Eylem YILMAZ

KILAVUZUN ORTADOĞU OLSUN BAŞBAKAN
23.01.2012
3285

Bu ülkenin tarihindeki geleneksel darbelerin bir daha tekrar etmeyeceğine sizin iktidarınızda inanmaya başlamıştım. İlk zamanlar da Avrupa Birliğine üyelik için harcadığınız çaba size olan inancımın ilk temeliydi. Bu zamana kadar iktidara gelmiş hiçbir partinin bu kadar kararlı adımlar attığını görmemiştim. Beni dünya doğru hızla itiyordunuz ve size takdirle, ümitle bakıyordum. Türkiye’yi Batılılaştırmaktaki bu hızınız benim taktirimi ne kadar topladıysa, bunu istemeyen gelenekselleşmiş darbecilerimizi de o kadar rahatsız etti. Sizin bu kararlılığınıza bir son vermek istediler ve geleneksel işlerinin başına geçtiler. Önce Danıştay saldırısı ile karşımıza çıktılar, sonra bir Rahip Santoro cinayeti , sonra Hrant Dink, sonra Zirve Yayın Evi katliamı…. Bunların hepsi sizi istemedikleri için yapıldı. Kendi “Geleneksel” varlıklarına uygun görmediler sizi ve insan hayatlarını bozuk para gibi harcamaya başladılar. Ergenekon Soruşturması başladı sonra… 28 Şubat Post-Modern darbenin de önemli çalışanlarından İbrahim Şahin’nin gözaltına alınması ve avukatının ofisinde bir dvd’nin içinden şifrelenmiş bir şekilde çıkan Kafes Eylem Planı. Sizin hızla Batılılaşmanıza karşı sizi Batıda yalnızlaştırmak için Gayrimüslimleri hedef almışlar ve bunun adını da Hrant Dink operasyonu koymuşlar. Hep beraber gördük ki bu operasyonu başarı ile gerçekleştirdiler. İbrahim Şahin gözaltısı bu ülkenin birçok yerinde grayderlerin sabaha kadar ışıklarını söndürmeden savcı nöbetinde yapılan kazılara ve o kazılardan çıkan cephanelikleri de bize gösterdi. Operasyonları için güzelce saklamışlar silahlarını. Bir de Balyoz Darbe planımız var ki insanın dehşete düşmemesi imkânsız. O planın içinde öldürülecek yazarların listesi vardı hatırlıyor musunuz Sayın Başbakan? O listede adı olan yazarlardan biri Hrant Dink idi! Ne acı bir “tesadüftür” ki Hrant Dink YOK! Hrant Dink Sayın Başbakan 5 Yıldır YOK! Ama Ergenekon Soruşturması var, Balyoz Soruşturması var, Jitem’in Doğuda işlediği faili meçhul cinayetlerinin yargılandığı mahkeme var, 12 Eylül Darbesini yani bu gelenekselliğimizi de yargılamaya başlıyoruz diyerek, umutla Hrant Dink Cinayetinin görüldüğü mahkemeye bakıyordum. Türkiye değişiyordu ve ben bunun kolay olmayacağını biliyordum, biraz sabır gerekiyordu. Bu geleneksel yapı kolayca vazgeçmeyecek, siz Yeni Anayasayı yapamayın diye elinden geleni yapacaktı bunu biliyordum. Size inanmaya, umutla bakmaya devam ediyordum. Sayın Başbakan size olan inancım önce Şike yasasında, sonra yurt dışına çıkış yasağı dahi koymadan Özel Harekâtçıların serbest kalmasında, Eski Cumhurbaşkanımız Turgut Özal dosyasının ailesinin iddialarına rağmen yeniden kapanmasında ve 34 vatandaşımın bombalanarak öldürülmesinde kırıldı. Bu bombalama bir kaza ise bile bir özür dilenmesi veya cenazelerine gidilmesi hatta Meclis’te saygı duruşunda bulunulması gerekmez miydi? Ben bu katliamı Ergenekon yapısının sizi zor durumda bırakmak, Kürt-Türk çatışması çıkarmak için yapıldığına inanıyordum ama tavrınız benim size inancımı kırdı. Ama Sayın Başbakan 17 Ocak 2012 tarihi benim tüm umutlarımın, inançlarımın yıkıldığı bir tarih oldu. Sizi devirmek için öldürdüler Hrant Dink’i 19 Ocak 2007 yılında ama 17 Ocak 2012’de Hrant Dink ile birlikte biz tekrar öldük, sizde!


