Hüseyin ÇAKIR
Tarihin bütün zamanlarında, " Yönetenler yönetemediği zaman" ve/ya "Yönetmeyi becereme diklerinde" halk sokağa çıkar. Sonrası, "Allah kerim" olmuştur. Sıkı örgütlü küçük azınlıklar (Rusçası ile Bolşevikler) büyük kalabalıkları yönetip, onların yönlendiricisi olmuşlardır. Devrimlerle iktidar olanlar bir süre devirdiklerinden daha zalim oldular. “Arap Baharı” nostaljisinin sonuçları ortada; kaos devam ediyor. Yıkma, öfke, isyan ve şiddet… Beklentilerin gerçekleşmemesi, egemen olan karşısındaki çaresizlik, hani; “Kediyi köşe sıkıştıran aslana karşı, var olma, yok olma ile karşı karşıya kaldığında, aslanı per perişan etmesi” gibi. Çoğunluk böbürlenmesi ile azınlıkların üstüne üstüne gidip; onları aşağılayıp, küçümseyip, rencide ederseniz, ortaya çıkan “isyan karşısında” diliniz tutulur.
Bu iktidara verilen ders
İktidar çok doğru bir şey yaptı. Devlet şiddetini -polisi- sokaktan çekti.
Ana muhalefetin bugüne ve geleceğe dair, insanların yaşamlarını ilgilendiren hiçbir şey söylemeyip," iktidarı istemiyoruz" söylemi üstünden muhalefet - isterseniz buna dalaşma diyelim- yapması ve laiklik, Cumhuriyet değerleri –simgelerini, toplumun muhafazakar, mütedeyyin değerleriyle çatıştıran dili, muhalefet gibi gösterirseniz, iki toplumsal, sosyal, sınıfsal bloku birbirlerine karşı “dolduruşa”getirirsiniz: Ortaya çıkan şiddet karşısında, mitinginizi iptal edersiniz, eliniz ayağınıza dolanır. Sonrada, “Bırakın toplumun enerjisi boşalsın” dersiniz.
Buda muhalefetin kendine çıkarttığı ders.
Ana muhalefette çok doğru bir şey yaptı. "Bu kaos ortamından acaba siyasal rant sağlayabilirim mi"" diye düşünmedi.Geri çekildi.
Üçüncüsü de protestocu eylemcilere;
Böylesi isyan ve toplumsal hareketler demokratik tepki zemininden şiddet zeminine kaydığında, on binlerce kişiyi bir kaç on kişi istediği gibi şiddet sarmalı içine çekebilir. Hani şu meşhur “uyuyan renkli kuvvetler” için böyle ortamlar iş başa yapma zamanıdır. Birileri, protesto, sivil itaatsizlik, sivil direniş, devrime doğru gidiyoruz diye düşünürken, demokratikleşme ve reformlar sürecine karşı, “karşı devrim” planlarının içine düştüklerini anlayamazlar bile. “Susurluk aydınlatılsın” diye “ Sürekli aydınlık için, bir dakika karanlık” eylemine Genel Kurmay’ın ışıklarını söndürerek katılması sevinçle karşılayanlar, aradan yıllar geçince, başlangıç amacının, nereye doğru evirildiğini ve nasıl sonuçlandığı çok sonra anladılar, anladık.
Sokağa çıkanlar, AKP iktidarının onların ellerindeki maddi ve manevi değerlerini, ayrıcalığını ellerinden alarak, "çarıklı, göbeğini kaşıyanlar, sıkma başlı, takunyalı, badem bıyıklı"ları onların yaşam alanlarına taşıyarak, aynı apartman, aynı villa, aynı rezidans, aynı restoran da , aynı iş toplantısında bir araya getiren işler yaptı. Yani 'asla eşit olmamamızın mümkün olamayacağı kesimlerle bizi eşit yaptı! Aynı mekanlarda yaşamaya mahkûm etti. O halde buna isyan edelim dediler, tencereleri tavanlarıyla isyan ettiler.
Tencere tava isyanı, Şili de Allende'nin sosyalizmine eşitlikçi, adaletçi sistemine karşı ayrılıkça orta orta sınıfın isyan simgesidir.
Sokağa çıkanlar,1 Hazirandan itibaren içlerinde biriktirdikleri her şeyi sokakta ifade ettiler.
Mütedeyyin, varoşlarda yaşayan, kent yoksulları evlerinden çıkmadılar.
Düşe kalka da olsa yürüyen bu parlamenter demokratik sistem tepe taklak olursa, iktidarı, muhalefeti, laik’i, muhafazakarı, liberali, demokratı... bu çöküntünün altında kalır.
“Hadi canım sende, darbe mi olacak, kim darbe yapacak” gibi iyimser bakanlara; Bundan bir ay önce, 31 Mayıs, 1 Haziran 2013 de Taksim’de başlayan protesto ve sonrasında 50 ile yayılan kitlesel eylemler olacak, bu eylemler içinde şiddeti barındıracak… deseydim.
Bunu duyan hemen herkes bana paranoyak derdi.
Devrimler tarihinin uzun orta dönemlerini anımsayalım. İsyan edenler sonuçta mutlu olmuşlar mıdır? Tarihte çok az örneği var. Devrim yapıp, devirerek iktidar olanlar, hakiki anlamda iktidar olmuşlar, devirdiklerinin yöntemlerini aratan yöntemlerle iktidarlarını sürdürmüşlerdir. Bunun sağ sol gibi ideolojik istisnası falan da yok. Devrimle iktidara gelenlerin ezici çoğunluğu, bütün vaatleri lafta kalmışlardır. Otoriter, totaliter rejimler kurmuşlardır.Demokratik yollardan iktidar olup, çoğunluğun duygu, ruh haliyle ırkçılık, milliyetçilik, dini inanç, sınıf çıkarı ... gibi üstünden Nazizm, Faşizm, devrim yoluyla iktidar olup Stalinizm, darbe yoluyla iktidar olup Saddam, Pol Pot, Hafız Esat gibi diktatörlük rejimleri de yaşandı.
Reformlarla ilerleyenler; İsveç, Finlandiya, Almanya... ise, dikey ve yatay gelişmeyi adil ve adaletli (Sosyal-demokrat) gerçekleştirmeyi denemiş, kısmen başarılı olmuştur. Evrensel demokrasiyi geliştirmişler, insan hak ve özgürlükleri, küresel değerler haline gelmiştir. Bu değerler en nihayetinde solun reformcu -sosyal demokrat- kesiminin insanlığa kazandırdığı, özgürlük ve demokrasi değerleridir.
Modern demokrasi ve siyasal yönetim; gruplar, kimlikler, vs gibi, tümel, total olanı değil, Birey olanı, birey olanların ortaklıklarının taleplerini eşitlik temelinde gerçekleşmesini sağlayarak siyasal iktidar olarak yönetim işini yapabilir.
Son olarak, “Hükümet istifa” diyen AKP karşıtı öfkelerini dile getirenler, bu hükümet istifa ederse, mevcut meclis yapısı içinden nasıl bir iktidar olacağını da düşünüyorlar mı? Sorusunu kendilerine sormuşlar mıdır? Yoksa ezber bir sloganı tekrarlıyorlar mı? Demokratik ortam ve siyasal alan genişledikçe, demokrasiyi yaşamaya ve öğrenmeye devam ediyoruz.
“Taksim İsyanı” da böyle bir şey.
Yazarlar
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden sanayileşemiyor: Sermayenin, güvenin ve kurumların zayıflığı öyküsü 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTElveda Lenin ve Düzce Belediyesi… 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSuriye bir kere daha çözümü bozabilir mi? 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalHay'at Tahrir el-Şam'ın Evrimi ve Suriye'nin Geleceği 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSokak çeteleri devlet kurumlarına karşı 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman dünyada yeni bir fıkhi yaklaşımın önü açılabilir mi? 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNStratejik illüzyon! 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTahmin ediyordum, artık netleşiyor galiba (Transfermarkt, karapara) 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞAYM BAŞKANI AĞLIYORSA… 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBağımlı finansallaşmanın anatomisi ve Türkiye’nin bitmeyen kırılganlığı 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEÇıkış yolu 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTeostrateji yahut Din ve Dünya ilişkisinde kalibrasyon sorunu 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçTürk ve Kürt yalnızca seçmen değil aynı zamanda insan ve yurttaş 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünMonroe Doktrini gibi bir Trump Doktrini… 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımı hangi barışı getirecek? Üç barış teorisi 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları















































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.05.2018
13.05.2018
6.02.2018
29.04.2018
22.04.2018
8.02.2018
1.02.2018
25.03.2018
19.03.2018
11.03.2018