Fehmi KORU
Partilerin iktidara erişmeleri kolay olmaz; siyaset dik yokuşu çıkmak gibi bir şeydir ve yorar. İktidara erişen her parti oradan hiç inmeyeceği hissiyle hareket eder; ancak her ülkede her iktidarın mutlaka sonu gelir. Sonu gelen iktidarların durumu yokuş aşağı inişe benzer; başlamasıyla bitmesi arasındaki mesafe kısadır.
AK Parti ülkemiz siyasi hayatında daha önce hiçbir partinin gerçekleştiremediği pek çok rekora imza attı. Bunlardan mutlaka kayda geçirilmesi gerekeni, en uzun süreyle iktidarda kalma rekorudur. Kendisine özel şartları bulunan tek parti dönemini (1923-1950) saymazsak, çok partili dönemde (1950 ve sonrası) en uzun süreli iktidar AK Parti’ye nasip olmuş bulunuyor.
En uzun süreli başbakanlık rekoru da Tayyip Erdoğan’a ait.
Bu yüzden olmalı, iktidarı hiç kaybetmeyeceği hissi, AK Parti’de, ülkemizde daha önce iktidar olmuş başka partilerden çok daha güçlü.
Tabii, o güçlü hissin arkasında uzun iktidar yıllarında kurduğu sistem-içi ittifakların, hazır bulduğu veya yetiştirdiği bürokratik kadroların, yanına almayı başardığı medya desteğinin de büyük payı var.
En önemlisi unsur da, 2017 referandumuyla gerçekleşmiş olan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi. O sistem sayesinde, devletin bütün erkleri üzerinde hiçbir partinin daha önce sahip olmadığı bir güç, iktidarın emrinde.
Yukarıda genel esaslarını verdiğim iktidarın günü geldiğinde mutlaka değiştiğine dair siyasetin genel doğasına aykırı olduğu halde, bugün ülkemizi yöneten siyasiler, iktidarlarının kolayca sona ermeyeceğini düşünüyorlar.
Oyları azalsa bile kurdukları ittifak içerisinde yer alan ortakları -MHP- iktidarın devamını sağlamaya hazır bekliyor.
İktidar mensupları böyle düşündüklerini tavırlarıyla belli ediyorlar.
Haklı da olabilirler.
Aşil topuğu ve iktidar
Peki de, AK Parti iktidarının gücüne güç katan özellikler, onun aynı zamanda yumuşak karnını, Aşil topuğunu teşkil ediyor olmasın?
‘Aşil topuğu’nun ne olduğu bilinir bilinmesine de yeniden hatırlatmakta bir beis yok.
Homeros, İlyada adlı eserinde (yazılma tarihi MÖ 720) Aşil adlı olağanüstü bir kahramandan da söz eder. Aşil’e hiçbir silah etki etmez; oklar, kılıçlar onda ölümcül etki bırakmaz. Çünkü, annesi çelikleştiren kutsal ırmakta onu bebekken yıkamış ve böylece kendisine dokunulmazlık kazandırmıştır. Ancak Aşil’in de bir zayıf noktası vardır. Annesi bebeği ırmağa sokarken topuğundan tuttuğu için Aşil’in vücudunun orası -yani topuğu- çeliklenmemiştir. Nitekim, Aşil’in sonunu topuğundan aldığı bir yara getirir.
İktidar partisine güç veren bazı özellikleri aynı zamanda onun zayıf noktası olmasın?
Aşil’in topuğu gibi…
Bana bu konuyu düşündüren, bir süreden beri konuşulduğu halde fazla etkili olamamış “FETÖ’nün siyasi ayağı” tartışmasının son günlerde aldığı biçim. Ergenekon süreci içerisinde tutuklu yargılanmış eski Genelkurmay başkanı İlker Başbuğ’un çıkışıyla, ilk kez, bazı AK Partililer “FETÖ’nün siyasi ayağı” olmakla isimleri verilerek itham edildi.
Kendisinin sivil mahkemelerde yargılanmasını sağlayan bir yasa değişikliğini hazırlayan, Meclis’e sunan ve görüşmeler sırasında savunan isimleri “FETÖ’nün siyasi ayağı” olmakla suçlamakta eski Genelkurmay başkanı.
AK Parti bu çıkışa çok sert karşılık verdi.
Parti sözcüsünün açıklamasıyla yetinilmedi, AK Parti genel başkanı da olan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da, kendisini iyi tanıdığını özellikle vurgulayarak, eski Genelkurmay başkanının suçlamalarının partisi ve partilileri tarafından yargıya taşınacağını ilan etti.
En az bunun kadar önemli bir başka gelişme de, azalan oyları yüzünden meydana gelmekte olan eksiğini kapatma imkanını AK Parti’ye sağlayan iktidar ortağı MHP’nin anamuhalefeti teşkil eden CHP lideri hakkında “FETÖ irtibatı” suçlaması yapması… Bunun araştırılması için suç duyurusunda bulundu MHP.
İşte ben de, bu tabloya ve medyadaki yeminli AK Parti karşıtlarının “Keşke bu davalar açılsa” temennilerine bakarak, kendisini en güçlü hissettiği bir zamanda, en güvendiği yerden AK Parti’yi vurmanın ön hazırlığının yapıldığını düşünüyorum.
Yargı FETÖ davalarındaki ölçülerini siyasilere uygularsa…
AK Parti’nin en güvendiği yer yargı.
En güvenilen yer aslında en zayıf noktaysa ne olacak?
Yargıda üçte ikisi sonuçlansa da üçte biri halen devam etmekte olan FETÖ ile ilintili davalarda, Türk hukuk sisteminde daha önce bulunmadığı halde bu hükümet tarafından devreye sokulan bazı yenilikler sayesinde, yargılananlara bayağı ağır cezalar verilmekte.
Hükümetin çıkardığı Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK’lar) ve Cumhurbaşkanı Hükümet Sistemi’ne geçildikten sonra cumhurbaşkanlığı kararnameleri ile pek çok insan işinden oldu, çoğu tutuklu olarak yargılandı ve bazısı cezalandırıldı da.
Aynı ölçüler siyasilere de uygulanırsa ne olacak?
Meclis’ten çıkan bir yasayı ‘FETÖ’ ile irtibatlandıran eski Genelkurmay başkanının çıkışı bunun ne kadar kolay olabildiğini gösteriyor aslında.
Şimdiye kadar sağda-solda dillendirilen ve fazla ses getirmeyen iddialar konu yargıya intikal ettiğinde, mahkeme safhası sırasında, FETÖ davalarında önüne getirilenleri cezalandırmada yargının kullandığı türden kanıtlar ve gizli tanıklıklarla konu iktidar için yıpratıcı bir hal alabilir.
İktidarın zayıfladığını ve ömrünün kısaldığını en önce bürokrasi anlar, bunu da unutmayalım.
Dışarıda yürüttüğü dış politika tercihleri sonucu dört bir taraftan sarılmış görüntüsü veren iktidar, içeride de kendi eliyle açtığı yargı süreci yüzünden zora düşerse, bunun sonu nereye varır?
Bu sorunun cevabı bu yazının girişinde var.
Yazarlar
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî kimlikler panayırı kapandı 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.08.2025
5.08.2025
3.08.2025
27.07.2025
25.07.2025
24.07.2025
23.07.2025
21.07.2025
19.07.2025
17.07.2025