Ve 17 Ocak 2012 bir yangındır! Hatırlıyor musunuz Tunus’ta üniversite mezunu bir genç işsizlikten kendini yakmış, sonra dev bir ateşe dönmüştü Ortadoğu. İnsanlar isyan ediyorlardı koltuk sevdalı yöneticilerine, ölümü göze alarak akıyorlardı sokaklara, meydanlara ve ölüyorlardı da. Herhalde her gün ölmektense bir kez ölmek daha iyidir diye düşündüler ve hiçbir güç durduramadı onları. Siz o koltuk sevdalılarına “Kendi halkını katleden yönetimin meşruiyeti olmaz” diye seslenmiştiniz. Siz Mısır’a gittiğinizde nasıl sevgi ve coşkuyla karşılanmıştınız! Çünkü tutumunuz çok doğruydu. Ama Sayın Başbakan aynı tutumu bizim için, kendi vatandaşlarınız için neden göstermiyorsunuz? 17 Ocak 2012 bizim yangınımızdır, Tunus’taki genç arkadaşım gibi.
 

Aslında siz kendinizi yaktınız farkında mısınız? Siz aldığınız desteğe nasıl sırtınızı dönersiniz? Siz bunun için oturmuyorsunuz orada! Hrant Dink öldürüldüğünde kendimi katili hissetmiştim ben! Bir insanın ölümünü izlemek ve bir şey yapamamak nedir bilir misiniz? Bilir misiniz öleceğini görüp de engelleyememenin yakıcı çaresizliğini? Bugün yargılanacak olan 12 Eylül darbesinin işkencecileri konuşturmak için kullanırmış bu yöntemi. Kişi kendi canı yanıyor da konuşmuyorsa, onun en sevdiği insana gözlerinin önünde işkence yaparlarmış. Hrant Dink cinayeti de aynı işkenceydi Sayın Başbakan!


17 Ocak 2012 yangındır unutmayın bunu! Kılavuzunuz Ortadoğu olsun Sayın Başbakan, bir yangın nelere mal oluyor, koltuk sevdalılarını nasıl koltuklarından ediyor, her gün ölmektense bir kez ölmeyi tercih edebiliyor insanlar, haklarıyla yaşamak ve yaşatmak için ölebiliyorlar. Ben bu ülkenin bir vatandaşı olarak kendimi güvende hissetmiyorum. Sokak ortasında öldürülebilirim, başıma “kaza” ile bombalar düşebilir de parçalanarak ölebilirim! Kendimi güvende hissetmem için adalete hava ve su kadar ihtiyacım var. Sanırım bu ülkede yaşayan herkesin de. Ama maalesef ki bir mahkeme kararı beni eli kolu bağlı bir çaresizliğin içine itti ve bu adalet benim en büyük isyanım, yangınım oldu.

Sayın Başbakan, siz bizi Batılılaştıracaktınız hatırlıyor musunuz? Yeni bir Anayasa yapacaktınız? Kürt Sorununu çözecektiniz? Darbeleri ve geleneksel darbecilerimizi yargılayacaktınız? Hrant Dink’i vuranlar olmadan neyi yargılayacaksınız? Hangi darbeyi, hangi darbecileri? Nerde o darbeciler?

17 Ocak 2012’de çok sevindi o darbeciler. Siz darbecileri değil bizi sevindirecektiniz Sayın Başbakan!

Yargılanacak darbeci mi kaldı 17 Ocak 2012’den sonra? Sanki yeni bir 28 Şubat sürecine girdik farkında mısınız?
 

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar