Markar ESAYAN

Kurban
15.12.2013
2368

 Hakikat de, güzel de, kendisini arzuyla, çileyle ve emekle aramayandan kendini gizler der bir filozof. Bu da bizi ister istemez çağımızın hastalığı faydacılık karşısında özveriye kendimizi açmamızı gerektiriyor.

Buradan da kurban kavramına geliyoruz.

Yani, eski benden kurtulup, yeni bir hayata doğmaya...

Böyle bir insan çok cesurdur. Çünkü cesaretini, mümkün olduğu kadar gerileyerek uzun atlama yapan sporcu gibi, korkulara gömülerek oluşturur. Kendini kurban edebilecek kadar cesur bir insanın, bir zamanların en korkak kişisi olması adeta bir kuraldır.

O kadar korkmuş, o kadar kaçmış ve o kadar köşeye sıkışmış olalım ki, içine düştüğümüz o zifiri karanlıktan kurtulabilmek için her şeyimizi gözden çıkaracak kadar 'insanlıktan' çıkalım.

Böyle bir insan için korku artık eski anlamını yitirir. Safrası patlamış denizci gibidir. Hiçbir fırtına onu artık hasta edemez.

Çok sevdiğim bir büyüğüm vardı. Daha doğrusu ben epey küçüktüm. Bana sık sık öğütler verir, kendince hayata hazırlardı. Zor bir hayatı olmuş, lakin saygın kalabilmeyi, helal yaşamayı başarmıştı. Bunun için hayranlık duyardım ona. Söylediklerini not eder ve uygulamaya çalışırdım. Bana 'Gerektiğinde yumruğunu masaya vurmayı bileceksin. Bazen tercih anı gelir. İşte o zaman acımasız olacaksın. Acırsan, kaybeden sen olursun.'

Benzetmelerle konuşuyordu hep. Kastettiği yaşam savaşı ve rekabetiydi. O kadar kötü şeylere tanık olmuştu ki, onun için bu dünyanın bileğini bükmekten başka bir yol, yöntem yoktu. 'Ötekilerin' hepsi, aslında bizlere tehditti.

İçime sinmiyordu bu sözler, lakin, hayat genellikle onu doğruluyordu. Çok haksızlık, çok acı vardı. İyilikten genellikle maraz doğuyordu. Ona göre en iyisi bencil olmak, ama başkalarına da kötülük yapmaktan kaçınmaktı.

Yine de içime sinmiyordu.

Eski pazar yazılarımdan birinde, 'Hayatın yarısı öğrenmeye, diğer yarısı da öğrendiklerini unutmaya harcanır' demiştim.

Çünkü ilk bilgilerimiz bizim değildir. O bilgilerin iyi, doğru veya yanlış olmasından bağımsız olarak, bu ilk yarıda öğrendiklerimizin çoğu bizi mutlu etmeyecektir. Çünkü başkalarınındır.

Sonra, fark ettim ki, o değerli büyüğüm ve tüm diğerlerinden dinlediğim şey hayat değildi. Dinlediğim şey, onların hayatıydı. Tecrübeleri çok değerliydi ama, başkalarının tecrübeleri üzerine hayat kuramazdınız. Hayat adına anlattıkları çoğu tecrübe, düş kırıklığı ve öfkenin yarattığı muğlaklıklar, yanlış yasalar içeriyordu.

İşte, kurban dediğim şey de bununla ilgili. Kurban, bizi bencil, faydacı ve korkak kılan tabiatımızı bir cesaretle elden çıkarmaktır. O kurbanın yanacağı sunağı ateşi de, başkalarından edindiğimiz bizim olmayan bilgiler olacaktır.

Başka türlü huzur gelmez. Başka hayatın içine yerleşemeyiz, yabancı bir kabı dolduramayız.

Mandela için, 'Büyük işleri kendini küçük kılarak başardı' diye bir söz var. Zayıflık büyük bir gücü gerektirir çünkü. İnsan kendisini başkalarında tamamlar. Bu ise zorla, işgal ederek, ele geçirerek olmaz. Başkalarının dünyası güven ve sevgi anahtarıyla açılır. Zorbalık, tahakküm ve menfaat ilişki değil, çelişkidir. Tahakkümden sevgi çıkmaz.

Oysa eğer mutlu bir azınlıktan değilsek, hayatın en başından itibaren bunların tam tersini öğreniriz. Hakkından gönüllü vaz geçen, fedakar ve duygusal insanlardan adeta tiksiniriz. Güçlü olmanın, herkesi bize bağlayacağını düşünürüz. Öyle de olur gibidir. Çünkü hayat zordur ve diğerlerinin çoğu da yanlış bilgilerle hayata başlamıştır. Birilerine sığınmak, zor hayattan kaçmak, korunmak isterler. Böylelikle özgürlüklerini, biriciklerini değiş tokuş ederler.

Sonra...

Sonra hem kendilerinden, hem de bağımlı oldukları kişilerden nefret ettiklerini fark ederler. Ve böylece kabus başlar. Kötü ebeveyn çocuk ilişkileri, huzursuz evlilikler, huzursuz işyerleri ve daha birçoğu daha...

İyi haber şu: İnsan böyle bir hayata çok fazla dayanamaz. Mutsuzluğu kendisini merak etmesine yol açar. Uykusuz geceler, keder dolu günler geçirir. Tüm enerjisini daha güçlü olmak için sarf eder durur. Sonunda bütün gücü tükenir. Bir çöp tenekesi gibi dünyanın kirini pasını doldurduğu ruhu, her şeyi aniden dışarı kusar.

Bu bir karar anıdır. Katharsis, Kehre das denkens...

İki şey olacaktır: Ya eski beni kurban verecek, ya da onunla yaşamayı göze alacaktır. Bu artık değerli bir büyüğümüzün ya da bir başkasının değil, bizim tecrübemiz, bizim ürettiğimiz bilgidir. Sorumluluğumuzu üzerimize alırız. Eski durumla fark budur.

Hayat bu krizlerden bizlere bol bol bahşeder. Onların bir anlamı vardır. Hiçbir şey rastlantı, kimse de aptal değildir.

İnsan kendisinin en azılı dedektifidir. Elindeki eşgal tanımı mükemmeldir.

Kendisini yakaladığı ilk günde gerçek hayat başlar.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar