - AKP, bölgede fanatik unsurlarla tehlikeli bir ilişki içine girmiştir.

- Bölge sorunlarını demokratik temele dayalı bir yaklaşımla çözmek yerine mezhepçi bir anlayışla ele almayı tercih etmiştir.

- Bu amaçla, MİT Tırları olayında olduğu gibi yasaları zorlamış, kamuoyuna yalan-yanlış bilgiler vermiş ve görevini yapan kamu görevlilerini cezalandırmıştır. O savcılar hapiste olmasa, bu gençler bugün hayatta olabilirdi.

- Urfa göz göre göre IŞİD’in üssü haline getirilmiş, IŞİD militanlarının Suriye’ye giriş-çıkışı kolaylaştırılmış, hastaneler hizmetlerine sunulmuştur.

- Türkiye’nin Kürtleri’nin bölge insanı ile akrabalık bağları değerli bulunmamış ve halka açıkça hakaret edilmiştir.

- Bu tablo AKP’nin ikide bir geri adım attığı Kürt politikasıyla birleşince, bu durum Kürtlerin devlete güvenini sarsmıştır.

 AKP’nin tek başına iktidar imiş gibi uyguladığı politikalar, devletin zirvesinin kullandığı dil, Türkiye’yi yakın tarihinde görmediği kadar karanlık bir noktaya sürüklemektedir.

Kürt kamuoyu, Roboski’yi çözmeyen, Diyarbakır bombacısını izlemeyi bırakan, Suruç’ta yeterli önlem almayan bir siyasi anlayışla baş başa bırakılamaz.

Hükümetsizliğin Türkiye’yi sürüklediği nokta bir felakettir. Yaşanan felaketin açık ve net sorumlusu AKP’nin mezhepçi, hayalperest politikalarıdır. Buna dur demek Meclis’teki partilerin elindedir. Türkiye için en kritik saatleri yaşadığımızın umarım farkındadırlar.