Markar ESAYAN
“Katı olan her şey buharlaşıyor” adını verdiği kitabında Marshall Berman, rasyonellik ve nihilizm sorunu üzerine şu önemli tesbitte bulunmuştu: “Modern olmak kendimizi bir yandan bize macera, iktidar, keyif, gelişme, kendi ruhlarımızı ve dünyayı dönüştürmeyi vaat eden, bir yandan da sahip olduğumuz her şeyi, büründüğümüz her kimliği yıkma tehdidinde bulunan bir çevrede bulmak demektir.”
Berman, Marx’tan ödünç aldığı bu metaforla, her şeyin buharlaştığı ve elinde katı hiçbir şeyin kalmadığından hareketle modern insanın ümitsizlik ve nihilizme savrulduğunu anlatıyordu. Cemaatin, ahlaki kesinliğin, kişisel ve toplumsal hayatta neşet eden özgün kültürün yitirilmesi, modern insanın en ciddi kriziydi. Denebilir ki, modern çağın yaratılışında Adem ve Havva yasak meyveyi bir kez daha tatmış, cemaat evinin (cennet-yuva) dışına atılmıştı. Rasyonalizm, din, gelenek ve kültürde, yani pre-modern olarak tanımlanan endüstri devrimi öncesi toplumdan gelen ne varsa “(A)kla yatkın olmayan” kategorisinde değerlendirirken, aslında bir başka “mutlak”ı söylence düzeyinde yaratmıştı. Beden ruh uyumu ve hayatın bütünlüğü ciddi şekilde zarar görmüştü. Modern insanın (Marx’ın afyon demekten öte varlık sorununa derinlemesine giremediği bir fonksiyonel akılla) din ve cemaatten yoksun bırakılmasının sonucu, nostalji ve nihilizm oldu. Bu rahatsızlık ve kayıp duygusu Darwinci evrim kuramının iyimserliği ile hemen tatmin edilemezdi. İnsanın kendisini modern bir birey olarak hele şu geçiş sürecini atlattıktan sonra fevkalade mutlu ve özgür hissedeceği konusundaki gerekli olan zaman, evrim teorisine göre oldukça uzundu. Bu eksikliğin ikame edilmesi ise, insanın bedeninin, hastalıkların, deliliğin, (aslı günah işleme olan) suç işleme özgürlüğünün, aptalca şeyler de yapabilme olgusunun Gesellschaft (Kamu ve bürokrasi) tarafından zapturapta altına alınmasını gerektirdi. Bu arada “yüksek kültür” de bedenin ve tüketimin düzenlenmesinin aracı haline geldi.
Foucault bu kurumsallaşmayı Bentham’ın “panopticon” kuramını geliştirerek yapısöküme uğratmıştı. Ancak gerek Nietzsche, gerek Foucault gibi kültür eleştirmenleri, rasyonalizmin bu eksikliği ve kurnazlığını deşifre ederken, Tanrı’dan ayrı düşmenin açtığı gediği kapatamıyorlardı. Nietzsche “yeni ahlak” ve “yeni insan” kuramlarıyla önemli bir açılım yaratmıştı. Freud başta olmak üzere birçok bilim insanı açıkça bir Nietzsche yağmacısıydı. Ama nihilizmden ve varlık sorunundan kurtulmanın gerektirdiği aşkın bir sabite yaslanma ihtiyacı hepsinde de belirgindi. M. Scheler gibi daha azınlıkta kalan isimler ise “Sevgi”yi yeni cemaatin merkezine öneriyordu lakin bu kanona dahil olamıyordu.
Din bu açıdan da çok tehlikeliydi, çünkü günah işleme özgürlüğü ve türlü meselelerin çözümünde “ümmet”e sığınma imkânı vardı. Modern olmayan bir organizasyon, koordinasyon ve hatta devlet yönetme iddiasındaki dinler, modern hayata sürekli tehdit görüldü. Beden ve tüketim takıntısı, Nietzsche’nin tesbitinin aksine duyguları bastırmakla itham edilen Hıristiyan ahlakına değil, maneviyat eksikliğini giderememenin yenilgisine duyulan hınca bir cevaptı. Böylelikle genleşen beden ruhun yerini de almaya çalışıyordu. Bedenin ihtiyaçların zaman ve mekânda uzamsal olarak şişirilmesi, ruha yer bırakmayacağı gibi, kapitalist ekonomi mantığıyla da uyum içindeydi. 19. yüzyılın sosyalistleri günde 18 saatlere varan çalışma saatlerini 12 saate indirmeyi proleterlere zafer gibi sunarken, aslında onları kapitalist sisteme entegre ediyorlar, aylaklık mevhumu ise tarihe karışıyordu.
