Levent Gültekin
Rejim değişmiş, ülke tam anlamıyla bir parti devletine dönüşmüştü.
Parti devletine dönüşmüş bir ülkede doğal olarak seçimlerin nasıl yapılacağı da tartışmalı hale gelmişti.
Parti devletine dönüşmek demek, valilerin, kaymakamların, rektörlerin, imamların… bürokrasinin tamamının seçimlerde iktidar partisi lehine tutum alması anlamına geliyordu.
Bu şartlarda yapılacak seçimlerin ciddi anlamda demokratik meşruiyet sorunu vardı.
Bütün bunlar biliniyordu.
Hile yapılabileceği, devletin bütün olanaklarının kullanılacağı, kontrol altına alınan medya gücüyle her türlü manipülasyonun yapılacağı bu nedenle adaletsiz bir seçim olacağı gerçeği herkesçe kabul edilmişti.
Bu seçimler bir anlamda devlet ile millet arasındaki bir sandık yarışına dönüşmüştü.
Yani bu seçimde asıl mücadelenin bir partiye, bir kişiye karşı değil, devlete karşı verildiği gerçeği gün gibi ortadaydı.
Böyle olduğu için bu seçime ‘ülkenin kader seçimi’ adı verilmişti.
Dolayısıyla bu seçim partiler yarışına dönüştürülmemeli, ülkesi için endişe duyan toplumun bütün kesimleri bu seçimin ülkenin kader seçimi olduğu gerçeğine ikna edilmeliydi.
‘Kader seçimi‘ne giderken parti ve kişisel çıkarlar bir tarafa bırakılıp, öncelik en doğru adayla ülkenin bu cendereden çıkarılması olmalıydı.
Muhalefet de bütün bunların farkındaydı ama ne hikmetse tam tersini yapıyordu.
Yıllardır bu duruma yönelik en küçük bir hazırlık yapmıyor, bütün çabayı bir aday belirleyip, seçime girmek üzerine yoğunlaştırmışlardı.
Yani sanki demokratik meşruiyeti olan bir seçim yapılacak, iktidar devlet imkanları kullanmayacak, medya gücüyle manipülasyon yapmayacak ve normal bir seçim süreci yaşanacaktı.
Bu gerçek apaçık ortadayken ‘Nasıl olsa kazanırız’ kolaycılığına kaçılmış, anketlerde en düşük çıkan kişi çeşitli ayak oyunlarıyla aday yapılmış bu da yetmemiş ülkenin kader seçimi partiler yarışına dönüştürülmüştü.
Her parti kendi oyunu artırmak, birkaç vekil fazla çıkarmak için birbirlerinin kuyusunu kazmak, hatta ülkenin kader seçiminde birbirlerini geçmeyi temel amaç haline getirmişti.
Seçimin önemine binaen parti tabanlarının birbirine kaynaştırılması, ‘Sen, ben, biz ve onlar ayrımı yok, o parti, bu parti meselesi değil, tek amaç Türkiye’nin bu cendereden çıkarılması‘ duygusu en etkili bir şekilde işlenmeliydi.
Esasında ülke endişesi nedeniyle farklı kesimlerden milyonlarca insan zaten bu duygudaydı.
Muhalefetin yapması gereken, bu duyguyu daha da büyütecek söz ve eylemlere ağırlık vermekti.
Fakat dediğim gibi tam tersine meseleyi parti yarışına dönüştürmeyi tercih ettiler.
En basit tedbirleri alma çabasına bile girmediler.
Mesela yıllardır milyonlarca insan ‘Aman sandıklar’ diyerek her ortamda feryat edip muhalefeti uyarmasına rağmen seçimlerden sonra 50 bin civarı sandıktan ıslak imzalı tutanak alınamadığı ortaya çıktı.
Yani bir çağrı yapılsa milyonlarca insanın koşarak gideceği basit bir organizasyon bile yapılmamıştı.
Nihayetinde her şey tam da beklendiği gibi olmuş, devleti de arkasına alan iktidar ciddi manipülasyonlar yapmış, devlet olanaklarını büyük bir pervasızlıkla kendi lehine kullanmış, esasında demokratik meşruiyeti olmayan şaibeli bir zafer elde etmişti.
Muhalefet kaybedilmesi imkânsız bir seçimi altın tepside bir kez daha iktidara sunmuştu.
Olan olmuş, ülke içinde bulunduğu cendereden kurtulma fırsatını bir kez daha kaçırmıştı.
Fakat çocukların, gençlerin, hepimizin ülkemizin geleceği için yeniden ayağı kalkması demokrasi, adalet, bağımsız kurum ve kuruluşlarıyla devlet olma, ülkenin varlığını huzur içinde sürdürme mücadelesi kaldığı yerden devam etmeliydi.
Fakat akıl almaz yanlışlarla, ihmallerle veyahut farklı gerekçelerle ülkenin kader seçimini mahveden muhalif aktörler hiçbir şey olmamış gibi yoluna devam ediyor.
Toplum büyük bir ruhsal yıkım yaşarken onlar elde ettikleri makamlarda keyif çatıyor.
Yani seçim sürecinde yaptıkları kötülüğün daha büyüğünü seçimden sonra da yapmaya devam ediyorlar.
Bütün muhalif aktörler büyük yara aldı.
Toplumun kendilerine inancını da ilgisini de yitirdiler.
Buna rağmen ülkenin önünü açacak en küçük bir çaba içine girmiyorlar.
Mesela Meral Akşener, il başkanlarının kendisine olan desteği açıklayıp hiçbir şey olmamış gibi yoluna devam etmeyi planlıyor.
Adaylığını dayatan, bu dayatma sonucunda partiler arasına nifak sokan, sandıklarda gerekli tedbiri bile almayı başaramayan CHP ve onun lideri Kemal Kılıçdaroğlu, seçimi kazanmış gibi davranmaya devam ediyor.
“Tabanımızın tamamını Kemal Kılıçdaroğlu’na oy vermeye ikna edemeyebiliriz” diyen Ali Babacan da hem Kılıçdaroğlu’nun adaylığını destekleyip hem de seçim sürecinde, “90 yaşındaki halamı Kılıçdaroğlu’na oy vermeye ikna edemiyorum” diyen Davutoğlu da, “Bu seçimi yüzde 60 ile kazanıyoruz” diyerek topluma açıkça yalan söyleyen Saadet Partisi lideri Temel Karamollaoğlu da hiçbir yanlış yapmamışlar gibi yollarına devam etmenin planını yapıyorlar.
Bunca yıldır iktidarı eleştirdiler, her türlü vaatte bulundurdular ama toplumu buna ikna edemediler.
Bundan sonra edemeyecekleri de ortada.
Buna rağmen ülkenin önünü açmak için kenara çekilmeyi düşünmüyorlar.
Halbuki toplumun yeniden ayağı kalkıp ülkesine sahip çıkacak bir duyguya gelebilmesi için yeni yüzlere, yeni aktörlere, yeni politikalara, yeni hikayelere ihtiyaç var.
Fakat mevcut aktörler bu umudun önündeki takoza dönüştü.
Bu dönemde ülkeye bundan daha büyük bir kötülük düşünemiyorum doğrusu.
Türkiye’ye düşman olsalardı bu kadar büyük bir kötülüğü yapamazlardı.
Bu parti liderlerini geçtim, CHP’de, İYİ Parti’de ve diğerlerinde ülkesini seven, ülke yararını her şeyin üstünde tutan kimse kalmadı mı gerçekten?
Liderlerin ülkeye yaptığı bu kötülüğe sesini çıkaracak, itiraz edecek kimse kalmadı mı?
Seçim öncesi ülkeye yaptıkları kötülükler yetmezmiş gibi seçim sonrasında da aynı kötülüğü yapmaya devam ediyorlar.
Böyle yaparak ülkeyi ağır bir muhalefetsizliğe mahkûm ediyor, iktidarı siyasette tek oyuncuya dönüştürüyorlar.
Toplumu daha derin bir karamsarlığa sürüklüyor, ülkenin içinde bulunduğu bu cendereyi daha kalıcı hale getiriyorlar.
Türkiye, ülkeyi parti devletine dönüştürmüş bir iktidar ile pişkinliği kararlılık, dirayet sanan muhalefetin arasında sıkışıp kaldı.
Bu ülke bizim.
Buradan başka bir yerde yaşayamayız.
Bu ülkeyi, demokrasinin olduğu, hukukun ve bağımsız kurumların işlerlik kazandığı, herkesin eşit, özgür bir yaşam sürdüğü bir ülke haline getirme amacından vazgeçemeyiz.
Buranın bir Ortadoğu ülkesine dönüşmesine razı olamayız.
Küsme, darılma, içe kapanma, kötülüğe teslim olma, ‘Bana ne‘ deyip kenara çekilme lüksümüz yok.
Çünkü bu seçimi toplum olarak biz değil, başarısız, beceriksiz, kişi ve parti çıkarını ülke yararı üstünde tutan muhalefet kaybetti.
Mevcut muhalif aktörlerin kenara çekilmesini sağlayıp, siyaseti yeniden umudun merkezi haline getirmenin yollarını bulmalıyız.
Bu nedenle mevcut siyasi aktörlerin ülkemize kasten yaptıkları bu kötülüğe partili refleksiyle sessiz kalamayız.
Aksi takdirde partileri olan ama huzur içinde yaşadığı ülkesi olmayan zombilere dönüşeceğiz.
Yazarlar
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları



























































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.09.2023
19.08.2023
19.08.2023
14.08.2023
6.08.2023
8.07.2023
3.07.2023
27.06.2023
23.06.2023
19.06.2023