Ergun BABAHAN
Sandığa giderken ortada güya bir 'Cumhur İttifakı', bir de 'Millet İttifakı' rekabeti var. Dışarıdan bakan gözlemcileri yanıltacak bir tablo. Çünkü ortada tek ittifak var ve adı da antiKürt İttifakı.
Her türlü hukuksuzluk, yolsuzluk ve yoksulluğun temelinde bu ittifak yatıyor. Devletin bekası için Kürtlere karşı bir araya gelen partiler, bir kayıkçı kavgası içinde demokrasi oyunu oynuyor.
Demokrasiyi dört veya beş yılda sandığa gidip oy atmaktan ibaret sayar, halkın seçtiği vekil ve belediye başkanlarının tutuklanmasını doğal karşılarsanız dünya standardında bir demokrasimiz var.
Veya Erdoğan ve partisi devletin ve medyanın tüm imkanlarını kullanırken HDP’ye söz hakkı tanınmamasını, HDP’nin olmadığı programlarda HDP’nin tartışılmasını normal gören çok sesli bir demokrasimiz var.
Türkiye’nin demokrasisi başından sakat kurulmuş ve bu sakatlık bugün de aynen devam ediyor. CHP’nin veya İYİ Parti’nin başında hangi ismin olduğu önem taşımıyor.
Vesayet sisteminin izin verdiği oranda siyaset yapabiliyor ve meselenin özüne giremiyorlar. Vesayetçi sistem açısından da Kürt meselesi, Alevi meselesi gibi konular partilerin görev ve yetki alanlarının dışında kalıyor.
Kürt meselesinin demokratik yollar değil de, askeri yöntemlerle çözülmeye çalışılması hem siyasi partileri hizaya getiriyor, hem de yargı sistemini emir-komuta zincirine sokuyor, hem de medyayı tek sesli hale getiriyor.
Suriye’den Irak’a kadar her alanda Kürtlerle savaş jargonu, siyaset dilini askerileştiriyor, kendi halkının önemli bir bölümünü düşman görmeye yol açıyor ve toplumun dokusunu bozuyor.
HDP’ye terörist demek, o partiye oy veren milyonların da terörist ilan edilmesi anlamına geliyor. Aynı zamanda diğer partilere HDP’den uzak durun talimatı verilmiş oluyor.
Oysa, bugünkü tabloda HDP’nin dahil olmadığı bir ittifakın AKP-MHP ittifakı karşısında bir şansı yok. HDP’siz siyaset Türkiye’nin antidemokratikliğine, AKP-MHP ittifakına mahkumiyetine, yolsuzluk ve yoksulluğa evet demek anlamına geliyor.
Devlet erkini elinde tutan atanmışların yarattığı bu tablo, Erdoğan-MHP ittifakı sayesinde toplumun geniş kesimini devletin istediği biçimde yönlendirip şekillendiriyor.
Tüm dünyayı, her türlü demokratik talebi ihanet ve düşmanlık kabul eden ve muhataplarına düşman muamelesi yapılmasını kabul ederek meşrulaştıran bir anlayışı hakim kılıyor.
Erdoğan’ın Gezi ve 17-25 Aralık sonrası atanmışlarla yaptığı ittifak, bu açıdan önemli ve anlamlıdır. 17 Aralık 2005’te Diyarbakır’da şu konuşmayı yapan Erdoğan tamamen geride kalmıştır.
Bakın neler demiş Erdoğan:
"Kürt sorunu, bu milletin bir parçasının değil, hepsinin sorunudur. Bu ülkeyi kuranların bize miras bıraktığı temel prensipler ve cumhuriyet ilkesi, Anayasal düzen dahilinde her sorunu daha çok demokrasi, daha çok vatandaşlık hukuku, daha çok refahla çözeceğiz. Bu anlayışla çözüyoruz ve çözeceğiz de…
Her ülkede geçmişte hatalar yapılmıştır. Her ülke geçmişinde zor günler yaşamıştır. Türkiye gibi büyük bir devlet ve güçlü ülkede pek çok zorluğun harmanından geçerek bugünlere geldik. O nedenle geçmişte yapılan hataları yok saymak büyük devletlere asla yakışmaz. Büyük devlet, güçlü millet kendisi ile yüzleşerek, hatalarını ve günahlarını masaya yatırarak geleceğe yürüme güvenine sahip millet ve devlettir. İktidarımız bu bilinçle ülkede hizmete soyunmuştur.”
AKP ve Erdoğan hukuksuzluk ve yolsuzluk tercihini yaptıktan sonra Kürt meselesinde şahinleşmiştir ama kabul etmek gerekir ki, o günün Türkiye’sinde, ne o dönemdeki ortağı cemaat, ne siyasi partiler, ne de devleti oluşturan kadrolar bu siyasete destek vermiştir.
Geldiğimiz nokta, çözümsüz bir Kürt sorununun, toplumun değerlerini, ahlakını çürüttüğü noktadır. Kürt meselesinin demokratik çözümüne destek vermeyen herkes, Erdoğan’ın ateşine odun taşımakta ve onun politikalarına destek vermektedir.
Mesele, İstanbul veya Ankara’nın rantını kimin yiyeceğinden çok, demokratik ve müreffeh bir ülkede yaşanıp yaşanmayacağı meselesidir ve maalesef tercih bellidir.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.03.2022
7.03.2022
1.03.2022
21.02.2022
28.01.2022
11.01.2022
6.01.2022
3.01.2022
25.11.2021
18.11.2021