Bu da “Protestan Çalışma Ahlakı” ile oldukça uyumluydu doğrusu. Protestan Çalışma Ahlakı ile Darwinci Doğal Seleksiyon arasındaki benzerlik şaşırtıcıdır. Protestanlık, bireycilik, seçim ve vicdan ile uyumlandığı sekülerleşme ile aslında kendi mezar kazıcısı durumuna düşmüştü. Fethetme, tanıma ve tanımlama süreci, dışsallaşmasında kolonyalizm ile özdeşlik kurmuş, Protestan ahlakı da cemaatin güvencesi olan “fakirlik ve dayanışma”yı ayıplı hale getirmişti. Kilise bile, mesela İngiltere’de (tüm cemaati kucaklamaya çalışılan hallerinden), zenginlerin etrafında toparlandığı Angilikan Kilisesi ve orta sınıfların devam ettiği Metodist Kilisesi’nde olduğu gibi ekonomik sınıfsallığı yansıtmaya başlamıştı. Hâlâ yediği tokadın karşılığında ne yapmak gerektiğini bilemeyen Katolik Kilisesi dahil Batı Hıristiyanlığı artık iktidarın bir vektörü haline gelmiş, Papaların ve onların iktidar hırsının çok ötesinde bir moderne uyarlanma sürecine yedeklenmişti. Batı Hıristiyanlığı artık kölelerin, fakirlerin, dulların ve bunlardan oluşan cemaatlerin değil, dünyayı fethedenlerin kozmolojisini sağlayan bir kulüptü.
Nietzsche de tıpkı Marx gibi, dini zaten hasta olanlar için acıları hafifletici, ama sağlıklı toplumlar için korkunç zararlı bir uyuşturucu olarak betimliyordu. Belki o dönem için normal ve oldukça klasik modern bir tepkiydi bu. Ama sosyalistlerin hâlâ buna inanması Yeni Sol’un önündeki en büyük engel. Marx insanın manevi yapısı ve varlık sorununa hiç girmeden neredeyse idare etti, Nietzsche ise rasyonalizmin donukluğu ve işgüzarlığını keskin bir şekilde ortaya koymakta başarılı olsa da, “Üst insan” ve “Yeni ahlak” konusunda çıpasız kaldı. Sokrates öncesine giderek tanrısız, insanın duyguları bastırmaktan uzak tutan şiddet, cinsel özgürlük dahil her halleriyle uyumlu yaşadığı, hayatın bütünlüğüne müdahale edilmemiş saf bir zaman aralığı bulmayı umdu; umduğu için de buldu. Sıradan şeylerin rasyoneller tarafından entelektüelleştirilmesine hınç duymakta haklıydı, çünkü burada büyük bir sahtekârlığın kokusunu almıştı. Gündelik yaşam içerisinde karşılıklı ilişkiler düzeyinde “Değerlerin yeniden değerlendirilmesi” önerisini yaptı, lakin insanın manevi dünyasını denklemden çıkardığınızda yeniden değerlendirmek için ortada fazlaca bir malzeme kalmıyordu. Bu açık kapıyı bir türlü kapatamadı.
Nietzsche’nin gündelik hayata ve insanın her türlü hallerine hiç müdahale edilmemesi, karşılıklı gelişen bir yeni ahlakta yeni insanı bulma arzusu önemliydi. Ama neden o gündeliklik içinde gelişmesi murad edilen yeni ahlakın içinde Tanrı, gelenek vs. olmasındı ki? Eğer insanlar kimilerine göre ve asla kanıtlanamayacak şekilde “hurafe” ve “afyon” olabilecek bir din evreni içinde yaşamak veya oraya arada sırada girip çıkmak istiyorlarsa, buna müdahale etmek, ne adına olursa olsun aynı yanlışı tekrarlamak olmaz mıydı? Müdahaleyi estetize etmek belki sorunu daha da kavranamaz hale getirdiği ölçüde acımasızcaydı.
Bu anlamda Nietzsche’de ne kadar çabalamış olsa da Tanrı’yı öldüren modernin içinde boğulmuştu.
Nietzsche de, Foucault ve diğerleri de modern insanın nihilizme ve nostaljiye savrulmasına deva olacak bir reçete geliştiremedi. Modern insan, yuvadan (cemaaten) kovulmaya ve oynadıkları toplumsal rollerde kendilerini rahat hissedememelerine karşı nostaljiyi derinleştirmeye çaresizce devam etti. İsviçreli paralı askerlerin ev hasreti patolojisine verilen bu isim (nostalji) modern insanın eğreti evi oldu.
G. Stauth ve B. S. Turner’ın* sınıflandırmasına göre nostaljik paradigmanın dört özelliği vardı. Bunlardan ilki onun melankolisi ve kötümserliğiydi. Esas olarak tarihi bir çöküş anı olarak kabul ediyorlardı. Tarihte bir noktada bir altın çağ vardı ve o çağda insanlar tarihin kendilerine bir yuva verdiğini, gerçekliğin ise kavranabilir olduğunu varsayıyorlardı. Gelecek ise artık sadece çöküşün devamı değil, şiddetlenmesini ima ediyordu. Kötümserlik, Adorno’nun “Auschwitz’den sonra şiir yazmak barbarlıktır” sözünde en tepe noktasına ulaşmıştı.
Nostalji fenomeninin ikinci özelliği bütünlük ve ahlaki kesinliğin yitirildiği duygusuydu. Kapitalist endüstrileşme, kırsal cemaatların çöküşü, bilimsel bilginin kamusal alanı düzenlemesi ve toplumsal yapının karmaşıklaşması dinsel evi ve değerleri zayıflattığı oranda dünyevileşmeyi inşa ediyordu. “Üçüncü olarak” diye devam ediyor Stauth ve Turner, “Bireysel özerklik yitirilmiş ve sahici toplumsal ilişkiler çökmüştür.” Modernitenin bireyi öne çıkarması bir aldatmaca halini almıştır. Çünkü ahlaki birlik zayıfladıkça, birey kendisini zayıflatan bürokratik devlet tahakkümüne terk edilmektedir. Birey, Weberci bürokrasi ile Foucault’nun deşifre ettiği disiplin teknolojilerinin gözetiminde “yalnız ve yalıtılmış” yaşar. Bireyselleşmeden kasıt, aslında bu bireyin kendisini kendine hapsettiği durumdur.
Stauth ve Turner nostaljik paradigmanın son öğesini şöyle tanımlar:
“Paradigmanın son bileşeni, basitlik, kendiliğindenlik ve sahiciliğin yitirilmesi duygusudur. Birey, yalnızca yönetim bazında değil, aynı zamanda duygunun özerk dışavurumunu engelleyen davranışa dair belli mikro ahlaklar bazında denetlenir.”
Birey tüketim toplumuna koşut, belli yapıp etmelerin sınırlarını çizdiği demir bir kafesin içindedir. Nietzsche’ye göre; dinsel/ahlaki değerlerin aşınmasıyla birlikte batı kültürünün temel varsayımları, bundan böyle Tanrı kavramıyla doldurulamayacak bir gedik bırakarak çökmüştür. Bu gediği olduğundan önemsiz göstermeye çalışan toplum bilimciler de olsa olsa modernizmin yeni keşişleridir. Nietzsche, bir tür felsefi özerklikten bahsediyordu. Oysa Heidegger’e göre felsefeye duyulan ihtiyaç, tam da bizim dünyadaki yuvasızlığımızın bir işaretiydi. “Varlık nedir gibi felsefi sorular sormak, bundan böyle varlığın ne olduğunu bilmediğimizi önermek” anlamına geliyordu.
Ama sorun bundan da öteye taşınmıştı. Nietzsche’nin önerisi imkânlı olsaydı dahi, Tanrı, ölüm, ölümsüzlük, özgürlük ve ahlak hakkındaki büyük sorular artık cevapsızdı. Cevapsız kaldığı için de modern toplumda bu sorular artık gittikçe sorulmaz hatta yasaklı oldu. İnsanlar, varoluş hakkında kapsamlı bir yorumdan mahrumdu ve bu manada A. MacIntyre’a göre, “Modern toplumda insanlar herhangi aktif bir anlamda ateist ya da hümanist olmaktan uzaktır; sadece deist değillerdir.” **
Şimdi ise, 1900’lerden ve 1960’lardan sonra son büyük nihilist kuşakla karşılaşıyoruz. Bunun nedeni, modernitenin özgürleştirmeye, inşa etmeye çalıştığını iddia ettiği bireyin, özetle terk edilmiş, boşlukta ve sömürgeleştirilmiş olmasıdır. “Medeniyet ve rasyonelleşme sürecini, Batı kültürünün dünya üzerinde egemenlik kurma etiği olarak, yani iktidar-istencinin (will to power) dışsallaşması olarak görecek şekilde daha da genişletebiliriz” diyor Stauth ve Turner. Ve devam ediyorlar: “İktidar istencinin kültürün kurumsallaşması, medeniyet ve akılla bu şekilde genişletilmesi dünyanın sömürgeleştirilmesi olarak da görülebilir. ‘Dünyanın sömürgeleştirilmesi’ ifadesiyle, yalnızca dışsal bir uzamın coğrafi sömürgeleştirilmesini değil, aynı zamanda bedenin kültür tarafından sömürgeleştirilmesini ve zihin ya da bilincin (A)kıl ve bilim tarafından sömürgeleştirilmesini kastediyoruz.”
Modern insan özgür de, birey de olamadı, çünkü Scheler’in dediği gibi, rasyonalist bireycilik anlayışının tersine, kişiyi ancak başka kişilerle ilişkili haldeyken anlayabiliriz ki, bu da bireyin kendine dair bilincinin, zorunlu olarak toplumsal bilinç olduğu anlamına gelir. Bizler, diğerlerinden koparak varlığımızı bile anlamlandıramayız, veya birey olmak için topluma gitme zorunluluğumuz vardır. Modernizm cemaatleri ve ortak ahlakı dağıtırken iddia ettiği toplumsallaşmayı yaratamadı. Bugün Batı’nın yaşadığı kimlik ve kültür krizi budur. Temelde ciddi bir kültür ve bilim reformuna ihtiyaç var. Ama bunu yapabilmek için önce sömürge mantığından tövbe etmek, modernin ötesine bakabilmek gerekiyor.
Türkiye’deki duruma geldiğimizde ikili bir cemaatsal yapı bizi karşılar. Türkiye, 200 yıllık modernleşme safhasını tamamlamıştır ve bunun yarattığı iki tür fenomen vardır. Dindarlar ilkidir… İkincisi ise totaliter laikler diyebileceğimiz kesim ki, Osmanlı ve cemaatten hınçla uzaklaşmak isteyen kuruluşcuların yarattığı seküler dünyaya yeni yuvaları olarak giriş yapmışlardı. Aşkın bir sabite ihtiyaç kesindi ve bu manada Atatürk’ün putlaştırılması, Anıtkabir’in de Kâbe muamelesi görmesi oldukça semboliktir. Çünkü yuvanın zamana ve her türlü tehdide karşı güçlü ve yıkılmaz olması gerekir. (Dine öykünme.) Bu eksiklik ve içgüdü totaliter yaşam biçimi diktatörlüğünü ima etti. 1920’lerde ve 1970’lere kadar, bu yaşam biçiminin çökmüş öncülünün karşısındaki parlaklığı yadsınamazdı. Buna dair “saldırıların” Menderes’in linç edilmesini gerektirdiği gibi, en acımasız ve irrasyonel şekilde geri püskürtülmesinin doğruluğu tartışılmazdı. Birilerinin sizin yuvanızı yıkmaya çalıştığında, her türlü yönteme başvurmanın meşruiyeti, “haneye tecavüz” ve “meşru müdafaa” türünden tartışılmaz haklardan ileri gelmekteydi. Yani aslında totaliter sekülerler, zaten sorunlu olan bir modern kimliğin küresel krizlerinin üzerine eklenen bir de yerel tehditler ve dilemmalarla yüzleşmek durumunda kaldı.
Oysa dindarlar da modernleşiyorlardı. Hatta günümüze bakıp tarafsız bir değerlendirme yapıldığında, dindarların daha özgün ve daha az çelişkili bir modernleşme sürecinden geçtiği ve süreci tamamladığı söylenebilir. Totaliter sekürlerler ise süreci tamamlayamaz; bu olduğunda varlık sorunu ile başbaşa kalacaklarını ve hayaletlerin geri döneceğinden korkarlar. Sabitlenmiş bir nostalji duygusu ile evsizliğe duyulan hınç arasında bir sarkaç gibi sallanmak varoluşsal bir kriz, bu kriz ise spekülatif bir dünyayı öfkeyle koruma içgüdüsünü yaratır.
Dindarların, ama cebir, ama gönüllülükle modernleşmelerini tamamlarken, cemaat ve dinlerine sahip çıkmaları, bundan bir sentez elde etmeleri, ödenen bedelin zengin bir potansiyeller dünyasını hediye etmesini ima etmiştir. İnancı ve moderni uzlaştıran melez ve zengin bir imkanlar dünyasından bahsediyoruz. Evden kovulmadan, evi tadil etmek, üzerinde yeni süslemeler yapmak gibi.
Totaliter laiklerin bugün Erdoğan ve dindar kesime yönelttikleri hınç ve öfkeyi, aslında kendi yurtsuzluk ve kimlik bunalımına duydukları tepki olarak anlamlandırabiliriz. Erdoğan’ın dindar kimliği ile barışık ama modern dünyaya açık halleri, bir de totaliter sekülerlerin yurt belledikleri, tek yaşam biçimi diktatörlüğünü ima eden kamusal alana geri dönmeleri, orayı dönüştürmeleri bu öfkeyi daha da katlanılmaz ve irrasyonel kılıyor. Erdoğan ve dindarlar kimseyi evinden ve yurdundan kovmuyor, sadece zaten evsiz ve yurtsuz olduklarını onlara hatırlatıyor. Bir simülasyon gerçeğin ateşiyle kavruluyor ve bunun müsebbibi her ne kadar Erdoğan ve dindarlar gözükse de, aslında zamanın kendisi oluyor.
Totaliter seküler gökkubbe çöküyor. Kamusal alan, içinde din ve geleneklerin de olduğu insanın her hallerinden oluşan tuğlalarla yeniden örülüyor. Kaçınılmaz olan oluyor ve evet, katı olan her şey, iki yüzyıl sonra yeniden buharlaşıyor. Bu bunalımın müsebbibi Erdoğan veya dindarlar değil. Öyle olduğu için de argümanlar sadece “üslup” üzerinde kısıtlı kalıyor, altı dolmuyor. Gerçeklik spekülatif dünyaya ait olduğu için sadece öfke ve irrasyonalite, hatta faşizm ve ırkçılığa varan hallerle mücadelenin kof özü ikame edilmeye çalışılıyor. Öz kof ve gayrıahlaki, sınıfsal olduğu için bu hıncı yaşamayanlar üzerinde etkili olamıyor.
“Kardeşlerimizi bir yerden kovarak” orayı yurt veya ev haline getiremeyiz. 80 yıl bu yöntem bir devlet projesi olarak uygulandı. Gayrımüslimler, Kürtler, Aleviler, dindarlar “bir yerden” kovuldular ama orası bir ülke, orada yaşayanlar da toplum olamadı. Bu nostalji ve yurtsuzluk öfkesinden statüko üreten üstyapıları kast etmiyorum; ama totaliter seküler halk kesimleri, ev sahibi olmak için aslında çok elverişli bir dönem yaşıyorlar. Ortak ahlak ve yeni toplum sözleşmesine katılmak, onlara çok iyi gelecek, bu evde onların da yeri olduğunu, evin inşasına katılırken hissedecekler ve sağalacaklar. Üst yapının en büyük zararı, onları bu yolun kapalı olduğuna ikna etmek oldu.
Hayali evlerden gerçek yuvaya dönmenin zamanı. Bu ise sadece bir kararı gerektiriyor. Basit bir karar.
Birlikte yaşamaya ve kardeşleri hor görmemeye dair.
*Nietzsche’nin Dansı, G. Stauth&B.S.Turner, Ark Yayınevi, 1995, Ankara.
**Age.,
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
-
Markar ESAYANKarantina günlerinde yalnızlık... 20.03.2020 Tüm Yazıları
-
Eyüphan KAYACorona Virüs bir musibettir 19.03.2020 Tüm Yazıları
-
Merve Şebnem OruçSürreel bir devrim: Gezi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Metehan DemirMoskovanın samimiyet testi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Tayfun AtayGoebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!" 18.02.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın AKDOĞANBirilerini suçlama yarışı 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Hüseyin GÜLERCECHP, şimdi de İlker Başbuğu alet ediyor 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Ufuk COŞKUNCemevleri için Cumhurbaşkanı’na Çağrı! 20.01.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın ERGÜNDOĞANGökdelen hançeri tam İzmir’in kalbine saplanıyordu ki… 16.12.2019 Tüm Yazıları
-
Nihat Ali ÖzcanOrtadoğu’nun karmakarışık halleri 22.10.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TenekeciDün ve bugün 11.09.2019 Tüm Yazıları
-
Haşmet BABAOĞLUİçerisini iyi anlamak için dışarıya bak! 9.09.2019 Tüm Yazıları
-
Esat KORKMAZYOLDAŞIM YAVUZ ÇANAK 29.08.2019 Tüm Yazıları
-
Ali KİREMİTCİDÜNYADA VE TÜRKİYE’DE SİYASET YENİDEN ŞEKİLLENİYOR 13.07.2019 Tüm Yazıları
-
Tayfun TURANAYILANA GAZOZ, BAYILANA LİMON. 11.07.2019 Tüm Yazıları
-
Mustafa DAĞCIÖTEKİLEŞTİRMENİN ÖTESİ= DÜŞMANLAŞTIRMAK 3.07.2019 Tüm Yazıları
-
Gürkan-Zengin23 Haziran seçimleri: Bir vak’ayi hayriyye 25.06.2019 Tüm Yazıları
-
Serdar ESEN"Herşey Çok Güzel Olacak" mı? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Celal DENİZIRKÇILIĞIN TEDAVİSİ VAR MIDIR? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet AY14 Mayıs güzellemelerinin anlamı 15.05.2019 Tüm Yazıları
-
Salih TunaZincir sesleri 23.04.2019 Tüm Yazıları
-
Beril DEDEOĞLUİflas eden tüccar, eski defterleri karıştırırmış 27.02.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TığlıBu ne iki yüzlülük!... 26.02.2019 Tüm Yazıları
-
Nermin ALPAYİNSAN VE EKONOMİK DEĞERİ 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKSUUDİLER UNUTMAK İSTİYOR AMA OLMUYOR 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Ümit FıratBir mahalli seçim hatırası 15.01.2019 Tüm Yazıları
-
Murat AKSOYUnutmayalım yerel seçime gidiyoruz 11.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ekin GÜNBİR… İKİ… İZMİR MARŞIYLA KOŞ! 4.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet SeverTürkiye bu kadar tehdit ve hakaret eden bir Cumhurbaşkanı görmedi 18.12.2018 Tüm Yazıları
-
İbrahim SEDİYANİKirletme 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
Nadi ÖZTÜFEKÇİUlusal mı Ulusalcılık mı? 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
M.Şükrü HANİOĞLUDünya “biz”i parçalamak için mi savaştı? 26.11.2018 Tüm Yazıları
-
Cemil ERTEMEkonominin geleceğini simgeler anlatır! 31.10.2018 Tüm Yazıları
-
Amberin ZAMANCemal Kaşıkçı ve Türkiye’nin itibarı 10.10.2018 Tüm Yazıları
-
Mete YararCastle International 28.09.2018 Tüm Yazıları
-
Mehmet CANFilistin ulusal sorunu-II 25.09.2018 Tüm Yazıları
-
Leyla İPEKCİAile içi eğitimin maneviyatı (1) 18.09.2018 Tüm Yazıları
-
Ümit KurtTarihçi Kieser: Modern Türkiye'nin eş kurucusu Talat Paşa 17.09.2018 Tüm Yazıları
-
Güngör UrasABD’DE BORÇ KRİZİ 10.08.2018 Tüm Yazıları
-
Serpil Çevikcan24 Haziran sonrasındaki şema 30.05.2018 Tüm Yazıları
-
Hüseyin ÇAKIRVaatlerinizi sözleşme olarak imzalayın… 27.05.2018 Tüm Yazıları
-
Kürşat BUMİNLGS Türkçe: Çocuklarla dalga mı geçiyorsunuz? 7.02.2018 Tüm Yazıları
-
Yusuf Ziya DÖGERTürkiye Seçimlerinin Kilidi Kürdler 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Aslı AydıntaşbaşYaklaşan facia 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Özgür MumcuTutuklu yargı 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Arife KÖSEHawaii’den sonra nükleer savaş tehdidini yeniden düşünmek 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Güldalı COŞKUNSeçim kritiği desem de…. 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Ergün Diler23 gizli toplantı. 8.01.2018 Tüm Yazıları
-
Ceren KENARMusul sonrası DEAŞ 14.07.2017 Tüm Yazıları
-
Okay GÖNENSİNSertleşme mi normalleşme mi? 11.07.2017 Tüm Yazıları
-
İhsan ELİAÇIKDini çoğulculuk gereği kadından imam olabilir 23.06.2017 Tüm Yazıları
-
Adil GÜRHay Allah yine çenemi tutamadım! 16.04.2017 Tüm Yazıları
-
Hüseyin SARIBAŞHAYIR, YETER ARTIK! 18.02.2017 Tüm Yazıları
-
İlhan ÇETİNFiliz 22 gündür hayata tutunmaya çalışıyor... 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Mustafa ARMAGANÇankaya’nın karakutusu Latife Hanım mı? 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Süleyman YAŞARVatandaşın dövizini devlete dört katı faizle satıyorlar 26.07.2016 Tüm Yazıları
-
A.Turan ALKAN40 $, hem de ‘döge döge’ 15.07.2016 Tüm Yazıları
-
İhsan YILMAZÜmmetin ortak dili: İngilizce 13.07.2016 Tüm Yazıları
-
Bülent KORUCUÖzel haber bayramı 11.07.2016 Tüm Yazıları
-
Gökhan ÖZGÜNBen HDP’ye oy veriyorum… 28.06.2016 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLUYazmaya kısa bir mola veriyorum 17.04.2016 Tüm Yazıları
-
Cemil KOÇAKVe Türkiye ‘hayır’ diyor! 16.04.2016 Tüm Yazıları
-
Sema İZOLCennette de hendek var mı anne? 15.02.2016 Tüm Yazıları
-
Lale KEMALMİT-Mossad kırılganlığı, Rusya ile IŞİD gerilimi 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Birgül HAKANAli Demirsoy 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Sanem ALTANAcılar usta, bizler çırağız.. 6.02.2016 Tüm Yazıları
-
Hadi ULUENGİNOtoriterlik yükselirken 4.02.2016 Tüm Yazıları
-
Demiray ORAL‘Serbest kötülük ortamı’nı icat ettik / Hep birlikte - Tev bi hev re* 2.02.2016 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARANSUYasadışı dinleme suç değilmiş! 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Enver SEZGİNEkrem Sezgin 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Gülay GÖKTÜRKAYM’den AİHM’e cevap 12.01.2016 Tüm Yazıları
-
Yasemin YILDIRIMSayın Kılıçdaroğlu elinizi yükseltin ve “Demirtaş 15 Temmuz gecesi neredeydi?” diye sorun 5.01.2016 Tüm Yazıları
-
Ayhan BİLGENYalanın gücü tükenir, onur kavgası tükenmez 30.12.2015 Tüm Yazıları
-
Zeliha AKPINARNefretiniz elektriğe dönüştürülebilseydi bütün dünyayı aydınlatırdı 29.12.2015 Tüm Yazıları
-
Umur COŞKUNSöz Geçmez, Top Mermisi İşlemez 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Abdülkadir Küçükbayrak“Analar ağlamasın”dan “Analarını ağlatacağız”a nasıl gelindi! 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Ekrem DUMANLIGeç kaldın ey Müslüman 17.11.2015 Tüm Yazıları
-
Semra POLATFransa'nın mülteci ayarlı bombaları 14.11.2015 Tüm Yazıları
-
Ferdan ERGUTHDP içi bir PKK eleştirisi mümkün müdür? 12.11.2015 Tüm Yazıları
-
Nejat ERDİMIŞİD,KÜRTLER VE KAPIMIZDAKİ TEHLİKE! 22.07.2015 Tüm Yazıları
-
Mazlum ÇETİNKAYAEşitlik yoksa kardeşlik de yok! 26.06.2015 Tüm Yazıları
-
Hakan DEMİRCANKoalisyon hava durumu 3 21.06.2015 Tüm Yazıları
-
Tuncay TOPCamide propaganda ve ucuz taşra siyasetçiliği 27.05.2015 Tüm Yazıları
-
Mithat SANCARİnkarın bedeli 30.04.2015 Tüm Yazıları
-
Bülent KARATAŞBirol Başören 28.03.2015 Tüm Yazıları
-
Hasan ÖZTÜRKİLMİK İLMİK 26.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kelemet Çiğdem TÜRKMUNZUR’UN ŞİFASI 6.02.2015 Tüm Yazıları
-
Gürbüz Çimen2 Dil 1 Bavul 2.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kerem ALTANHayaller duşakabin 20.01.2015 Tüm Yazıları
-
Mehmet YILDIZEnseyi karartmamalı ama nasıl? 8.01.2015 Tüm Yazıları
-
Eylem YILMAZDemokratı az olan toplumlar az demokrasi ile yönetilirler! 3.01.2015 Tüm Yazıları
-
Muhteşem ÖZDAMARHDP'yi BEKLEYEN TEHLIKE 29.12.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet DOĞANHADİ KALK 7.08.2014 Tüm Yazıları
-
Haydar TOPAYSevgili Yoldaşımız, ağabeyimiz Burhanettin Çetinkaya... 13.07.2014 Tüm Yazıları
-
Erdal TALUPolitikada Yeni Paradigmanın Doğuşu 7.06.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet KIRARSLANHalklar nasıl karar verir? 20.04.2014 Tüm Yazıları
-
Yasemin ÇONGARKiev’den notlar: Avrupalılaşmak ile güdülmek arasında… 4.02.2014 Tüm Yazıları
-
Zülfikar ÖZDOĞANTarih, Tarih Olalı... 2.01.2014 Tüm Yazıları
-
Neşe DüzelHata ve devlet gazetecileri 11.12.2013 Tüm Yazıları
-
Selçuk UZUN1915/16´da Erzurum Vilayeti Valisi Tahsin Uzer (1) 25.07.2013 Tüm Yazıları
-
Dr.Sivilay GENÇSibirya ablası 2.05.2013 Tüm Yazıları
-
Nihat TAŞTANBU GÜNÜN MÜŞRİKLERİ MEKKE MÜŞRİKLERİNİ ARATMIYOR 16.03.2013 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCI-Taraf YazılarıBelirsizlikler zamanı ve ütopya zamanı 21.10.2012 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLU-Taraf yazılarıESAT’IN YENİ HAMLESİ.. 8.10.2012 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜR-Taraf yazıları1922’de Güzelim İzmir’e Kimler Kıydı? 9.09.2012 Tüm Yazıları
-
Cevdet AŞKINŞiddetli çatışma dönemi başladı 22.05.2012 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtTüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.05.2019
2.05.2019
24.04.2019
21.04.2019
18.04.2019
16.04.2019
13.04.2019
10.04.2019
3.02.2019
28.03.2019